• Sonuç bulunamadı

1.2. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR

1.2.3. Doğrudan Yabancı Yatırımların Türleri

Doğrudan yabancı yatırımlar; yeni bir tesis kurma veya şube açma, birleşmeler veya satın almalar, ortak girişimler, lisans anlaşmaları, özelleştirme ile montaj sanayi şeklinde gerçekleşmektedir.61

1.2.3.1. Yeni Bir Tesis Kurma veya Şube Açma

Doğrudan yabancı yatırım türleri içinde en önemli yeri yeni bir tesis kurma veya şube açma şeklinde gerçekleşen yabancı yatırımlar alır. Yatırım amaçlı projeler için bürolar, binalar, atölyeler ve fabrikalar gibi üretim tesisleri kurmanın yanı sıra özellikle hizmet sektöründe maddi olmayan varlıkların hareketleri de yeni bir tesis kurma kavramı içinde düşünülmektedir.62

Bu tür doğrudan yabancı yatırımlar; hem yatırım yapılan hem de yatırım yapan ülkenin muhasebe kayıtlarını etkileyecek sermaye hareketlerini kapsar. Yabancı yatırımcının ilgili ülkede kurduğu şube, sermaye akımlarını; sabit varlık, ham madde ve malzeme ile hizmet satın almada kullandığı gibi, yatırım yapılan ülkede üretim yapmak için gerekli olan işgücü harcamalarında da kullanır. Yeni bir tesis kurma ile gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımlar ev sahibi ülkenin üretim kapasitesine pozitif yönde direkt etki yapmaktadır.

Yeni bir tesis kurma veya şube açma türü ile yapılan yatırımlarda yatırımcı bütün karar alma ve yönetim süreçlerini kendi çıkarları doğrultusunda belirleme şansına sahip olurken, yeni girdiği pazarı tanımıyor olması ve bu şartlar altında yerli otoritelerle iyi ilişkiler kurmakta zorlanması nedeniyle daha fazla iletişim maliyetine razı olması gerekebilir.

59 Dunning, Dilyard, a.g.e., s. 7

60 Mira Wilkins, “Two Literatures, Two Storylines: Is a General Paradigm of Foreign Portfolio and Foreign

Direct Investment Feasible?”, Transnational Corporations, 1999, s. 53–116

61 IMF, Foreign Direct Investment in Emerging Market Countries, Washington D.C., U.S.A., 2003, s. 41 62 UNCTAD, World Investment Report 2006, a.g.e., s. 15

1.2.3.2. Birleşme ve Satın Alma

Doğrudan yabancı yatırımların diğer bir türü de birleşme ve satın almalardır. Şirket birleşme veya satın almalarında firmalar, yatırım yapılan ülkedeki mevcut firma ile birleşme yoluna gidebilmekte veya firmanın tamamını satın alabilmektedirler.

Şirket birleşmelerinde iki şirketin hukuksal ve ekonomik anlamda yeni bir şirket haline dönüşmesi söz konusudur. Şirket birleşmelerinde, birleşen şirketler birbirlerinden bağımsız hareket edemezler. Ayrıca birleşen şirketlerin ayrılması da oldukça zordur.63

Şirket birleşmelerinde temel amaç; işletmelerin farklı yapılarının bir araya gelmesi ile ortaya çıkacak sinerjiden yararlanmaktır. Sinerji etkisi ile şirketler, tek başlarına sahip oldukları değerlerin üzerinde bir değer elde etmek istemektedirler. Ayrıca, yeni pazarlar kazanma, finansal kaldıracı azaltma, teknolojileri ve ar-ge çalışmalarını birleştirme, işletme riskini azaltma, vergide avantaj elde etme, patent açısından güç kazanma ve üretimi arttırabilme gibi nedenlerde şirket birleşmelerinde etkili olan faktörlerdir.

Bir işletmenin diğer bir işletme veya işletmeleri tüm aktif ve pasifleriyle devralmasına şirket satın alınması denir. Şirket satın alınmasıyla, devralınan işletme veya işletmelerin tüzel kişilikleri ortadan kalkmaktadır. Satın alma işleminde, bedel nakit olarak ödenebileceği gibi devralınan işletme veya işletme sahiplerine, devralınan işletmenin hisse senetleri verilmek yani ortaklık hakkı tanınmak suretiyle de ödeme yapılabilmektedir.64

Şirket satın almalarında, şirketin üretim gücü ile birlikte personel ve şirketin pazar payı da devir alınmış olmaktadır.65

1.2.3.3. Uluslararası Ortak Girişimler

Uluslararası ortak girişimler; iki veya daha çok ulusal veya uluslararası şirketin kendi faaliyetlerini sürdürürken belirli bir ekonomik konuda sürekli veya geçici olarak bir şirket kurup, bu şirkete kendi işletmelerinden mal varlığı, teknik veya ticari destek ortaya koyarak kâr elde etme amacıyla oluşturdukları ekonomik kurumlardır.66 Tanımdan da görüleceği gibi bu tür doğrudan yabancı yatırımlarda mülkiyetin tamamı yabancı yatırımcının elinde olmayabilir.

