• Sonuç bulunamadı

ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN TANIMI VE HUKUKĐ NĐTELĐĞĐ

BÖLÜM 2. TÜRK BORÇLAR HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐ

3.2. ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN TANIMI VE HUKUKĐ NĐTELĐĞĐ

3.2.1. Đbra Sözleşmesinin Tanımı

Daha önceki açıklamalarda belirtildiği üzere ibra sözleşmesi, alacaklının, borçlunun da kabulü şartıyla, borçludan olan alacağından vazgeçmek suretiyle, borçluyu borcundan kurtarması şeklinde ortaya çıkan iki taraflı bir hukuki işlemdir. Borçlar Hukuku anlamında ibra sözleşmesinin, iki taraflı bir sözleşme olma özelliği daha ağır basmaktadır. Oysa iş hukukunda ibra sözleşmesi, iki taraflı sözleşme özelliğinin var olmasına ve geçerli olması için borçlunun kabulüne ihtiyaç duymasına rağmen, daha çok, işverenin işçisinden aldığı ve kendisine karşı alacağı kalmadığı beyanını içeren bir belgeden ibarettir. Yani, işveren iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra işçinin, kendisine karşı dava yoluyla yöneltebileceği bir kısım alacak taleplerine karşı ispat vasıtası olmak üzere bu belgeyi alarak kendisini sağlama alma düşüncesiyle bu belgeyi almaktadır.

Görüldüğü üzere, iş hukukunda ibra sözleşmesi, karşılıklı bir sözleşme olarak değil de, işçinin işverenine bir belge vermesi suretiyle yapılan bir işlem olması özelliğiyle bir sözleşmeyi andırmamaktadır. Bu nedenle iş hukukunda, ibra sözleşmesinden ziyade, işçinin ibraname vermesinden, ibra belgesinden söz edilmektedir. Yargıtay kararlarında da “ibra”, “ibraname”, “ibra belgesi” şeklinde bahsedilen, aslında ibra sözleşmesidir. Biliyoruz ki ibra sözleşmesi, basit anlamıyla, işverenin işçiden almış olduğu bir belge şeklinde karşımıza çıkmış olsa da, şekli anlamıyla iki taraflı bir hukuksal işlemdir ve geçerli olması için her iki tarafın da uygun irade beyanlarının bulunması ve yukarıdan beri belirtmiş olduğumuz şartları taşıması gerekmektedir.

Đş hukuku anlamında ibra sözleşmesi, alacakların alındığına ve işverene karşı hiçbir alacağının kalmadığına dair, işten ayrılan işçiye imzalatılan belgedir. Đşçi, işinden ayrılırken işverenine vermiş olduğu böyle bir ibra belgesiyle, işvereninden olan alacaklarını tamamen aldığını ve hiçbir alacağının kalmadığını, ileride herhangi bir şekilde talep hakkı olmadığını belirterek, kendi imzasını da atarak bunu işverene teslim etmekte ve onu borcundan kurtarmaktadır182.

Đşçi işyerinden ayrılırken ilişiği kesileceğinden, ücret, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil, gerçekleşmiş ve henüz kullanılmamış yıllık izin, prim , ikramiye, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti ve sosyal yardım gibi ücrete ilişkin çeşitli konularda, işçinin işverenden olan alacaklarının tamamının kendisine, veya ölümü halinde geride bıraktığı hak sahiplerine, ödenmesi gerekir. Bu ödemeler şüphesiz, normal ücret ödeme belgeleriyle belgelenebilir. Bunun dışında, günümüzde artık bir usul haline geldiği üzere, işçiden, işverenden bütün alacaklarını aldığına ve başkaca bir alacağı kalmadığına dair ibraname denilen bir belge alınarak, işveren, işçi tarafından ibra edilir183.

Görüldüğü gibi ibranameler, salt olarak ücret alacaklarını değil, genelde diğer işçilik haklarını da kapsamakta ve bu yönüyle de toplum gereksinmelerini karşılamaktadır. Çünkü, iş ilişkisinin sona ermesi üzerine işçi ile işverenin, karşılıklı olarak birbirlerinin taleplerini düzenleyip aralarındaki hukuki ilişkiyi kesin olarak çözmelerinde yararları vardır184.

