• Sonuç bulunamadı

II. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ GENEL DURUM

2.2. Sovyet-Alman Savaşı Sırasında Türk-Sovyet İlişkiler

2.2.3. Adana Görüşmeleri ( 30-31 Ocak 1943)

Churchill, Afrika’ya yapılan çıkarma başarıya ulaşıp, Rommel komutasındaki Alman ordusunun yenilgisine doğru gelişince, 18 Kasım 1942 günü, Genel Kurmaya gönderdiği bir talimatla, Türkiye’nin müttefikler yanında savaşa sokulması için bir dizi tedbirin alınmasını istemişti. Bu konuda Başkan Roosvelt ile de istişareden sonra 24 Kasım günü Staline’e aşağıdaki mektubu yollamıştı.

“Başkan Roosvelt’e Türkiye ile ilgili bazı düşüncelerimi bildirdim ve onun da kendi açısından benzer görüşlere varmış olduğunu anladım. Türkiye’nin bizim yanımızda harbe girmesini temin için hepimizin yeni bir gayret göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu maksatla, Birleşik Devletlerin, Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve statükosu konusunda bir İngiliz-Rus garantisine katılmasını istemekteyim. İkinci olarak, Orta-Doğudan Türkiye’ye 200 Tank da dâhil olmak üzere, önemli miktarda cephane göndermekteyiz… Üçüncü olarak, baharın başlarında Suriye’de büyük bir ordu kurabilmeyi… böylece tehdide maruz kalırsa veya bize katılmayı isterse, Türkiye’nin yardımına gidebilmeyi ümit ediyorum. Sizin Kafkaslarda veya kuzeydeki harekâtınızın daha büyük etki yapacağı aşikârdır. Türkiye bize katılacak olursa, sadece Karadeniz’de sizin sol kanadınıza uzanan deniz yolunu açmaya yönelik harekâta başlamakla kalmaz, sizin Kafkaslardaki ana petrol kaynaklarını başarılı savunuşunuz sonucu, Mihver için hayati önem kazanmış olan,

Romanya petrol sahalarını da Türkiye’deki üslerden ağır şekilde bombalayabiliriz,”123

demişti

Stalin, Churchill’e; Türkiye konusunda Başkanla ve kendisiyle tam mutabakat halinde olduğunu, 1943 baharı içinde Türkiye’yi yanlarında savaşa sokmak için mümkün olan her şeyi yapmak gerekir demişlerdi. Bu Hitler’in ve suç ortaklarının yenilgisini çabuklaştırmak bakımından büyük öneme haizdi şeklinde cevabını vermişti. Churchill Türkiye’ye cephane ve tank sevkiyatı başladı demişse de, başlamamıştı, başlaması düşünülmekteydi. Başkan Roosvelt’de aynı düşüncededir demiştir ancak 14 Ocak 1943 günü başlayan Kazablanka konferansında iki liderin Türkiye ile ilgili kararı, “Türkiye’yi aktif bir müttefik haline gelmesi için gerekli zeminin hazırlanması” ibaresinden ibaretti. Budan da öteye Churchill’in

Kazablanka’dan İnönü ile buluşmak için Türkiye’ye gitmek tasavvurunu İngiliz savaş kabinesi zamansız bulmuş, Türkiye’ye malzeme sevkinin gerçekleşemeyebileceğinden endişe etmişlerdi. Buna rağmen Churchill ısrar ederek İnönü ile Adana buluşmasını gerçekleştirmişti.

Ne var ki, Türkiye ile İngiltere arasındaki temasların ayrıntılarını bilmeyen Rusya, Türkiye’nin savaşa girmeyişini başka şekillerde yorumlamış ve Churchill’in Stalin’e yazdığı bazı mektuplar, Türk-Rus ilişkileri üzerinde olumsuz etki yapmıştı.

Kazablanka Konferansından sonra, Türklerle doğrudan teması savaş kabinesine kabul ettiren Churchill, Başbakan Saraçoğlu ile Kıbrıs’ta buluşmayı teklif etmişti. Türkiye bu teklifi kabul etmekle birlikte, eğer Churchill Türkiye’ye gelmek isterse, toplantının İnönü ile yapılabileceği cevabını vermiş ve Adana buluşması bunun üzerine gerçekleşmişti.

Churchill bu buluşma haberini hem Roosvelt’e, hem de Stalin’e ulaştırmış, yazdığı mektupta İnönü ile “Türk ordusuna daha iyi ve daha çabuk teçhizat gönderilmesi” konusunu da görüşeceğini de eklemişti.

