• Sonuç bulunamadı

ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN ÖZELLĐKLERĐ

BÖLÜM 2. TÜRK BORÇLAR HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐ

2.3. ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN ÖZELLĐKLERĐ

Đbra sözleşmesinin hukuki niteliğini içinde barındıran şöyle bir tanım yapabilmek mümkündür; ibra sözleşmesi, alacaklı ve borçlunun varlığından şüphe etmedikleri bir alacağı tamamen veya kısmen ortadan kaldırmak amacıyla iki taraflı olarak yapmış oldukları bir tasarruf sözleşmesidir. Đbra sözleşmesiyle alacaklı, alacağından karşılıksız olarak vazgeçerek borçlunun kabulü şartıyla borçluyu borcundan kurtarmaktadır. Đbra sözleşmesinin hukuki niteliği şu başlıklar altında incelenebilir.

2.3.1. Đbra Sözleşmesinin Đki Taraflı Hukuki Bir Đşlem Olması

Kişilik haklarına saygının bir sonucu olarak, borçlu borcunu ifa etme konusunda özgürdür. Borçlu borcun sona ermesi konusunda isteğini açıklamıyorsa borçtan ibra söz konusu olamaz. Bir başka deyişle, borçtan ibra mahkeme kararı ile, kanunla, tek taraflı irade açıklaması ile veya alacaklının bir davranışı ile mümkün değildir112.

Görüldüğü gibi ibra sözleşmesi, her şeyden önce iki taraflı bir hukuki işlemdir. Bu sözleşme alacaklı ile borçlu arasında yapılır. Alacaklı tek taraflı irade beyanıyla alacağından vazgeçemez. Bu husus ĐBK. nun 115. maddesinde açıkça hükme bağlanmıştır. Sözü edilen maddede borcun tarafların anlaşmasıyla ortadan kaldırılabileceği öngörülmüştür113.

Alacaklının, alacak hakkından vazgeçerek borçlusunu ibra edebilmesi mümkündür. Ancak, ibranın hüküm ifade edebilmesi için, alacaklı ve borçlunun anlaşması lâzımdır. Alacaklının, borçlusunu ibra ettiğine ilişkin olan icabının borçlu tarafından kabul edilmesi gerekir. Yani alacaklı ve borçlu taraflar aralarında bir sözleşme yapmalıdırlar. Bu itibarla, alacağından tek taraflı vazgeçen alacaklının bu

112 Turanboy; s. 56. 113

hareketi hukuken bir ibra sayılmaz; çünkü ibra bir sözleşmedir ve geçerli olması için alacaklının vazgeçme icabının borçlu tarafından kabulü gerekmektedir114.

Eski hukukumuza göre ise, ibra sözleşmesi tek taraflı bir hukuki işlemdir. Bu nedenle ibra işleminden bahsedebilmek için, bu işleme muhatap olan (ibra edilen) bir kimsenin bulunması gerekmekte ise de işlemin hukuken kurulması için ibra edilen kişinin aktif katılımına yani kabulüne gerek yoktur115.

2.3.2. Đbra Sözleşmesinin Kazandırıcı Bir Đşlem Olması

Bir kimsenin, başka bir kimse yararına bir malvarlığı değeri veya menfaati sağlamasına, kazandırma (veya kazandırıcı işlem) adı verilir. Kazanma ile kazananın malvarlığında bir artış olur. Đbra sözleşmesi de kazandırıcı işlem niteliğindedir. Çünkü, alacaklı ibra sözleşmesi ile borçlunun malvarlığına bir değer eklemektedir. Bu değer ekleme işi, borçlunun malvarlığında bir çoğalma yaratma şeklinde değil, bir eksilmeye engel olma biçiminde ortaya çıkmaktadır116.

Her kazandırıcı işlemin bir nedeni vardır. Đbra sözleşmesi de kazandırıcı bir işlem olduğundan nedeni olan bir işlemdir ve bu neden çoğu zaman bağışlama olarak karşımıza çıkmaktadır. Đbra sözleşmesi çeşitli hukuku nedenlerle yapılabilir. Belirtildiği gibi ibra sözleşmesi ivazsız (karşılık alınmadan) yapılmışsa, burada hukuki neden bir bağışlamadır. Burada bağışlama vaadi değil de bir elden bağışlama söz konusu olduğu için, yazılı şekle uymak gerekmez; ancak alacağın kendisi şekle tâbi ise, ibrası da şekle tabi olacaktır. Eğer ibra sözleşmesi, diğer taraftan (veya üçüncü kişiden) bir karşılık elde etmek amacıyla yapılmışsa ibra sözleşmesinden çok, ifa yerini tutan edimle borcun sona erdirilmesi söz konusudur117.

