• Sonuç bulunamadı

ĐBRA SÖZLEMESĐNĐN YORUMU VE MAKBUZ AYIRIM

BÖLÜM 2. TÜRK BORÇLAR HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐ

3.8. ĐBRA SÖZLEMESĐNĐN YORUMU VE MAKBUZ AYIRIM

3.8.1. Đbra Sözleşmesinin Yorumu

Đbra sözleşmesinin yorumuna geçmeden önce, kısaca iş hukukunda yorum konusuna değinmekte fayda vardır.

Sözleşmelerin yorumunda, önemli olan husus, tarafların iç iradesinin mi (irade teorisi veya subjektif metod) yoksa bu iç iradenin açıklaması olan irade beyanının mı (beyan teorisi veya objektif metod) nazara alınacağıdır. Bazı hukuk sistemlerinden farklı olarak, Türk hukuk sistemi beyan teorisini, irade teorisine tercih etmiştir. Buna göre, yorumda, tarafların gerçek amacına, irade beyanında var olduğu oranda geçerlilik tanınır. Hatta daha da ileriye gidilerek, sadece beyanında bulunan ve iradesi yorumlanan tarafın durumu dikkate alınmaz. Yorum, karşı tarafın bu beyana verebileceği anlama göre yapılır. Yani, beyanın yorumunda ne tamamen gerçek amaca (iç iradeye) gidilmeye çalışılacak, ne de salt olarak beyanın sadece sözlerine bağlı kalınacaktır. Sadece, görünenden anlaşılan duruma göre anlam verilecektir. Çünkü, karşı tarafın bu görünen durumdan farklı olan, beyanda bulunanın iç durumun bilip, beyanına ona göre anlam vermesinin olanağı yoktur. Karşı taraf, ancak dış duruma güvenerek, sözleşmeyi meydana getirmiştir. Böylece, yorumda, beyanlarda geçen sözlerden çok uzaklaşılamayacağı ortaya çıkmaktadır. Ancak karşı taraf, beyanda bulunanın gerçek iradesini biliyorsa, yorum yapılırken bu teoriye itibar etmemek gerekecektir274.

Sözleşmenin yorumunda öncelikle, tarafların aralarında var olan sözleşmede yer alan beyanlarından ve sözleşmenin hükümlerinden hareket edilmelidir. Ayrıca, görünüşte mantığa aykırı olmakla beraber, sözleşmelerin kuruluşundan önceki

yararlanıp yararlanmayacağı, yararlanacaksa ne ölçüde yararlanacağıdır... Alacaklının dayanışmalı sorumlular arasındaki iç ilişkiye müdahale hakkının bulunmadığı düşünülünce, karşılık alınarak vuku bulan bir ibradan, diğer davalının da yararlanacağının kabulü gerekir... müteselsil borçlulardan birinin borçtan kurtulması halinde, diğer borçluların halin veya borcun mahiyetini irae ettiği oran dahilinde yararlanma ilkesinin kabul edilmiş olması karşısında burada da davalının, ibra edilen sorumlunun tazminattan payına düşen tutar oranında sorumluluktan kurtulacağı kabul edilmelidir. YKD, C.IX, S.6, s. 836).

274

zamanlara ait olaylara giderek, yargıç sözleşmelerin kuruluşunda tarafların gerçek amacını anlamaya çalışacaktır. Bundan başka, sözleşme yorumlanırken, bir yandan tarafların içinde bulundukları ve sözleşmenin konusunu oluşturan olayın iktisadi, teknik ve sosyal yönden teamülle gösterdiği uygunluğa bakılması gerekecektir275.

Đş hukukumuzda, genel olarak işçi yararına yorum ilkesi benimsenmiştir. Ancak, belirlenen bu esas mutlak ve kesin değildir. Đş hukukumuza hakim olan prensip, menfaatler arasında denge kurma prensibidir. Yargıtay vermiş olduğu kararların yaklaşık olarak hepsinde, sözleşmelerin yorumunda tereddüt olması halinde, işçi lehine olan çözüm tarzının kabul edilmesi gerektiğini beyan etmiştir276.

