• Sonuç bulunamadı

Etik, bazen medyanın kendi kendine kısıtlamalar getirmesini veya kendi kendisini kontrol etmesini gerektirebilir (Cohen-Almagor, 2002: 126). Bu nedenle medya etiği16

kavramı tartıĢılmaktadır. Medya etiği kavramı kullanılmadan önce uzun süre, basın ahlakı kavramı kullanılmıĢtır (Demir, 2006: 25). Latinler medya etiğine ‗deontologie‘ (Fransızca) ya da ‗deontologia‘ (Ġtalyanca, Ġspanyolca) demektedirler. Medya etiği bir meslek dalı içinde geçerlidir. Bertrand, medya etiğini meslek etiklerinden biri olarak ele alır. Buna göre medya etiği medyanın tüm kesimlere olmasa da birçoğuna daha iyi hizmet sunmasını sağlamak üzere, tercihen medya kullanıcılarıyla iĢbirliği içerisinde meslek üyeleri tarafından belirlenmiĢ bir

16

Genel olarak, gazetecilik mesleği iki farklı etik anlayıĢ çerçevesinde değerlendirebilir: "Görevici etik anlayıĢı" ve "Yararcı etik anlayıĢı" (Ġrvan, 2005: 62).

dizi ilke ve kuralları içerir (Bertrand, 2004: 10-15). Gazeteciler, mesleklerini icra ederken söz konusu kurallar ve ilkeler bütününe uymakla yükümlüdür (Ġrvan, 2001). Bertrand‘a göre, medya etiği, kelimenin dar anlamıyla, yasal mevzuat, hatta ve hatta ahlak ile ilgili değildir. Bu, dürüst ya da saygılı olma meselesinden ziyade önemli bir sosyal iĢlevi üzerine alma meselesidir (Bertrand, 2004: 10-15). Ona göre, sıklıkla, neyin yapılması ve yapılmaması gerektiğini, hangi davranıĢın kabul edilebilir olduğunu ve hangi davranıĢın bir pratisyenin meslektaĢları tarafından iliĢiğinin kesilmesine yol açacağını oy birliğiyle belirleyen yazılı olmayan bir geleneğe iĢaret eder (Bertrand, 2004: 26).

Sedat Cereci‘ye göreyse basın ahlakı anlamına gelen medya etiği, modern yaĢamda her Ģeyi içi boĢ kavramlarla ve karmaĢık simgelerle anlatmaya çalıĢan ilkel insanın, daha çok basındaki ahlaksızlıkları, üzerini örterek ve hoĢ tümcelerle anlatmak için kullandığı addır (Cereci, 2003: 11). Etik kodlar, Carey‘e göre, ―Güncel Doğu Avrupa Ģakasının dediği gibi sola sinyal verip sağa dönmenin bir aracıdır‖ (Uzun, 2009: 174). Buna karĢın yine de Bertrand, medya etiğinin, nefretin, Ģiddetin, insanları küçümsemenin (faĢizm) ya da bu tiplerden sadece bir tanesinin (ırkçılık) reddedilmesi gibi evrensel değerler üzerine de kurulu olduğunu savunur (Bertrand, 2004: 37). Belsey ve Chadwick medya etiğinin iĢlevine odaklanmaktadır. Onlara göre, herhangi bir davranıĢ kodu, sadece gerektirimleri ve yasaklamaları listelemek yerine daha farklı iĢlevleri de yerine getirebilir. Ġlk olarak, bir davranıĢ kodu, gerektirim ve yasaklamaların ihlallerini yaptırımlarla donatan denetimsel bir iĢleve sahip olabilir. Bir davranıĢ kodu aynı zamanda eğitimsel bir iĢleve de sahip olabilir, çünkü bir gazeteciden nelerin beklendiğini öğretir, gazeteciliği profesyonel bir meslek olarak inĢa eden temel düĢünceyi ve yeterlik ölçütlerini açıklar ve teĢvik eder (Belsey-Chadwick, 2002: 432).