Đşverenin almış olduğu bu ibranameler, ileride işçi tarafından kendisine yöneltilme ihtimali olan çeşitli ücret veya alacak taleplerine karşı, işverene ispat kolaylığı sağlamak açısından önemlidir. Đşveren, iş sözleşmesi sona eren işçisine, çalıştığı sırada ödeyemediği alacakları ödeyerek veya yapmış bulunduğu ödemelerden dolayı borcu bulunmadığını belirten belgeyi, imzalatmak suretiyle borçlu olmadığını ispatlayabilir185.

182 Erkul; s. 270.; Centel; s. 202.; Çelik; s. 199. 183 Erkul; s. 271.

184 Centel; s. 202. 185

3.2.2. Đbra Sözleşmesinin Hukuki Niteliği

Türk Đş Hukukunda ibra sözleşmesinin hukuki niteliği konusunda görüş birliği yoktur, bu konu tartışmalı kalmıştır. Öğreti de bir kısım yazarlar, uygulamada yaygın bir şekilde başvurulan ibra sözleşmelerinden, iş sözleşmesinin sona ermesi sırasında düzenlenen belgelerin ibra belgesi olarak geçerli sayılmasını kabul etmektedirler186. Saymen, ibra sözleşmesinin hukuki niteliği konusunda şu açıklamalarda bulunmuştur; “Đbra sözleşmesinin tasarrufi, kazandırıcı ve çoğunlukla sebepten soyut bir hukuki işlem olduğu göz önünde bulundurularak ortaya çıkacak olan uyuşmazlıkları buna göre bir çözüme kavuşturmak gerekecektir. Her şeyden önce, ibra sözleşmesinin birbirine uygun irade beyanlarıyla meydana geldiğini ve konusunun da var olan alacaklarla ilgili olduğunu unutmamak lazımdır187. Tunçomağ’ da ibranamenin tasarrufi nitelikte bir sözleşme olduğunu belirtmiştir188.

Diğer görüş taraftarlarına göre ise ibra sözleşmesi, içtihattaki anlayışla, ne

Đsviçre hukuku anlamında bir ibra sözleşmesi, ne olumsuz borç ikrarı, ne haktan feragat ne de alındı (makbuz) anlamına gelir. Fakat bazen, bunlardan biri, bazen de bunları karması niteliğini taşıması mümkündür. Şu var ki, büsbütün ayrı bir hukuki kalıba bürünmeleri de mümkündür. Burada önemli olan yön, ilişkin olduğu konuyla sınırlı olmak üzere, işçilik haklarının işverende kalmadığı ve elde edildiği hususunun işçi tarafından tanınması durumundan ibarettir. Bu tanıma, sadece var olan bir durumu açığa vurmak, ya da var olan alacak hakkını doğrudan doğruya düşürmek, veya her ikisini kapsamak şeklinde belirebilir. Bu nokta, bir belgenin ibraname olarak nitelendirilmesinde önem taşımaz. Bu suretle, içtihadı bir dereceye kadar, Mecelle’ de yer alan ibra kavramının etkilediği söylenebilir189.

Yargıtay kararlarında ise, ibra sözleşmesi farklı şekillerde nitelendirilmiştir. Örneğin bazen, ibranamenin Đsviçre Hukuku anlamında, ibra sözleşmesi olarak

186

Saymen; s. 614.; Oğuzman, Fesih; 287.

187 Saymen; s. 613, 614.

188 Tunçomağ, ĐH, (1971); s.279. (Tunçomağ şöyle demektedir; ibra sözleşmesi tasarrufi bir

sözleşmedir. Buna rağmen ibra sözleşmesine de borçlandırıcı sözleşmelere ilişkin kurallar uygulanır; tıpkı alacağın temliki sözleşmesinde olduğu gibi. Bu itibarla, ibra sözleşmesinin meydana gelmesi için de icap, kabul ve bu iki irade beyanı arasında uygunluk bulunması zorunludur.)

189 Mustafa Çenberci, “Yargıtayımıza Göre Đş Hukukunda Đbra Belgeleri”, Yargıtay Yüzüncü

nitelendirildiği görülmektedir. Yargıtay 4. HD. bir kararında, “...alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını sağlayan sözleşmeye ibra denir” diyerek bu hususu belirtmiştir190. Yargıtay HGK ise bir kararında ibra sözleşmesi ile ilgili olarak şu cümlelere yer vermiştir; “Đbraname, o tarihe kadar gerçekleşen hakları ortadan kaldıran ve ibrada bulunan kişiyi bağlayan bir tasarruf işlemidir”191.