Đş kanunlarına ait kurallar gibi anılan kanunlarla ilgili hukuki işlemler ve bu arada ibra sözleşmeleri de özel yoruma tabi tutulmuşladır. Buna göre, işçinin işverende alacağı kalmadığı yolundaki bildirimleri, yeterli oranda açık ve kesin olmadıkça, iş hukukunun işçiyi koruyucu niteliğinin doğal bir sonucu olarak, dar bir çerçeve içinde yorumlanacaklardır277. Saymen bu konuda şöyle der; “Fakat ibranamenin kapsamlı olması ve örneğin, (bütün alacak ve haklardan diğer tarafı ibra ettiği) yolunda bir belgenin imzalanmasını geçerli saymak gerekir. Bununla beraber, ibranamenin hükmünün geçerliliğini etkileyecek veya bunun hükümden düşmesini gerektirecek, yasal bir sebebin bulunup bulunmadığını hakim araştırmak zorundadır. Ancak, bu gibi kapsamlı bir ibranameyi de, içeriğine ve sadece sözü edilen haklarla ilgili özelliklere hasretmek, genel ve kapsamlı bir ifade olarak yorumlamamak gerekir”278.

Gerçekten ibra sözleşmeleri, genellikle salt olarak ücret alacaklarını değil, işçilerin işverene karşı sahip oldukları diğer bazı alacakları da kapsarlar. Bu

275 Elbir, Đş Hukukunda Yorum; ss. 22-24. 276

Elbir, Đş Hukukunda Yorum; s. 31, 32 (Elbir, bu yazısının sonuç kısmında, Yargıtay’ın benimsemiş olduğu bu yorum ilkesine katılmadığını belirtmiştir. Đş hukukunun, işçiyi koruma amacını güden bir çok hükümleri bulunmakla beraber, bu hukuk sisteminin, işçi, işveren ve toplum menfaatlerini dengeli bir şekilde korumak amacının hatırlanması gerektiği kanaatini açıklayarak, yorumda amacın bu dengeyi sağlamak olduğunu, kesin ve değişmez bir ilkeymiş gibi işçi yararına yorum ilkesinin kategorik bir şekilde benimsenmesini tehlikeli ve adaleti hatalı sonuçlara sevk edecek bir usul olarak gördüğünü ifade etmiştir. s. 34).

277 Çenberci, (1976); s. 548. 278

durumda, ibra sözleşmesinde sona erdirilmek istenen alacaklar açıkça belirtilmeyip genel bir anlatımla yetinilmiş ise, ibra sözleşmesinin dar yorumlanması yerinde olacaktır. Çünkü, ibra sözleşmesiyle bir veya birden çok alacak ortadan kaldırılmaktadır. Söz konusu alacaklar içinde, işçinin yaşaması için gerekli bulunan ücret alacağı yer aldığında, böyle bir zorunluluğun varlığı, daha da belirgin bir

şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla, ibra sözleşmesinde bütün alacakların alındığının belirtilmesi durumunda, sözleşmenin daha dikkatli bir şekilde incelenmesi doğru olacaktır. Nitekim, uygulamada çoğu zaman işçilerden, işverenden hiçbir alacağının kalmadığına ilişkin beyanlar alınmaktadır. Ancak, bu çeşit beyanlara karşılık tarafların esas amacı, aralarında çekişmeli olan bütün alacakları ortadan kaldırmak yerine, var olan bütün alacakları ibra sözleşmesiyle ortadan kaldırmak olmaktadır. Böyle bir durumda, ibra sözleşmesinin tümü göz önünde bulundurulacak ve söz konusu belgeye dürüst kişilerin verecekleri anlam araştırılacaktır. Özellikle, işçinin işvereni borcundan kurtarmak amacını gütmediği, olayların akışından açık bir şekilde anlaşıldığında; iradelerin uyuşmaması nedeniyle, düzenlenmiş olan söz konusu belgenin, ibra sözleşmesi anlamında ibraname olarak değil de, alelade bir makbuz niteliğinde kabul edilmesi gerekeceği görüşü ileri sürülmektedir279.

