• Sonuç bulunamadı

2. ORTADOĞU’DA ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ VE SURİYE BAAS PARTİSİNİN

2.5. SURİYE BAAS PARTİSİ

2.5.2. Baas Partisi İdeolojisinin Üç Unsuru: Birlik, Hürriyet ve Sosyalizm

2.5.2.1. Arap Milliyetçiliği ( Birlik )

Baasçı ideolojide Arap milliyetçiliği esas ideoloji olmakla birlikte sosyalist söy- lemin etkisinde kalmış ve bu söylemi Arap ulusunun kültürel yapısına intibak etmeye çalışmıştı. Fakat “birlik, hürriyet ve sosyalizm” unsurları arasında önem sırası inkar edilemez bir gerçeklikti. Baas Partisi ideolojisinin en önemli unsuru Arap milliyetçili- ğiydi. En başta emperyalistlere karşı mücadeleyle başlayacak ideolojik hareket daha sonra Arap halkları arasında sağlanacak birlikle, Arap milliyetçiliği ideali gerçekleş- miş olacaktı. Arap milliyetçiliğiyle birlikte anılan ve sacayağının diğer ayaklarını oluş- turan hürriyet ve Arap sosyalizmi ise ancak ikincil unsurlardı. Arap birliği gerçekleşti- rilmeden toplumsal ve iktisadi yapılanmayı yeniden örgütleyecek olan Arap sosya- lizmi aşamasına geçilmeyecekti. Çünkü “sosyalizm bedense milliyetçilik ruhtu.”302 1950’lerin ortasında Baas Partisi sosyalizme kaymasına rağmen, erken dönem Baasçı düşüncedeki temel ilke varlığını korudu. İdeolojik yapılanmaya ilişkin en kes- kin dönüş, farklı rotalara da olsa, 1966 ve 1970 yıllarında gerçekleşti. Arap milliyetçi- liğinin yükselişe geçtiği dönemde anlamlı olan bu talep, Mısır’la gerçekleştirilen bir- leşmenin çözülüşü ardından “önce sosyalizm sonra birlik” isteyecek neo-Baas’ın ortaya çıkmasına yol açtı.

Baas Parti Suriye’de doğmakla birlikte, emperyalistlerin belirlediği yapay ülke sınırları reddediyordu. Parti, kuruluşundan itibaren Suriyelilik düşüncesinden ziyade, Arap birliği konusunda ısrarlıydı. Eflak, “Bizim problemimizin tüm insanlığın proble- mi olduğunu duymak istemediler. Topraklarımız üzerinde uygulanan suni ve engel- leyici ayrılıklar karşısında birlik mücadelesinin gerekli olduğunu anlamadılar.“303 der-

ken emperyalistlerin belirlediği sınırları reddettiğini vurguluyordu. Arap Birliğinin sağ- lanamaması konusunda sadece sömürgecileri ve dış güçleri eleştirmekle kalmıyordu Arap Ligi oluşumuna da karşı çıkıyordu. Baas, “Anlaşma, Arap dünyasındaki mevcut 301 Cleveland, a.g.e., s. 362. 302 Özkoç, a.g.e, s.37. 303 Şen, a.g.e., s.124.

83

ayrılığın kabul ve tasdikinden başka bir şey değildir. Birlik yolunda atılmış çok kısa bir adım olarak kalmamakta yanlış bir adım olarak nitelenmektedir” 304 görüşüyle

Arap Ligi’ne karşı çıktığını vurgulamış oluyordu.

Partinin en önemli amacı, tek Arap milletinin varlığına inanç ve Arap birliğini sağlamaya bağlılıktı. Bu birlikten, Arap onurunun yenilenmesi ve Arap erdemlerinin tekrar uyanışı doğacaktı. Eflak’ın kendisi Hıristiyan’sa da, İslamiyet’i Baas ideolojisi- nin ayrılmaz bir parçası yapmıştı. İslamiyet’le Arapçılığı eş tutuyor, ikisini de Arap ruhunun ifadeleri olarak görüyordu.305

Eflak, kabul ettiği tarihsel yaklaşımı metodu itibariyle Arap milletini tarihsel iler- lemenin herhangi bir aşamasında ortaya çıkmış bir ulus olarak görmüyordu. O, Arap milletinin varlığını, götürebileceği en uzak tarihe götürme çabasındaydı. Bundan dolayı Hz. Muhammed peygamber dönemi, Eflak’ın Arap milletinin somutlaşmasında işlevsel bir öneme haizdi. Eflak’a göre, peygamberin esas amacı bir Arap ulusu or- taya çıkarabilmekti. Dahası Hz. Muhammed peygamberden öncesine varan “şanlı Arap geçmişi”nin Baas Partisi’nin vasıtasıyla Arap birliğinin sağlanması sonucunda tekrar sahiplenileceğine ilişkin temel bir görüşe sahipti. Eflak, Hz. Muhammed pey- gamber ile Arap milleti arasında bir bağlantı kurmak vasıtasıyla, ulus devletleşme süreçlerinde çokça uygulanan “tarihin pragmatik olarak yeniden kurgulanması”nı Arap ulusu için de uygulamak amacındaydı. Diğer bir amaç da milliyetçi söylemin içeriğinin seküler düşünceyle destekleyerek İslam’la olan bağların koparılması o da olmazsa zayıflatılmasına yönelikti. Eflak’a göre, peygamberin Arap milliyetçiliğiyle olan ilişkisi, mikrokozmos ile makrokozmos ilişkisine çok yakındı: “Maddeyi aşacak ruh potansiyeline sahip olan Arapçılık’tır; İslam ise, Arap düşüncesi içerisinde sade- ce bir andır” ve günümüzün dejenere olmuş İslam’ı salt siyaseti aşan Arap milliyetçi- liği statüsüne yükseltilmelidir.306 Eflak, Hz. Muhammed peygamberi “ümmet”in değil

