• Sonuç bulunamadı

Tâbînin Metbûya Marifelik ve Nekrelikte Uyum Sağlaması

BÖLÜM 4: ANLAMA YANSIMASI BAĞLAMINDA İ‘RÂB VECİHLERİ

4.1. Yaygın Olarak Bilinen Gramer Kuralının İ‘râb Tercihine Etkisi

4.1.1. İ‘râb Vechi Tercihinde Yaygın Olan Gramer Kuralının Dikkate Alınması

4.1.1.5. Tâbînin Metbûya Marifelik ve Nekrelikte Uyum Sağlaması

ِف تاَنِ يَب تاَيآ ِهي َميِهاَرْبِإ ماَقَم

“Onda apaçık deliller vardır. Onlardan biri de, Makam-ı İbrahim’dir.”621 Âyette altı çizili olan ifadenin i‘râbı konusunda birden fazla vecih ileri sürülmüştür. Bunlardan birine göre bu ifade, تاَيآ kelimesinden bedel-i ba‘z min’l-küldür. Buna göre âyette asıl olarak Makam-ı İbrahim kastedilmektedir. Çünkü bedel, cümlede maksut olan kelimedir. Dolayısıyla âyetin anlamı sanki şu şekildedir. “Onda apaçık deliller olan

617 el-Bakara 2/143.

618 Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, I, 406.

619 Ebû Hayyân, I, 426; Semîn el-Halebî, II, 334; Ebüssuûd Efendi, I, 173.

620 bkz. Mekkî b. Ebî Tâlib, I, 113.

Makam-ı İbrahim vardır.” Âlûsî bu i‘râb vechini zayıf olarak zikreder. Ancak o, bunun gerekçesine değinmez.622 Gerekçe olarak تاَيآ kelimesi nekre olup ondan bedel yapılan َميِهاَرْبِإ ماَقَم marife olduğu için tâbî metbû arasında uyum yoktur, diye düşünülebilir. Ancak bedel konusunda nahivcilerin çoğunluğuna göre tâbî ve metbûdan birinin marife diğerinin ise tahsisleşmiş nekre olmasında bir sakınca yoktur. Buna göre marife olan Makam-ı İbrahim kelimesi, تاَنِ يَب sıfatını almak suretiyle tahsisleşmiş olan تاَيآ kelimesinden bedel olabilir. Ancak Âlûsî'nin bu i‘râb vechini neden zayıf gördüğü bilinmemektedir. Ebussuûd ise bunu zayıf görmeyip mümkün olan i‘râb vecihleri arasında zikretmektedir.623

Zemahşerî'nin tercih ettiği i‘râb vechine göre bu kelime, atf-ı beyandır. Buna göre ise âyetin anlamı şu şekilde olmaktadır: “Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır.” Ancak bu durumda bir sorun ortaya çıkmaktadır. Çünkü atf-ı beyân ile metbûsunun müfred, tesniye ve cemilik açısından uyumu aranmaktadır. Burada atf-ı beyân yapılan Makam-ı İbrahim kelimesi müfred iken metbûsu olan تاَيآ kelimesi cemîdir. Bu sorunu çözmek için Zemahşerî te’vil yoluna başvurur. Şöyle ki; Makam-ı İbrahim kelimesi her ne kadar müfred olsa da bu makam, birçok âyeti/mucizeyi içinde barındırdığı için cemî hükmünde kabul edilmektedir. Şöyle ki; İbrahim (a.s.)’in ayak izlerinin o Makam’daki taşta bulunması, ayaklarının topuklarına kadar kayanın içine gömülmesi, o kayanın bu şekilde bir kısmının hamur gibi yumuşaması, o taşın günümüze kadar gelmesi ve düşmanlardan korunması gibi şeyler birer âyettir. Dolayısıyla Makam-ı İbrahim birçok mucizenin bulunduğu bir makamdır. Bu açıdan bakılarak bu kelime, cemî olan تاَيآ kelimesinin atf-ı beyanı olabilmektedir. Zemahşerî ayrıca bu i‘râbı desteklemek için birçok sahabî ve tâbiînden aktarılan ةَنِ يِب ةَيآ kıraatini zikreder. Bu kıraatte âyet kelimesi ِهيِف müfred olarak gelmiştir. Bu kıraat, Makam-ı İbrahim kelimesinin atf-ı beyan olduğunu pekiştirmektedir.624

Zemahşerî'nin ismini zikretmeden onun i‘râb vechine yer veren Âlûsî, anlam açısından bu i‘râb vechini caiz görse de yaygın olan nahiv kuralına aykırı olması nedeniyle bu i‘râb vechini uygun bulmaz. Çünkü metbû olan تاَيآ kelimesi nekredir. Atf-ı beyan yapılan Makam-ı İbrahim kelimesi ise marifedir. Atf-ı beyânda tâbî ile metbûnun marifelik ve nekrelik yönünden birbirleriyle uyumlu olması gerekir. Bu i‘râb

622 Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, II, 223.

