2.1. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN BELİRLEYİCİLERİ
2.1.3. Ekonomik Faktörler
Doğrudan yabancı yatırımları belirli ülkelere çeken ya da belirli ülkelere akışını engelleyen faktörler bulunmaktadır. Yukarıda bahsedilen politik ve yatırım ortamına ilişkin
148 Bruce A. Blonigen, “A Review of the Emprical Literature on FDI Determinants”, International Atlantic Economic Society, ASSA Conferance in Philadelphia, April, 2005, s. 14
149 İSO, a.g.e., s. 27
150 Warren J. Keegan, Global Marketing Management, Prantice Hall, International Editions, New York,
U.S.A., 1989, s. 130
faktörlerin yanı sıra, doğrudan yabancı yatırımların ekonomik faktör belirleyicileri de bulunmaktadır. Bu faktörler; piyasa büyüklüğü, işgücü maliyeti, ticari engeller, büyüme oranı, dışa açıklık, ticaret açığı, döviz kuru ve vergi teşvikleri başlıkları altında toplanabilir. Bu faktörleri daha yakından incelemeden önce; bu faktörlerin doğrudan yabancı yatırımlar üzerindeki etkilerini ortaya koymak için yapılan çalışmalar ve bu çalışmalardan elde edilen bulgular tablo 2.3’te gösterilmiştir.
Tablo 2.3. Ekonomik Faktör Belirleyicilerinin Doğrudan Yabancı Yatırımlar Üzerindeki Etkileri Üzerine Yapılan Uluslararası Çalışmalar
Yapılan Farklı Çalışmalarda Ekonomik Faktörlerin Doğrudan Yabancı Yatırımlar Üzerindeki Etkileri
Ekonomik Faktörler
Pozitif Negatif Önemsiz
Piyasa Büyüklüğü
Bandera ve White (1968), Schmitz ve Bieri (1972), Gren ve Cunningham (1975), Wedenborg (1979), Root ve Ahmed (1979), Dunning (1980), Lunn (1980),Kravis ve Lipsey (1982), Nigh (1985), Schneider ve Frey (1985), Culem (1988), Papanastassius ve Pearce (1990), Wheeler ve Mody (1992), Sader (1993), Tsai (1994), Shamsuddin (1994) Edwards (1990) Lucas (1993), Loree ve Guisinger (1995) İşgücü Maliyeti Caves (1974), Swedenborg (1979), Nakani (1979), Wheeler ve Mody (1992), Hatzius (2000) Goldsbrough (1979), Saunders (1982), Flamm (1984), Schneider ve Frey (1985), Culem (1988), Shamsuddin(1993),Pistoeri (2000) Owen (1982), Gupta (1983), Lucas (1993), Sader (1993), Tsai (1994), Loree ve Guisinger (1995) Ticaret Engelleri
Schmitz ve Bieri (1972), Lunn (1980)
Culem (1988) Blonicen ve Feenstra (1996)
Büyüme Oranı
Bandera ve White (1968), Lunn (1980), Schneider ve Frey (1985), Culem (1988), Billington (1999)
Night (1988), Tsai (1994)
Dışa Açıklık
Kravis ve Lipsey (1982), Saunders (1982), Culem (1988), Edwards (1990), Pistoresi (2000) Schmitz ve Bieri (1972), Wheeler ve Mody (1992) Ticaret Açığı Culem (1988), Shamsuddin (1994), Tsai (1994) Torissi (1985), Schneider ve Frey (1985), Hein (1992), Dollar (1992), Lucas (1993) Döviz Kuru Edwards (1990) Caves (1988) Froot ve Stein (1991) Blonigen (1995) Blonigen ve Feenstra (1996) Sader (1991)
Vergi Teşvikleri Swenson (1994) Loree ve Guisinger (1995), Hines ve Rice (1994)
Wheeler ve Mody (1992)
Kaynak: Avik Chakrabarti, “The Determinants of Foreign Direct Investment: Sensivity Analyses of Cross-
Tablo 2.3’te sunulan ilgili çalışmalara ilişkin bulgulardan hareketle, ekonomik faktör belirleyicilerinin doğrudan yabancı yatırımlar üzerindeki etkileri konusunda istatistiksel açıdan her bir faktöre ilişkin olarak tek bir sonuçtan söz etmek mümkün değildir. Önemli faktörleri kısaca belirtmekte fayda vardır.
