• Sonuç bulunamadı

Sultan Sencer (slt. 1117-1157)

Belgede Mu'izzî'nin şiir dünyası (sayfa 152-174)

HÂDİSELER

2.1. Selçuklu Sultanları

2.1.2. Sultan Sencer (slt. 1117-1157)

Selçukluların altıncı sultanı olan Sultan Sencer, Selçukluların ikbal ve azamet devrinde devletin başına geçmiştir. Mu‘izzî tarafından da kendisine dîvânda 2224 beyit tutarında 68 kaside, 76 beyitlik 1 terkîb-bend ve 53 beyitlik 1 tercî‘i-bend olmak üzere toplamda 2353 beyit söylenmiştir. Mu‘izzî’nin, dîvânında Sultan Sencer ile ilgili söyledikleri Sultanın adaleti, cömertliği, dindarlığı, Peygamber dininin devam ettiricisi ve İslâm şâhı oluşu, devlet düzeni, düşmanlara karşı savaşta muzaffer oluşu, başarısı, haşmeti, kılıcı, zekâsı, bilgisi ve hüneri gibi özellikleri yönündedir.

هکنانوچ رخف رهوگ ناندع دمحم تسا قوجلس

ار ییوت ز رنه رخف نامدود

377

Adnan cevherinin övüncü Muhammed olduğu gibi, Selçuk için hünerde soyun övüncü de sensin.

375 Mu‘izzî, Dîvân, s. 707.

376 Mu‘izzî, Dîvân, s. 734.

377 Mu‘izzî, Dîvân, s. 497.

135

“Sultanların Sultanı Sultan Sencer’e Övgü” başlıklı kasidesinde Mu‘izzî, Sultan Sencer’in dindarlığıyla Hz. Peygamber’in ruhunun şâd, soyuyla da Hz. Âdem ve Havva’nın kıvançlı olduğunu mübalağalı bir biçimde söylemekte; gücünün ve başarısının dünyaya yayıldığından, işinin her zaman adalet olduğundan ve savaşlardaki zaferinden bahsetmektedir. Ayrıca Mu‘izzî, fermanıyla kiliseyi mescide çevirdiğini, kılıcıyla da haçı değersizleştirdiğini ifade etmektedir:

هتفکشب

Onun dindarlığıyla Peygamberin ruhu açılmıştır. Âdem ve Havva onun oğul oluşuyla övünçlüdür.

Şâhın talihi dünyanın her yerinde bilindi, başarısı bütün âleme yayıldı.

Savaşı hep nusretle ve âdeti hep güzellikledir. Günü hep ikballe, işi hep adaletledir.

Senin fermanın, kiliseden (ruhban hanesi) mescit yapar; kılıcın ise Hristiyanların haçından eşek palanı yapar.

Mu‘izzî, “Melik Sencer ve Sencer’in Vezirliğinde Faḫrulmulk’ün Vekili Vezir Mueyyideddîn ‘Alî Mu‘înulmulk’e Övgü” başlıklı kasidesinde Sultan Sencer’in bir orduyla bir ayda yüz önemli şehir ve kale fethettiğini, düşmana nasıl saldıracağını planlamadan aniden savaş meydanında düşmanın karşısına çıktığını, maharetli ve seçkin şâhla emîrleri hazineleriyle toprağa gömdüğünü beyan etmektedir:

ات

Yeryüzünün padişahı Sencer olduğu sürece, cihan yedi felekte kıvançlı olur.

378 Mu‘izzî, Dîvân, s. 3.

379 Mu‘izzî, Dîvân, s. 6-7.

136 Şâh, bir ayda bir orduyla yüz değerli şehir ve yüz sağlam kale fethetti.

Düşmana bir gece aniden nasıl saldıracağını bile düşünmeden, savaş meydanında düşmanla karşı karşıya geldi.

(Şâh), hünerli şahları ve seçkin emîrleri, toprağa hazineleriyle birlikte gömdü.