Yargıtay, her ne kadar yukarıda bahsedildiği gibi, öğretinin de etkisi altında ibra sözleşmesi ile ilgili tanımlamaya gittiği hallerde dahi bu tanımlamanın mantıksal doğrultusunu izlememekte, ayrı ve bağımsız bir kurumun gerektirdiği düzenlemeye başvurmaktadır. Şu duruma göre, Yargıtay karalarından anlaşıldığı haliyle, ibra işleminin mutlaka sözleşme şeklinde gerçekleştirilmesi zorunlu değildir. Haktan vazgeçme durumunda olduğu gibi, işçinin tek yanlı işlemi şeklinde de yapılabilmesi mümkündür. Esas olan, iki güç arasında zayıf olanın haklarını tamamen alabilmesi, işçiye göre daha güçlü konumda olan işverenin, işçinin haklarını teslim etmesidir. Bu mutlaka bir hak, mutlaka bir alacak olmayıp bazen her ikisi aynı zamanda ortaya çıkabilir. Bütün bu yönler, ibra belgesine ilişkin olmak üzere, içtihadın koyduğu hükümlerle daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır192.

Yargıtay, kanunlarımızda ibra sözleşmesi ile ilgili düzenleme boşluğu karşısında, bugünkü yasalarımıza dayanan belirli ve alışılmış kalıplardan hiç birini tam ve yalnız olarak benimsememiş, fakat bunların hepsinden esinlenerek, kendine özgü ve bağımsız bir hukuksal kuruma yer vermiştir. Bu davranış, önceden kararlaştırılmış bir görüşün uygulanmasından çok, hukuksal ve ekonomik yaşantımızın yarattığı bir duruma, onu doğuran ihtiyacı karşılayacak şekilde değer tanımak gibi pratik bir düşünceye dayandığı kanısını uyandırmaktadır. Hiç şüphesiz, ibra sözleşmesinin var olan kalıplar çerçevesinde düşünülmesi gereğine ilişkin eleştiriler, geleneksel hukuk anlayışına daha uygun düşecektir. Şu var ki, her zaman

190

Y4HD., 31.03.1978 T., 1977/11133 E., 1978/ 4346 K. (YKD., C.V., S: 1, Yıl: 1979, s. 34).

191 YHGK. 27.03.1971 T., 1969/9 –1112 E., 1969/201 K. (Türk Đçtihatları Külliyatı, Yıl: 1971, C. II,

s. 145).

192 Sözen; s. 852.; Çenberci, ĐH, (1976); s. 545. (Çenberci, aynı sayfada 173a no.lu dipnotta

için hukuksal ve ekonomik olayları, belirli ve alışılmış kalıplar içersinde düşünmek doğru olmaz. Bazen bu olaylara olabildiği kadar yeni kalıplar araştırmak ve bulmak, hayatın ihtiyaçlarına daha doğal ve gerçekçi açıdan bakılması anlamına gelebilir. Bundan başka, içtihadın uyuşmazlıkları çözümlemede daha büyük bir kolaylık sağladığı da bir gerçektir. Daha da önemlisi, Yargıtay’ ın, borçlar hukuku anlamında ibra sözleşmesinin iş hukuku alanında yetmezliğini saptaması ve yeni esaslar arama gereksinimini duymuş olmasıdır. Yaşamın zorladığı bu araştırmanın

şimdiki aşamasında elde edilenlerin tam istenilen seviyede olmaması, gidilen yolun yanlışlığını ortaya koymaz; belki de yeni çabaların gerekliliğine işaret eder. Burada doktrinin görevi, yeni kavramlar ve görüşlerle durumu açıklamak ve uygulamaya yardımcı olmaktır193.