Yargıtay bir kararında, “Đş Hukukunda işçinin korunması temel ilkesi karşısında ibranamede –sair her türlü alacağımı aldım- şeklindeki ifade işçi aleyhine yorumlanamaz”280 diyerek, ibra sözleşmesi yorumlanırken, dar yorum tarzının benimsenerek işçi lehine yorum ilkesini kabul edilmesini öngörmüştür.

Gerçekten Yargıtay, düzenlenen ibra sözleşmelerinde, işverenin yaptığı ödemelerin, işçilik haklarından hangisi ile ilgili olduğunun ayırt edilmesini ve bu hususun açık ve seçik olarak belirtilmesini istemektedir. Bu şekilde belirtilmesi halinde, belirtilen hususlarda işverenin borcu sona erecektir. Aksi halde, yani, ödemenin hangi işçilik hakkına ilişkin olduğu gösterilmeden genel bir ifadeyle düzenlenen ibra sözleşmesi işçi lehine yorumlanarak, işverenin borcunu sona

279 Centel, Ücret; s. 394, 395. 280

erdirmeyecektir. Mahkeme, gerçek durumu diğer delillerle araştıracaktır. Yargıtay bu hususu bir kararında belirtmiştir281.

Yargıtay HGK vermiş olduğu bir kararda beyan teorisinden daha çok iradeye değer veren teoriyi benimsediğini belirtmiştir282. Yine Yargıtay vermiş olduğu başka bir kararda şöyle demiştir; “Davacı işten ayrılırken kendine bir miktar ihbar ve kıdem tazminatı ödenmiş olup dosyada makbuzları mevcuttur. Ayrıca, miktar belirtmeksizin davacıdan ibraname alınmıştır. Söz konusu ibranamenin, davacıya ödenen ihbar ve kıdem tazminatına ilişkin olduğunun kabulü gerekir. Asıl olan işçinin haklarının tam olarak eline geçmesinin sağlanmasıdır. Bu nedenle, ibranamelerin dar yoruma tabi tutulması gerekir. Đşçinin bazı haklarından karşılıksız olarak vazgeçtiğini kabul etmek, iş hukukunun işçiyi koruyucu ilkeleri ile bağdaşmaz. Bu durumda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak, davacıya işten ayrılırken hak ettiği ihbar ve kıdem tazminatlarının, eksik ödendiğinin gerçekleşmesi halinde, bunların davalıdan tahsiline karar verilmelidir”283.

Đbra sözleşmesinin yorumunda, sadece son satırındaki cümle veya başlığı tek başına göz önünde tutulmayıp, sözleşme bir bütün halinde dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, ibra sözleşmesi içeriğiyle bir bütün halinde yorumlanmalıdır284.

Đbra özleşmesinin kimin tarafından yorumlanacağı sorusuna Yargıtay, bir dava nedeniyle kendisine belge olarak sunulan ibra sözleşmesini hakimin bizzat

281 Y9HD., 29.01.1968 T., 1968/12049 E., 1968/891 K. (Karar özetle şöyledir; “ibranın dayanağı

ödeme gösterilmiş olunca, böyle bir yol izlemeyen genel kapsamlı ibra belgelerinde olduğu gibi, ibra bildiriminin; bağlı bulunduğu ödeme olayından ayrılması doğru değildir”. (Sözen; s. 866).

