• Sonuç bulunamadı

SURİYE’DE BAAS PARTİSİNİN İKTİDARA GELMESİ-GELENEKSEL BAAS

3. BİRLEŞİK ARAP CUMHURİYETİNİN SONU VE BAAS PARTİSİ’NDE İKTİDAR

3.2. SURİYE’DE BAAS PARTİSİNİN İKTİDARA GELMESİ-GELENEKSEL BAAS

1946-1963 yılları arasında Suriye, parlamenter demokrasi ile askeri diktatörlük arasında gidip gelen bir ülke hüviyetindeydi. Bu tarihler arasında kesintilerle de olsa devam eden parlamenter demokratik sistem, 8 Mart 1963’te yapılan darbenin ardın- dan bir daha geri dönülmemek üzere ortadan kalkmıştır. 8 Mart darbesi gerçekleşti- rildiğinde kimse yeni rejimin Suriye’de çok köklü bir değişimin fitilini ateşleyeceğini ve bir daha demokratik parlamenter sisteme geri dönülmeyeceğini tahayyül ede- mezdi. 8 Mart darbesi, Suriye’nin Baas Partisi öncülüğünde yeni bir patikaya girme- si ile sonuçlandı. Darbe sonrası siyasal sistem içinde gücünü konsolide eden Baasçı Askeri Komite’nin rakiplerini tasfiye etmesi ileride meydana gelecek olan olaylar sil- silesini doğrudan etkileyecek olan kritik bir momente işaret ediyordu. Askeri Komite- nin 8 Mart cuntası içinde yer alan diğer hizipleri tasfiye etmesi, boşalan kadrolara kendi mezhep, kabile ve aile mensuplarını getirmesi ve radikal devrimci özelliklere sahip bir diktatörlüğün yoluna girilmesi demekti. Bu yeni yol, çok partili demokratik sistemin yerine Baas Partisi’nin hegemonik tek parti rejiminin ortaya çıkacağı siste- min yapı taşlarını döşeyecekti.412

Baasçı, Nasırcı ve Bağımsız Subaylardan oluşan bir grup subayın, 8 Mart 1963’te yapılan bir askeri bir darbe sonucu ayrılıkçı rejime son vermesi, Irak’ta 8 Şubat 1963’te meydana gelen darbeden bir ay sonra gerçekleşmişti. Bu darbe, Irak’taki bu gelişmeden de önemli ölçüde etkilenmişti. Irak’taki Baas Partisi, Bağım- sız Milliyetçiler ve Nasırcıların desteğinde iktidara gelmişti. BAC’ı 1961 yılında sona erdirmiş olan Suriye’deki ayrılıkçı rejim ise, Irak’ta Baas Partisi’nin iktidara gelmesi üzerine, kendi radikal Arap milliyetçiliği Arap sosyalizminin Baas ve Mısır’daki Nasır versiyonunun kuşatması altında görmüştür. 413

Ayrılıkçı rejimin 8 Mart 1963’te sonlanmasının Baas Partisi yavaş yavaş iktida- rını yapılandırmaya başladı. Kuruluş döneminde oluşturulan tüzüğünde bulunan taleplerle ilgili olarak hem Arap sosyalizmi hem de Arap milliyetçiliği nazarında üç senelik uygulamaları ve Parti’deki ideolojik ayrılığa rağmen kurucu önderlerin nüfu-

412Nuri Salık, Baas Rejiminin Patikası: Suriye Krizine Tarihsel Sosyolojik Bir Yaklaşım, (Editör: Mustafa Eravcı), Suriye: Tarih, Siyaset, Dış Politika, Türk Tarih Kurumu Yayınları, VIII. Dizi- Sayı:25, Ankara 2018, s.133.

413

119

zunun tümüyle kırılamamış olması, bu periyodun geleneksel Baas evresi olarak tarif edilmesine neden olmuştur.414 Parti’nin gittikçe radikalizme doğru kaymasının ema- releri daha sık görünmeye başlamasına rağmen, bu dönemde Geleneksel Baas kav- ramsallaştırmasına imkân tanımaktaydı. Partinin radikalleşme eğilimleri iktisadi ve siyasal alandaki pratiklerden kendini gösterdiği kadar dış politika alanında da kendini göstermekteydi. İleride neo-Baas olarak adlandırılacak Parti’nin radikal kanadının güç kazandığı dönem bu dönemde yani geleneksel evre döneminde oluşacaktı. Ra- dikal kanat, Parti’nin girdiği değişim ve dönüşümün ve “sola kayma”nın sonuçlarını ancak 1966’da görecekti