2.1.3.1. Piyasa Büyüklüğü
Doğrudan yabancı yatırımların ekonomik belirleyicileri arasında en önemli faktörlerin başında piyasa büyüklüğü gelmektedir. Piyasa büyüklüğü ilgili ülkenin gayri safi yurt içi hâsılası ile ölçülebildiği gibi, buna alternatif olarak özel ve kamu tüketimi toplamı da kullanılabilir.152
İhracat yoluyla bir piyasaya ortalama giriş maliyetleri, o piyasadaki ortalama üretim maliyetlerini aştığında, doğrudan yabancı yatırımlar ekonomik olarak anlam kazanır. Başka bir deyişle; ev sahibi ülkenin piyasasının yeterince büyük olması durumunda ülkenin bu potansiyelinden yararlanmak amacıyla ihracat yerine ilgili ülkede doğrudan yabancı yatırım yapılması tercih edilecektir.
Piyasa büyüklüğü ile ölçek ekonomilerinden faydalanabilme imkânı elde edildiği gibi kaynakların da daha etkin kullanımı sağlanmış olur.153 Bu bağlamda özellikle “Yeni Piyasa Arayan” doğrudan yabancı yatırımlar için piyasa büyüklüğü daha çok önem arz etmektedir.154
Yabancı yatırımcı açısından piyasa büyüklüğü ve gelişme hızı daha fazla talep ve daha fazla kâr anlamına gelmektedir.155 Ancak, piyasanın hacim olarak büyüklüğünün yanında tüketicilerin alım gücü de doğrudan yabancı yatırımları etkilemektedir. Şöyle ki; faaliyet gösterilecek bir ülkede üretilen mal ve hizmetleri satın alacak kadar gelire sahip olmayan tüketici grubunun olması, doğrudan yabancı yatırım girişini olumsuz yönde etkileyecektir.156
Piyasa büyüklüğünün yanı sıra bölgesel pazarlara erişim imkânının yüksek olması da doğrudan yabancı yatırımlar için önemli bir etkendir. Örneğin; İrlanda ve Portekiz küçük
152 Franklin R. Root, “Empirical Determinants of Manufacturing Direct Foreign Investment in Developing
Country”, Economic Development and Cultural Change, Vol:27, Issue:4, 1979, s. 751–767
153 Avik Chakrabarti, “The Determinants of Foreign Direct Investment: Sensivity Analyses of Cross-Country
Regressions”, Kyklos, Vol:54, Issue:1, 2001, s. 96
154 Elizabeth Asiedu, “Foreign Direct Investment in Africa: The Role of Government Policy, Institutions and
Policitical Instability”, WIDER Conference on “Sharing Global Prosperity, Helsinky: United Nations University World Institue of Development Economics Research, 6–7 September 2003, s. 10
155 İzmir Chamber of Commerce Publication, Worldwide Direct FDI, Development in Turkey and İzmir’s Change, No:58, İzmir, 2003, s. 9–10
156 İnan Özalp, Çok Uluslu İşletmeler: Uluslararası Yaklaşım, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın
yerel piyasalara sahip olmalarına karşın, Avrupa Birliği bölgesel pazarına serbest giriş haklarının olması nedeniyle büyük miktarda doğrudan yabancı yatırım çekebilmektedirler. Benzer şekilde; NAFTA’nın kuruluşu, doğrudan yabancı yatırım yeri olarak Meksika’nın çekiciliğini de arttırmıştır.157
2.1.3.2. İşgücü Maliyeti