282 YHGK., 26.06.1971 T., 1971/9-58 E., 1971/418 K. (Karar şöyledir; “Nihayet ibranamenin

düzenlendiği tarihte davacının maluliyet oranı ve buna göre hak ettiği tazminat miktarı da belli değildir. Henüz doğmuş olduğu dahi şüpheli bir haktan ibra söz konusu olmaz. Bu bakımdan, davcının ibranamede beliren gerçek iradesi itibariyle, ibranın sadece Şubat-Mart 1966 aylıklarına ait ücrete ilişkin ve bu ücretle sınırlı bulunduğunu kabul doğru olur. Bu yoldaki bir yorum, söze oranla öze öncelik tanıyan ve yoruma ilişkin düşünceler arasından temel kural niteliğini taşıyan anlayışa da uygundur. Đş hukukunun işçiyi koruyucu ruhu yönünden, iş hukukunda dar yorum esasının yürürlükte bulunması, kural olarak bir işçinin işvereni karşılıksız olarak ibra etmesinin ihtimal dışı olması da bu noktayı yetirince destekler. Nihayet burada, işçi haklarının mutlaka işçinin eline geçmesi hususundaki bu modern iş hukukuna ait düşüncelerin ve bu düşüncelerden etkilenen bazı yabancı hukuklarda ibranın düzenleme biçiminin de göz önünde tutulması gerekir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olaylar üzerinde, gereği gibi durulmaksızın ve aksı düşüncenin benimsenmesi halinde bunun nedenleri gösterilmeksizin yazılı şekilde hüküm oluşturulması usule ve yasaya aykırıdır”. –T.Đ.K., C.II, 1971, s. 447-).

283 Y9HD., 25.05.1993 T., 1993/14058 E., 1993/8969 K. (Y.K.B.P.). 284

kendisinin yorumlayacağın belirterek konuya açıklık getirmiştir. Çünkü, davada olayları en iyi şekilde değerlendirebilecek olan, davaya bakmakla görevli hakimdir285.

3.8.2. Đbra Sözleşmesi ve Makbuz Ayırımı

Đşverenin, işçiye yapmış olduğu ödemeleri ispat konusunda sahip bulunduğu en kuvvetli delil, makbuzdur. Makbuz, borçlanılmış edimin alındığını gösteren ve işçi tarafından imzalanmış olan bir belgedir. Makbuzda, ödenen alacak miktarı, ödeyenin adı ve tarih gösterildiği gibi, altı işçi tarafından da imzalanır. BK. nun 87. maddesi işverene, ödemiş olduğu edimler karşısında işçiden makbuz isteme yetkisi vermiştir. Đşçi, belli bir ayın ücretini aldığına ilişkin makbuz verirken, önceki aylara ait ücret alacaklarını saklı tutmamışsa onları da almış sayılır. Ayrıca, işçi makbuza konu alacağın faizlerini de almış sayılır.

Görüldüğü gibi makbuz, işçi ve işveren arasında var olan bütün alacak ve borçları değil de, belirli bazı alacak ve borçları kapsamaktadır. Örneğin, Şubat 2006 yılı ücret alacağı, 2006 yılı fazla çalışma ücretleri konuları makbuzun kapsamını oluşturabilir. Yani, makbuzda amaç, taraflar arasında bulunan belirli bir alacağın ödendiğinin işveren tarafından belgelenmesidir. Oysa ibra sözleşmesinde, işçi ve işveren arasındaki tüm alacak ve borç ilişkisinin sona erdirilmesi amacı söz konusudur. Geçerli bir ibra sözleşmesi söz konusu olduğunda artık taraflar arasında herhangi bir talep söz konusu olmayacaktır.

Yargıtay, uygulamada ibraname başlığı altında öne sürülen belgelerin büyük bir çoğunluğunu, işçi lehine yorum ilkesine dayandırıp dar yorumlayarak, söz konusu belgede belirtilen miktarla sınırlı kalmak üzere makbuz niteliğinde olduklarını kabul etmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bazen ibra sözleşmesinde haklar sayılıp miktar gösterildiği halde bazen de, sadece işçinin alacağının kalmadığı, hiçbir talebinin bulunmadığı şeklinde genel ifadeler bulunmaktadır. Yargıtay vermiş olduğu