Đbra sözleşmesinin kazandırıcı işlem olmasının en önemli sonucu, ibra sözleşmesinin sebebe bağlı olup olmamasına ilişkin soruya cevap sağlaması bakımından önemli olmasıdır. Çünkü, Borçlar Hukuku sistemimize göre her

114 Velidedeoğlu ve Kaynar; s. 201.

115 Đslâm Ansiklopedisi; s. 264. (Mecelle’ nin 1568. maddesinde “Đbra kabule bağlı değildir. Fakat

reddedilse geçersiz olur” denmektedir. Yani, bir kimsenin ibra ettiğinin kabulü şart değildir. Ancak, ibra anında o kimse ibrayı kabul etmem deyip reddetse ibra hükümsüz olur. – Mecelle; s. 330. - )

116 Ana Britannica, Ana Yayıncılık, C. XI, 1986, s. 444.; Velidedeoğlu ve Kaynar; s. 201.;

Turanboy; s. 116.; Baştuğ; s. 347.

117

kazandırıcı işlem bir hukuki sebebe dayanmaktadır118. Đleride ibra sözleşmesinin sebebe bağlı olup olmadığı hususu açıklanacaktır.

2.3.3. Đbra Sözleşmesinin Tasarruf Đşlemi Olması

Tasarruf işlemleri, bir hakkı veya hukuki ilişkiyi doğrudan doğruya etkileyen işlemlerdir. Bu etkileme, hakkın diğer tarafa geçirilmesi, içeriğinin sınırlandırılması değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması şeklinde ortaya çıkar119.

Đbra sözleşmesi, alacaklının malvarlığında bir eksilme ve karşı tarafın malvarlığında da bir artma meydana getirir. Borçlunun malvarlığında bir çoğalmanın meydana gelmesi, eksilmenin önüne geçilmek suretiyle belirmektedir. Đbra sözleşmesi, bu eksilmeyi önlemek suretiyle borçlunun malvarlığını çoğaltmaktadır. Demek ki ibra sözleşmesi, malvarlığına etki yapmakta ve bunda bir çoğalma veya azalmayı sonuçlandırmaktadır. Bu nedenle, ibra sözleşmesi borç doğuran bir sözleşme değil, bir tasarruf işlemi niteliğindedir120.

Đbra sözleşmesi, borçlandırıcı bir işlem değil, bir tasarruf işlemidir. Çünkü, bu sözleşmeyle alacaklı, alacak hakkını doğrudan doğruya ve kesin olarak etkilemekte, böyle bir haktan kısmen veya tamamen vazgeçmekte; mevcut bir alacağı ortadan kaldırmaktadır. Alacaklı bu suretle, kendi malvarlığı olan alacağı üzerinde tasarruf etmektedir. Taraflar ibra sözleşmesi ile tek bir alacağı veya çeşitli alacakları sona erdirebilirler. Bu konuda karar verilirken, onların iradeleri esas alınmalıdır, yani taraflar bunu iki taraflı bir sözleşme ile yapmalıdırlar. Çünkü, ibra sözleşmesi akdi nitelikte bir tasarruf işlemidir. Örneğin, henüz ifa edilmemiş bir sözleşme için yaptıkları ibra sözleşmesi ile tarafların bir tek alacağı değil de, borç ilişkisinin tamamını ortadan kaldırmayı istedikleri kabul edilmelidir. Sonra, bu şekilde ortadan kalkan alacakla birlikte, ona bağlı feri haklar da sona erer; buna karşılık, bir feri hakkın ibra edilmesinin asıl alacak üzerinde etkisi yoktur121.