de “ulus”un kurucusu olarak göstermektedir. Bunu yaparken, Arapların on beş asır önce bir devlet deneyimleri olduğu ve şimdi yapılması gerekenin de buna geri dö- nülmesi için bir fikrin oluşumuna zemin hazırlamak amacındaydı. Efalk’ın bu yakla- şımı tam da döngüsel tarih anlayışına denk gelmektedir Ortodoks Hıristiyan bir kö- kenden gelen Eflak’a göre, Arap milliyetçisi olmak için Müslüman kökenden gelme şartı aranamazdı. Eflak, İslamiyet’i Arap milletinin ve milliyetçiliğinin bir kültür öğesi olarak görüyordu.307 Ona göre Arap ulusu, Hz Muhammed tarafından vahiy edilen

İslam dini ile bu dini cisimleştiren toplum tarafından oluşturulmuştur. Eflak, böyle bir deneyimin sadece Müslüman Araplara değil, Arap milletinin “özel bir misyona,” ba- 304 Jaber, a.g.e, s.30. 305 Cleveland, a.g.e., s. 362. 306 Özkoç, a.g.e, s.38. 307 Özkoç, a.g.e, s.38.

84

ğımsızlık ve birlik hakkına sahip olmaları gerektiğine inanan bütün Araplara ait oldu- ğu iddiasındadır.308 Böyle bir yaklaşım, İslam’la özdeşleştirilmiş bir Arap milliyetçiliği-

nin Arap coğrafyasında yaşayan gayrimüslim Arapların hareket dışı bırakmaması amacını taşıyordu.

Hıristiyan Araplar, Arap uyanışının İslamî karakterine kuşku ile bakmaları ne- deniyle, Arap milliyetçiliğinin “modern” anlamda tanımlanması bir zorunluluk hali almıştı. Asıl amacı Arap dünyasındaki parçalanmışlığı bertaraf etmek olan Baas için, bu bölünmeyi körükleyecek sebepleri ortadan kaldırmak hayati meseleydi. Bu şekil- de Eflak, var olan bölünmüşlüğü daha büyütmemek için din ya da mezhep ayrımını söyleniş seviyesinde de olsa bitirmeye çalıştığı gibi sosyalizmin önemli kavramların- dan olan sınıf savaşımını reddederek, Arap sosyalizmini bunun dışında tanımladı. On’a göre, dinleri, sınıfları, mezhepleri ne olursa olsun tek bir Arap ulusu vardı. En önemlisi, bu ulusun sömürgecilikten ve emperyalizmin boyundurukluğundan kur- tarmaktı.309 Arapların milletine düşen görev ise “Araplık” temelinde tanımlanan bu

harekete alternatifsiz katılmaktı.

Mişel Eflak’ın Pan-Arabizm düşüncesi Sati el-Husri’nin seküler milliyetçilik an- layışından etkilenmiştir. Eflak, İslamiyet’i vahiy yoluyla insanlara tanıtan dilin Arap dili olduğunu, Hz. Muhammed’in ise İslam dininin kurucusundan çok, Arap ulusunun kurucusu olduğunu iddia eder. Eflak, İslamiyet’in Arap milliyetçiliğine etik değerler kazandırarak katkı sağlayacağına inanıyordu. Eflak’ göre: “Tek kelimeyle İslam, bir Arap medeniyetinin ürünüdür. Eğer Arap devrimi Arap soyluluğunu korumak istiyor- sa, onu yabancı bir unsur gibi ele alarak atmamalıdır. Arap Baas’ı İslam’ı Arap mille- tinin tanıtıcısı olarak bilmektedir ki, Arap tarihinde üstün bir yere sahiptir İslam ve sadece Arap özelliklerinin kaynağıdır”.310

Baas düşüncesinde Arap milliyetçiliğine bağlı olmanın yalnızca vatan sevgisiy- le eş tutulması, bütün kitlelere hitap edecek bir hal almasını sağlıyordu. Baas Parti- si’nin kurulduğu dönem faşist ideolojinin ve özellikle Nazizm’in yükselişe geçtiği bir döneme denk gelmişti. Eflak, Baasçı düşüncenin faşist ideolojiyle benzerliğine olan eleştirilere, Baas’ın milliyetçilik anlayışının ırkçılığa kaymadığını ve milleti ırk teme- linde tanımlamadığını söyleyerek aralarındaki farkı vurgulamıştır.

Eflak da Sati el-Husri gibi Arap ulusunu tanımlarken dil unsurunu öne çıkarı- yordu. Ona göre, Arap olmanın en önemli unsurlarından biri Arapça dilini konuşma- sıydı. Bu düşünce köklerini 19. yüzyılın ikinci yarısında Orta Doğu’ya ulaşan “mat- buat kapitalizmi”nin etkisiyle yükselişe geçen Arapçanın edebi uyanışı temelinde

308

Albert Hourani, a.g.e., 1997, s. 467. 309 Davişa, a.g.e, s.138.

310

85

şekillenen “Arap Rönesansı”nın ( nahda ) inşasından almaktaydı. Osmanlı İmpara- torluğu’nun sonlarına doğru devletin resmi dilinin Türkçe dili olarak belirlenmesi, Araplar için de Arapçanın önemsenmesinin bir iktidar dili inşa etmenin tetikleyicisi halini aldı.