285

kararlarda miktar gösterilmeyen ibra sözleşmelerini geçerli olduğunu belirtmiştir286. Buna rağmen Yargıtay vermiş olduğu değişik bir çok kararında miktar gösterilen ibranamelerin, bilinen ibra sözleşmesi anlamında geçerli olmadığını, belge içeriğinde belirtilen miktar oranında makbuz olarak kabul edileceğini ifade etmiştir. Bir kararda şöyle denmektedir; “... Bu durumda, hüküm altına alınan alacakların tamamı ibraname kapsamı içinde bulunduğundan bu alacaklar yönünden davanın reddine karar verilmelidir. Đbranamede miktarın belirtilmemiş olması onun geçersizliğini göstermez. Miktar gösterilmişse o miktarla sınırlı olmak üzere geçerli saymak yani, ibranameyi makbuz niteliğinde görmek gerekir”287. Ayrıca bu durumda, mahkemenin gerekli araştırma ve incelemeyi yaptıktan sonra, kendi bulmuş olduğu miktarla ibra sözleşmesinde belirtilen miktar arasında işçi aleyhine bir fark olması halinde, işçi lehine bu fark miktarı kadar hükmetmesi gerektiği de ifade edilmiştir288.

Yargısal kararlarda, işçiye yapılmış olan ödemelerin miktarını belirleyen yani, içeriğinde belirli bir miktar gösterilen ve ibraname adı altında düzenlenmiş olan belgelerin makbuz niteliği taşıdığı kabul edilmiş olduğuna göre, işçinin ibra sözleşmesi dışında kalan haklarını ve bu arada noksan ödeme varsa, bunu istemesini engelleyici bir neden yoktur289.

Yargıtay, ibra sözleşmesinde belirtilen miktarla, işçinin alması gereken miktar arasında oransızlık bulunması halinde, günlük kazancı ile geçinen işçinin bu hakkından vazgeçmesinin, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu şekilde düzenlenmiş olan ibranamenin, ibra sözleşmesi olarak geçerlilik kazanmayacağını, ancak içindeki miktarla sınırlı makbuz olarak kabul edileceğini belirtmiştir. Đş kazası nedeniyle açılmış olan bir tazminat davası ile ilgili olarak Yargıtay HGK. nun bir kararı şöyledir; “... Mahkemece hükme dayanak kılınan 28.01.1970 tarihli ibraname sadece 2500 liranın alındığını gösteren makbuz niteliğindedir. Söz konusu ibra sözleşmesi, davacının % 36 oranında çalışma gücünün kaybı ile sonuçlanan olaydan

286

Y9HD., 23.11.1999 T. 1999/14821 E., 1999/17856 K. (Günay; s. 2555, 44 no.lu karar).

287 Y9HD., 20.12.1999 T., 1999/16567 E., 1999/19444 K. (Günay; s. 2230, 128 no.lu karar).

288 Y9HD., 02.07.1982 T., 1982/5687 E., 1982/ 6349 K. (Karar özetle şöyledir, “Đbranamede miktar

gösterilmesine rağmen, davalı savunmasında, ödenen kıdem tazminatının 40834 TL. olduğu belirtilmiş, oysa bilirkişi 44790 TL. bulmuştur. Aradaki farkın ibra kapsamı dışında kaldığı savunma ile böylece anlaşılmaktadır. Bu nedenle, 3956 TL. kıdem tazminat farkına hükmedilmesi gerekirken bu konudaki isteğin tümünün reddi isabetsizdir”. –Y.K.B.P.-).

289

kaynaklanan, kendisinin bunun üstünde olan diğer haklarını talep etmesine engel oluşturmaz. Günlük kazancı ile geçinen işçinin zararının tümü karşılanmadıkça, işvereni ibra etmeyeceği düşünüldüğünden, bu ibra sözleşmesinin sadece 2500 lira için verildiği açıktır. Mahkemenin bu hususu göz önünde tutmaksızın davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırıdır290. Yargıtay HGK. sonraki tarihli başka bir kararında da, kıdem tazminatıyla ilgili olarak işçi tarafından açılan bir davada aynı hususu tekrarlamıştır291.

Yargıtay 9. HD. bir kararında tazmin edilecek miktar ile buna karşılık olarak alınan miktar arasında açık oransızlık bulunması halinde, söz konusu belgeyi, ibra sözleşmesi olarak geçersiz sayarak, makbuz olarak kabul etmiştir292.

