• Sonuç bulunamadı

Sunucu-dar-yayıncılık: Bir servis sağlayıcı, enformasyonu yalnızca belirl

2 1 YENĠ BĠR MEDYA OLARAK ĠNTERNET

6. Sunucu-dar-yayıncılık: Bir servis sağlayıcı, enformasyonu yalnızca belirl

bir gruba açık kılmaktadır.

Ġnternet iletiĢimi enformasyonun metin, ses, grafik, imaj, video gibi birden çok iletiĢim biçimlerinin bir araya getirilmesiyle iĢleyen bir süreçtir. Yerel, ulusal ve uluslar arası eriĢim olanaklarını sağlayan, bu anlamda zaman ve mekanla sınırlı olmayan küresel bir iletiĢim biçimidir. Bu özellikleri, interneti yalnızca mesaj üreten, toplayan ve dağıtan bir teknoloji olmaktan çıkarmakta, birey-birey, birey-grup, grup- birey etkileĢimlerine olanak tanıyan bir toplumsal iletiĢim ortamı haline sokmaktadır (Timisi, 2003: 124). Bu nedenle Ġnternet Ģimdiye kadar karĢılaĢılan bütün haberleĢme ve medya organlarından farklıdır (Levine-Baroudi-Young, 1997: 12). Barret, internetin geleneksel posta, telefon ve iĢ iletiĢim piyasalarını tehdit ettiğini ileri sürmektedir. Gazete, dergi, kitap, televizyon, müzik, müzik yapımı gibi kitle iletiĢim piyasalarını farklı alanlarına ayırabileceği ve bunları tehdit edebileceğini ileri sürmektedir (Barrett, 2000: 13). Web‘deki sayfalar kısmen sahiplerinin yayın görüĢlerini yansıtırlar. Aracın gerçek gücü buradadır. Etkileyici, iyi tasarlarmıĢ ve ilgi çekici grafikleri içerebilir ya da etkisiz ve yetersiz bir biçimde yapılandırılabilir ve izlenmeleri zor olabilir. Metin bağlantılar, sesler ve diğer bilgilere yapılan göndermeleri içerebilirler. Yazılı basın ya da TV gibi geleneksel medyada tüzel ve

kiĢisel çabalar arasındaki farklılıklar çok açıktır. Amatör görünümlü mallar üretirler. Yine de Web‘de bunları ayırt etmek zordur. Tüzel kuruluĢlar biçimsiz sayfalar oluĢtururlar. Özel kiĢilerse baĢ yapıtlar meydana getirirler (Barrett, 2000: 33).

2. 1. 2. 2. 4. Ġnternette Enformasyonu Sınıflandırma

Bu özellikleri ve yapısıyla birlikte bir bilgi kaynağı olarak da görülen (Karagülle-Pala, 2000: 312), internetin geleneksel kitle iletiĢim araçlarına göre bilgilendirme ve kullanılması yönünde bir takım farklılıklar bulunmaktır. Geleneksel kitle iletiĢim araçlarına eriĢim seviyesi, bu araçlardan yararlanma olanağı çok yüksektir ve bilgi medya çalıĢanları tarafından homojen bir Ģekilde ulaĢtırılmaktadır. Ġnternet kullanımıyla ilgili olarak ise yeni faktörlerin varlığından söz edilmektedir. Bonfadelli‘ye göre, internet yoluyla bilginin ulaĢtırılması medya çalıĢanları tarafından düzenlenmemekte, diğer kitle iletiĢim araçlarıyla kıyaslandığı zaman internet kullanımında daha fazla aktif ve yetenekli bir kullanıcı gerekmektedir36 (ġeker, 2005). Ayrıca internette eriĢim her zaman sınırsız ve engelsiz olmamaktadır. Örneğin kimi dergi yayıncıları kullanıcıların konulara ve haberlere eriĢimi için kayıt olmalarını istemektedir (Barrett, 2000: 32). Ġnternet‘te bulunan bölgeleri üç türde sınıflandırmak mümkündür. Bunlar a) herkese açık olanlar, b) belli kullanıcılara açık olanlar, c) parayı ödeyene açık olanlar. Örneğin AÜ ĠletiĢim Fakültesi‘nin internet sayfasında (www.ilef.ankara.edu.tr) hizmetlerin neredeyse tamamı bütün kullanıcılara açıktır. Ancak öğrenci not ve kayıt sistemi gibi bazı hizmetler, sadece okulun öğrenci ve çalıĢanına açıktır. Buralara giriĢ için kullanıcı adınız ve Ģifreniz olması gerekir. Belli hizmetleri veren baĢka sitelerse sadece para ödeyenlere açıktır (Geray, 2003: 22). Diğer yandan bilgisayar üzerinde herhangi bir konu üzerine arama iĢlemleri, belirli anahtar kelimelere ve kesin tanımlara ihtiyaç göstermekte, bu kesin tanımların dıĢındaki arama iĢlemleri enformasyona ulaĢamamayı da beraberinde getirmektedir . Belirli bir enformasyona ulaĢmak, sistemin arama iĢlemini yapacak