1. 3. 1. Medya Etiği‟nin Tarihsel GeliĢimi

Basında ahlak konusunun gündeme gelmesi 20. Yüzyılın baĢlarında olmuĢtur17 . Ġlk defa çağdaĢ kitle iletiĢim araçlarının geliĢtirildiği batılı ülkelerde sözü edilmeye

17Bundan önce16. ve 17. yüzyılda basının görevi ve sorumluluğu (amacı) iktidarın tüm politikalarını desteklemek ve devletin hizmetinde olmaktı. Bu da sürpriz değildi; çünkü monarkın mutlak gücü

baĢlanmıĢtır. Özellikle ciddi bir Ģekilde düĢünülmesi iki dünya savaĢı arasında ABD‘de meydana gelmiĢtir (Bertrand, 2004: 41). Fakat bundan önce 1896 yılında, Galiçya‘daki Polonyalı gazeteciler kendileri için bir görevler listesi ve bir onur mahkemesi oluĢturmuĢtur. Daha sonra 1910 yılında, Kansas‘ta bir basın derneği, yayıncılara ve editörlere uygulanan bir dizi kuralı benimsemiĢtir. 1924 yılında, bir düzine günlük gazetenin yarasından fazlası kendi kural dizilerine sahiptir. Ġlk ulusal kural dizisi Fransızcadır; 1918 yılında SNJ gazeteciler birliği tarafından kabul edilen ―Chartes des devoirs.‖ Ġlk ulusal kural dizisine gelince; bu Inter American Basın Derneği‘nden 1926 yılında gelmiĢtir. 1939‘da, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ) kendi onur kural dizisini yayınlamıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢı‘ndan sonra kural dizileri her yerde ortaya çıkmıĢtır. DoğuĢundan beri BirleĢmiĢ Milletler konuyu çözümleme giriĢi içindedir. Fakat 1950 yılında basın ile ilgili yaklaĢık 500 adet derneğe değerlendirme için gönderdiği bir kural dizisi projesi hiçbir zaman kabul edilmemiĢtir (Bertrand, 2004: 28-41; Alemdar, 1990: 19).

20 yüzyılın ikinci yarısından itibaren gazeteciler ayrı bir toplumsal sınıf oluĢturmanın bilincine varmıĢtır. Medya etiği konusunun ilgi alanı 1970‘lerde, UNESCO, Avrupa Konseyi, FIJ, Uluslar arası Basın Enstitüsü içinde 1960‘larda her yerdeki büyük protesto gösterilerinden sonra artmıĢtır. Özellikle UNESCO konferanslarında genel olarak, artak küreselleĢme karĢısında iletiĢim ve enformasyon sektörlerinde kapsayıcı ve tutarlı etik ilkelerin oluĢturulması desteklenmiĢtir. Medya profesyonelleri, enformasyon üreticileri, kullanıcıları ve servis sağlayıcıları arasında ifade özgürlüğüne tam saygının sağlanması, gönüllülük, öz denetim, mesleki ve etik ilkelerin benimsenmesi ve tanımlanması konusunda politika geliĢtirilmesi için çalıĢılmıĢtır (Uzun, 2009: 286). Ayrıca 1991‘de Helsinki‘de yapılan uluslar arası konferansın ardından baĢlayan ve iki yıl süren tartıĢmadan sonra Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (Europan Council‘si Parliamentry Assembly) ―Gazetecilik felsefesinden doğmuĢtu. Gazetecinin görevi devletin istediğini ―kullar‖a duyurmaktı. 17. yüzyıl sonu ve 18. yüzyıl baĢları geldiğinde, güçlenen burjuvazinin etkisiyle, John Milton, Locke ve John Stuart Mill gibi düĢünürlerin yazılarından güç alan kimi gazeteciler görev alanlarını ve meslek amaçlarını değiĢtirmeye baĢladılar. Bu gazeteciler amaçlarının ve görevlerinin artık devlet hizmetinde olmak değil, kamuyu bilgilendirmek olduğu görüĢüne vardılar (Eryılmaz, 1999: s.n.y).

