• Sonuç bulunamadı

TÜRK ĐŞ HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐ KAVRAM

BÖLÜM 2. TÜRK BORÇLAR HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐ

3.1. TÜRK ĐŞ HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐ KAVRAM

Đşçi ile işveren arasındaki hizmet sözleşmesinin, sona ermesi ile iki taraf arasındaki hukuki ilişki hemen ve tamamen ortadan kalkamaz. Bizzat sözleşmenin sona ermesi bazı yeni borçlar ve sorumluluklar ortaya çıkarabilir. Örneğin kıdem tazminatı bunların en önemlilerinden birisidir170. Özellikle, sona eren iş ilişkisiyle ilgili olmak üzere, çeşitli isteklerin ortaya çıkmış olduğu görülür. Bunlar, işçinin isteyebileceği çeşitli tazminatlar, ücret ve prim alacakları, tevkif edilen ücretler

168 Nuri Çelik, Đş Hukuku Dersleri, 12.b., Beta Basım Yayım Dağıtım, Đstanbul 1994, s. 198.;

Saymen; 613.

169

Kenan Tunçomağ, Türk Đş Hukuku, C.I, Sulhi Garan Matbaası, Đstanbul 1971, s. 277. (Yazar ayrıca, Yargıtay’ ın bu görüşünü bazı yazarların savunduğunu ve kendisinin bu yazarlara katılmadığını şu açıklamalarla belirtmiştir: “Yargıtay içtihatlarındaki bu yönü, bazı yazarların, (Burada Çenberci’ nin kastedildiği 39 no. lu dipnotta belirtilmiştir) bugünkü yasalarımıza dayanan belirli ve alışılmış kalıplardan sıyrılma ve bu kalıpların hepsinden esinlenmiş kendine özgü ve bağımsız bir hukuksal kurum yaratma şeklinde niteleme ve hayatın ihtiyaçlarına daha uygun bulma,

şeklinde yorumlanmasına da katılamıyoruz. Çünkü, olayların yüzyıllar boyu geliştirilmiş hukuksal kalıplar içinde çözümlenmesi bir eksiklik değildir. Hiç kuşkusuz, yeni hayat ihtiyaçları yeni bazı kurumları yaratabilir veya eski kalıplarda değişiklikler gerektirebilir. Bu başka şeydir; birbirinden farklı kurumları, suni olarak, aynı pota içine sokmak başka bir şeydir. Eğer pota içinde, bu farklı

şeyler erimemiş ve yeni bir kalıp, biçim yaratmamışlarsa, ondan bir fayda sağlamak hukuksal hayatı tam bir belisizlik içine sürükler”).

170

olabileceği gibi, işverenin de işçiye karşı avans, sebep olduğu zararlardan meydana gelmiş tazminat ve benzeri bir takım alacakları olabilir. Bu karşılıklı durumları uzun zaman askıda bırakmamak ve bunları bir an önce çözüme kavuşturmak gerekir. Bu husus ta çözüm ulaşabilmek için söz konusu olan en önemli kurumlardan birisi de ibra sözleşmesi kurumudur171.

Đşçi ve işveren tarafının karşılıklı isteklerini çözüme kavuşturmak amacıyla mahkemelere başvurdukları bilinen bir gerçektir. Mahkeme uygulamaları dikkate alınarak bir gözlem yapıldığında, mahkeme önüne gelen uyuşmazlıkların çoğunun, hizmet sözleşmesinin sona ermesi aşamasından sonraki uyuşmazlıklara ilişkin olduğu görülebilir. Şüphesiz ki, uygulamada ortaya çıkan uyuşmazlıklar yönünden asıl önemli olanlar, işçiyle ilgili olanlardır. Đşverenin bu yoldaki istekleri ve uyuşmazlıkları kesin şekilde önleyecek hukuki çareleri araştırması tabiidir ve işveren sermayeyi temsil eden taraf olması nedeniyle daha güçlüdür ve çareleri bulması daha kolaydır. Türk hukuku uygulamasında işverenin bu amaçla başvurduğu çare, uygulamada çoğu zaman “ibra senetleri”, “ibraname” bazen de “ibra kağıdı”, “ibra yazısı” adlarıyla anılan belgelerdir172.

Hizmet ilişkisinin sona ermesi halinde, her iki yanın da karşılıklı istemlerini düzenlemekte ve böylece hukuki ilişkilerini kesin olarak çözmekte çıkarları vardır. Bu nedenle, işten ayrılırken işçiye sadece ücret alacaklarını aldığına değil, fakat aynı zamanda işverene karşı hiçbir alacağı kalmadığına dair bir belge imzalatılmasının bir gereksinmeyi karşıladığı açıktır. Bu itibarla, böyle bir belgenin kural olarak, ne ahlaka aykırı, ne de sosyal ihtiyaçlara karşı olduğu söylenebilir173.