Sultan Sencer’i övmek için kaleme aldığı bir kasidesinde Mu‘izzî, devletin Sultan Sencer’in adaletiyle düzen içinde, dinin Sultanın kılıcıyla sonsuz olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca Mu‘izzî, din zaferinde Sultan Sencer’in kılıcını Zülfikâr’a, Sultan Sencer’i de Hz. Ali’ye benzetmekte; Sultandan Hint padişahının ve Ḫıṭâ Ḫânının korktuğunu ifade etmektedir:

نآ Zülfikârdan vekildir.

Ey Selçuklu cevherine/soyuna izzet ve şeref eklemiş (kimse)! Varisi olduğu devlete ve ülkeye güç ile nur vermiş.

Korkudan Hint padişahı Rây’ın aklı fikri birbirine girer, Ḫıṭâ Ḫânı ise hata yapar.

Mu‘izzî, “Sultan Sencer’e Övgü” başlıklı kasidelerinde Sultan Sencer’le birlikte babası Sultan Alp Arslan’ı zikretmekte ve dünya devletindeki her nizamın Sultan Sencer’in sayesinde olduğunu söylemektedir. Ayrıca Mu‘izzî, Sultan Sencer’in Doğunun ve Batının sultanı lakabına vurgu yapmakta; dini yücelttiğini, Hindistan, Türkistân, Ḫârezm, Irak, Rûm ve Şam’ın, Sultan Sencer’in fermanına tâbi olduğunu dile getirmektedir:

ره

137 Cihan mülkünü kaplayan her nur ve her nizam, Sultan Alp Arslan’ın oğlu Melik Sencer sayesindedir.

Doğunun ve Batının sultanı, dini yücelten, kılıcı ve devletiyle cihanı alan şâhtır.

دنه و اتسکرت ن و مزراوخ و قارع و مور و ماش ره

هک دراد ۀدنب نامرف ناطلس رجنس

382تسا

Hindistan, Türkistân, Ḫârezm, Irak, Rûm ve Şam’da kim varsa, Sultan Sencer’in fermanına tâbidir.

Mu‘izzî, Sultan Sencer’i övmek için kaleme aldığı bir başka kasidesinde de Sultan Sencer’in, Doğunun sultanı ve Peygamber dininin nâsırı olduğunu söylemekte;

Sultan Sencer’e saltanatın dedesinden ve babasından yadigâr kaldığını, babası ve dedesi gibi devleti kuvvetlendirdiğini ifade etmekte; İslâmın zaferi ve küfrün ortadan kaldırılmasında Sultan Sencer’in kılıcını Zülfikâr’a, Sultan Sencer’i de Hz. Ali’ye benzetmektedir:

هاش و ناگیادخ ۀمه

ناورسخ قرش

نآ

یناورسخ هک

رصان نید ربمیپ تسا

کلُم ناهج دیسر ز

ّدج و ردپ هب وا نیز

یور وچمه

ّدج و ردپ کلم رورپ تسا

مه رد ناهج ز

ّدج و ردپ تسه راگدای مه

رد حلاص کلُم میهس ردارب تسا

ییوگ ز رهب ترصن ملاسا و رهق رفک وت

ّیردیح و غیت وت ریشمش ردیح

383تسا

Doğunun bütün sultanlarının şâhı ve sultanı, peygamber dininin nâsırı, o sultandır (Sultan Sencer’dir).

Sencer’e dünya saltanatı dedesinden ve babasından kaldı. Bu yüzden dedesi ve babası gibi mülkperverdir.

(Sultan Sencer), dünyada hem dedesinden ve babasından yadigârdır. Hem de saltanat barışında/huzurunda kardeşinin pay sahibidir.

Sanki İslâmın nusreti ve küfrün yok olması için sen Hz. Ali’sin, kılıcın da zülfikârdır Mu‘izzî, “Sultan Sencer’e Övgü ve Kurban Bayramını Tebrik” başlıklı bir kasidesinde Sultan Sencer’in nâmının ve fermanının, Îrânşehir’de ve Tûrân’da sultanların ve hâkânların üzerinde olduğunu; kendisinin İran’da, Merv’de, azminin Antakya’da, korkusunun da Kalencer’de olduğunu söylemektedir:

381 Mu‘izzî, Dîvân, s. 86.

382 Mu‘izzî, Dîvân, s. 88.

383 Mu‘izzî, Dîvân, s. 96-97.

138 hâkânların üzerinde olan bir şahtır.