Adana görüşmeleri, İnönü’nün, kör bir hatta çekilen özel treninde 30-31 Ocak günleri yapılmıştı.

Churchill, ilk toplantıda İnönü’ye kendi eliyle yazdığı bir vesika vermişti. Bunun bazı kısımlarını şöyleydi;

“Müstesna bir piyadesi ve iyi bir topçusu olan Türk ordusunun 3,5 yıldır, savaş meydanında kesin rol oynayan modern teçhizatı temin edememiş olmasını görmekten ciddi şekilde üzgünüm… Bu yıl yaz başlarında bir olağanüstü hal ortaya çıkarsa, Türk Ordusu’nun kendisini gerekli bütün teknik silahlarla teçhiz edebilmesi mümkün değildir… Stalin’in, Türkiye’yi bir saldırıya karşı kendisini korumaya hazır ve iyi silahlanmış görmeyi özellikle istediğini biliyorum. Başkan Roosvelt’in aynen Majesteleri hükümeti gibi, bugünkü statükodaki değişikliklerin kararlaştırılacağı barış konferansına Türkiye’nin eşit hak sahibi partner olarak katılmasını istediğini

biliyorum.”124

Bu vesikada Türkiye’nin derhal savaşa girmesini isteyen bir ifade yoktu. Genel hava daha ziyade savaşa girmenin Türkiye’ye temin edeceği menfaatleri göstermeğe yönelikti.

Ancak bugün, Churchill’in Türkiye’ye ne niyetle geldiğini bilmekteyiz. Harry Hopkins, Kazablanka’da Churchill ile yaptığı bir konuşmayı şöyle nakleder;

“…bana Türk Cumhurbaşkanı ile belki Kıbrıs’ta buluşmayı istediğini; ona Türkiye’yi savaşa girmesi için sıkıştıracağını, Romen petrol sahalarını bombalamak için münasip hava üsleri vermesini isteyeceğini söyledi. Bana, Türkiye’nin son dakikaya kadar beklememesi görüşünü ileri süreceğini, ama uzlaşmaz görünürlerse Türklere, dışarda kalmaları halinde Boğazlar konusunda Rusları kontrol etmeyi taahhüt etmeyeceğini ve durumlarının çok zorlaşacağını belirtmekten çekinmeyeceğini

söyledi.”125

Churchill, hatıratında, genel görüşmelerin iki konu üzerinde yoğunlaştığını yazar ve bunları; savaş sonrası dünyası ve milletlerarası bir teşekkül kurulması ile Türk-Rus ilişkilerinin geleceği olduğunu belirtmişti.

Adana görüşmeleri sonucunda Türk yetkilileri; Sovyetlerin harp sonrası politikası ve Churchill’in söylediği gibi, emperyalist olmaları tehlikesi karşısında Türkiye’nin çok daha ihtiyatlı bulunması gerektiği ve Sovyet hegemonyasından endişe ettiğinin ortaya çıkmış bulunmasıydı.

Adana görüşmelerinde Saraçoğlu’ndan naklen kaydedildiğine göre, Churchill şöyle konuşmuştu;

“Türkiye’nin yeri bizim için ileri kaledir. Bunun korunması İngiltere’nin yaşamsal çıkarları gereğidir. Tarihte büyük saldırılar Anadolu’da olmuştur… İngiliz İmparatorluğunu amaçlayacak büyük bir saldırının da geçiş yolu gene Anadolu’dur. Kimin tarafında olursa olsun, Türkiye’ye gelebilecek bir saldırı karşısında Türkiye’ye

yardım İngiltere’nin büyük çıkarları gereğindedir.”126

Churchill’in bu sözlerinin içinde Rusya’da vardır, fakat Rusya ile ilgili sorunlara İngiltere Başbakanı açık cevap vermekten hep kaçınmıştı.

İngiliz arşiv dokümanlarından naklen Woodward şunları yazmıştı;

125 Robert E. SHERWOOD. Roosvelt and Hopkins,Herper and Bothers, 1950 s.683

“Mr. Churchill, Türk bakanlara, savaş sonrası dünya güvenlik teşkilatı konusundaki kendi görüşlerini açıkladı. Türklerin savaş sonrası Rus emperyalizminden endişelerini karşılamak için, Türkiye bakımından en emin politikanın, galip muhariplerden birisi ve Büyük Britanya, Birleşik Devletler ve Rusya’nın müttefiki pozisyonuna girmek olacağına işaret etti.”