63 Sara G. Zwart, “The New Antitrust An Aerial View of Joint Ventures and Mergers”, The Journal of Business Strategy, Vol:7, Issue:4, 1987, s. 72

64 Orhan Çelik, Şirket Birleşmeleri ve Birleşmelerde Şirket Değerlemesi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1999, s.

23

65 Manmohan S. Kumar, Growth, Acquistion and Investment, Cambrige Universty Pres, London, 1984, s. 28 66 Aydın, a.g.e., s. 12

Ortak girişimler, farklı işletmelerin tamamlayıcı özelliklerinden yararlanarak pazar girişini sağlamak, teknoloji ve yönetim bilgileri eksikliğini gidermek, yoğun rekabet şartlarına direnmek gibi nedenlerden dolayı oluşturulur.67

Ortak girişimlerin avantajlarını aşağıdaki başlıklar altında toplayabiliriz:

• Gerçekleştirilecek projelerin riski yüksek ve maliyetlerin bir firmanın katlanabileceğinden fazla olduğunda ortak girişimler riskin ve maliyetlerin yatırımcılar arasında dağılmasını sağlar,68

• Yatırım için gerekli kapasite ve yetenek eksikliği olduğunda yabancı yatırımcı ve yerel ortak, yeteneklerini ve kaynaklarını ortak girişim için bir araya getirebilirler, • Ortak girişim; aynı sermaye ile daha fazla ülkede üretim tesisi kurulmasını

mümkün kılacağından kıt kaynaklar daha geniş bir alana yayılmış olur,

• Yabancıların ülkedeki yatırımları üzerinde hükümet kısıtlamalarının olduğu durumlarda ortak girişim ile ülke dışı faaliyetler gerçekleştirilerek firmanın normal gelir elde etmesi sağlanabilir.69

Ortak girişimlerin olumsuz yönleri de şu şekilde özetlenebilir: Bu yatırımlarda; başarı veya başarısızlık, farklı amaçların, kültürlerin ve çalışma şekillerinin kombinazonuna bağlıdır. Farklı kültürler, şirketler üzerinde denetimin sağlanması, acil kararların alınmasındaki gecikmeler, ulusal ülkenin yasaları ve o ülkede esecek milliyetçilik rüzgarları v.b. faktörler şirketlerin yönetiminde zorluklar doğurabilir. Ayrıca, her iki ortak yönetimde eşit söz sahibi olduklarında işletme ile ilgili alınacak kararlarda çatışmalar çıkabilir ve kararlar aksayabilir.70

1.2.3.4. Lisans Anlaşmaları

Lisans anlaşması; bir firmanın elinde bulundurduğu belirli hakların kullanımını belirli bir süre boyunca bir ücret karşılığında bir başka firmaya devretmek amacıyla yapılan hukuki sözleşmelerdir.71 Lisans anlaşmaları sermaye katılımları gerektirmediği gibi riski de az olan anlaşmalardır.72

67 Peter J. Buckley, Mark J. Casson, “An Economic Model of International Joint Venture Strategy”, Journal of International Business Studies, Vol:27 Issue:5, 1996, s. 854

68 Richard E. Caves, Multinational Enterprise and Economic Analysis, Cambridge University Press, London,

1982, s. 88

69 Robert J. Carbaugh, International Economics, Fourth Edition, Wodsqorth Publishing Co., California, 1992,

s. 225

70 Carbaugh, a.g.e., s. 256

71 John M. Brook, Holbrook M. Skillbeck, Licencing, Great Britain: Gover, 1994, s. 8

72 Erdoğan Aklin, Uluslararası Ekonomik İlişkiler, İstanbul Üniversitesi, İ.İ.B.F. Yayınları, No:478, İstanbul,

Yerli firma, üretim patentini, üretim know-how’ını, telif ücreti karşılığında ticaret markası ve malın dağıtım hakkını yabancı ülkedeki firmaya devreder. Tam bir lisans anlaşması ise ürün ihracı yerine teknoloji ihracının ikame edilmesi anlamına gelir.73

Daha çok teknoloji ihracı olarak kabul edilen lisans anlaşmaları uzun vadede değerlendirildiğinde doğrudan yabancı yatırımın bir hazırlık aşaması olarak görülmektedir. Bu yüzden lisans anlaşmaları, doğrudan yabancı yatırımların bir türü olarak tanımlanmak yerine; yabancı ülkelere açılmada ihracat ile doğrudan yabancı yatırımlar arasında bir basamak olarak görülmektedir.