Çelik, Yargıtay’ ın önceki kararlarında belgeyi makbuz sayma konusunda “açık oransızlık” ölçüsünü aradığını, sonradan “ibra sözleşmesinin hesap pusulasındaki miktarla sınırlı bir makbuz niteliğinde olduğu” görüşünü kabul ettiğini, daha sonra yeniden önceki görüşüne döndüğünü ifade etmiştir293. Çelik’ in belirttiği bu tartışmaya hiç girmeden, Yargıtay’ ın son olarak ibraname – makbuz ilişkisi konusunda şu görüşte olduğunu söylemek mümkündür; Adı ne olursa olsun, içeriğinde hangi hakların ibra edildiği söylenirse söylensin, ödenen miktar ile işçinin hakkı olan meblağ arasındaki oransızlık ne kadar fazla olursa olsun, eğer belgede bir miktar gösterilmişse bu belge bir ibra sözleşmesi olmayıp makbuz olarak hüküm

290

YHGK., 17.03.1978 T., 1977/10-26 E., 1978/250 K. ( Ercan Egemen ve diğer YHGK Tetkik Hakimleri, YHGK. nun On Yıllık Emsal Kararları (1975-1984), 1.b., Yargıtay Yayınları, Ankara 1978’ den alınmıştır).

291

YHGK., 27.04.1983 T., 1980/9-3055 E., 1983/427 K. (Karar özetle şöyledir; “Yargısal kararlarda da benimsendiği üzere, işçinin işverene verdiği ibranamenin, kural olarak, işçiye yapılmış olan ödemeyle sınırlı olmak üzere, bağlayıcılığı asıldır. Đş Hukukunun işçiyi koruyucu amacı göz önünde tutulduğunda, bu konuda dar yorum esasının benimsenmesi ve yine kural olarak bir işçinin, işvereni karşılıksız olarak ibra etmesinin ihtimal dışı olması da kabul tarzını destekleyici nitelik taşır. Yine yargısal kararlarda, işçiye yapılmış olan ödemelerin miktarını belirleyen ve ibraname adı altında düzenlenmiş olan belgelerin makbuz niteliği de taşıdığı kabul edilmiştir (HGK. nun 17.03.1978 T. ve 1977/10-26 E., 1978/250 K). Hal böyle olunca, davacının makbuz niteliğindeki bu ibraname dışında kalan haklarını ve bu arada noksan ödeme varsa bu kesim alacağını istemesini engelleyici bir neden de bulunmamaktadır”. –YKD., C.XI, S:11, Kasım 1983, s. 1581-).

292 Y21HD., 24.04.1995 T., 1995/2055 E., 1995/1779 K. (Karar özetle şöyledir; “... Gerçek anlamda

ibranameden söz edebilmek için, tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir. Bu yön ise, ibranamenin verildiği tarih göz önünde tutularak, hak sahiplerinin geçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır”. –YKD., C.XXI, S:6, Temmuz 1995, s. 1112).

293

ifade eder. Böyle bir durumda, yani, ibra sözleşmesi adı altında mahkemeye sunulan ve belirli bir miktar ödenmiş olduğu içeriğinden anlaşılan belge ile karşılaşan mahkeme hakimi, gerektiğinde bilirkişi raporlarına da başvurarak gerekli araştırma ve incelemeyi yapacaktır. Bunun sonucunda, işçinin alacak hakkının söz konusu belgede bahsedilenden çok olduğunu tespit ederse, bu oran ne olursa olsun, işçi lehine ortaya çıkan bu orana hükmedecektir. Yani bu halde, işverenin sunmuş olduğu ibra sözleşmesi, içeriğinde belirtilen miktar oranında makbuz sayılacak ve işverenin borcundan indirilecektir.

Ancak, Yargıtay’ın bu uygulaması doktrinde bir kısım yazarlar tarafından eleştirilmektedir. Yargıtay kararlarında, işçiyi koruma ve kötü niyetli uygulamaları önleme amacıyla getirilen esaslar, zaman zaman gerçek ibra sözleşmesini de amacından uzaklaştırmakta ve bu kurumunu işleyemez hale getirmektedir294.