Etiği‖ne iliĢkin olarak 1003 sayılı Kararı (1993) ve 1215 sayılı Tavsiyeyi 1 Temmuz 1993‘de oybirliği ile kabul etmiĢtir. Bu metinler ―Avrupa Gazetecilik Deontolojisi Kodları‖ olarak bilinmektedirler (Encabo, 2002: 443). Uluslararası Gazeteciler Federasyonu‘nun 1954 yılında Bordeaux‘da kabul edilen Ödevler Bildirgesi gibi dünya ölçeğindeki ‗Bildirgeler‘in varlığı, Avrupa ölçeğinde (Avrupa Altılısı giriĢimi tarafından 1974‘te Münih‘te kabul edilen Gazetecilerin Hak ve Ödevleri Bildirgesi) ulusal, sektörel (reĢit olmayanların enformasyon hakkı üzerine 1990 tarihli Treviso SözleĢmesi) veya iĢletme bazlı (El Pais‘in 1977 tarihli Libro de Estilo‘su, günlük ekonomi gazetesi II Sole/24 Ore‘nin 1987 tarihli Disiplin Kodları, Le Monde‘un Livre de Style‘i, New York Times‘ın Code of Conduct‘ı gibi) kodların yazılmasını teĢvik etmiĢtir (Morresi, 2003: 30). Öte yandan gazetecilik mesleğinin ortaya çıkması, önem kazanması ve geliĢmesiyle birlikte, baĢta kurumsallaĢma olmak üzere, tekelleĢme, medya sahiplerinin medya dıĢı iĢlere girmesi, ekonomik ve siyasi çıkar alanlarına yönelmesi gibi genel ve yalan haber, manipülasyon (yönlendirme) amaçla haber, özel hayatların gizliliğinin ihlali, kiĢisel çıkarlar, kamu yararının göz ardı edilmesi vb. gibi bir dizi mesleğe has sorunlar baĢ göstermiĢ; bunların çözümü için öncelikle hukuki düzenlemeler akla gelmiĢ, yapılmıĢ; bu düzenlemelerin yetersizliği, sakıncaları ve özellikle de ‗basın özgürlüğü‘ kavramı etrafında etik kodlar geliĢtirilmesi gereği ortaya çıkmıĢtır (Demir, 2006: 31).

1. 3. 2. Medya Etiği‟nin Çerçevesi ve Sınırları

Medya etiği18

gazetecilerin görevleriyle ilintilidir (Bertrand, 2004: 31). Medyanın ahlak anlayıĢı zaman zaman toplumun ahlak anlayıĢıyla örtüĢür, bazen de çatıĢabilir (Cereci, 2003: 48). Bundan yola çıkan Cohen-Almagor‘a göre medyanın ahlak kuralları sosyal normların dikkate alınması anlamına gelir (Cohen-Almagor, 2002: 99). Medyanın hem bir sanayi, hem bir kamu hizmeti, hem de siyasi bir kuruluĢ olması ona muğlak bir statü vermektedir (Bertrand, 2004: 27). Ünlüer'e göreyse, medyada etik anlayıĢ ve davranıĢı belirlemese de derinden etkileyen faktörler Ģöyledir:

18 Gazetecilik etiği güçsüz yurttaĢları medyadan korumayı hedeflediği gibi, gazetecilerin mesleklerini icra ederken birbirleriyle, devletle ve farklı toplumsal güç odaklarıyla kurdukları iliĢkileri, yine gazetecinin haber sürecinde haber kaynaklarıyla olan iliĢkileri, ahlaki kurallara bağlama çabasını içerir (Yılmaz, 2007: 259).