36 Sosyolog yazar Can Kozanoğlu‘na göre, internet kültürel sermayesi düĢük gruplara hızla yayıldığında (özellikle katılımcılık) tartıĢılır hale gelir. Sisteme çok düĢük kültürel sermayeyle, çok yetersiz donanımla girenlerin bilgiye ulaĢma, bilgiyi kavrama, dolayısıyla tarihsel bir dönüĢümün aktörleri olabilme ufukları aynı geniĢleme potansiyelini vaat etmez. Güç gibi güçsüzlük de kendini yeniden üretebilir (Kozanoğlu, 1997: 99-100-105). Kozanoğlu ‗bilgi fetiĢizmi‘ kavramsallaĢtırmasıyla birlikte internetten bilgilenme ereğini tartıĢılır kılar. Bu kısımda genel olarak değinilen ‗bilgilenme‘ tartıĢmasına değinilmiĢtir.

aracı programlarına ulaĢma bilgisiyle sınırlıdır (Timisi, 2003: 178). Son zamanlarda internetin değerli değersiz her türlü bilginin bir arada yer aldığı bir çöplüğe dönüĢtüğü kanısı oluĢmuĢtur. Arama motorları değerli değersiz yüz binlerce veriyi getirmektedir. GeliĢtirilen bazı programlar sayesinde, araĢtırma makineleri daha ileri düzeyde araĢtırmalar yaparak, bazı bilgileri kullanıcı için rafine etse de, son derece önemli bilgiler ile hiçbir değeri olmayan, çoğu kere de yanlıĢ olan bilgiler bir arada yer almaktadır. Özellikle araĢtırmacıların tek tek bütün web sitelerini tarayarak, içinde gerekli verilerin seçimi zaman bakımından tümüyle mümkün olmadığından internette kargaĢa yaĢanmaktadır (Bozkurt, 2000: 39). Fakat internetin önceki medyalarda var olmayan bir özgürlük olanağı sunduğu belirtilmektedir. Ġnternet haber grupları, katılımcılara tepkilerini yorum yaparak ya da değiĢtirerek her birine gönderme olanağını bir editör ya da programcının müdahalesi olmadan sunma olanağını tanımaktadır. Geleneksel iletiĢim araçlarının çalıĢma pratiği eĢik bekçiliği ya da kurumsal filtreler olarak tanımlanan bir yönteme dayanmaktadır. Enformasyonun toplanması, geliĢmesi ve dağıtılmasını biçimlendiren bu kurumlardır. Her iletiĢim aracının gündemi, her birinin izleyicilerine sunmak için seçtikleri enformasyondan oluĢmaktadır. Gündem hazırlama, iletiĢim akıĢı ile sorumlu durumdaki eĢik bekçilerine, bu araçların insanların ne hakkında düĢünecekleri, yeni önemli olarak algılayacaklarını etkileme eğilimi olarak tanımlanmaktadır. EĢik bekçileri, yalnızca önemli olan enformasyona iĢaret etmemekte aynı zamanda bazı argüman ve enformasyonu da dıĢlamaktadırlar. Ġnternette ise mesajların hangilerinin önemli olduğu, hangilerinin kamunun ilgisine sunulması gerektiği ya da hangilerinin dıĢlanması gerektiğini belirleyen bir eĢik bekçiliği sistemi yoktur. Ancak bu internetin bir düzensizlik içinde olduğu anlamına da gelmemelidir. Ġnternette eĢik bekçiliği aracılığıyla enformasyon gönderme, depolama ve geri çağırım iĢlemi, sistemin karmaĢık yapısının, mesajları belirli alt kategorilere ayıran sınıflandırma iĢlemiyle yer değiĢtirmiĢtir (Timisi, 2003: 178). Yine de giderek daha görsel bir hal alan Ġnternetin, günümüzün egemen medyası haline geldiği (Nalçaoğlu, 2007: 46-47) ileri sürülmektedir.