“Türk Başbakanı, Rusya’nın emperyalist olabileceği görüşünü ileri sürdüğüme dikkat çekti ve bunun Türkiye’nin çok dikkatli olmasını gerektireceğini söyledi. Milletler Cemiyetinden çok daha etkin, barış ve güvenliği sağlayacak bir teşkilat kurulacağı cevabını verdim ve komünizmden korkmadığımı söyledim. Saraçoğlu daha gerçekçi bir şey aradığını söyledi. Bütün Avrupa Komünist ve Slavlarla doluydu. Almanya mağlup edilince, yenilen devletlerin hepsi Bolşevik ve Slav olacaklardı. Her şeyin her zaman beklendiği kadar kötü çıkmadığını söyledim, ama böyle olacak olursa, Türkiye’nin kuvvetli ve Birleşik Krallıkla ve Birleşik Devletlerle yakın işbirliğinde

olmasının isabetine işaret ettim.”127

Tüm kaynaklar Adana görüşmelerinde Churchill’in Türkiye’nin savaşa girmesi için doğrudan bir talebinin olmadığını, ancak savaş dışı kalması halinde ortaya çıkabilecek zorluklara değinerek, Rusya’nın tutumunun ne olacağı konusunun ortaya çıkmasına ve bunun sorulmasına zemin hazırlamış, sorulduğunda; en emin politikanın savaşa katılmak olduğunu belirtmişti.

Robin Denniston, Churchill’in Gizli Savaşı kitabında Adana görüşmeleri konusunda diplomatik yazışmalardan şu tespiti yapmıştı.

“Churchill’in davranışları Türkleri şaşkına çevirmişti ama yine de yağcılıklarına karşı çıkmakta hiç zorluk çekmediler. İnönü de Churchill’i etkilemiş olmalıydı ki daha sonra onun hakkında şunları yazmıştı: “İnönü çok iyi bir insandı ve (onunla) derhal dost olduk.” Görüşme gündeminde iki değil üç madde vardı: “modern savaş gereçleri” havucunu uzatarak Rusya’nın Kafkasya veya Stalingrad’da elde edeceği başarı olasılığını da sopa gibi gösterip Türkiye’yi, müttefiklerle işbirliği yapmasını sağlayarak çitin bu tarafına çekmek; On iki adanın işgali ve Girit’in yeniden ele geçirilmesi de dâhil olmak üzere, doğu Akdeniz’de olası ortak harekâtlara

girişmek, ve Türkiye’deki üslerden havalanacak olan İngiliz ve Amerikan uçaklarıyla Romanya’daki petrol alanlarını bombardıman etmek.

Türkler Rusya’nın kuzeyde elde edecekleri başarının olası sonuçlarından ötürü endişeliydiler ama İberik yarımadasındaki insanları fena halde düşündüren Avrupa’nın Bolşevikleşmesi konusunu o kadar da önemsemiyorlardı. Rusya’nın başarılı olması halinde, Boğazlar konusunda 1936’da Montreux’de varılan anlaşmanın ve yapılan düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi talebiyle karşı karşıya kalabilecekleri düşüncesi onları ürkütüyordu, çünkü bu doğu Akdeniz’deki saldırganlığın artması anlamına gelebilirdi. Askerler, İngiltere’nin Türkiye’ye sağlayabileceği savaş gereçleri üzerinde durdular. Türkler bu konuda o kadar zekice davranıyorlardı ki, onları sadece işin bu yönünün ilgilendirdiği belliydi… Savaşın gidişi hakkında hiç soru sormadıkları gibi Kazablanka’da alınan kararları da sorgulamadılar. Bu görüşmeyi kabul etmelerinin nedeni, Rusya’nın savaş sonrasındaki tavrından ve Almanya’nın yenilgisinin ardından Avrupa’nın ne hale geleceğinden korkmalarıydı.

Rusya’nın saldırganlaşması halinde kendilerine destek sağlayacağımızdan emin olmak istiyorlardı. Başbakan’ın derhal savaşa girmeleri yolunda bir teklif getireceğine dair endişeleri vardı. Ama onları bu konuda zorlanmaya niyeti olmadığını anladıkları zaman ciddi biçimde rahatladılar ve eğlenceye büyük bir içtenlikle

katıldılar.”128

Adana’da toplantı sona erip, Churchill dönüş seyahatine başlarken 2 Şubat 1943 günü, Stalingrad’daki Maraşal von Paulus’un Alman 6. Ordusu, Ruslara teslim olmaktaydı.