Atabek ise, iş hukukunun korunması içi benimsenen bu sistemin özel hukuk açısından isabetsizliğinin ileri sürülebilirse de iş hukuku yönünden kabullenmek gerektiğini etmiştir295.

294

Çelik; s. 201. (Elbir’ de, işçi lehine yorum ilkesinin, değişmez bir prensipmiş gibi kategorik bir

şekilde benimsemenin, bir hukuk düzeninin işçi , işveren ve toplum menfaatlerini dengeli bir şekilde korumak amacını zedeleyeceğini belirterek Yargıtay’ın bu kategorik yorum tarzını eleştirmiştir. Elbir,

Đş Hukukunda Yorum; s. 34).

295

Reşat Atabek, Đş Kazası ve Sigortası, Erdini Basım ve Yayınevi, Đstanbul 1978, s. 321. (Yazar

şöyle demiştir; “Đşçinin hukukunun korunması için benimsenen bu sistemin, özel hukuk açısından isabetsizliği ileri sürülebilirse de, iş hukuku yönünden yerinde olduğunu kabullenmek gerekir. Hatta daha da ileri gidilerek, bu gibi durumlarda, kural olarak, ibranın geçerli olmayacağının da savunulmasında yarar olduğu kanısındayız”).

SONUÇ

Çalışmada ibra sözleşmesi incelenmeden önce ibra kavramının anlamı üzerinde durulmuştur. Kelime olarak aklama anlamına gelen ibra, alacaklının alacağından vazgeçerek borçlusunu borcundan kurtarması anlamında kullanılmıştır.

Đbra sözleşmesi ile ilgili olarak, kanunlarımızda düzenleme yapılmamıştır. Bunun sebeplerine çalışmada değinilmiştir. Eski hukuklardan Roma Hukukunda ibra sözleşmesi kavramına ilişkin düzenlemeye rastlanmaktadır. Burada ibra sözleşmesinin, Acceptilatio ve Pactum de non petendo olmak üzere iki şekilde yapılabildiği görülmüştür. Đslam Hukukunda ise, ibra sözleşmesinin tek taraflı bir beyanla oluşan borcu sona erdirme hali olarak düzenlendiği, bu yönüyle, diğer hukuklarda düzenlenen, ibra sözleşmesinin iki taraflı bir işlem olması özelliğinden ayrıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, Đsviçre Borçlar Kanununda ibra sözleşmesi kavramının iki taraflı bir sözleşme anlamında kullanıldığı, hukukumuzun bu hukuktan etkilendiği, Alman ve Fransız Hukukunda da Đsviçre Hukukuna benzer nitelikte ibra sözleşmesine yer verildiği açıklanmıştır.

Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde, borçlar hukukunda ibra sözleşmesi üzerinde durulmuştur. Đbra sözleşmesinin iki taraflı hukuki işlem niteliğinde olduğu, iki tarafın birbirine uygun, karşılıklı irade beyanlarıyla meydana geleceği, bu sayede, alacaklının borçludan olan alacağından vazgeçerek onu borçtan kurtardığı belirtilerek, ibra sözleşmesine benzeyen kurumlardan söz edilmiş ve bunlarla ibra sözleşmesi arasındaki farka değinilmiştir. Đbra sözleşmesinin hukuki niteliği belirlenirken, iki taraflı bir işlem olduğu, geçerli olması için usulüne uygun bir icabın usulüne uygun bir şekilde kabul edilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca alacaklının malvarlığında bir çoğalma ve borçlunun malvarlığında bir azalma olacağından bu işlemi tasarrufi bir nitelik arz ettiği, yine borçlunun pasifinin azalması nedeniyle kazandırıcı işlem olduğu, ibra sözleşmesinin sebepli veya soyut olmasına göre, kuruluş ve hüküm ifade etmesinde farklılıklar olacağı, ancak ibra sözleşmesinin sebepli veya soyut işlem olması konusunda doktrinde görüş birliği