623 Ebüssuûd Efendi, II, 62.

vecihlerinde böyle bir uyum bulunmadığı için Makam-ı İbrahim kelimesi atf-ı beyan olamaz. Âlûsî, Ebû Hayyân'ın şu ifadesine de yer verir: Basra ve Kûfe mezhep âlimlerinin görüş birliği ile atf-ı beyanın, metbûsuna aykırı olmaması gerekir. Burada hem Basra hem de Kûfe ekolüne göre marifelik ve nekrelik açısından bir uyumsuzluk bulunduğu için bu i‘râb vechi kabul edilemez.625

Zikredilen i‘râb vecihlerinin nahiv kuralına aykırı olması nedeniyle Âlûsî başka bir i‘râb vechini tercih eder. Onun tercihine göre Makam-ı İbrahim kelimesi ya haberi hazfedilmiş bir mübtedâ ya da mübtedâsı hazfedilmiş bir haberdir. Buna göre âyetin takdiri şu iki şekilde kabul edilebilir: َميِهاَرْبِإ ما َقَم اَهْنِم تاَنِ يَب تاَيآ ِهيِف veya اَه دَحَأ تاَنِ يَب تاَيآ ِهيِف َميِهاَرْبِإ ماَقَم Bu iki takdire göre âyetin anlamı yukarıda mealde verildiği şekildedir. Âlûsî'ye göre böyle bir i‘râb vechinde nahiv kuralına aykırılık bulunmadığı için tercihe şayandır. Âlûsî'nin benimsediği bu i‘râb vechi ile zayıf bulduğu diğer i‘râb vecihleri arasındaki temel anlam farkı şöyledir. Zayıf kabul edilen i‘râb vecihlerine göre âyette sadece Makam-ı İbrahim, açık bir âyet olarak sayılmaktadır. Bedel olan i‘râb vechinde âyet sadece Makam-ı İbrahim’in kendisidir. Atf-ı Beyan olan i‘râb vechine göre ise Makam-ı İbrahim’in bünyesinde bulunan durumlar âyet olarak ifade edilmiş olmaktadır. Âlûsî'nin benimsediği i‘râb vechine göre ise Makam-ı İbrahim, âyetlerden sadece bir tanesidir. Âyetin izahında ifade ettiği üzere fil ordusunun helak edilmesi gibi birçok âyet bulunduğu gibi Makam-ı İbrahim de bu birçok âyetlerden biri sayılmaktadır. Dolayısıyla Âlûsî'ye göre âyet/mucize diğer i‘râb vecihlerinde olduğu gibi sadece Makam-ı İbrahim’e hasredilmemiş olmaktadır. Makam-ı İbrahim bu âyetlerden/mucizelerden önemli bir örnek olarak zikredilmiş olup diğerleri göz ardı edilmemektedir. Aynı âyetin hemen devamındaki اًنِمٰا َناَك هَلَخَد ْنَمَو “Oraya kim girerse, güven içinde olur” cümlesinde de o bölgenin güvenli kılınması, bir başka âyet/mucize olarak sayılmaktadır. Diğer örnekler ise Fîl sûresi gibi başka sûrelerde zikre konu olmuştur.626

Zeccâc, Ahfeş, Ebû Hayyân ve Ukberî gibi âyetin i‘râb izahında bulunan müfessirlerin çoğunluğunun Âlûsî'nin benimsediği i‘râb vechini tercih ettikleri anlaşılmaktadır.627 Ancak meallerin çoğunluğunun Âlûsî'nin zayıf kabul ettiği i‘râb vechine göre yapıldığı görülmektedir. Bu durum, meallerde âyetlerin i‘râb yönüne yeterince dikkat

625 Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, II, 223. krş; Ebû Hayyân, III, 272.

626 Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, II, 223.

edilmediğini göstermektedir. Meal yazımında tefsirlere bakılıp i‘râb vecihlerinin göz ardı edilmesi, tercüme hatalarına sebebiyet verebilmektedir.628

Âlûsî yukarıda verilen örneklerde olduğu gibi i‘râb vecihlerini değerlendirirken genellikle nahivcilerin çoğunluğu tarafından kabul edilen kuralları dikkate almıştır. Ancak bazen nahivcilerin çoğunluğu tarafından kabul edilmeyen nahiv kuralını esas alarak i‘râb tercihinde bulunduğu da görülmüştür.

4.1.2. İ‘râb Vechi Tercihinde Yaygın Olmayan Gramer Kuralının Dikkate