___ Medyanın ekonomik yapılanma biçiminin etkileri, ___ Siyaset ve yasal sınırların etkileri,

___ Medya mülkiyetinin etkileri,

___ Uluslar arası iletiĢim akıĢının etkileri,

___ ÇalıĢma koĢulları ve iĢin teknik özelliklerinin etkileri (Ünlüer, 2006: 12). Ülkeye hakim olan rejim ya da yönetim sistemi, ülkenin demokratik ya da totaliter olma süreci içindeki yeri, insan haklarına ve kamusal özgürlüklere saygı, hukuk devletine olan inanç; ülke yönetiminin ya da politik gidiĢatın kararlılık içinde olup olmaması; güçler dengesinin belli bir esneklik toplumsal yapıya uyum gösterip göstermemesi kuralların niteliğinde önemli rol oynar (Erkelli Kızıl, 1998: 74). Birçok kural hem gazeteciler hem de medya sahipleri ile ilgilidir (Bertrand, 2004: 48; Alemdar, 1990: 25). Harris‘e göre, gazeteciler için konulan kodlardan doğrudan yararlanan üç kesim vardır: Birincisi, okuyucuları/dinleyicileri/izleyicileridir. Ġkincisi haber kaynağı kiĢiler gelir. Üçüncü kesimi ise gazetecinin haberine konu olan kiĢiler oluĢturmaktadır (Uzun, 2009: 49). Ancak kayıtsız Ģartsız geçerli olması isteminde bulunabileceğimiz hiçbir davranıĢ ilkesi yoktur. Ne var ki, bu ilkeler, kaynaklarından dolayı, yani insanın değerinin bilgisi temeli üzerinde kurulu olduklarından, tarihte bir kez ortaya konunca, hep geçerli kalacak nitelikli ilkeler olmaktadır, ama genel geçer değer yargıları değil. Bunlar her zaman için geçerli ilkelerdir, ama kayıtsız Ģartsız her tek durum için değildir (Kuçuradi, 2006: 72). Bu bağlamda nelerin yapılıp nelerin yapılamayacağını dile getiren basın meslek ilkeleri, tüm diğer meslek ilkeleri gibi tek baĢına doğru değerlendirmeyi sağlayamazlar. Basın etiğinden, daha doğrusu basın mensuplarının karĢı karĢıya kaldıkları etik sorunları çözmede etikten beklenebilecek olan, olaylardaki etik sorunları görme ve aydınlatma bilincinin kazandırılması; kiĢilerin etik eğitimiyle bunu yapabilecek hale getirilmesi ya da bu yönde geliĢtirilmeleridir. Bu da etik iliĢki, eylem, değerlendirme ve değer/değerler konularında bilgi vermekle; basın sektöründe yaĢanan etik sorunları tartıĢarak etik bilincin uyandırılması yoluyla yapılabilir. Bunun ötesinde etik her tek durumda geçerli olacak bazı değerlendirme ve davranıĢ normları veremeyeceği gibi; belirli durumlarda nasıl davranılacağına ya da davranılmayacağına iliĢkin normlar da

getiremez. Olsa olsa bu türden hazır normlarla değerlendirme yapmanın ne olduğunu bize söyler; bu normların kendisinden türetildiği temeli bize gösterebilir. Ġ. Kuçuradi Ģunları söyler: ―Öyleyse (etik) meslek ilkelerinin iĢlevi nedir? Bir meslek mensubu, bizim durumumuzda bir gazeteci, herhangi bir nedenle (nesnel ya da öznel bir nedenle), mesleğini mesleğin amacına uygun bir biçimde yapabilmek için, doğru bir değerlendirme yapamıyor, belirli bir durumda ne yapacağına karar veremiyorsa, bu ilkeler yararlı olmaktadır. Böyle bir durumda- bu tür durumların sayısı hiç de az değildir- bir gazeteci, uygun bir biçimde çıkarılmıĢ bir genel meslek normunu duruma uygulayarak doğru bilgilenme hakkının korunması olasılığını –ama yalnızca olasılığı- yükseltebilir; ama bu, onun o tek durumda değer zarar verme olasılığını dıĢarıda bırakamaz. Bu tür durumlar için meslek ilkeleri gereklidir; ama bunun ad ötesinde, her meslekte sorunsuz insanlar bulunabileceği için bu tür etik ilkeler gereklidir‖ (Tepe, 2009: 150-157-158).