118 Turanboy, s. 116 119 Eren, C. I; s. 231.

120 Veldetoğlu ve Kaynar; s. 201.; Kaynar; s. 247.; Saymen ve Elbir; s. 856 . 121

Đbra sözleşmesi, borçluyu borcundan kurtarma taahhüdü olmayıp, borçluyu borcundan kurtarma işlemi olduğundan, alacaklının sadece medeni hakları kullanma ehliyetinin bulunması yeterli değildir. Aynı zamanda, alacaklının alacağı üzerinde tasarruf edebilme yetkisine sahip olması gerekmektedir. Bu nedenle, iflas ve benzeri nedenlerle alacağı üzerinde tasarruf yetkisi bulunmayan alacaklının yaptığı ibra sözleşmesi hükümsüz sayılacaktır. Aynı şekilde, mal birliğinde koca, eşinin izni olmadan eşine ait bir alacağı ibra edemeyeceği gibi, üzerinde bir intifa hakkı kurulan alacağı da alacaklı, intifa hakkı sahibinin izni olmadan ibra edemez. Çünkü bütün bu hallerde, alacaklının medeni hakları kullanma ehliyeti var olmakla beraber, tasarruf ehliyeti yoktur veya sınırlıdır. Bunun gibi, borçlunun üçüncü bir şahıs tarafından ibra edilebilmesi için, bu hususta alacaklı tarafından yetki verilmiş olması veya alacaklının ibraya icazet vermesi lâzımdır122.

Đbra sözleşmesinin bir tasarruf işlemi olmasının temel sonucu, bir borcu doğrudan doğruya, kesin olarak sona erdirmesidir. Bununla borç, artık ileride doğmamak ve geçerli olmamak suretiyle ortadan kaldırılmaktadır123.

2.3.4. Đbra Sözleşmesinin Sebepli veya Soyut Đşlem Olması

Borçlar hukukunda her hukuki işlemin dolayısıyla her kazandırıcı işlemin bir sebebi vardır. Sebep, hukuki işleme katılan kişiler yönünden, özellikle kazanan taraf yönünden kazandırmayı hukuken haklı göstermeye yarar. Đbra sözleşmesi de , bir kazandırıcı tasarruf işlemi olduğundan, ibra sözleşmesinin kuruluşunda ve hüküm ifade etmesinde ibra sözleşmesinin sebebi sorunu büyük önem taşır124.

Her hukuki işlemde olduğu gibi, ibra sözleşmesinde de mutlaka bir sebep mevcuttur. Ancak diğer hukuki işlemler kural olarak tek, belli bir sebep öngörülerek yapılırken, ibra sözleşmesinde sebep tek ve belli bir sebep olmayıp, değişiklik göstermektedir. Örneğin bağış sözleşmesinde tek bir sebep vardır ve bu sebep, karşı tarafa karşılıksız mal kazandırmaktır. Aynı şekilde satım sözleşmesinin sebebi de daima mevcut yükümlülüklerin sona erdirilmesidir. Oysa ibra sözleşmesinde sebep

122 Saymen ve Elbir; s. 856.; von Tuhr; s.649.; Reisoğlu; s.312. 123 Turanboy; s.116.

çeşitlilik göstermektedir. Örneğin ibra sözleşmesi, taraflardan birinin diğerine bir bağış yapmayı arzu etmesinden kaynaklanabilir. Bu takdirde ibra sözleşmesinde sebep bağıştır. Aynı şekilde, bir borç ilişkisinde bir miktar para borcunun ödenerek ifa edilmesi yerine, borçlanılan paranın bir miktarından vazgeçilerek, daha az miktardaki bir borç için bir bononun verilmesinin kararlaştırılması durumunda, borçlunun borcu azalmakta ve bu husus bono ile tespit edilmektedir. Buradaki ibrada sebep, teminattır. Verilen örneklerde görüldüğü üzere, ibra sözleşmelerinde sebep değişik olabilir. Đbra sözleşmesinde temel unsur, borç ilişkisinde taraf olan kişilerin bir borcu sona erdirme konusunda anlaşmış olmalarıdır125.

Hukuki işlemler sebebe bağlı olup olmamalarına göre, “sebebe bağlı hukuki işlemler” ve “soyut hukuki işlemler” olmak üzere ikiye ayrılır. Đşlemin sebebe bağlı olup olmadığı özellikle kazandırmalarda söz konusu olur. Taraflarca takip olunan ve üzerinde uyuşulan hukuki sebep, kazandırmayı içeren hukuki işlemin bir parçası haline getirilmişse, kazandırma sebeplidir. Bu durumda kazandırmanın geçerli olması ve hüküm doğurması geçerli bir hukuki sebebin var olmasına bağlıdır. Eğer hukuki sebep, kazandırmanın hukuki sebebinden soyutlanmış ise, hukuki işlem soyut hukuki işlem niteliğindedir. Soyut hukuki işlemlerde kazandırma, geçerli bir hukuki sebep bulunmasa dahi geçerli olur. Ancak, karşı tarafın elde ettiği fayda, geçerli bir hukuki sebep olmadığından sebepsizdir ve sebepsiz kazanma talebine konu olur126.