Doğrudan yabancı yatırımların belirleyicileri arasında en tartışmalı olanı, ücretlerdir. Ucuz işgücünün yabancı yatırımlar için bir cazibe unsuru olduğu genel kabul gören bir görüştür. Goldsbrough (1979), Saunders (1982), Flamm (1984), Scneider and Frey (1985), Culem (1988), Shamsuddin (1994) ve Pistoeri (2000) yaptıkları çalışmalarda işgücü maliyetlerinin doğrudan yabancı yatırımları negatif yönde etkilediklerini gözlemlemişlerdir.158
Hatzius, Almanya ve İngiltere’ye ait verileri kullanarak, işgücü maliyetleri ile doğrudan yabancı yatırımlar arasındaki ilişkiyi incelemiş ve birim işgücü maliyetlerinin doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşmıştır.159
Doğrudan yabancı yatırımlar için işgücü maliyetinin belirleyici bir faktör olarak değerlendirilmesinin yanlış olacağı yönünde de görüşler ileri sürülmektedir. Bu görüşlerden ilki; teknolojik gelişmelerle birlikte pek çok imalat sürecinde ücretlerin üretim maliyetleri içindeki payının azalması üzerinde durmaktadır. İkinci görüş ise; işgücü maliyetleri ile işgücü verimliliği arasında negatif yönlü ilişkinin olduğunu ve işgücü maliyetlerinin yalnızca verimliliğin düşük olduğu yerlerde ucuz olacağını ileri sürmektedir.160
Sonuç olarak; düşük ücret seviyesinde yüksek kaliteli işgücü bulunabiliyorsa, bu doğrudan yabancı yatırımlar için anahtar faktör olacaktır. Başka bir ifadeyle, doğrudan yabancı yatırımlarda belirleyici faktör olarak işgücü maliyetinin yanında işgücünün niteliği ve kalitesi de ön plana çıkmaktadır.161
157 Charles A. Michalet, “Strategies of Multinationals and Competition for Direct Investment”, FIAS/PREM Seminar Series, February, 2000, s. 8
158 Chakrabarti, a.g.e., s. 99
159 Jan Hatzius, “Foreign Direct Investment and Factor Elasticities”, Europen Economic Review, Vol:44,
Issue:1, January, 2000, s. 117–143
160 P. Kotler, S. Jatusripitak, S. Maesincee, Ulusların Pazarlanması (Ulusal Refahı Oluşturmada Stratejik Bir Yaklaşım), Çeviren: Ahmet, Buğdaycı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2000, s. 55
161 Kevin H. Zhang, “What Explains the Boom of FDI in China”, International Economics, Vol:54, 2001, s.
2.1.3.3. Ticaret Engelleri
Tarife farklılığı hipotezine göre; dış ticaret engelleri ürün ihracını zorlaştırdığı için firmalar mal ihraç etmek yerine söz konusu ülkede doğrudan yabancı yatırım yoluyla ilgili malın üretimine yönelmektedirler.162
Korumacı politikalar; üretim maliyetlerini düşürürken, fiyatları yükselterek monopol kârları yükseltici etki yapmaktadır. 1970’lerin sonlarından itibaren Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinin pek çoğu Japon ihracatçı firmalara karşı ithalat kısıtlaması, anti-damping vergileri, gönüllü ihracat kısıtlaması gibi birçok ticaret engeli uygulamışlar; Japonlar ise bu ülkelerde doğrudan yabancı yatırımlar yoluyla üretimlerini gerçekleştirmişlerdir.163
2.1.3.4. Büyüme
Hızlı ve yavaş büyüme oranlarına sahip iki ülkenin karşılaştırılması, büyümenin doğrudan yabancı yatırımlar üzerindeki etkisinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Daha hızlı büyüyen ekonomiler yavaş büyüyenlere nazaran firmalara nispi olarak daha iyi fırsatlar sunmaktadır. Başka bir deyişle, daha iyi kâr olanakları sağlamaktadırlar.