Besley ve Chadvick medya etiği konusuna yaklaĢımlarında 'kalite' boyutuna vurgu yapmaktadırlar. Yazarlar, sorunun; kodun içeriğinin ne olacağı, geniĢ bir alana yayılan ilkelerle mi olacağı yoksa daha kapalı, ayrıntılı tanımlamalarla mı belirleneceği, olduğunu ifade etmektedirler. Kısacası sınır çizgisinin nereden geçeceğini merak etmektedirler.19

Yine yazarlarca, bu noktada sorunun bir baĢka boyutu olarak da, 'kodun olumlu mu, olumsuz mu, etik olmayan bir davranıĢı önlemeye mi, yoksa etik davranıĢın geliĢtirilmesine mi yönelik olacağı' üzerinde durulmaktadır. Mesela, 'Yalan söyleme' ile 'gerçeği söyle' aynı Ģey değildir. Sessiz kalarak, yorum yapmayarak, konuyu değiĢtirerek yalan söylemekten kaçınılabilir; ama yalanı söylemiyor olmak ne günlük hayatta, ne de gazetecilikte yeterli bir ilkelilik olarak görülemez. En son olarak da tartıĢılan konu, etik bir davranıĢ kodunun hangi temele dayanacağı üzerinde odaklanmaktadır (Özdemir, s.n.y: 2006; Belsey-Chadwick, 2002: 429). Gazeteci, tüm benzer durumlarda uygulayabileceği bir norm mu geliĢtirmeli, yoksa her sorunlu durum içinde geliĢtireceği tavrı, sonuçları açısından ölçüp biçip buna göre mi karar vermeli? ―Nasıl bir gazetecilik etiği‖

19 Ġki yazara göre sorun sınırın nerede çizileceği, enformasyonun ya da düĢünce açıklamanın haklılaĢtırılabilir dağıtımını engellemeden gerçek anlamda sakıncalı materyalin yayınlanmasını yasaklayacak bir yasal çerçevenin nasıl oluĢturulacağıdır. Ne gazetecilerin yasal hakları ne de medya üzerindeki yasal kısıtlamalar tek baĢlarına iyi gazeteciliği üretebilirler (Belsey-Chadwick, 2002: 429).

sorusunu sorduğumuzda Kant‘ın deontolojisinin kapsayıcılığı –ki bu kapsayıcılık içinde kiĢisel etik seçimlerle, mesleki etik seçimler arasındaki çeliĢkiler ortadan kalkabilir- önemlidir (Ġnal, 2010: 39). Harun Tepe göre ise, basın-yayın alanında çalıĢan gazeteciler için ‗ahlak‘ın ya da etiğin ne olduğu, nasıl bir etik olacağı, etik sorunların nasıl azaltılabileceği çok açık değildir. Basın ya da gazetecilik etiğiyle ilgilenenlerin çoğunun sonuçta yaptığı, meslek ilkelerini, baĢka bir ifadeyle üyelerine nelerin yapılıp nelerin yapılmayacağını, nelerin ne biçimde değerlendirilebileceğini bildiren normlar geliĢtirmeye çalıĢmak olmaktadır (Tepe, 2009: 142).