2. 1. 3. Dünyada ve Türkiye‟de Ġnternet

Bu bilgilerin ve açıklamaların ardından interneti Dünyada ve Türkiye‘deki yeri, önemi ve durumuyla ilgili bilgilere değinilecektir.

2. 1. 3. 1. Dünyada Ġnternet‟in Tarihi

1400‘lü yılların sonlarına doğru matbaanın icadı ile geliĢen yazılı iletiĢim, telgraf, telefon, fonograf, televizyon, telex ve telefax yerini günümüzde yazılı metinlerin yanında ses ve hareketli görüntüyü de kapsayan haberleĢme teknolojisine yani çoklu ortam‘a (multimedia) bıraktı. Bu sayede bilginin üretilmesi, iĢlenmesi ve yaygınlaĢtırılması, yeni bilim alanlarının ve bunlara dayalı yeni teknolojilerin ortaya çıkmasını arttırdı. 1836 yılında telgraf‘ın Cooke ve Wheatstone tarafından icat edilmesiyle baĢlayan iletiĢim teknolojisi, 1876 yılında telefonun Alexander Graham Bell tarafından geliĢtirilmesiyle yaygınlaĢtı ve 1957 lımıroa ise Sputnik‘in Sovyetler Birliğinden uzaya gönderilmesiyle globalleĢti. 1962-1968 yılları arasında Packet- switching ağların geliĢtirilmesinden sonra (Sağıroğlu, 2001: 17), ABD Hükümeti 1969 yılında, Advanced Research Projects Agency, (ARPA) ( Ġleri Düzey AraĢtırma Projeleri Kurumu) bünyesindeki araĢtırma merkezlerini ülke çapında büyük bir bilgisayar ağı ile birleĢtirmek amacıyla bir proje baĢlattı. Daha sonra ağa ülkedeki diğer araĢtırma Kurumları ve Üniversiteler entegre oldu (TaĢtan, 1998: 4-5). Ġnternetin ilk geliĢimi, bir askeri araĢtırma programı içinde birbirine bağlanan çeĢitli üniversitelerin bilgi iĢlem geliĢimindeki eĢitsizliklerden doğdu. AraĢtırmacılar en güçlü bilgisayarların iĢleyiĢ kapasitelerini paylaĢmayı arzuladı, bu amaçla gereken kaynaklara eriĢmelerini sağlayacak programlar yazdı (Barbier-Lavenir, 2001: 373). Çok sayıda üniversitenin ARPANET‘in parçası olması ile ARPANET kontrol edilmesi zor hale geldi. Bu nedenle Ordu ile ilgili siteleri içeren MILNET ve yeni- daha küçük olan ordu dıĢındaki siteleri içeren ARPANET olarak iki parçaya ayrıldı (Levine-Baroudi-Young, 1997: 21). 1971 yılında 23 bilgisayar arasında 15 bağlantıdan oluĢan ilk bağlantıdan sonra, 1972 yılında 40 bilgisayar arasında bağlantıya çıktı (Sağıroğlu, 2001: 17). California eyaletinde üç, Utah eyaletinde bir bilgisayarın baĢlanması ile küçük çaplı baĢlayan ARPANET, kısa zamanda bütün kıtaları saracak Ģekilde büyüdü (Levine-Baroudi-Young, 1997: 21). Ġnternet ABD ile