Bir tasarruf işlemi olarak ibra sözleşmesi, bir kazandırma olduğundan, her kazandırma işlemi gibi hukuki bir sebebe ihtiyaç gösterir127.

Böyle olunca, acaba ibra sözleşmesinin hukuki sebebini oluşturan temel işlemdeki bir sakatlık ibra sözleşmesini de etkiler mi ? Bu sorunun cevabı, ibra sözleşmesinin sebebe bağlı ya da soyut bir işlem olup olmamasına bağlıdır. Đbra sözleşmesinin sebebe bağlı olup olmadığı konusunda ise doktrinde farklı görüşler mevcuttur. Bunlardan ilkine göre, ibra sözleşmesi sebebe bağlı bir sözleşmedir. Bu görüş taraftarları, ibra sözleşmesinin kanunda düzenlenmemiş olması, borçlar

124 Turanboy; s. 96. 125 Turanboy; s. 97, 98. 126 Turanboy; s. 104. 127

hukukunda benimsenmiş ana prensibin öncelikle uygulanması zorunluluğunu getirir.

Đbra sözleşmesinin borçlandırıcı ve tasarrufi yönlerini birbirinden ayırmak, bunlar aynı işlem içinde bulundukları için her zaman mümkün olmaz ve bu prensibin uygulanmaması sonucunu doğurmaz. Bu nedenle, tasarruf işlemleri sebebe bağlı olduklarından, ibra sözleşmesi de sebebe bağlı bir işlem olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla temel işlemin geçersiz olması halinde ibra sözleşmesi de geçersiz olur ve borç ortadan kalkmadığı gibi, alacak ta devam eder128. Doktrinde hakim olan görüş, ibra sözleşmesinin sebebe bağlı olduğuna ilişkindir.

Đbra sözleşmesinin, sebebe bağlılığı kabul edildiğinde, sebebin geçersizliği halinde, ibra sözleşmesi yapılmamış kabul edilir ve alacak devam eder. Yani geçerli bir sebebin bulunmaması halinde, var olan alacak ibra sözleşmesinden hiç etkilenmez ve sözleşme yapılmış olsa bile devam eder. Bu durumda, ibra sözleşmesinin geçersizliğini iddia eden alacaklı, hukuken geçerli bir ibra sözleşmesinin bulunmadığını ispat etmekle yükümlüdür129.

Diğer görüş taraftarlarına göre ise, ibra sözleşmesi herhangi bir sebebe bağlı değildir ve soyut olarak yapılabilir. Bu durumda, ibranın dayandığı sebebe ilişkin olan işlem geçersiz olsa dahi, ibra sözleşmesi geçerliliğini devam ettirir. Aynı

şekilde, ibra sözleşmesinin dayandığı sebebin, ilişkin olduğu işlemin mevcut olmaması halinde de ibra sözleşmesi geçerliliğini koruyacaktır. Fakat böyle durumlarda, alacaklı, sebepsiz iktisap kurallarına göre, sebepsiz olarak ortadan kalkan alacağın yeniden kurulmasını dava edebilir. Soyutluk görüşü, alacak için teminat veren üçüncü kişilerin, ibra sözleşmesinin yapılması üzerine kurtulmalarını sağlar. Đbra sözleşmesinde gösterilen sebep hükümsüz dahi olsa soyutluk esasına göre bu sonuç gerçekleşir. Yani soyut olduğu kabul edilen ibra sözleşmesiyle ana borç sona erdiğinden, ana borca bağlı olan feri alacaklar da kendiliğinden sona erer ve bundan sonra, ibra sözleşmesinin hukuki sebebinin geçersiz olması bu feri haklar açısından hiçbir sonuç doğurmaz. Alacaklı bu durumda sebepsiz iktisap nedeniyle borçlusuna müracaat edebilirse de feri alacaklar açısından üçüncü kişilere müracaat hakkı yoktur. Đbra sözleşmesinin soyut olduğu görüşü, gerek Alman, gerekse Đsviçre

128 Eren, C.III; s. 470, 471.; Turanboy; s. 110. 129

hukukunda baskın olan görüştür. Ancak günümüzde Đsviçre hukukunda da ibra sözleşmesinin sebebe bağlı olduğu görüşü yeni yeni temsil edilmeye başlanmıştır130.