Bu konuda yapılan çalışmalar konuyu net bir şekilde açıklayan kanıtlar getirmişlerdir. Örneğin, Bandera ve White (1968), Lunn (1980), Schneider ve Frey (1985), Culem (1988) büyümenin, doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde önemli bir pozitif etkiye sahip olduğunu gözlemlemişlerdir. Bununla beraber, farklı sonuçlara ulaşan araştırmacılar da vardır. Örneğin, Tsai 1994 yılındaki araştırmasında, büyüme ile doğrudan yabancı yatırımlar arasında; 1975– 1978 arasındaki dönem için zayıf bir ilişki tespit ederken, 1983–1986 dönemi için güçlü bir ilişki olduğunu belirtmiştir. Nigh ise, büyümenin doğrudan yabancı yatırımlar üzerindeki etkisini gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından karşılaştırmalı olarak incelemiş ve gelişmiş ülkeler için zayıf, az gelişmiş ülkeler için güçlü bir ilişki bulunduğu sonucuna ulaşmıştır.164
2.1.3.5. Dışa Açıklık
Bir ülkenin dışa açıklık derecesi genellikle, “Dış ticaret hacmi/GSMH” oranı ile ölçülmektedir. Yatırımların ticaret edilebilir sektörlere yöneldiği görüşünden hareketle, dışa
162 Yung-Chul Kwon, “Korean Multinational Foreign Direct Investment Projects: Variability in the Micro and
Macro Level Determinants”, The International Tarde Journal, Vol:16, Issue:2, 2002, s. 215
163 Donald J. Lecraw, “Factors Influencing Foreign Direct Investment by Transnational Corporations in Host
Developing Countries”, A Premilinary Report in Multinational Enterprise in Less Developed Countries, London, 1991, s. 171
açıklık oranı yüksek olan ülkelerin daha fazla yabancı yatırım çekebileceği kabul edilmektedir.165
Scmitz ve Bieri (1972) açıklık ve doğrudan yabancı yatırımlar arasında zayıf bir pozitif bağlantı saptamışlardır. Kravis ve Lipsey (1982), Saunders (1982), Culem (1988), Edwards (1990) ve Pistoresi (2000) ülkenin açıklık derecesinin, doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde güçlü bir pozitif etkiye sahip olduğu yolunda kanıtlar bulmuşlardır. Wheler ve Mody ise 1992 yılındaki çalışmalarında; elektronik sanayisinde zayıf bir negatif bağlantı, imalat sanayisinde ise güçlü bir destek bulgusuna ulaşmışlardır.166
2.1.3.6. Ticaret Açığı
Doğrudan yabancı yatırımların diğer önemli bir belirleyicisi de ticaret açığı yani ödemeler dengesi açığıdır. Yatırım yapılacak ülkedeki ödemeler dengesi fazlalığı, dinamik ve sağlıklı bir ihracat potansiyelinin göstergesi olarak düşünülebilir. Yatırım yapılması düşünülen ülkedeki ihracat potansiyelinin yüksekliği yabancı yatırımcıları ilgili ülkede yatırım yapmaya teşvik edecektir.167
Torissi (1985), Schnider ve Frey (1985), Hein (1992), Dollar (1992) ve Lucas yaptıkları çalışmalarda ticaret fazlası ile doğrudan yabancı yatırımlar arasında pozitif yönde kuvvetli bir ilişki tespit etmişlerdir. Culen (1988), Tsai (1994) ve Shamsuddin (1994) ise çalışmalarında iki değişken arasında negatif yönlü bir ilişki olduğunu ortaya koymuşlardır.168
2.1.3.7. Döviz Kuru
Döviz kurları ve doğrudan yabancı yatırımlar arasındaki ilişki ilk kez 1970 yılında Aliber tarafından keşfedilmiştir. Aliber; toplam doğrudan yabancı yatırımların coğrafi dağılımının, farklı para alanlarının varlığı ve aksak döviz piyasaları ile açıklanabileceğini ileri sürmüştür.169 Aliber’in teorisi, ABD’nin 1950 ve 1960’lardaki doğrudan yabancı yatırımları açıklamada son derece başarılı olmuş, ancak daha sonraki dönem için açıklama gücünü
165 Gülten Kazgan, Ekonomide Dışa Açık Büyüme, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1998, s. 116 166 Chakrabarti, a.g.e., s. 100
167 Ralph C. Torissi, “The Determinants of Foreign Direct Investment in a Small LCD”, Journal of Economic Development, Vol:10, Issue:1, 1985, s. 32
168 Chakrabarti, a.g.e., s. 100
169 Nell S. Gullett, Bob G. Figgins, “FDI Components: Relationships to Exchange Rate Changes”, International Advances in Economic Research, Vol:1, Issue:1, February, 1995, s. 24
yitirmiştir. Froot ve Stein sermaye piyasalarının aksaklığı üzerinden hareket ederek Aliber teorisinin açıklayıcılık gücünü geliştirmişlerdir.170
Caves (1988), Froot ve Stein (1991), Bloinigen (1995), Bloinigen ve Feenstra (1996) yaptıkları çalışmalarda döviz kuru ile doğrudan yabancı yatırımlar arasında negatif yönde kuvvetli bir ilişkinin olduğunu ortaya koymuşlardır. Edwards ise iki değişken arasındaki ilişkinin pozitif yönde olduğunu belirtmiştir.