Cihandan aldığı ve babasından miras elde ettiği her iki hak da vaciptir ve hak, hak sahibine yaraşır.

O İran’dadır ve azmi Antakya’da. O Merv’dedir ve korkusu Kalencer’de385.

Mu‘izzî, “Sultan Sencer’e Övgü ve Bayram Tebriği” başlıklı bir diğer kasidesinde Sultan Sencer hakkında devletin gücü ve Peygamber soyunun lideri olduğunu, Allah’ın gölgesi, Selçukluların güneşi, dinde muzaffer ve Doğunun hüsrevi olduğunu açıklamaktadır: Peygamber soyunun lideridir.

Allah’ın gölgesi ve bütün Selçukluların güneşi, dinin nâsırı ve Doğunun sultanı, adı Sencer olanındır.

Hitabından ve nâmından kıvanç duyulan o şehriyâr için, İran ülkesinde her yerde hatîp ve minber vardır.

Mu‘izzî, Sultan Sencer için kaleme aldığı “Sultan Sencer’e Övgü” başlıklı kasidesinde ününün Çin sınırından Ḳeyrevân’a kadar yayıldığını, saltanat tahtına oturunca devletin onunla kuvvet bulduğunu ve tahtın güçlendiğini ifade etmektedir:

مان

139 kul-köle oldu.

Devlette sultanlık tahtına adım atınca, saltanat onunla sağlamlaştı ve taht onunla güçlendi.

Mu‘izzî, “Sultan Sencer’e Övgü” başlıklı bir başka kasidesinde Sultan Sencer’in cömertliğine, din ve adaletin onunla yüceldiğine, Cenâb-ı Hakk’ın din ve adalette Sultan Sencer’e yüzük, saltanat, kılıç, taht, taç, kemer, ordu, baht, zafer ve gençlik bahşettiğine vurgu yapmaktadır:

یهش da Allah için bahşetti.

Din ve adalet, onunla yüceldi. Allah ona din ve adalette şu on şeyi bahşetti:

Yüzük (mühr), saltanat, kılıç, taht, taç, kemer, ordu, talih, zafer ve gençlik.

Sultan Sencer’i övmek için kaleme aldığı bir kasidede Mu‘izzî, Selçukluların aslının Buḫârâ’nın Nûr kasabasından olduğunu, hem Doğuya hem Batıya yayılan ışığın bu cevherden meydana geldiğini, hükümdarlığın sırasıyla önce Tuğrul ve Çağrı Bey’in, sonra Sultan Alp Arslan’ın, Sultan Alp Arslan’dan sonra Sultan Melikşâh’ın ve ondan sonra da Sultan Berkyâruḳ ve Muḥammed Tapar’ın olduğunu, son olarak dünya emniyeti ve huzuru için şahlık sırasının cihan sultanı Sultan Sencer’e geldiğini ifade etmektedir:

رهوگ

140 Batıya yayılan ışık bu cevherden meydana gelmiştir.

Mülk işi (hükümdarlık/saltanat), önce Tuğrul ve Çağrı’nın oldu. Her ikisinin memleket fethetmekteki şöhreti ülkenin her yerine ulaştı.

Sultan Alp Arslan amcasının (Tuğrul Bey) tahtına geçtiği zaman, ordusunun nâmı Ḳayṣer sarayına ve hanedanlığına kadar yayıldı.

Ondan (Alp Arslan) sonra, Sultan Melikşâh cihanda padişah oldu. Felekten adalet ve şâhlık fermanı geldi.

Ondan sonra, Berkyâruḳ ve Muhammed’ten itibaren bir müddet şâhlarşâhının tahtının ucu, Keyrevân’a kadar ulaştı.

O zamanlarda dünya huzuru ve emniyeti için şâhlık sırası cihan sultanı Sencer’e geldi.