8 Mart 1963’te yapılan darbe, BAC döneminde yapılan ekonomik, sosyal deği- şim ve dönüşümü tersine çeviren Ayrılıkçı rejimin uygulamalarını kesintiye uğrattı. 1950’li yıllar Suriye siyasal hayatının hareketlendiği yıllardı. Bu değişim ve farklılaş- maya müdahalenin ülkenin içinde bulunduğu durum da düşünüldüğünde uzun ömür- lü olması beklenemezdi. Suriye’de geleneksel elit yirmi beş yıl boyunca yabancı egemenliğinde yaşamıştı bu durum onların Batı’yla bağlantılı bir egemenlik sürmele- rini getirmişti. Geleneksel elitin egemenliğinin kırılması, tarihsel gerçekliğe olduğu kadar dönemin ruhuna da uygundu. Bu dönem, Bağlantısızlık Hareketi’nin yükselişe geçtiği, Ortadoğu’da antiemperyalizm düşüncesinin taraftar bulduğu bir dönemdi. Bunların dışında, Sovyetler Birliği’nin Batı’yı bölge genelinde karşıladığı ve yeni bir kalkınma modelini seçenek olarak sunduğu bir dönemdi. Bu durumda Batı’yla ilişki- leri yeniden geliştirmeye yönelecek bir yönetimin mevzubahis olamazdı. Ağırlıkla orta sınıfın sahiplendiği Baasçı ideoloji, bu tarihe gelindiğinde, kuruluş yıllarındaki yapısından farklı bir yapılanmaya evirildiyse de Arap milliyetçiliği ulusçuluğu ve farklı bir gelişme modeli olarak sunduğu Arap sosyalizmi ülküsüyle Suriye siyasetinin ve kalkınmasındaki değişimin temel belirleyeni haline geldi.415

8 Mart 1963 devrimi sonrası oluşan Baas rejimi, devrimin başında kurulan sosyal, ekonomik ve siyasi ve siyasi düzeni çok iyi şekilde yansıtmaktaydı. Baas devrimi, Suriye devletinin dayanaklığını ve bekasını sağlama almak için önemli bir adımdı. Devrim, hükümet piramidini ve pratikte daha önce var olan sosyal ve eko- nomik düzeni bile altüst etti. Yüzyıllardır Sünni Müslüman topluluğundan gelen kentli elit, Suriye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik hayatına hakim olmuştu. Artık bunun yeri- ni çoğunlukla kırsal ve taşra alanlarında yaşayan azınlık topluluk üyelerinden ve Suriye toplumunun ezilen yoksul kesiminden yükselen siyasi ve toplumsal kuvvet- lerden oluşan yeni bir koalisyon alıyordu. Yeni düzenin merkezinde, şu elementleri barındıran kuvvetlerin bir koalisyonu bulunmaktaydı: İlk olarak merkezde, Nusayri

414Özkoç, a.g.e.,s.94. 415Özkoç, a.g.e.,s.95.

120

Alevi topluluğunun üyeleri ya da en azından Esad ailesine yakın olan bir kısım vardı. Nusayri Aleviler koalisyonda egemen bir unsurdu; diğer ortakları üzerindeki göreceli avantajları ve güçleriyle bu koalisyonun varlığını ve bütünlüğünü sürdürmüşlerdi. İkinci olarak, ülkenin taşra ve çevre bölgelerinden gelen Sünni Müslüman topluluğun üyeleri vardı. Bir grup olarak 8 Mart sonrası koalisyonunun üst düzey ortaklarından biri oldular. Suriye siyasetinin üst kademelerinin çoğunluğunun bu kesimden geldiği ve hala geliyor olduğu, bu kesimin önemi ve gücüne kesin bir kanıttır. Üçüncü ola- rak, Suriye’nin yönetici koalisyonunda ek olarak ortaklık görevi yapan diğer azınlık topluluklarının üyeleri vardı. Bunlar, Hıristiyanları, Dürzîleri ve İsmailileri içeriyordu. Bu gruplar, ülkedeki Nusayri Alevi egemenliğinin kendi statülerini ve hatta şahsi ve ekonomik güvenliklerini garanti altına alana bir faktör olarak görüyorlardı ve hala da görmektedirler. Dördüncü olarak, yavaş yavaş ve kademeli bir sürecin varlığı sonucu her ne kadar küçük ve aykırı bir ortak olarak görünse de ek bir grup yıllar geçtikçe yönetici koalisyona katılmıştır. Bu grup çoğunlukla Şam’da yaşayan Esad rejimi tara- fından Kasım 1970’ten ve 1990’ların başından beri benimsenen iktisadi ve politik açıklık politikalarının nimetlerinden faydalanan Sünni Müslüman ekonomik elitten başkası değildi.416