Ancharaz ise 2003 yılında oluşturduğu modelde t0 ve t1 yıllarındaki reel döviz kurlarında meydana gelen değişmeler ile doğrudan yabancı yatırımlar arasındaki ilişkiyi incelemeye çalışmıştır. Modelde E döviz kurunu, PUS ABD’nin üretici fiyat endeksini, Pi’de ev sahibi ülkenin tüketici fiyat endeksini göstermek üzere reel döviz kuru şu formül ile belirtilmiştir: US i i P RDA E P =
Reel döviz kurundaki artış (RDA); ev sahibi ülkenin parasının dolar karşısında değer kaybetmesi anlamına gelmektedir. Ancharaz geliştirdiği bu model ile yapmış olduğu çalışmada; reel döviz kuru değişimi ile doğrudan yabancı yatırımlar arasında negatif yönde bir ilişkinin olduğunu tespit etmiştir.171
Döviz kurlarının doğrudan yabancı yatırımlar üzerindeki etkisi açısından, Japonya’nın yatırımları iyi bir örnek teşkil etmektedir. 1971’de Japon yeninin ABD doları karşısında keskin bir değer kazanmasına yol açan Bretton Woods Sistemi çökmüştür. Bu durum, Japonya’daki ücret oranlarının komşu ülkelere göre büyük oranda artmasına sebep olmuştur. Tekstil ve elektrikli makine gibi emek yoğun endüstrilerde faaliyet gösteren pek çok Japon firması, üretimlerini Malezya, Endenozya gibi yeni sanayileşmekte olan ekonomilere kaydırmıştır.172
Japon yeninin değerlenmesi, Japon şirketlerinin üretimlerini başta kıta Çin’i olmak üzere Doğu Asya ülkelerine kaydırmasına yol açmıştır. Japonya’nın Doğu Asya ülkelerine yönelen doğrudan yabancı yatırımları 1986’dan 1989’a hızla artmıştır. Bununla beraber,
170 Kenneth A. Froot, Jeremy C. Stein, “Exchange Rates and Foreign Direct Investment: An Imperfect Capital
Market Approach”, Quarterly Journal of Economic, Vol:106, 1991, s. 1191
171 Vinaye D. Ancharaz, “The Determinants of Foreign Direct Investment in a Competitive Perspective: Is there
a Bias againts Sub-Saharan Africa?”, University of Mauritius Research Journal, 2003, s. 45
172 Ryutaro Komiya, Ryuhei Wakasugi, “Japan’s Foreign Direct Investment”, Annuals of The American Academy of Political&Social Sciences, January, 1991, s. 86
Japon yatırımlarının tek dayanağının döviz kurları olmadığı, diğer faktörlerin de etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir.173
2.1.3.8. Vergi Teşvikleri
Doğrudan yabancı yatırım konusunda hükümetler tarafından verilen vergi teşvikleri yatırım çekmede en önemli politikalardan biri olarak kabul edilse de; vergilerin ve vergi teşviklerinin doğrudan yabancı yatırımlar üzerindeki etkisine ilişkin olarak yapılan çalışmalarda net bir sonuca ulaşılamamıştır.174
Hartman (1984), Grubert ve Mutti (1991), Hines ve Rice (1994), Loree ve Guisinger (1995), Guisinger (1995), Cassou (1997), Kemsley (1998) ve Billionton (1999) çalışmalarında; ev sahibi ülkedeki kurumlar ve gelirler vergisinin, doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde negatif etkiye sahip olduklarını bulmuşlardır. Bununla birlikte, Root ve Ahmed (1987), Lim (1983), Wheeler ve Mody (1992), Jackson ve Markowski (1995), Yulin ve Reed (1995) ve Porcano ve Price (1996); vergilerin istatistiksel anlamda doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde bir etkisinin olmadığını belirtmişlerdir. Swenson (1994) ise; iki değişken arasında pozitif bir ilişki bulmuştur.
