• Sonuç bulunamadı

II. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ GENEL DURUM

1.4. II Dünya Savaşı Öncesinde Türkiye–Sovyetler Birliği İlişkileri

1.4.3. Türk-Sovyet Yardımlaşma Anlaşması İçin Girişimler

Rus ile bir yardımlaşma anlaşması görüşmeleri için, Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nun Moskova’ya gitmesine karar verilmişti.

Saraçoğlu 10 Ağustosta Rus sefirini çağırarak, Molotov’un kendisine acele bir ön proje göndermesini rica ettiğini ve bunu tetkik ettikten sonra Moskova’ya gideceğini söylemişti.

13 Ağustosta Rus Sefiri, ön projeyi vermeye hazır olduklarını, ancak bundan önce bazı hususların bilinmesine ihtiyaç hissettiklerini belirterek, beş madde halinde bir dizi soruyu, sözlü olarak bildirmişti.

Bu soruların hukuki tetkikini müteakip cevapları hazırlanmış ve Hükümetçe uygun bulunmuştu. Sorular ve cevapları şöyleydi.

1. Türkiye Hükümeti ikili yardımlaşma paktını nasıl düşünüyor, sırf saldırıya karşı bir savunma anlaşması mı, yoksa savunmayı aşan bir anlaşma mı?

Cevabı: Potemkin ve Büyükelçi Terentieff’e izah etmiş olduğumuz gibi, Türk- Sovyet anlaşması kısıtlı bir sahada tesirlerini göstermeli ve dolayısıyla kısıtlı mesuliyeti olmalıdır. Yapılacak savunma anlaşması saldırının geniş bir anlayışına dayanabilir.

2. Türk Sovyet anlaşması muhtemel bir İngiliz-Fransız-Sovyet anlaşmasına dayanarak mı, yoksa tamamen bağımsız olarak mı yapılmalıdır?

Cevabı: Anlaşma, üçlü anlaşmaların her ikisinden de bağımsız olabilir, onlarla ilişkili de, şu kadar ki birinci şıkta dahi Türk-Sovyet anlaşmasının üçlü anlaşmalarla ahenk içinde olması lazımdır.

3. Anlaşma yalnız denize mi münhasır olacaktır, yoksa karayı da kapsayacak mı?

Cevabı: Birinci fıkrada belirtilen saha ve mesuliyet sınırlanması göz önünde bulundurulmak şartı ile anlaşma deniz ve kara muharebelerini öngörebilir.

4. Anlaşma yalnız taraflardan birine doğrudan doğruya yöneltilen bir saldırıyı mı öngörmektedir, yoksa taraflardan birinin saldırgana karşı, mevcut taahhütleri gereğince bir komşu devlete yardım neticesinde harbe girmesini de öngörecek midir?

Cevabı: Gene aynı kısıtlamalar dâhilinde anlaşma, tarafların taahhütlerinden doğan harpleri de kapsayabilir.

5. Her anlaşma komşu devletlere yardımı da öngörecekse, Türkiye’nin buraya sokacağı komşu devletler özellikle hangileridir?

Cevabı: Halen Türkiye’nin taahhütleri Türkiye-İngiltere ve Türkiye-Fransa deklarasyonlarıyla Balkan Paktına münhasırdır. Gene birinci fıkradaki çekince ile bu taahhütlerin Türk-Sovyet misakını harekete geçirmesi gerekir. Sovyetlerin aynı nitelikteki taahhütleri için de vaziyet bu olacaktır.

Bu soruların Türkiye’ye verildiği gün,(13 Ağustos 1939) Sovyetler Moskova’da İngiliz ve Fransızlarla askeri müzakerelere başlamıştı. Soruların tetkiki, cevapların hazırlanması zaman almıştı. 24 Ağustos günü, Rus-Alman saldırmazlık

paktının imzalandığı dünyaya duyurulduğunda, cevaplar henüz Rus Sefaretine verilmemişti.

Rus Sefiri, 24 Ağustos günü tekrar Dışişlerine gelerek, evvelce bildirdiği soruları, bu kere yazılı olarak tekrarlamıştı. Bunun üzerine hazırlanmış olan cevaplar 25 Ağustos günü, yazılı olarak Rus Sefirine verilmişti.