SSCB arasındaki soğuk savaĢın bir ürünü olduğundan (Civelek, 2009: 6) bu çalıĢmalar, bir nükleer saldırı durumunda dahi yıkımdan korunmak isteğiyle, savunma amaçlı çalıĢan bilgisayarlar arasında oldukça sıkı örülmüĢ bir iletiĢim Ģebekesi kurmak isteyen Pentagon‘un ihtiyaçlarıyla birleĢti. Eğer bir ya da birçok iletiĢim düğümü imha edilirse, mesajları yine de taĢıyabilmek için yeterli merkez kalmalıydı. (Barbier- Lavenir, 2001: 373). Bu arada Amerikan hükümetinin bir kuruluĢu olan ARPA, 1972 yılından itibaren askeri kuruluĢlara onların istekleri doğrultusunda bazı çalıĢmalar gerçekleĢtirildi ve bu çalıĢmalar sonunda kuruluĢun adı Defence Advanced Research Agency (Savunma ileri AraĢtırma Projeler Ajansı- DARPA) olarak değiĢti. Bu çalıĢmalar sırasında ARPANET ya da DARPA Internet‘i oluĢturuldu (Uysal-Tunç, 1996: 7). 1973 yılında Stanford Üniversitesi‘nin pojeye katılmasıyla bu çalıĢma akademik bir yön kazandı ve hızla geliĢti. Ġlk kurulan ağ olan ARPANET‘e ilk uluslarası bağlantı University College of London (Ġngiltere) ile Royal Radar Establishment (Norveç) arasında gerçekleĢtirildi. 1974 yılında internet iletiĢiminin temeli olan ĠletiĢim Kontrol Protokolü (Transmission Control Protocol- TCP) geliĢtirildi. ARPANET‘in ticari versiyonu olan Telenet kullanıma sunuldu. 1976 yılında Queen Elizabeth e-posta gönderme iĢlemini gerçekleĢtirdi. 1977 yılından sonra internet artık yaygınlaĢmaya baĢlayarak, 100‘ün üzerinde host makine arasında birbirlerine bağlandı. 1978 yılında standart bir iletiĢim kontrol protokolü geliĢtirilmiĢ olup, ilk kez 1980‘de ARPANET (paket anahtarlamalı ağ) ile internet iletiĢimi sağlandı (Sağıroğlu, 2001: 17). Askeri amaçlardan bağımsız bir geliĢme izemeyen iletiĢim araçlarından olan (Atabek, 2001: 135) internetin serüveni 1970‘lerden itibaren daha çok hızlandı. 1980‘lerde ise ARPANET, INTERNET haline gelmeye baĢladı. BBS sistemler oluĢmuĢ ve buradan doğrudan bilgiler paylaĢılmaya baĢlandı (Sunalı v.d., 2008: 287). 1983 yılında ĠletiĢim Kontrol Protokolü‘nün (TCP/IP) standart olarak kabul edilmesiyle daha da yaygınlaĢtı (Sağıroğlu, 2001: 17), 1990‘lı yılların baĢlarına kadar ticari olmayan diğer araĢtırma kuruluĢlarının katılımıyla dünya çapındaki en büyük bilgisayar ağı oluĢtu (TaĢtan, 1998: 4-5). 1990‘dan itibaren ticari firmaların da desteğiyle bu yaygınlaĢma daha da arttı (Sağıroğlu, 2001: 17). 1990 yılı sonunda http protokolünün kullanıldığı ilk web sayfası faaliyete geçti (Korkmaz, 2002: 12). 1991 yılında Minnesota Üniversitesi tarafından, internet kaynaklarına eriĢimde büyük kolaylıklar sağlayan GOPHER