9 Mart 1963’teki darbeden sonra yeni hükümet, Baas’ın kurucularından Salah Bitar tarafından kuruldu. Siyasi dengelerin hassas olduğu Suriye’de kısa bir süre sonra, Mayıs ayında Bitar’ın istifasıyla yeni bir kriz yaşandı. 13 Mayıs 1963’te Bitar başkanlığında kurulan hükümetin yarısında Baasçılar, diğer yarısında ise Nasırcılar ve bağımsızlar koltukları paylaşmıştı. Bu dönemde İçişleri Bakanlığı yapan Emin el- Hafız ise, daha sonra Baas yürütme organının öncüsü olacaktı.

Gruplar farklı amaçlarla bir araya gelerek Ayrılıkçı rejimi tasfiye edip hükümeti birlikte oluşturdular. Ayrılıkçı rejimi devirme konusunda ortak hareket eden muhale- fet iradesi, zamanla Baas Partisi’nin hükümeti denetlemeye yeltenmesiyle farklılaş- maya başladı ve aralarındaki bağlaşma çöktü. Mısır’la organik bir birleşmeden taraf olan Baas önderleri, Nasır yanlıları ile çatıştılar. Baasçılar daha da ileri giderek mu- hafazakârları ve Nasırcıları iktidardan temizleme çalışmaları başlattılar. Bu strateji Parti’nin askeri kanadının giderek güçlenmesine neden oldu. Bu dönemde ordu, birleşme durumunda kendi nüfuzunu koruyabilmek ve Mısır’ın olası müdahalelerini önleyebilmek için gücünü arttırma yoluna gitmişti. Tam da bu dönemde azınlık mensuplarının mezhep, bölge ve aşiret bağlarını kullanarak ordu içinde yapılanmaya başladıkları görünmekteydi. Bu dönemde kentli eşraf ve orta sınıf iktidardan uzak-

416

Eyyal Zisser, Suriye, Tarih, Siyaset, Dış Politika, Türk Tarih Kurumu Yayınları, (Editör: H. Mustafa Eravcı), İstanbul, 2018, s.71-72.

121

laştırılırken kırsal bölgelerden gelen yoksul azınlık grupları Baas Partisi içinde yapı- lanmaya başladılar. Bu dönemde ileride ülkeyi yönetecek birçok isim, Alevi Salah Cedid, Muhammed Umran, Hafız Esad gibi rütbeli askerler önemli noktalara getirildi- ler. Bu kadro, kırsal kesimdeki Baas kadrolarıyla kurdukları kuvvetli ilişkilerle de Par- ti’yi kontrol altına alacak duruma geleceklerdi.417

18 Haziran 1963’te çoğunluğunu Sünni ve Nasırcı subayların oluşturduğu bir grubun Albay Cesim Alvan önderliğindeki karşı darbe hamlesi başarısızlıkla sonuç- landı. Darbe önlendikten sonra Nasırcı subaylara yönelik tasfiye hareketi hız kaza- nırken, Mısır-Suriye ve Irak arasındaki birlik ideali de başarısızlığa uğramış olacaktı. Bu olayla, Mısır-Suriye olası birlik ideali son bulmuş ve ilişkiler derinden etkilenmişti. Toprak reformu ve kamulaştırmalara karşı çıkan muhafazakârlara ve bağımsızlara karşı tasfiye politikası uygulandı. Bu dönemde, Baas Partisi, ordu üzerinde ve devlet üzerinde hâkimiyetini ve denetimini sıkılaştırarak rakiplerini tasfiye etmeyi başardı.

