• Sonuç bulunamadı

II. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ GENEL DURUM

2.1. Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne Saldırısına Kadar Türk-Sovyet İlişkiler

2.1.2. İkinci Dünya Savaşı Başlangıcında Türk-Sovyet İlişkileri

2.1.2.3. Sovyetler Birliği’nin Mihver Devletleri ile Türkiye Üzerinde

1.Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya saldırması ve bunun sonucu İngiltere ve Fransa’nın Almanya’ya savaş ilan etmeler ile birlikte 2.Dünya savaşı Avrupa’da başlayınca Rusya 1.Dünya Savaşı’nda kaybettiği toprakları geri alma politikasını uygulamaya başlamıştı. Rusya Almanlarla birlikte Polonya’nın taksimine iştirak etmekle birlikte, Fin harbini İngiltere ve Fransa’nın saldırmasından çekinerek, ılımlı şartlarda bitirdikten sonra ve Almanya’nın da Batı Avrupa harekâtını başlatınca, Baltık devletlerinin ilhakını da gerçekleştirdikten sonra, sıra Balkanlarla ilgilenmeye gelmişti.

92 GÜRÜN Kâmuran, a.g.e. s. 233 93 GÜRÜN Kâmuran, a.g.e. s. 233

Rusya Karadeniz boyunca askeri birlik toplanma ve yığma faaliyetine girişmişti. O tarihlerde gazetelerde çıkan haberlerde; Romanya’ya bir Alman saldırısı halinde İngiltere ve Fransa’nın Boğazlardan geçerek yardıma gidecekleri yolundaydı. Rusların Karadeniz bölgesine asker yığmasının nedeni ise Batum ve Bakü’ye saldırı projelerini öğrenmiş olmasındandı. O tarihte Türkiye bunu bilmiyor, Türkiye’nin bilmediğini de Rusya bilmiyordu.

Almanların Romanya’ya girmeleri halinde, Bulgarların Dobruca’yı işgale kalkışabilecekleri ihtimali göz önünde tutarak Türkiye Bulgar hududuna asker yığmış ve Ruslara da bilgi verilmişti.

İtalyanların harbe katılacağının 10 Haziran 1940’ta kesinlik kazandığı günlerde Türkiye’nin alacağı tedbirler hakkında Ruslara bilgi vermek için Moskova Büyükelçisi Haydar Aktay, Molotov’u ziyaret ederek; İtalya vaziyetinden bahisle, Türkiye’nin alacağı tedbirlerden kendisini haberdar etmişti.

Molotov; İtalya harbe girdiği takdirde Türkiye’nin savaşa katılmasının zaruri olup olmadığını sormuştu. Büyükelçi; İtalya savaşa katılırsa Türkiye’nin ihtiyati tedbirler alması ve kısmi seferberlik ilan etmesi zorunlu olacaktır diyerek, bundan harbe girmeye mecbur olduğumuz manası çıkmadığını söylemişti. Molotov, bu defa Yugoslavya ve Yunanistan’a bir saldırı olursa vaziyetiniz ne olacaktır diye sormuştu. Aktay; Bu konuda anlaşmanın açık olduğunu, istişarede bulunulacağını söylemişti. Bunun üzerine, “siz esasen kısmi seferberlik yaptınız Kars havalisinde ve Bulgar hudutlarında askeri tedbir aldınız, askeri makamlarımızın bu konuda malumatı vardır” dedi. Aktay ise; “Kars’la ilgili haberlerin yanlış olduğunda ısrar etmem üzerine, Molotov, alınan askeri tedbirlerin dünyaca malum olduğunu belirterek, Sovyet askeri makamlarının da buna mukabil Kafkasya’da bazı askeri tedbirler aldığını,” söylemişti.94 Molotov, Türk Büyükelçisi Aktay’ı dinlemiş ve beyanlarını not etmişti.