Agarwal; doğrudan yabancı yatırımlar üzerindeki vergi teşviklerine ilişkin etkinin, politik istikrarın etkisinden daha açık olduğu hipotezini ortaya atmıştır. Ancak vergi teşvikleri ile doğrudan yabancı yatırımlar arasında pozitif bir ilişki olacağı yönündeki hipotezini destekleyecek bulgulara ulaşamamıştır.175 Bunun sebebi olarak da işletme sahipliği, işletme büyüklüğü, kâr payı dağıtımı ve belli endüstri dallarına girişler üzerine uygulanan sınırlamaların doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkinin, vergi teşviklerinin meydana getireceği pozitif etkiyi ortadan kaldırdığını dile getirmiştir.
Sonuç olarak; doğrudan yabancı yatırımları çekmede, vergi teşvikleri dikkatli kullanıldıklarında ve diğer sağlam politika ve strateji paketinin tamamlayıcı bir parçası oldukları durumlarda yararlı olmaktadır.176
173 Bekir Gövdere, “Doğrudan Yabancı Yatırımların Belirleyicilerinin Günümüzdeki Geçerliliği”,
www.dtm.gov.tr./ead/DTDERGİ/Nisan2003/yab.serm.htm
174 Chakrabarti, a.g.e., s. 101
175 Jamuna P. Agarwal, “Determinants of Foreign Direct Investment: A Survey”, Weltwirtscheftliches Archive,
Vol:116, Issue:4, 1980, s. 761
176 Besim Culahovic, “FDI, Fiscal Incentives and Role of Development Policy”, OECD Conference, Foreign Direct Investment in South East Europe: Implementing Best Policy Practices, Vienna, 8–9 November 2000,
2.1.3.9. Rüşvet ve Yolsuzluk
Yabancı yatırımcılara, özellikle kamu kesimi yetkililerince gayri yasal kazanç kaynağı olarak bakılması ve yatırım yapılacak ülkenin şeffaflık düzeyi, ilgili ülkeye yatırım yapacaklar için caydırıcı olabilmektedir. Elbette ki diğer ekonomik ve kurumsal faktörlerin olumlu olması durumunda tek başına rüşvet ve/veya yolsuzluk olgusu yatırımları caydırıcı olmayacaktır.
Literatürdeki çalışmaların sonuçları rüşvet ve yolsuzluğun yabancı yatırımlar üzerinde caydırıcı etkisi olduğunu göstermektedir.177 Kravis ve Lipsey (1982), Culem (1988), Edwards (1990) ve Pistoresi (2000) ülkenin yolsuzluk (rüşvet) derecesinin, doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde güçlü bir pozitif etkiye sahip olduğu yolunda kanıtlar bulmuşlardır.178 Schmitz ve Bieri (1972) ise; yaptıkları çalışmada rüşvet ve doğrudan yabancı yatırımlar arasında zayıf bir pozitif ilişki olduğunu tespit etmişlerdir.
2.2. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN ÜLKE EKONOMİSİ