1.2.3.5. Özelleştirme

Özelleştirme; mülkiyeti devlete ait olan varlıkların daha verimli şekilde, rekabetçi bir ortamda özel girişimciler tarafından işletilmek üzere satılması veya devredilmesi şeklinde tanımlanabilir. Özelleştirme sonunda varlıklar yerli yatırımcılara satılabileceği gibi yabancı yatırımcılara da satılabilmektedir. Yabancı yatırımcıların özelleştirmeye ilgi duymalarının ve hükümetlerin bu duruma sıcak bakmalarının temel sebeplerini şu başlıklar altında toplayabiliriz:74

• Özelleştirilen varlıkların büyük miktarda finansal kaynak gerektiren telekomünikasyon, enerji ve ulaştırma gibi sektörlere ilişkin olması,

• Bölgesel ve küresel ağ kurma imkânı,

• Pazar payını artırma ve düşük maliyetli yatırım fırsatları aranması,

• Özelleştirilen varlıkların verimli çalıştırılabilmesi için devralacak firmaların yönetim ve pazarlama becerileri, uluslararası şebekelere erişim, teknoloji ve teknik bilgi gibi mülkiyet avantajlarına sahip olmasına ihtiyaç duyulması,

• Bu varlıklar üzerinde yeni teknolojileri içeren tevsi yatırımlarının yapılmasının gerekli olması ve bunu yabancı firmanın yapmasının istenmesi.

73 Franklin R. Root, Entry Strategies for International Markets, Jossey-Bass Publishers, San Francisco, 1998,

s. 10

74 Faruk Cömert, “Yabancı Sermayenin Dünü, Bugünü ve Geleceği”, Hazine Dergisi, Sayı:12, Ankara, 1998, s.

Yabancı şirketler özelleştirme yoluyla devralacakları teşebbüslerin en çok pazar paylarını ve marka haklarını ele geçirmeyi ve yatırımlarına ait mevcut getirilerini artırmayı amaçlamaktadırlar.75

Orta Doğu Avrupa ve Güney Amerika’ya yapılan doğrudan yabancı yatırımların çoğunluğu özelleştirme yoluyla gerçekleşmiştir. Özelleştirme kaynaklı doğrudan yabancı yatırımlar, 1995 yılına kadar Çek Cumhuriyeti’ne yapılan doğrudan yabancı yatırımların yaklaşık olarak tümünü,76 2000 yılında ise Bulgaristan’a yapılan yatırımların yaklaşık %50’sini oluşturmaktadır.77

Türkiye’de gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımların da yaklaşık olarak %15’i özelleştirme şeklinde gerçekleşmiştir.78 Ayrıca, 1,3 milyar doları 2005 yılında ödenmek üzere gerçekleşen Türk Telekom’un özelleştirilmesi ile 6,5 milyar dolar gelir elde edilmiştir. Aynı yıl bankacılık sektöründe gerçekleşen iki özelleştirme ile de 4 milyar dolar gelir sağlanmıştır.79

1.2.3.6. Montaj Sanayi

Montaj sanayi de bir doğrudan yabancı yatırım türü olabilmektedir. Dışarıdaki ana firmadan sağlanan temel nitelikteki ara mallar, ev sahibi ülkede yapılan basit parçalarla ana merkezin dışında birleştirilerek üretimin son aşaması ev sahibi ülkede gerçekleşir. Montaj sanayisinde yabancı yatırımın temel amacı az gelişmiş ülkedeki düşük ücretlerden yararlanmak, tüketici piyasasına yakın olmak ve taşıma giderlerinden tasarruf sağlamaktır.

Ev sahibi durumunda olan az gelişmiş ülkeler montaj sanayisi yoluyla gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımları, belirli endüstrilerin kurulmasında ilk basamak olarak görmektedirler.80

Montaj sanayi çerçevesinde, yabancı yatırımcı tarafından kurulmuş tesisler, genellikle hammadde veya ana parçaları üretici firmalardan temin edip montajını gerçekleştiren firmalar niteliğindedir. İleri teknoloji ve büyük sabit sermaye yatırımı gerektiren hammaddeler ve

75 Alper A. Oğuz, “Yatırım Yeri Faktörünün Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Üzerindeki Etkisi ve Bir

Yatırım Yeri Olarak Türkiye’nin Analizi”, Uzmanlık Tezi, T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Ankara, 2004, s. 71

76 UNCTAD, World Investment Report 1998, Trends and Determinants, United Nations, New York and

Geneva, 1998, s. 25

77 IBRD, Bulgaria Investment Report 2001, Trend and Determinants, 2001, s. 115

78 İSO, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar ve Türkiye: Durum Tespiti ve Stratejik Plan, İSO Yayını,

İstanbul, 2002, s. 19

79 UNCTAD, World Investment Report 2006, a.g.e., s. 60

parçalar ana firmadan ithal edilmektedir. Buna karşılık basit teknoloji ve düşük sabit sermaye ile üretilebilecek parçalar gelişmekte olan ülkelerde üretilmektedir.81