Üçüncü görüş taraftarları ise, ibranın sebepli veya soyut bir işlem olup olmamasının tarafların iradesine bağlı olduğunu savunmaktadırlar. Bu görüşü savunanlara göre, ibra sözleşmesi bir hukuki sebebe dayandırılarak yapılmışsa, sebeplidir. Örneğin, alacaklının borçlusunu, belli bir borcunu tam zamanında ifa etmesi şartıyla, başka bir borcundan ibra etmesi halinde, sebepli bir ibra sözleşmesi söz konusu olmaktadır. Bu durumda şart gerçekleşmezse, ibra sözleşmesi de hükümsüz olur. Buna karşılık, ibra sözleşmesinin soyut olarak yapılması da mümkündür. Bu durumda, hukuki sebebin gerçekleşmemesi veya geçersiz olması durumunda, ibra sözleşmesi geçerliliğini yitirmeyecektir131.

2.3.5. Đbra Sözleşmesi ve Makbuz Ayırımı

Đbra sözleşmesi ile makbuz şekli birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü, ibra sözleşmesi çoğu zaman bir makbuz şekline bürünür. Buna her iki tarafında ediminin ifa edilmediğini bilmelerine rağmen, alacaklının ifayı kabul ettiğine ilişkin olarak bir makbuz vermesi halinde rastlanır. Alacaklının bu muvazaalı beyanı, kendisinin gerçek maksadını, (yani borcu ibra etmek maksadını) ve ibra sözleşmesinin borçlu tarafından kabul edilmiş olduğunu gizler. Fakat, tarafların gerçek iradeleri göz önüne alınırsa, edimin gerçekte yerine getirilmediği ileri sürülerek yapılmış olan ibra sözleşmesi iptal edilemez132.

130 Turanboy; s. 107-111.; Tekinay; s.1321, 1322. (Ancak, burada Tekinay, kendi görüşünü

belirtmeyerek mevcut olan görüşlere değinmekle yetinmiştir.); Baştuğ, s.347, 348, (Baştuğ ilgili bölümde şöyle bir örnek vermiştir; alacaklı (A), borçlu (B) den 30.000 lira alacaklıdır. Borçlu (B), alacaklı (A) ya 30.000 liralık mal göndereceğine dair söz verir ve borcunu sildirmek için (A) dan bir ibraname alır. Fakat bu malı göndermez. Bu durumda (A), ibra sözleşmesinin sebebini oluşturan mal gönderme vaadinin yerine getirilmediği gerekçesiyle, yapılmış bulunan ibra sözleşmesinin iptalini isteyemez. Çünkü, bu görüşe göre, ibra sözleşmesi sebepten soyuttur; sebebin geçersiz olması alacağın sona ermesine engellemez. Yani, (B) nin borcu yapılan ibra sözleşmesi ile sona ermiştir. Ancak, alacaklı (A), sözleşmeye konu olan, 30.000 lira için, borçlu (B) ye sebepsiz zenginleşme davası açabilir.)

131 Saymen ve Elbir; s. 857.; Tunçomağ, BH, (1971); s. 458.; von Tuhr; s. 650.; 132

Bir belgenin ibra sözleşmesi mi yoksa makbuz niteliğinde mi olduğu, diğer bir deyişle borcun sona ermesine mi neden olduğu, yoksa borçtan belli bir miktarının indirilmesi olarak mı değerlendirileceği hususu, genellikle MK. nun 2. maddesi çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eğer esas alacak veya tazminat miktarı ile ibra sözleşmesi yapılmasına neden olan ödeme arasında açık bir oransızlık varsa, kullanılan sözcüklere bakılmayarak BK. nun 18. maddesinden yararlanarak, bu belgeyi makbuz niteliğinde kabul etmek gerekecektir. Yargıtay da vermiş olduğu bir kararda böyle bir oransızlığın söz konusu olduğu durumlarda, MK. nun 2. maddesi gereğince, hükme esas alınan belgenin bir makbuz niteliğinde olduğunu, bu belgeye ibraname demenin bu durumu değiştirmeyeceğini ifade etmiştir133.

Yine Yargıtay daha yeni tarihli başka bir kararında, “Gerçek anlamda ibra sözleşmesinden söz edebilmek için, tazmin edilecek miktar ile buna karşılık olarak alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması şarttır. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, anılan belge ibra sözleşmesi değil ancak makbuz niteliğindedir” diyerek bu konudaki Yargıtay uygulamasının yerleşmiş olduğunu göstermektedir134.