kullanıma girdi. 1992 yılında CERN tarafından World Wide Web (WWW) geliĢtirilmiĢtir. WWW, hypertext teknolojisini kullanarak internet kaynaklarına eriĢimi sağlayan baĢka bir olanaktır. 1990 baĢlarında ayrıca ARPANET devreden çıktıktan sonra, ABD, Japonya ve bazı Uzakdoğu ülkelerindeki omurgalar (backbone) internete katıldı. 1993 yılında Beyaz Saray (White House), online olarak internete bağlanmıĢtır. 1994 yılında, Web üzerinde iĢlem yapmayı sağlayan Mosaic yazılımı piyasaya sürüldü ve kullanım kolaylığı nedeni ile çok yaygınlaĢmıĢtır. 1995 yılında ise Web üzerinde iĢlem yapan Netscape yazılımı kullanılır hale geldi (Uysal- Tunç, 1996: 8). Türkiye tam manasıyla internete 12 Nisan 1993‘te geçti. Ülkemizde, ilk yıllarda gerek uzman personel azlığı gerek altyapı yetersizliği sebebiyle güçlükle yürütülen internet hizmetleri, bugün çok iyi seviyelerde olmasa da iyi bir Ģekilde verilmeye çalıĢılıyor. Ülkemizde Ege Üniversitesi ve ODTÜ‘nün katkılarıyla baĢlayan internet hizmetleri, günümüzde bir çok internet servis sağlayıcı (ISS) ile özel ve resmi kurumlara ve ULAKBĠLĠM ile de üniversitelere verilmektedir (Sağıroğlu, 2001: 17). 1986-1995 yılları arasında NSFNet (National Science Foundaiton Net) olarak Amerika hükümetinin sponsorluğunda iĢletilen Ġnternet ağı, ticari uygulamalardaki artıĢın hızlanması ile bu artıĢın gereklerine uygun olarak VBNs (Very High Speed Backbone Service) çatısında yeniden düzenlendi. Amerika hükümeti yeni yapılandırmada, Internet ağının kendisine ait olan kısmının kontrolünü muhafaza ederek, ticari ağların iĢletimini NETCOM, UUNET, ANS, PSĠNet gibi özel firmalara devretti (TaĢtan, 1998: 4-5). Ġnternetin ilk yıllarından 1994 yılına kadar yaygın olarak kullanılan uygulamalar FTP, Gopher, TELNET, USENET, WAĠS üzerinden ayrı ayrı protokollerle değiĢik iĢlemler kullanılarak gerçekleĢtirildi. Ġsviçre‘de CERN laboratuarında çalıĢan Tim Berners-Lee, CERN laboratuarının oldukça zengin veri tabanı ve Ġnternet kaynaklarına (FTP, GOPHER, TELNET, WAIS, TartıĢma Grupları, Haber Grupları) ayrı ayrı protokoller yerine tek bir protokolle ulaĢmak için 1990 yılında bir proje baĢlatıldı. Projenin baĢarıyla tamamlanması sonucu bugün WWW ortamını çekirdeği sayılan Web sürüm yazılımı geliĢtirildi; daha sonra aynı amaca yönelik olarak sırasıyla Mosaik, Lynx, Netscape, Navigator, Windows Explorer geliĢtirildi. CERN laboratuarında geliĢtirilen ilk Web Sürüm yazılımının internet üzerinden ücretsiz olarak kullanıcıların hizmetine sunulması ve kullanımının çok pratik olması sayesinde, WWW tüm uygulamaları

bünyesinden toplayarak internetin en temel ortamı olmuĢtur ve bugün adeta internetle özdeĢleĢti (TaĢtan, 1998: 6).