Bu belgelerin gereği kadar olmasa da gerçek bir ihtiyaca cevap verdiği gayet açıktır. Bununla birlikte bu belgeler, bünyelerinde bir kısım sakıncalar taşımakta ve işveren tarafından kötüye kullanılmaya elverişli bulunmaktadır. Gerçekten işçinin ibranameyi işvereninin manevi baskısı altında, ya da hakkından çok daha az miktar bir meblağ almaya mecbur kalarak veya tam olarak belgenin kapsamını anlamadan

171 Ferit H. Saymen, Türk Đş Hukuku, Đsmail Akgün Matbaası, Đstanbul 1954, s. 613. 172 Çenberci, ĐH, (1976), s. 537, 538.

173

imzalaması mümkündür. Şu duruma göre bu konuda ilke, ibra sözleşmesine hukuki değer tanımak, fakat iş hukukunun koruyucu ruhuna uygun olarak bunları çeşitli yönlerden sınırlamak olmalıdır174.

Görüldüğü üzere, ibra sözleşmesine çoğu zaman dayanan taraf, işveren tarafıdır. Đş sözleşmesinin herhangi bir nedenle feshi sonucunda, işçinin birtakım taleplerine maruz kalmamak için işveren, işinden ayrılmadan önce, işçisiyle ibra sözleşmesi yapmak suretiyle ibraname almaktadır. Böylece işçinin, bazen tüm haklarını almış olmasına rağmen, dava yoluyla ileri sürmüş olduğu bazı talepler karşısında işveren, mahkemeye işçiden almış olduğu ibranameyi sunarak, işçinin kendisinden hiçbir alacağının kalmadığını ispat edebilmesi mümkündür.

Đbraname, iş hukukunun çok farklı konularında ispat aracı olarak kullanılabilmektedir. Örneğin, kıdem tazminatının işçiye ödenip ödenmediğinin, faiz alacağının alınıp alınmadığının, fazla çalışma ücretinin alınıp alınmadığının, meydana gelen iş kazası neticesinde, işçinin tazminat alacağını alıp almadığının ispatı konularında, işçinin dava yoluyla talebine maruz kalan işveren, işçiden almış olduğu ibranameyi sunabilmektedir.

Bu şekliyle ibra sözleşmesi, ilk bakışta işçi aleyhine bir sözleşmeymiş gibi karşımıza çıkmaktadır. Gerçekten, ibranameler işveren tarafından her zaman kötüye kullanılmaya elverişlidir. Çünkü, sermaye gücüne sahip olan işveren karşısında işçi daha güçsüz bir konumdadır. Ayrıca, ülkemizde işçilerin büyük bir çoğunluğunun sendikalara üye olmadığı ve bu nedenle bilinçsiz oldukları gibi, hakları konusunda oldukça bilinçsiz oldukları da bir gerçektir. Bu yüzden işverenin, işçi karşısında var olan bu üstünlüğünü kullanarak, işçiye tüm alacaklarını ödemeden onunla ibra sözleşmesi yaparak, ibraname alması mümkün olabilecektir. Örneğin işverenin, ülkemizde hak arama yollarının yavaş işlediğinden bahisle, alacağına kavuşabilmesi için uzun yıllar uğraşabileceğini, belki de hakkına elde edemeyeceğini belirterek, işçiye alacağı olan miktardan oldukça az bir kısmını kendisini ibra etmesi karşılığında vererek, ibraname alması olasıdır.

Đşte bu nedenle, daha güçsüz durumda olan işçiyi koruyacak, iş hukukunun işçiyi koruyucu ruhuna uygun normlar getirilerek ibra sözleşmesine hukuki bir değer tanınması gerekmektedir. Bu sayede, ilk bakışta işçi aleyhine gibi görünen ibra sözleşmesinin bu etkisi bertaraf edilmiş olacaktır. Çünkü, ibra sözleşmesi bir hukuk düzeni için gereklidir ve gerçek bir ihtiyaca cevap verdiği inkâr edilemez.

Yargıtay kararlarına egemen görüşe göre ibra sözleşmesi, ne Đsviçre Hukuku anlamında bir ibra sözleşmesi, ne olumsuz borç ikrarı, ne haktan feragat ne de adi bir makbuz anlamına gelir. Fakat, bazen bunlardan biri, bazen de bunların karması niteliğini taşıması mümkündür. Burada önemli olan nokta, ilişkin bulunduğu konu ile sınırlı olmak üzere, işçilik haklarının işverende kalmadığı ve elde edildiği hususunun işçi tarafından tanınmasıdır175.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, ibra sözleşmesi çeşitli hukuki nedenlerle düzenlenmiş olabilir. Gerçekten ibra sözleşmesi bir karşılık almadan yapılmış olabilir; bu durumda bir “elden bağışlama” söz konusu olur. Ancak, işçinin bir ücret veya tazminat alacağından, hele bunun miktarı yüksekse, karşılıksız vazgeçmesinin normal olmadığı; genel hayat olaylarının tabii akışına uymadığı da gözden ırak tutulmamalıdır. Bu konu da Yargıtay 4. HD. 18.03.1957 tarih ve 1957/547 E., 1957/1420 K. sayılı kararında şöyle bir açıklamada bulunmuştur; “...bir ibranın geçerli olabilmesi, onun her zaman bir şey karşılığında verilmiş olması şartına bağlı değildir. Đşçi de kanuni ehliyeti bulunan her kimse gibi, kendi lehine doğmuş olan her türlü hakkın tamamından veya bir kısmından vazgeçebilir... Mahkemece, ...Đbranın ancak karşılıklı olabileceği kabul edilerek, ibraya dayanan savunmanın reddedilmiş bulunması kanuna aykırıdır”. Ancak, Yargıtay 9. HD. nin vermiş olduğu 16.09.1968 tarih ve 1968/6159 E., 1968/10681 K. sayılı karar da, “... işçinin önemli bir meblağ oluşturan hakkından karşılıksız vazgeçmesinin, genel hayat kurallarına uygun düşmeyeceği...” belirtilerek, böyle bir vazgeçmenin normal olmadığı anlatılmak istenmiştir176.