Mu‘izzî, kaleme aldığı “Melik Sencer’e ve Sencer’in Veziri Faḫrulmulk’e Övgü”

başlıklı kasidelerinde Sultan Sencer’in kılıcının Hristiyan’ın boynunda olduğunu, savaş kösünün Ḳayṣer hânedanlığının puthânesinde inlediğini söylemekte; işinin halkı mutlu etmek olduğu ve adalet isteyenlerin imdadına yetiştiği ifadelerine yer vermektedir:

Onun kılıcı, Hristiyan’ın boynundaki tozu kaldırır. Davulu ise Ḳayṣer hânedanlığının puthanesinde çalar.

389 Mu‘izzî, Dîvân, s. 151.

390 Mu‘izzî, Dîvân, s. 160-161.

141 Savaşta düşmanın eğer yüz ‘Amr ve ‘Anter olursa, Allah sana yüz Haydar (Hz. Ali) gücünde kuvvet verir.

İşin dünyada halkı mutlu etmek olsun. Mükâfatını da ahirette Yüce Allah verir.

Sen adalet isteyenlerin imdadına yetişen hâkimsin. Allah’ın adaletini arayanlara adaleti, hakîm Allah verir.

وچ

Yiğitlikte deden, hünerde baban gibisin. Savaşta nereye yönelirsen ordun arkanda olsun.

Mu‘izzî, “Sultan Sencer’in Bağdat’tan Nîşâbûr’a Dönüşünü Kutlama” başlıklı kasidesinde Sultan Sencer’in işinin Allah yolunda olduğunu, zulmü ve adaletsizliği kaldırdığını ifade etmektedir. Ayrıca Mu‘izzî, Sultan Sencer’in adaletine vurgu yaparak sultanın askerlerinin, halka zulmetmemesini istemektedir:

مایا adaletsizlik değil.

Senin adaletin o kadar ki, hiçbir zaman halkın senin askerlerinin zulmünden dolayı feryat etmelerini istemezsin.

Mu‘izzî, “Melik Sencer’e Övgü” başlıklı kasidesinde de Sultan Sencer’e padişahlığın babasından yâdigâr kaldığını ve babasının oğluyla cennette şâd olduğunu ifade etmekte; Sultan Sencer’in amcasının gücünde, dedesinin âdetinde, babasının mizacında olduğunu, zekasıyla devletin kıvanç duyduğunu söylemekte ve zekasına, hünerine ve soyuna övgüde bulunmaktadır:

کلم

142 Sultan Sencer’e padişahlık babasından mirastır. Babası onun gibi bir evlada sahip olduğu için cennette mutludur.

Sencer’in gücü, âdeti ve geleneği dünyayı süsler. Çünkü amcasının gücüne, dedesinin âdetine, babasının davranışına sahiptir.

Talihle birlikte zekâsı olduğu için devlet onunla kıvanç duyar. Şahlıkla beraber hünerli olduğu için saltanat ona yaraşır.

O büyük padişahtır, onun büyüklüğünün sebepleri hem zekâdan ve hünerden hem de soyundan ve özündendir.

Mu‘izzî, “Sultan Sencer’in Dârulmulk’e (Başkent) Dönüşüne Övgü” başlıklı bir kasidesinde Sultan Sencer’in Selçuk Bey gibi avcı, Yabgu Bey gibi savaşçı, Tuğrul Bey gibi aslan avcısı, Çağrı Bey gibi düşman yenen olduğunu açıklamaktadır.

Cihanın, Sultan Sencer’in adaletiyle dolduğunu ve adaletsizliğin ortadan kalktığını söylemektedir:

وچ قجلس ص دی ریگ دمآ وچ وغبی یوجگنج دمآ

وچ لرغط دنبریش دمآ وچ یرغج مصخ زات دمآ

ناهج زا داد وا رپ تشگ و یلاخ دش ز یدادیب هک

داد وا تقیقح تشگ و یدادیب زاجم

394دمآ

Selçuk Bey gibi avcı, Yabgu Bey gibi savaşçı/yiğit geldi/oldu. Tuğrul Bey gibi aslan avlayan, Çağrı Bey gibi düşman kovalayan geldi/oldu.

Dünya onun (Sencer) adaletiyle doldu ve adaletsizlik ortadan kalktı. Adaleti hakikate dönüştü ve adaletsizlik mecaz haline geldi.