İtalya 10 Haziran 1940 tarihinde İngiltere ve Fransa’ya karşı savaşa savaşa girdiğini ilan etmişti. 11 Haziran’da İngiliz ve Fransız Büyükelçileri, Türkiye’den İtalya’ya savaş ilan ederek seferberlik yapmasını, ayrıca deniz ve hava üslerini de Müttefiklere açması gerektiğini bildirmişlerdi. Türkiye önceden ordusunun gücünü arttırmaya başlamıştı. Ama hükümet bu teklifi kabul etmemeye karar vermişti. Bu

94 Türkiye Dış Politikasında 50 Yıl İkinci Dünya Savaşı Yılları (1939-1946), Dışişleri Bakanlığı Yayınları,

kararını üçlü anlaşmanın ikinci protokolündeki, kendisini Sovyetler Birliği’yle çatışmaya sokabilecek durumlarda yükümlülüklerini yerine getirmeyeceğine ilişkin çekinceye dayandırılmıştı.95 Bu çekinceyi temellendirmek için Türkiye, Moskova’da yaptıkları yoklamadan olumsuz sonuç aldıklarını da eklemişlerdi.

Bu kararın CHP Parti Grubu’nda konuşulması sırasında Refik Şevket İnce, Recep Peker ve Hikmet Bayur; Türkiye’nin söz verdiğini, hemen savaşa katılması gerektiğini savunmuşlardı. Bu konuşmaları köşkteki odasında dinleyen İnönü, hemen Meclis’e gitmiştir. Refik Saydam ve Saraçoğlu’nun konuşmalarından sonra CHP Grubu sakinleşmiştir. Hükümetin kararı kabul edilmişti. Bundan sonra Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu kararı İngiliz ve Fransız büyükelçisine bildirmişti. Bu büyükelçilerin beklemediği bir durumdu. Öfkelenirler, Türkiye’yi bahane bulmakla suçlarlar. İnönü’den randevu isterler. Büyükelçiler, İnönü’nün huzuruna çıktığında Dışişlerinden gelen bir not Fransa’nın teslim olduğunu bildiriyordu. İnönü, büyükelçilere, Paris’in düşmüş ve mütareke görüşmelerinin başlamış olmasından duyduğu üzüntülerini bildirdi. Büyükelçiler, bu haberi ilk kez İnönü’den alıyordu. Fransa elçisi duygusallık içinde ağlıyordu. Onu teselli etme isteyen İnönü; “ağlamayınız ekselans, Fransa’sız bir

Avrupa düşünülemez” diyecektir.96

Sonunda İngiltere, Türkiye’nin böyle bir hakkı olduğunu kabul etmiş, ama Dunkirk’teki çekilmeden sonra Türkiye’ye yeni silah gönderemeyeceklerini açıklamıştı.97 20 Haziran’da ise İngiliz Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nu ziyaret ederek İtalya’nın Yunanistan’a saldırması halinde Türkiye’nin ne yapacağı konusunda bilgi istemişti. Türkiye’nin yanıtı ise Balkan Paktı’nın savaşa girme zorunluluğu yaratmadığı biçiminde olmuştu.98

Bu tarihten sonra İngiltere duruma razı olmuştur. İngiltere’nin tüm cephelerde savunmaya geçtiği bir dönemde, Türk ordusunun savaş hazırlığı yapmasına bir katkısı olmayacaktı. Artık İngiltere bakımından en iyi durum Türkiye’nin tarafsız kalmasıdır. 26 Haziran’da Türkiye, savaş dışı kalacağı konusunda bir deklarasyon yayınlamak için

95 İlhan TEKELİ / Selim İLKİN, Dış Siyaseti ve Askeri Stratejileriyle İkinci Dünya Savaşı Türkiye’si, I.Cilt,

İletişim Yayınları, İstanbul-2018, s.164

96 İlhan TEKELİ / Selim İLKİN, a g.e., s.165

97 Selim DERİNGİL, Denge Oyunu İkinci Dünya Savaşında Türkiye’nin Dış Politikası, Tarih Vakfı Yurt

Yayınları, İstanbul-1994, s. 114

İngilizlerle ilişki kurduğunda, İngilizlerin istediği sadece “şimdilik” sözcüğünün ilavesi olmuştur. Bu bildirge açıklandığında von Papen, Berlin’e çektiği telgrafta oyun kazanıldı diyecektir.99