175 Fahiman Tekil, Đş Hukuku, Fatih Gençlik Vakfı Matbaası, Ankara 1981, s. 159.

176 Tunçomağ, ĐH, (1971); s. 278. (Söz konusu Yargıtay kararları da Tunçomağ’ın kitabının ilgili

Đbra sözleşmesi karşı taraftan veya üçüncü bir şahıstan bir edim elde etmek amacıyla düzenlenmişse, ifa yerini tutan edim ile borcun sona erdirilmesi söz konusudur. Fakat ibra sözleşmesinin en sık rastlanan şekli, sulh olup; alacaklı durumda olan işçi, bununla borçlu durumda olan işverenden olan ücret alacağını elde edeceği bir menfaat karşılığında terk etme amacını güder.177

Đbraname sözleşmesi olumsuz borç ikrarından farklıdır. Çünkü, olumsuz borç ikrarı sözleşmesi ile, işçi ve işveren bir alacak ya da borcun bulunmadığını tespit ederler. Şu halde, ibra sözleşmesinde taraflar, aralarında var olduğundan şüphe etmedikleri bir alacağı (ücret alacağı, kıdem tazminatı vs.) ortadan kaldırmaları söz konusu iken, olumsuz borç ikrarında, taraflara aralarında çekişmeli veya şüpheli bir veya birden çok alacağın ortadan kaldırılması söz konusudur. Yani, taraflar olumsuz borç ikrarında, bir alacak bulunmadığını tespit ederler, oysa ibra sözleşmesinde bir borç ve alacak ilişkisi söz konusudur178.

Đbra sözleşmesi feragat kurumundan da farklıdır. Çünkü, feragat tek taraflı bir hukuki işlemdir ve kural olarak ayni haklarla, yenilik doğuran haklara ilişkin olarak yapılabilir. Oysa, alacaklar tek taraflı bir hukuki işlemle sona erdirilemezler. Alacakların tek taraflı hukuki işlemle sona erdirilebilmeleri istisnai olarak, vasiyet alacaklarında mümkündür179. Burada, lehine mal vasiyetinde bulunulan kişinin (musaleh) alacaklısı olan vasiyetçi, yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruf ile, tek taraflı bir beyanla borçlusunu ibra ederek, borçtan kurtulmasını sağlamaktadır. Bu türlü bir vasiyetle, musalehin borcu kendiliğinden ortadan kalkar; çünkü ibra bir tasarruf işlemidir. Bu vasiyet türüne “ibra vasiyeti” denmektedir180.

Feragat, tek taraflı bir hukuki işlem olduğu halde, ibra sözleşmesi iki taraflı bir hukuki işlemdir ve tek taraflı beyanla yapılamaz. Nitekim, ibranın sözleşme mahiyetinde olduğu Yargıtay tarafından da benimsenmiştir181. Đbranamenin sözleşme

177 Tunçomağ, ĐH, (1971); s. 278.

178 Tunçomağ, ĐH, (1971); s. 278, 279.; Sözen; s. 850. 179

Tunçomağ, ĐH, (1971); s. 279.

180 Zahit Đmre ve Hasan Erman, Miras Hukuku, 2.b., Der Yayınları, Đstanbul 1993, s. 113, 114. 181 Y4HD., 31.03.1978 T, 1977/11133 E., 1978/4346 K. (Yargıtay 4. HD. bu kararında şu şekilde bir

açıklamada bulunmuştur; Đbra, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu şekilde borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir.) YKD., C.V., Ocak- 1979, s. 34.

niteliği bu şekilde belirlenince, feragat ve ibra sözleşmesinin farklı kurumlar olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu genel açıklamalardan sonra, Türk Đş Hukukunda gerek Yargıtay’ ın gerekse doktrinin ibranameye nasıl bir nitelik tanımış olduklarına ilişkin olarak yapmış bulundukları açıklamalara geçilebilir