Mu‘izzî, Sultan Sencer’e hem övgüde bulunduğu hem de Sultan Sencer’in Ġazne Fethi’ni anlattığı “Sultan Sencer’e Övgü ve Ġazne Fethi” başlıklı kasidesinde Sultan Sencer’in mübarek fikrine, dine hizmet ettiğine, Ġazne ve Kabil’de yaptıklarının Acem’de Rustem’in, Arap ülkesinde Haydar’ın yapamadığına vurgu yapmaktadır.

Şahlığı hezimete uğratıp orduyu birbirine kattığından, düşmanları Nuh ve ‘Âd kavmi gibi helak ettiğinden, Sultan Melikşâh’ın Arslanşâh’tan aldığı gibi Sultan Sencer’in de ülke aldığından, hazine elde ettiğinden ve devlete sahip olduğundan bahsetmektedir. Ayrıca Ġazne’yi bir azimle bozguna uğrattığını, Allah’ın lütfuyla Maḥmûd’un 130 yıllık saltanatını ve hânesini aldığını, bu fetihle Ġazne’de ipek elbise, mücevher ve altınla dolu kaleler fethettiğini, şahlığının Ḳeyrevân şehrinden

393 Mu‘izzî, Dîvân, s. 193.

394 Mu‘izzî, Dîvân, s. 194.

143 hizmet eden şâhlar şâhıdır/şehinşâhtır.

Bu yıl Ġazne’de ve Kabil’de yiğitlikle yaptığı şeyi, Acem’de Rüstem, Arap ülkesinde Haydar yapamadı.

Şahlığı hezimete uğrattı, orduyu birbirine kattı. Hatta o diyarı ve Îrec (Şehnâme’de Ferîdûn’un oğlu) ile Nevẕer’in (Menûçehr’in oğlu) sarayını da.

Nuh kavminin tufanla helak olduğu gibi helak oldu düşmanların. Âd kavminin şiddetli fırtınada (kum fırtınası) yok olduğu gibi yok oldu düşmanların.

Melikşâh’ın, Arslanşâh’tan aldığı gibi, Sencer de ülke/vilayet aldı, hazine elde etti ve devlete sahip oldu.

395 Mu‘izzî, Dîvân, s. 196-198.

396 Din ve dünyayı yücelten, din ve dünyaya değer katan anlamlarına gelen Melikşâh’ın lakabıdır.

144 Bir padişahtan aldığını başka bir şaha verdi. Dünya fetheden şahlar, işte böyle cömert olurlar.

Ġazne’nin bütün namusunu bir azimle kırdın. Yiğitliğe bel bağladın ve zafere kapı açtın.

Allah’ın nasip etmesi ve feleğin yardımıyla Maḥmûd’un yüz otuz yıllık saltanatını ve hânesini aldın.

Muzaffer olunca, Ġazne’de hepsi ipek elbise, mücevher ve altınla dolu kaleler fethettin.

Ne ilginçtir ki Maḥmûd ve çocukları sanki senin için yüz otuz yıl altın, elbise ve cevher koymuşlar/biriktirmişler.

Senin şâhlığın Ḳeyrevân şehrinden Mâçin sınırına kadardır, adaletin ise Batıdan Doğuya kadardır.

Mu‘izzî, “513 Yılının Cemâḍiye’l-evvel ayının 12’sinde Sâve Savaşı ve Sultan Sencer’e Övgü” başlıklı bir kasidesinde Sultan Sencer’in dini yücelttiğine, sultanlara galebe çaldığına, bir yıl Doğuda bir yıl Batıda savaş yaptığına ve düşmanların savaş safını bozduğuna vurgu yapmaktadır. Ayrıca merhametli olduğunu, yoksa Deyyârlı düşmanın kalmayacağını, isyan edenleri kılıcıyla cezalandırdığını ve düşmanları dünyaya, Irak’ı da Irâklılara dar ettiğini söylemektedir:

زعم

145 حوتف هاش تامارک و تازجعم دش

تسا هک

ردنا نآ دسرن مهو و ترکف و راتفگ

397

Allah’ın dinini değerli kılan/yücelten ve savaşta saf bozan hüsrevsin. Cihan padişahı ve melikleri avlayan Sencer’sin.