Müttefiklerin Türkiye’nin de savaşa katılmasını resmen talep ettiklerinde, Feridun Cemal Erkin; “bu talep hakkında mütalaası sorulan Molotov, öylesine şiddetli bir reaksiyon gösterdi ki, Türkiye’nin 2 numaralı Protokolü ileri sürerek savaş dışı

kalmaktan başka yapabileceği bir şey kalmamıştır” diye yazmıştır.100

Bu konuda von Papen’in hatıratında; “Moskova’da Rus Alman anlaşmasının imzasından sonra Türkiye’nin Sovyetler Birliği ile ilişkileri soğumuştu. Türkiye’nin, Batılı müttefiklerin muharip ortağı durumuna girmesi halinde, Rusların Boğazlar üzerindeki eski iddialarını ortaya atacakları belli oluyordu… Bu kuvvetli delili Saraçoğlu ve Menemencioğlu’na belirtmekte tereddüt etmedim. Rus Sefiri Terentieff ile pek çok konuşmamdan, Hükümetinin Montreux sözleşmesini barış yoluyla veya

kuvvete başvurarak değiştirmek hususunda ne derece istekli olduğunu öğrenmiştim,101

diye yazmıştı

Molotov 25 Haziran günü, Moskova’daki İtalya Sefiri ile bir görüşme yapmıştı. İtalya Sefri Rosso, bu görüşmeyi, Alman Sefirine anlatmış, o da bakanlığına aşağıdaki telgrafı çekmiştir.

“…Sovyet Hükümeti, İtalyan-Sovyet ilişkilerinin derhal ve kesin şekilde yeniden kurulması ve Alman-Rus ilişkilerindeki temele oturtulması gerektiği görüşündedir… Bulgaristan ve Sovyetler Birliği iyi komşudurlar. Sovyet-Bulgar ilişkileri sıkıdır ve daha da sıkılaştırılabilir. Bulgarların Dobruca üzerindeki ve Ege Denizinde mahreç talepleri Sovyetler Birliğince haklı görülmekte olup, bunların gerçekleştirilmesine hiç itirazı yoktur… Sovyetler Birliği Türkiye’ye büyük kuşku ile bakmaktadır. Bu, Türkiye’nin Rusya’ya ve diğer devletlere yönelik gayri dostane davranışının sonucudur. Molotov diğer devletler deyimi ile açıkça Almanya’yı ve İtalya’yı kastetmiştir. Sovyetlerin Türkiye hakkındaki kuşkuları Karadeniz’e yönelik Türk tutumu ile daha da artmıştır. Türkiye Karadeniz’de ve Boğazlarda başrolü oynamak, mutlak hâkimiyet hakkı kullanmak istemektedir. Sovyet Hükümeti Batum’a yönelik Türk tehdidini karşılamaktadır. Bu münasebetle Alman ve İtalyan menfaatleri göz

99 Kont Galeazzo CİANO, Kont Ciano’nun Hatıraları, Vatan Neşriyat, İstanbul-1946 s. 9 100 Ferudun Cemal ERKİN, a.g.e. s.186

önünde tutulacaktır. İtalya Karadeniz’de Rus hegemonyasını tanırsa, Sovyet Hükümeti

Akdeniz’de İtalyan hegemonyasını tanıyacaktır,"102 demişti. Türkiye 13 Haziran günü,

savaşa katılmayacağını açıklarken, Rusya’nın bu düşüncelerinden haberi yoktu. Türkiye savaşa girmiş olsaydı büyük bir tehlike ile karşılaşmış olacaktı.

Rusya, 23 Haziran günü Beserabya ile Bukovina’yı, eğer barışçı yollarla teslim edilmezse, zor kullanarak alacağını Almanya’ya bildiriyordu. Rus-Alman gizli anlaşmasında Bukovina yer almamıştı, Almanlar bunu hatırlatınca, Rusya sadece kuzey Bukovina ile yetinebileceğini belirterek, bu bölgelerin teslimi için 26 Haziran günü Romanya’ya bir ültimatom vermişti. Almanya’nın Romanya’ya Ruslara olumlu cevap verilmesini tavsiye etmesi üzerine Beserabya ile Bukovina 30 Haziran günü Rus işgaline geçmişti.

Romanya, Rus ültimatomunu alınca, 27 Haziran günü Ankara’da bir teşebbüs yapıyor ve Sovyet ültimatomu geri çevrilerek savaş başlarsa, Bulgaristan’ın da Romanya’ya saldırması halinde, Türkiye’nin Romanya’ya yardım edip etmeyeceğini sormuştu. Romanya Rus ültimatomunu kabul edince Türkiye bu teşebbüse cevap vermek zorunluluğundan kurtulmuştu. Balkan Paktı anlaşmasında her ne kadar Rus çekincesi mevcut idiyse de, Bulgaristan’a karşı hareketsiz kalınması mümkün değildi.