Suriye’de Baas Partisi’nin iktidara gelmesinden sonra, birçok yerde Mısır’la tekrar birleşmek yanlısı gösteriler meydana gelmekteydi. Bu durumun da bir gereği olarak Mısır’la birliği restore etme çabalarına bir üçüncü ortak, Irak da dahil edilerek yeniden başlandı. Üç ülkenin delegasyonu Nasır’ın başkanlığında Kahire’de birlik görüşmelerini üç ayrı oturumda yaptı. Görüşmeler sonunda tam birlik için yirmi aylık bir geçiş sürecini esas alan Birlik Anlaşması 17 Nisan 1963’te imzalandı. Bu anlaş- mayla Nasır siyasi bir zafer kazandığını düşünürken, Suriye’deki Baas Partisi’nde bu anlaşmanın uygulanmasını başarısız kılacak bir iç çekişme yaşanmaktaydı.

Baas Partisi’nin birçok organı (Ulusal Komutanlık-Askeri Komite, Ulusal Ko- mutanlık ile Suriye ve Irak Komutanlıkları, Suriye’deki Askeri Komite) arasında an- laşmazlıklar bulunmaktaydı. Baas Partisi’ndeki bu çatışma temelde iki grup ve iki slogan etrafında dönmekteydi: Mişel Eflak, Salah Bitar ve Emin el Hafız gibi kişiler- den oluşan birinci grup, Arap ülkeleriyle birleşme konusunda daha fazla öncelik ta- nıyarak Pan-Arabizmi savunurken, Salah Cedid, Hafız Esad ve Muhammed Ümran gibi Alevi subaylardan oluşan ikinci grup “İlk Önce Suriye” sloganı doğrultusunda, Arap ülkeleriyle ittifaktan önce Suriye’de sosyalizmin gelişmesine önem vermektey- diler. Rakipleri tarafından bölgecilik yapmakla suçlanan bu grup, ordu içinde güçlü bir tabana sahipti. Baas Partisi içindeki güç mücadelesinde “Bölgecilik” ile “Kabileci- lik” rol oynamaya başlarken, Nasır yanlısı gruplar da giderek etkili hale gelmişler- di.418

Baas Partisi iktidara geçtikten sonra, Ayrılıkçı rejimin bir buçuk yıl boyunca uygulamış olduğu liberal siyasaları tasfiye edecek adımlar atmaya başladı. Gele-

417 Özkoç, a.g.e.,s.97. 418 Şen, a.g.e.,s.177.

122

neksel Baas evresi olarak bilinen 1963-1966 dönemi köklü sosyal reformların yapıl- ması hususunda ısrarlı olunmuştur. Bu dönemde Baas Partisi’nde Bölgeciler olarak isimlendirilen grubun talebiyle devletleştirme etkinliklerine girişildi ve toprak reformu başlatıldı.419 Sünni Müslüman eşrafın politika ve iktisat alanındaki etkilerini kırmayı

amaçlayan siyasalar uygulamaya konulurken Arap sosyalizmi ismiyle uygulanan kamu merkezli kalkınma politikası teşvik ediliyordu. Ayrılıkçı dönemde özelleştirilen bankalar Mayıs 1963’te yeniden kamulaştırıldı. 1964 yılının ortalarına gelindiğinde kamulaştırmalar daha da genişleyerek bankaları, sigorta şirketlerini, birçok ticaret şirketini ve faklı alanlarda faaliyet yürüten on beş şirketi daha kapsar hale gelmişti. 1964 yılında yabancı petrol tekellerine ait Iraq Petroleum Company ve diğer bir çok ticari kuruluş millileştirildi. Baas Partisi bu uygulamaları yaparken ülkedeki burjuva sınıfının ekonomik kalkınmayı sağlayacak gücünün olmamasını ileri sürüyordu. Bu nedenle kamulaştırmaların ve ekonomiye devlet müdahalesinin zorunlu olduğunu iddia ediyordu. Bu millileştirmeler, kamulaştırmalar gibi uygulamalar kamu sektörü- nün Suriye iktisadi hayatında öncü rol oynamaya başlamasına sebep olmuştu. Fakat bu uygulamalar Suriye’nin ekonomik üretiminde niteliksel bir değişim yaratmadığı gibi kamulaştırılan şirketlerdeki üretim düzeyi düştü. Öte yandan belli bir toplumsal kesime hitap eden radikal politikalar kentli eşrafı Baas Partisi’nden tamamen uzak- laştırdı. Bütün bu uygulamalar devletin, dolayısıyla Parti’nin hem ekonomide hem de siyasette “baskıcı” bir rol oynamasına olanak tanıdı. 420