1. 3. 3. Medya Etiğine Farklı YaklaĢımlar

Liberal YaklaĢım ve EleĢtirel YaklaĢımların medya etiği konusunda görüĢleri ise temel olarak birbirinden farklı ve çeĢitlidir. Bu nedenle iki farklı yaklaĢımın konuyla ilgili tespit ve iddialarına değinilecektir.

1. 3. 3. 1. Liberal YaklaĢıma Göre Medya Etiği

Liberal hukuk kuramına göre, herhangi bir davranıĢın ahlak dıĢı olması, bu davranıĢın yasalar tarafından yasaklanmasını meĢrulaĢtırmamaktadır. Bu kuram, bireylerin yaĢamlarını, baĢkalarının hak ve özgürlüklerine müdahale etmedikleri, onları sınırlamadıkları ya da baĢkalarına zarar vermedikleri sürece istedikleri gibi sürdürme özgürlüğüne sahip olduklarını ileri sürmektedir. Aynı görüĢe göre, bir davranıĢın yasadıĢı olması için baĢkalarına zarar verici nitelikte olması gerekmektedir (Çaplı, 2002: 194). Bu yaklaĢıma göre, medyanın yerine getirmesi gereken belli yükümlülükleri vardır. Adil ve abartısız olmalı, insanları bir Ģeye ulaĢmak için araç olarak değil amaç olarak görmeli, haberin sonuçlarını dikkate almalı, bildirileni sunmalı ve yerinde ayrımlar yapmaktan çekinmemelidir. Bu yükümlülüklerin nesnellikle20

bağdaĢtığı düĢünülebilir. Ancak bu görüĢün ahlaklı ve profesyonel gazeteciliğin esasını teĢkil ettiği iddia edilmektedir (Cohen-Almagor, 2002: 101). Bu yaklaĢıma göre, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet21, dengeli ve

20

Kuzey Amerika‘daki geliĢmeleri araĢtıran gazetecilik tarihçileri, nesnelliğin ortaya çıkıĢını 1830‘larda, ticari bulvar gazetelerinin, geniĢlemenin ve yeni halk filizlendirmenin bir yolu olarak, ileri baskı teknolojisiyle sokak satıĢıyla dağıtım sistemini birleĢtirdikleri günlerde baĢlayan parti gazeteciliğindeki gerilemeye bağlamıĢlardır (Cohen-Almagor, 2002: 97).

21

Liberal çoğulcu yaklaĢım açısından etik kodları bütünleyen ilkelerden biri de hakkaniyetliktir. Çünkü dengelilik nosyonunun yayıncılıkta tam olarak baĢarılamayacağını anlaĢıldığında yerine hakkaniyetlilik nosyonunun geliĢtirildiği görülür. Tüm dünyada, etik kodlar, gazeteciler için onların