Rusya’nın Almanya ile saldırmazlık paktını imzalamasından sonra, İngiltere ve Fransa ile Almanya’ya yönelik karşılıklı yardımlaşma anlaşması yapması imkan dâhilinden çıkmıştı. Türkiye’nin düşüncesi ise Rusya ile Türk-İngiliz-Fransız üçlü anlaşması ile ahenk halinde olacak bir anlaşma yapmaktı. Eğer Türkiye bu üçlü anlaşmadaki taahhüdü gereği bir savaşa sürüklenecek olursa, Rusya’nın Türkiye’ye yardıma gelmesi icap edecekti.

Türkiye’nin sürükleneceği savaş, Almanya ve İtalya’ya karşı bir savaş olacaktı. Rusya’nın Almanya ile imzaladığı anlaşmanın 2. Maddesi, taraflardan birinin bir üçüncü devletin saldırısına uğraması halinde, diğer tarafın hiçbir şekilde bu saldırgan tarafa yardım etmemesini öngörmekteydi. Bu hüküm ortada duruyorken, Batı ülkeleriyle Mihver arasındaki bir harbe sürüklenerek Türkiye’ye yardım etmek, aynı zamanda Batı ülkelerine yardım manasına geleceğinden, Rusya’nın böyle bir mükellefiyeti kabul edemeyeceği açıktır.

Rusya’nın, Alman anlaşması açıklanırken, aynı soruları, yazılı olarak Türk Dışişlerine tekrar verişi, ortaya çıkan yeni durum karşısında Türkiye’nin artık Rusya ile bir anlaşma yapılamayacağını düşünmesini önlemeye yönelik bir davranış olarak değerlendirilmişti. Rusya’nın Türkiye ile gene de bir anlaşma istediği şeklinde yorumlanmıştı.

Moskova’daki Alman Sefiri, Berlin’den aldığı talimat üzerine Molotov’la konuşmuş ve 2 Eylül günü Bakanlığına aşağıdaki telgrafı çekmişti.

“Türkiye’nin, Sovyetler Birliği ile müzakere halinde olduğuna dair İstanbul’dan gelen rivayetlerin doğru olup olmadığını sorduğum Molotov, Türkiye ile halen temas ve görüş teatisi halinde olduklarını söyledi. Stalin ile konuştuktan sonra beni saat 15.00’de tekrar kabul eden Molotov, Türkiye ile Sovyet Rusya Arasında sadece bir saldırmazlık paktı bulunduğunu ve ilişkilerin genelde iyi olduğunu, Sovyet Hükümetinin, bizim istediğimiz şekilde, Türkiye’nin devamlı tarafsızlığını temin için

çalışmaya hazır olduğunu bildirdi. Sovyet Hükümeti, bugünkü çalışmada Türkiye’nin durumu ile ilgili görüşümüzü paylaşıyor. Türklerle temaslarda lütfen Molotov’un

yukardaki beyanlarını kullanmayın.69

Ruslar, Almanlara, bir yardımlaşma paktı için Türklerle uzun süredir temaslar yürütüldüğünü söylenmemiş, Türkiye’nin tarafsızlığını temin için çalışılacağı vaat edilmişlerdi.

Ankara’dan aldığı talimat gereği, Rus tutumunu teşhise çalışan Türkiye büyükelçisi, Molotov’la ancak 5 Eylül günü görüşebilmişti. Molotov Büyükelçiye “Tamamen değişmiş olan milletlerarası durumun Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında mevcut dostane ilişkiler meselesinin bundan iki hafta önce taraflarca belirtilenden

daha başka bir tarzda ele alınmasını icap ettirdiği açıktır”70 diyordu. Büyükelçinin,

Alman anlaşmasının Türkiye ile anlaşmaya engel mi olduğunu sorması üzerine Molotov, Alman anlaşmasının dost Türkiye ile bir anlaşma yapılmasına mani olmayacağını, ama yeni bir esas aranması lâzım geldiğini belirtmişti.