Dünyada en yaygın Ģekilde kullanılan protokoller, Ģüphesiz internetteki her Ģeyin altında yatan protokollerdir. Bu protokoller, TCP/IP‘dir (Transmission Control Protocol/Ġnternet Protocol – Ġletim Denetimi Protokolü/Ġnternet Protokolü). Ġnternet Protokolü (IP), ağı oluĢturan çok sayıdaki bilgisayar ve router aracılığıyla mesajları internet üzerinden iletir. IP, güvenirliği garanti etmez, bu yüzden ağ üzerinden IP ile gönderilen mesajların hedeflerine ulaĢmasını garanti etmek için, programlar TCP‘yi kullanabilir. Aralarında dosya paylaĢımı, dosya aktarımı, yazdırma, Web eriĢimi, gerçek zamanlı sohbet ve baĢka hizmetlerin de yer aldığı ağ hizmetlerini gerçekleĢmek için çok sayıda protokol tasarlanmıĢ ve TCP/IP üzerine inĢa edildi (Press, Press, 2002: 61). Paket anahtarlama tekniği, hızlı elektronik anahtarlar ve fiber optik kablolar, uydu teknolojilerindeki geliĢmeler ve çeĢitli protokoller internetin dönüm noktasını oluĢturan bazı geliĢmelerdir (TaĢtan, 1998: 7-8). Ancak Ġnternet‘in geliĢtirilmesinde anahtar rol oynayan tek baĢına ABD‘nin araĢtırma geliĢtirme faaliyetlerini destekleme modeli değildi. Çünkü içerik ve trafik açısından ABD ‗ağların ağı‘ olarak tanımlanan internette güçlü bir egemenlik kurdu. Ġnternet alanında, altyapı sağlayıcılar, kiĢisel ya da ticari web sayfaları için kapasite hizmeti sağlayıcılar, eriĢim sağlayıcılar yanında, Ġnternetle ilgili donanım sağlayıcılar, içerik sağlayıcılar, internet üzerinden hizmet sağlayıcılar, e-ticaret giriĢimcileri gibi bir dizi yeni aktör ortaya çıktı. 1990‘ların ikinci yarısında Ġnternet, medyada ve dünya borsalarında ―dot.com‖ patlaması ile anılmaya baĢladı, ABD‘de web adreslerinin sonu ―.com‖ ile biten Ģirketlerin borsa değerleri inanılmaz yükseliĢ göstermeye baĢladı. ―Yeni ekonomi‖ Ģirketleri olarak anılan bu Ģirketlere büyük yatırımlar yapıldı. ―Yeni ekonomi‖ aktörlerine kısa zamanda, ―eski ekonomi‖ aktörlerinden bir kısmı da katıldı. Bankacılık, yayıncılık gibi ―eski ekonomi‖ aktörleri etkinliklerinin bir kısmını Ġnternete taĢıdılar, e-ticarete uyum sağlamaya çalıĢtılar. Bu Ģirketleri yönlendiren iki temel dürtüyü, United Business Media Group‘un yöneticisi Clive Hollick, korku ve açgözlülük olarak tanımlamakta. Eksik ekonominin aktörleri, Ġnternete uyum sağlayamamaları durumunda Pazar paylarını ve hatta iĢlerini kaybetme korkusuna kapıldılar. Diğer taraftan Ġnternetin bankacılık alanında eleman

istihdamını minimuma indirmeyi sağlayan, yayıncılık ve pazarlama alanında dağıtım sorununu çözen özellikleri esik ekonominin aktörlerine büyük kârlar vaat ediyordu. ―Yeni ekonomi‖ Ģirketlerinin çoğunluğu kâr etmemesine karĢılık, borsa değerleri hızla arttı. Bu geliĢme ABD dıĢına hızla yayıldı (BaĢaran, 2005: 37).

2. 1. 3. 1. 1. Dünyada Ġnternet‟in Kullanım Oranları

1996 yılı tahminlerine göre dünyada yüzden fazla ülkede yaklaĢık kırk beĢ milyon internet kullanıcısı bulunmaktadır. Internet Industry Almanac‘ın 1998 verilerine göre, internet kullanıcı sayısı her bin kiĢide Finlandiya‘da iki yüz kırk beĢ, Norveç‘te iki yüz otuz bir, Ġzlanda‘da iki yüz yirmi yedi, ABD‘de iki yüz üç, Avustralya‘da yüz yetmiĢ sekiz, Yeni Zelanda‘da yüz elli altı, Kanada‘da yüz kırk dokuz, Ġsveç‘te yüz kırk yedidir. Bir baĢka deyiĢle Ġskandinav ülkelerinde internet kullanımı doruktadır. Aynı almanakta 1997‘ye göre on bir ülkede her bin kiĢiden yüz kiĢinin internet kullandığı, 2000 yılında ise on dört ülkede daha %10 civarında yeni internet kullanıcısının devreye gireceği üzerinde durulmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde 2001 yılında internet kullanıcılarının elli dokuz milyonu bulacağı tahmin edilirken, bu sayı aĢılmıĢtır. Ġstanbul‘da BahçeĢehir Üniversitesi‘nde 10-13 Nisan 2006 tarihleri arasında düzenlenen Ġnternet haftasında Mustafa Akgül yaptığı açılıĢ konuĢmasında dünyada bir milyar kadar internet kullanıcısı olduğunu açıklamıĢtır (Tokgöz, 2008: 86).

Tablo-1: Dünyada internet kullanımı37

DÜNYA ĠNTERNET KULLANIM VE NÜFUS ĠSTATĠSTĠKLERĠ