Geçen yıl savaşı (511 yılındaki Ġazne Savaşı) Doğuda olan şâhın, bu yıl savaşı Batıda idi.

Öğleye kadar (yarım günde) yüz binlerce süvarinin savaş safını kıran Doğuda ve Batıda ondan başka şâh yoktur.

Muzaffer hüsrev sürekli kırıyor ve yeniyordu. Kahhâr talih düşmüş ve mağlup olmuştu.

Dönemin şâhı eğer acımayıp affetmeseydi, o diyarda (bir tane bile) Deyyârlı düşman kalmazdı.

Asilerin başından keskin kılıcınla bir solukta duman çıkardın ve öldürücü filin ayağına attın.

Dünyayı cehennem gibi düşmanlara kararttın. Iraklılara Irak’ı hisar gibi dar ettin.

Günah ve sevap birbirine karıştı ve bu garip değildir. Çünkü iki ordu arasında böylesi çok olmuştur.

Şahın fetihleri kerametler ve mucizeler yarattı, bu ne izah edilebilir ne de tahayyül edilebilir.

Mu‘izzî, Sultan Sencer’i övmek için söylediği bir kasidesinde Selçukluların yedi padişahı arasından fiilen Sultan Sencer’in katkısının daha büyük olduğunu, Zâvulistân (Zâbulistân) padişahını ve ordusunu kısa sürede mağlup ettiğini, Ġazne’de düşmanın yüz yıllık hazinesini ve ülkesini bozguna uğrattığını beyan etmektedir. Ayrıca bir saatte yetmiş savaşçı fili ve şâhlara layık kırk tahtı ele geçirdiğini, Tûrân ve Hint diyarında Behrâmşâh ve Ḫân’ın Sultan Sencer sayesinde taç sahibi olduğunu açıklamaktadır:

زا نامدود و رهوگ قوجلس نوچ وت یک تسا نارقبحاص

ملاع و ناطلس راگزور

ناز تفه اشداپ هک ز قوجلس هدوب دنا سک

ار دادن هچنآ وت ار داد راگدرک

زج وت هب کی نامز هک رب دروآ رد ناهج زا

هاشداپ و رکشل ناتسلواز رامد

397 Mu‘izzî, Dîvân, s. 198-200.

146

Cihanda Zâvulistân (Zâbulistân) padişahını ve ordusunu, kısa sürede senden başka kim ele geçirdi?

Ġazne’de ve Nîmrûz’da (Sistân) düşmanın yüz yıllık hazinesini ve ülkesini senden başka kim darma duman etti?

Yetmiş savaşçı fili ve şâhlara layık kırk tahtı, zamanın meliklerinden senden başka kim bir saatte aldı?

Tûrân ve Hint diyarında Behrâmşâh ve Ḫân, senin sayende taç sahibi oldular.

Mu‘izzî, Sultan Sencer için kaleme aldığı bir başka “Sultan Sencer’e Övgü” başlıklı kasidesinde Sultan Sencer’in sultanlıkta fetih ve zaferlere sahip olduğunu, bir seferde beş sultanın saltanatını ve hazinesini aldığını, zaferde dedesi Alp Arslan gibi olduğunu, şehinşahlıkta da babası Melikşah gibi dini yücelttiğini söylemektedir.

Sultan Sencer’in adından dolayı, şâhların önünde hizmet ettiğini, savaşırken Hz. Ali, adaletiyle de Hz. Ömer gibi olduğunu ifade etmektedir.

147 Ey sultanlığa fetihler ve zaferlerle oturmuş (şâh)! Beş sultanın saltanatını ve hazinesini bir seferde aldın.

Zaferde dedesi Burhân-i Emîru’l-mu’minîn (Sultan Alp Arslan) gibi, şehinşahlıkta babası Mu‘izzu’d-dunyâ ve ve’d-dîn (Sultan Melikşah: din ve dünyayı yücelten) gibidir.

Sencer senin adındır ve adının önünde sultanlar ve taç sahibi şâhlar, kullar gibi hürmet ederler.

Kin ve savaş günü savaşırken Hz. Ali gibi, din ve hak günü adaletli davranmakta Hz.