sorumlu habercilik gibi değerler etik gazeteciliğin temelini oluĢturmaktadır (Çaplı, 2002: 212). John Milton, John Erskine, Thomas Jefferson ve John Stuart Mill‘in bu konuda savundukları özgürlükçü kurama göreyse basın ve öteki kitle iletiĢim araçları tamamen bağımsız ellerde olarak, resmi çevrelerde maddi iliĢkileri olmadan, gerçeğin izleyicisi olmalı ve bu yolla hükümeti denetlemelidir. Buna karĢılık Theodore Peterson, 1956‘da kendisinden önce tartıĢılmaya baĢlanmıĢ olan yeni bir kuramı geliĢtirmiĢtir. Peterson toplumsal sorumluluk kuramı adı altında, basının topluma karĢı sorumlu olduğu görüĢünü geliĢtirmiĢtir. David Shaw, gazetecilerin herkesten daha çok ahlaklı olmak zorunda olduklarını yazar; çünkü yalancı bir politikacının foyalarını ortaya çıkardıktan sonra gazetecinin yalan söylemesi büyük bir çeliĢki olacaktır (Alemdar, 1990: 19). Medya kar amacını gütse de farklı sosyal gruplara karĢı, onların ihtiyaç ve taleplerini karĢılamak için sorumlu olmalıdır. Eğer vatandaĢlar aldıkları hizmetten memnun değillerse medyaya tepki göstermelidir. Kendi kendilerini değiĢtirmezlerse parlamentonun medyaya müdahale etmesi meĢru ve elzemdir (Demir, 2006: 33). Batıdaysa ABD‘de gazetecilerin kesin olarak kabul ettikleri iki vazgeçilmez kural doğruluk ve hakkaniyettir (Alemdar, 1990: 23). Gazeteciler haberler hakkında tam, doğru, ilgili, dengeli bir yayın; insanlara ihtiyaçları olan bilgileri vermeli ve kimseye zarar vermemelidir. Gazetecilik değerleri, medyanın fonksiyonları ile ilgilidir. Bu nedenle, muhabirin bu fonksiyonlardan açıkça haberdar olması gerekir (Bertrand, 2004: 27). Haber-yorum ayrımının yapılması ve ilan/reklam niteliğindeki yayınların bu niteliklerinin mutlaka belirtilmesini gerektiren hükümler okuyucuların yönlendirilmesini engellemeye yönelik olarak ortaya çıkmaktadır. ġiddeti özendirici, insani değerleri incitici yayınlardan kaçınmak da haberlerin hitap ettiği kesimlere yarar sağlayan etik kodları arasındadır (Uzun, 2009: 50). Bu çerçevede, gazetecinin haber ve yorum özgürlüğünü koruma mükellefiyeti mevcuttur; gerçeği ifade etmek ve bunun sonucunda haberi tarafgir veya yanıltıcı Ģekilde çarpıtmaktan kaçınmak, haberin doğruluğunu teyit etmek, gerekli düzeltmeleri yayınlamak, mesleki sırları korumak, haber öznelerine karĢı adil olmaları gerektiğini ifade etmesi demek, hakkaniyetlilik ilkesinin Ģart olduğunu göstermektedir. Hakkaniyetlik ilkesi, doğruluk nosyonuyla karĢılık olarak birbirine bağımlı unsurlardır. Kavram genellikle alıntıların seçiminde ve gerçeğin bozulmaması için adil olunması gerektiğini ifade etmektedir. Herhangi bir anlaĢmazlıkta bütün taraflara yorum yapma Ģansı verilmelidir ve yayınlarda herhangi bir hakkaniyetsizlik ya da anlamlı hata varsa bunlar anında düzeltilmelidir, eğer gerekliyse cevap hakkı önerilmelidir (Franklin‘den aktaran: Özer, 2008: 99).

haber kaynaklarını açıklamamak gibi. Diğer yükümlülükler çoğunlukla temel ahlak yargıları çerçevesindedir. EleĢtiri sınırlarını aĢmama, hakaret etmeme, özel hayata ve mahremiyete saygı gösterme, genel ahlak standartlarını yozlaĢtırmaktan, haber ve bilgi sağlayabilmek amacıyla dürüst olmayan yöntemlere (gazeteci kimliğini saklamak vb). baĢvurmaktan kaçınmak, gazetecilik mesleğini Ģahsi menfaatlere alet etmemek vb. Diğer değer yargıları gazeteciler arasındaki dayanıĢmaya dairdir; fikir hırsızlığının ve haksız rekabetin yasaklanması ve karĢılıklı yardımlaĢma gibi (Demir, 2006: 60). Ayrıca baĢlıklar, alt baĢlıklar ve onların özetleri haberlerin içeriğine tekabül etmelidir. Editöre mektuplar derleme yoluyla çarpıtılmamalıdır. Kesintiler iĢaretlenmelidir. Fotoğraflar, ses kasetleri, video kasetleri çarpıtmaya sebep olacak Ģekilde iĢlenmemelidir (Bertrand, 2004: 52). Morresi‘ye göre de gazetecilik kodlarında ilk çekirdek Ģunları içerir: olaylara saygı, beyanların çarpıtılmadan aktarılması ve yanlıĢların tekzibi. ÇalıĢma yöntemlerini ilgilendiren ikinci çekirdek Ģöyledir: vefa, kiĢilere saygı, ayrımcı olmamak ve mesleki gizlilik. Üçüncü çekirdek güç iliĢkilerine dairdir: bağımsızlık, haberle reklam arasında ayrım yapabilme (Morresi, 2003: 30-31).