Cripps’in Stalin’le görüşmesi ve Türkiye ile Balkan konusunu dile getirmesi tam bu olaylardan sonra 1 Temmuz günü vukuu bulmaktaydı. Bu tarihlerde Almanlar, Fransız arşivlerinde ele geçirdikleri vesikaları ve Messigli raporunu yayımlamaktaydılar. Moskova’daki Büyükelçi Aktay Ankara’ya aşağıdaki telgrafı yollamıştı.

“Finlandiya ve Baltık devletlerinden sonra ilk hedefin Romanya, ikincisinin de Türkiye olduğunu müteaddit telgraflarımda arz etmiştim. Bir zamanlar Fransız mütarekesi üzerine burada uyanan Alman korkusu nedeni ile Kafkasya ve Karadeniz sahillerindeki kuvvetlerin geri alınması bu tehlikeyi bertaraf eder gibi görünmüşse de, İngiltere’nin mukavemete karar vermesi ve Almanların batıda fazla meşguliyetle bir

sefere hazırlanmakta bulunuşu Sovyetleri ani surette Basarabya işine sevk etmişti.”103

102 Raymond James SONTAG / James Stuart BADDIE, a.g.e. s.98

103 Türkiye Dış Politikasında 50 Yıl İkinci Dünya Savaşı Yılları (1939-1946), Dışişleri Bakanlığı Yayınları,

Büyükelçi Aktay, Almanların yayımladığı vesikalar ile ilgili olarak açıklama yapmak üzere 9 Temmuzda Molotov ile 11 Temmuzda da yardımcısı Lozovski ile görüşmüştü. Lozovski ile yapılan görüşmede, yayınlanan belgelerin sahteliğine dair deliller gösterdikten sonra “…bu feci oyuna gelmemek için en iyi tedbir iki tarafın birbiriyle daha sıkı temasa gelmesi ve açık yürekle konuşması” kararlaştırılmıştı.

Finlandiya, Baltık ülkeleri ve Romanya konuları, Rusya’nın istekleri istikametinde halledilince, Rus-Alman gizli protokolünde öngörülen hükümler gerçekleşmiş oluyordu. İki ülke ilişkilerinin daha samimileşmesi gerekirken tam aksi bir durum ortaya çıkmaya başlamıştı. İlişkilerdeki bu soğuma, 12-24 Kasımda Molotov’un Berlin ziyaretine kadar artarak devam etmişti.

Ekim ayı geldiğinde İtalya’nın Yunanistan’a karşı bir saldırıya geçme ihtimali gittikçe kuvvetlenmekteydi. Türkiye böyle bir ihtimali göz önünde tutarak Trakya’da hazırlık yapmaktaydı.

17 Ekim günü Molotov, Büyükelçi Aktay ile yaptığı bir konuşmada, Trakya’daki bu hazırlıklar konusunda memnuniyet belirtiyor ve bunların İtalya’nın Yunanistan’a saldırmasını önleyeceğini kanısında olduğunu söyleyerek Türkiye’ye dostluk hislerini teyit ediyordu.104

İtalya 28 Ekimde Yunanistan’a saldırtmıştı. Bu saldırı üzerine Rus Dışişlerini tekrar ziyaret eden Büyükelçi Aktay, Türkiye’nin bir saldırıya uğrarsa kendisini savunmaya kararlı olduğunu bildirerek, böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi halinde Sovyetlerin ne gibi yardımda bulunabileceklerini sormuştu. Ruslar buna “soruyu pekiyi anlayamadıklarını, zira askeri veya başka türlü yardım konularındaki iki memleketi

bağlayıcı bir anlaşmanın mevcut olmadığı” cevabını vermişlerdi.105

Bu tarihlerde Büyükelçi Cripps, hala Türkiye’nin Boğazlarda Sovyetlere tavizde bulunması telkinine devam etmekteydi.

104 İkinci Dünya Savaşı yılları, a.g.e. s.24 105 İkinci Dünya Savaşı yılları, a.g.e. s.77