Bu dönem, bir yandan iktisadi alanda diğer yandan da siyasetteki pratikler açı- sından Baas Partisi’nin “yukarıdan devrim”in başladığı bir dönem olarak anılmakta- dır. Devlet, Baas Partisi için devleti modernleşmenin itici gücüydü. Devletleştirme uygulamaları ekonomiyi önemli ölçüde devlet kontrolüne alıyordu. Devlet yatırımları iktisadi kalkınmadaki “öncü” güç olarak dinamizm yaratacak ana unsur olarak görü- lüyordu. Yukarıdan Devrim, mülkiyetin yeniden dağıtımı ve paylaşımını içerdiğinden bu anlayış Suriye’nin sosyal yapısında büyük etkiler yarattı. Kamulaştırmalar ve top- rak reformu geleneksel elitin iktidarını çözerken, ücretli orta sınıfın devlet istihda- mındaki oranı ikiye katlandı. Yapılan kamulaştırma uygulamaları geleneksel eşrafın nüfuzunu sınırlayan karma bir ekonomi yarattı. Devlet kurumlarındaki istihdamındaki büyük artış, askerlerin ve sivil memur bürokrasisinin güç kazanmasını ve kamu ke- siminin gittikçe genişlemesini getirdi. Bu durum da orta sınıfın yukarı doğru hareketli- liğini sağladı. Baas’ın uygulamaya koyduğu politikalara karşı en güçlü muhalefet ise, kentli Sünni Müslümanlar arasında taban bulan Müslüman Kardeşler’den geliyordu. 1964 yılında Müslüman Kardeşler’in önderlik yaptığı Hama ayaklanması Ordu tara-

419 Özkoç, a.g.e.,s.98. 420

123

fından bastırıldı. Ancak bir gerçek vardı ki o da geleneksel Baas döneminin iktisat politikalarının şehir ekonomisini BAC döneminden daha kuvvetli bir şekilde etkiledi- ğiydi.

Baas Partisi uyguladığı ekonomik ve siyasi politikalar hayata geçtikçe bu du- rum tabanını daraltıyor ve Parti’nin kentlerde yalnızlaşmasına neden oluyordu. Bu durum Parti’yi kırsal kesimden gelecek toplumsal gruplardan daha çok yardım elde etmeye yöneltti. Bu amaçla da Parti’nin güdümünde ve devlet kontrolü altında İşçi ve Köylü Sendikaları kurulmaya başlandı. Aralarında Suriye’nin de bulunduğu ”ilerici” olarak tanımlanan devletler, sosyalizm adı altında devletçi kalkınma modeli uygula- maktaydılar. Uygulamalar vasıtasıyla ekonomik restorasyonunun köylülerin ve kırsal bölgedeki halkın yaşam standartlarını arttıracağını ilan eden “ilerici” devletler kendi- lerini meşrulaştırıyorlardı. Köylü ve İşçi Sendikaları’nın oluşturulmasına dair adım, hem kırsal kesimde yaşayanları harekete dâhil etmek hem de bu kesimleri kontrol altında tutmak açısından önemliydi. İşçiler, Parti’nin ve devletin kontrolündeki sendi- kalara ve ulusal işçi federasyonlarına katılmaları hususunda cesaretlendirilmekteydi- ler.421

Bu dönemde Baas Partisi’nin asker ve sivil kanatları arasında çekişme yaşa- nırken Eflak partinin ideologu, Salah Bitar da Başbakan olarak kendilerinin yüksek otoriteyi temsil ettiklerine inanıyorlardı. Baas Partisi’nin kurucuları böyle bir inanca sahip olmakla birlikte, parti içi dengelerde önemli bir değişim meydana gelmişti. Baas Partisi 1963 Askeri Darbesi’nden sonra rejime daha fazla destek sağlamak için, partinin kapısını yeni üyelere açmıştı. Bu gelişme parti üyelerinin kompozisyo- nunu, özellikle sosyal yapısını köklü bir değişime uğratmıştı. Genç ve radikal bir grup, parti içinde çoğunluk sağlarken, Eflak ve Bitar kanadı parti içinde azınlığa düşmüşlerdi. Genç ve radikal kuşak ile partinin yaşlı ve tarihsel önderleri arasındaki gerilim Altıncı Ulasal Kongre’de büyük bir siyasi mücadeleye neden olurken, Baas Partisi siyasal açıdan bir yol ayrımına gelmiş bulunuyordu.422