Basın ahlâk kodlarını veya ilkelerini dört genel kategori içerisinde değerlendirmek de mümkündür.

a) Meslek ürününün yüceltilmesi, meslek çıkarlarının korunması, fikri haklara saygı (yazı aĢırma yasağı) ve ortak zihniyet gösterme zorunluluğu gibi kuralları sıralanabilir.

b) Her türlü ifsat giriĢimlerini reddetme, gerçeğin aranması, haberin yorumdan ayrılması, doğru olmayan haberlerin düzeltilmesi zorunluluğu, manevî dini duygulara saygılı olma, baĢkalarının haklarına saygılı olma gibi, halkla iliĢkileri düzenleyen kurallar.

c) KiĢiyle olan iliĢkilerde uygulanan kurallar: Hakaret ve sövmenin, din, ırk, etnik köken, siyasal tercih, cinsiyet vb. nedenlerle ayrım yapılmasının yasaklanması. d) Devlet ve uluslararası toplulukla iliĢkileri belirleyen kurallar: Basın özgürlüğünü ve meslekî sırları savunma, insan hakları, barıĢ, uluslararası iĢbirliği anlayıĢından yana tavır takınma (Özdemir, s.y: 2006).

Bu yaklaĢımların ve önerilerin ortak yanı ‗nesnel-objektif habecilik‘te22 buluĢmaktadır. Buna göre medyada nesnelliğin bir erdem olduğu düĢünülür. Sıklıkla medya ahlakının tam nesnellik gerektirdiği ve nesnel haberciliğin profesyonel habercilik, ahlaklı habercilik olduğu düĢünülür (Cohen-Almagor, 2002: 99). Sonuç olarak, gazetecilikte genel kabul görmüĢ (klasik) etik ilkeler Ģu Ģekilde toparlanabilir: a) Doğruluk-Dürüstlük, b) Tarafsız ve Objektif Olma, c) Haber ve Yorum Ayrımı, d) Meslek Sırrı-Haber Kaynağına Saygı ve Sadakat, e) Mahremiyet ve Özel Hayatın Gizliliğine Saygı, f) EleĢtiri Sınırını AĢmama-Ġftira Atmama, Hakaret, Kötüleme ve Mesnetsiz Ġddialardan Kaçınma, g) Cevap ve Düzeltme Hakkına Saygı, h) KiĢisel Çıkarların ve Çek Defteri Gazeteciliğinin Reddi, ı) Kurumsal Çıkarların Gerçeklerin Önüne Geçirilmemesi, i) Terörizm, ġiddet ve Pornografiye KarĢı Tavır Alma (Göker v.d., 2009: 238).

1. 3. 3. 2. EleĢtirel YaklaĢıma Göre Medya Etiği

Medya etiyle ilgili liberal kuramın belirlediği bu ilkeler tartıĢılmaktadır. EleĢtirel yaklaĢımla konuyu ele alarak mesleği çevreleyen gerek içsel gerekse dıĢsal özellikteki dinamiklerin anlaĢılmasının, medya etiği açısından gerçekçi bir tablonun çıkartılması için gerekli olduğu savunulmaktadır (Çaplı, 2002: 16). EleĢtirel ekonomi-politikçi yaklaĢıma göre, kâr amaçlı bir kurum olan medya, saf biçimde ―kamu çıkarını‖ korumaz ve temsil etmez (Adaklı, 2010: 81). Christopher Meyers‘e