Özetlemek gerekirse, Yargıtay’ ın ibra sözleşmesine kendine özgü bir hukuksal nitelik tanımasının iki sebebi olduğu düşünülebilir. Đlk olarak, ibra sözleşmesi konusunda önceden kapsamı tayin edilmiş belli bir kalıp kabul edilmemesi, uygulamayı buraya iten uyuşmazlıkların çözümünde büyük kolaylıklar sağlaması ve bunun doğal ve gerçek bir ihtiyaç olmasındandır. Đkinci olarak ise, hukuksal ve ekonomik yaşantının yarattığı doğal ve gerçek ihtiyaçların belli bir kalıba sokulmasının zorluğu sonucu, ortaya kendine özgü bir niteliğe sahip olan ibra sözleşmesi ortaya çıkmıştır. Hukuk ve ekonomi kalıpları günün şartlarını kendilerine uydurdukları sürece ayakta kalırlar. Günün gerçek ihtiyaçlarına göre yenilenmeyen bu kalıpların varlığı sadece kanun kitaplarının sayfalarında kalacaktır194. Tunçomağ ise, yukarıda 169 no. lu dipnotta da belirtildiği gibi, olayları hukuki kalıplar içinde çözmenin bir eksiklik olmadığını, hayat ihtiyaçlarına göre yeni bazı kurumların yaratılabileceğini, eski kalıpların değişebileceğini, ancak birbirinden farklı kurumların aynı pota içine bir araya getirilmesinin çok daha farklı olduğunu ifade ederek, Yargıtay’ ın bu şekildeki uygulamalarına eleştirisel bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır195. 193 Çenberci, ĐH, (1976); s. 543. 194 Sözen, s. 852, 853. 195 Tunçomağ, ĐH, (1971), s. 277.

Yargıtay, iş hukukunu ilgilendiren kararlarında, özellikle işçi yararına yorum ilkesini benimseyerek, işveren karşısında daha zayıf durumda olan işçiyi korumayı amaçlamıştır. Bu nedenle, kanunlarımızda düzenlenmemiş olan ibra sözleşmesine belli bir hukuki nitelik tanımayarak, her somut olaya göre prensipler belirleyip, her zaman işçi lehine yorumlar yaparak, işçinin haklarını korumaya aşırı derecede bir özen göstermiş ve uygulamayı bu şekilde oluşturmuştur. Aslında bu durum, çoğu zaman adalet ve hakkaniyete daha uygun görünmektedir. Çünkü, güçsüz durumda olup, olanakları ve hukuk bilgisi daha az olan, haksızlığa uğrama ihtimali her zaman için daha fazla olan işçinin korunması gerekmektedir. Böyle olunca, her çok somut olayda, ibranamenin içeriğine bakılmadan, işçinin haksızlığa uğrayıp uğramadığı ve işçinin bu ibranameyi imzalarken içeriğini tam olarak bilip bilmediği araştırıldıktan sonra, ibranamenin geçerli olup olmadığına karar verilecektir.

Ancak, bu durumda ibra sözleşmesinin diğer yanını oluşturan işveren bir belirsizlik içinde kalacaktır. Gerçekten, işçisine iş sözleşmesinin sona ermesinden dolayı tüm alacaklarını ödeyip, işçisiyle ibra sözleşmesi düzenleyerek, işçisinden hiçbir alacağı kalmadığına ilişkin ibraname almasına rağmen işveren, ileride herhangi bir işçi alacağı talebiyle karşılaştığı zaman, ileriye sürmüş olduğu ibra sözleşmesine geçerlilik tanınmaması durumuyla karşılaşabilecektir. Bir yandan işçi hakları korunurken, sermayesini kâr amacıyla olsa bile ülkenin ekonomik çıkarları için kullanan işverenin de mağdur edilmemesi gerekmektedir.

Şurası kesindir ki, en doğru çözüme, iş hukukunun işçiyi koruyucu hükümleri çerçevesinde, hukuksal niteliği belli olacak bir şekilde ibra sözleşmesinin yasal düzenlemeye kavuşturulması halinde ulaşılabilecektir. Ancak, günümüzde böyle bir düzenleme olmadığına göre, ibra sözleşmesinin hukuksal niteliğinin belirlenerek, bu hukuksal nitelik çerçevesinde uygulama yapılması, belirlenen niteliğe uygun olarak düzenlenen belgelere ibra sözleşmesi olarak geçerlilik tanınması, uymayanlara geçerlilik tanınmaması uygun olacaktır. Böylece, gerek işçi gerekse işveren tarafı ibra sözleşmesi düzenlerlerken, ne yaptıklarını bilecek ve ileride farklı bir yorumla karşılaşmayacaklardır.