Ömer gibidir.

Ṣıffîn ve Ḫendek savaşında Hz. Ali’nin kılıcı (zülfikâr) gerektiyse, Ġazne ve Kabil’de de Sencer’in hüneri gerekir.

Mu‘izzî, “Bayram Kutlaması ve Melik Sencer’in Sıhhat Bulması” başlıklı kasidesinde Sultan Sencer’in dinde Hz. Peygamber’in vekili ve kâfirlerin de kahredicisi olduğunu söylemektedir:

ات ج ناکلَم رصان نید ورسخ ملاسا رد

ترصن نید بیان ربمغیپ راتخم

نوچ وا هب یریلد و هب ریشمش و هب تلود مه

رصان نید دمآ و مه رهاق

400رافک

Meliklerin tâcı, dinin nâsırı ve İslâmın sultanı, din zaferinde seçilmiş peygamberin vekilidir.

O, yiğitliğiyle, kılıcıyla ve ikbaliyle hem dinin yardımcısı hem de kâfirlerin kahredicisi olarak geldi/oldu.

Mu‘izzî, Sultan Sencer’i övmek için kaleme aldığı başka bir kasidesinde de Sultan Sencer’in din ve dünyayı yücelttiğini, Şî‘îlerin Sultanın gücünden dolayı Sultana Hz.

Ali, Sünnilerin de ilminden dolayı Hz. Ömer dediklerini ifade etmektedir. Her bölgenin Sultan Sencer sayesinde güven, huzur ve adalet elde ettiğini, Hz.

Peygamber’in ümmetinin sultanla yenilendiğini ve Hz. Peygamber’den sonra sultanın insanların en hayırlısı olduğunu mübalağalı bir dille söylemektedir. Ayrıca Tûrân devletinin Ḫâḳânı ve emrinde olan kişilerin gece gündüz sultana şükrettiğini de vurgulamaktadır:

وت م زع نید و ییایند و دیازفب یمه زا

وت زع نید و ایند راگدرک رگداد

400 Mu‘izzî, Dîvân, s. 283.

148 sana Hz. Ömer derler.

Her bir diyar, güven ve huzuru seninle elde eder. Her bir ülke, adalet ve hakkı seninle kazanır.

Peygamberin ümmeti seninle yenilenir, peygamberden sonra insanların en hayırlısı sensin.

Tûrân devletinin ḫâḳânı ve senin emrinde olan kişi, gece gündüz kulhuvallah (ihlâs suresi) gibi sana şükreder.

Mu‘izzî, Melik Sencer’i övmek için kaleme aldığı bir kasidesinde Sultan Sencer’in dinde muzaffer olduğunu söylemekte ve adaletini Hz. Yûsuf’un gömleğine benzetmektedir:

Ey dedesi ve babası gibi tâca ve tahta layık (padişâh)! Dinin nâsırısın ve Allah bütün işlerinde senin yardımcındır.

Adaletin, örnek olarak Hz. Yûsuf’un gömleği gibidir. Doğunun saltanatı, gözleri kör olan Hz. Ya‘kûb’un gönlü ve gözü gibidir.

Mu‘izzî, “Melik Sencer’e Övgü” başlıklı bir kasidesinde Sultan Sencer’in devlette, adaletiyle bilinen Nûşînrevân’dan daha adil olduğundan, adaletinin halka huzur verdiğinden ve cömertliğinden söz etmektedir:

مه

149

Melik Sencer bugün saltanat tahtında Nûşînrevân’dan daha adildir.

Onun adaleti, her zaman halka feleğin cevrinden huzur verir.

Onun gibi cömertlik gösteren biri daha yoktur, onun avcu gibi altın saçan kimse yoktur.

Mu‘izzî, “Melik Sencer’e Övgü ve Onun Faḫrulmulk’e Misafirliğe Gidişi” başlıklı bir kasidesinde Sultan Sencer’le Hz. Peygamber dininin yüce ve bâki olduğunu;

Sultan Sencer’in, Selçukluların iftiharı olduğunu ve özünün Hz. Âdem’den başladığını, neslinin de mahşere kadar devam edeceğini belirtir:

زیزع

Talihin kutlu padişahın zaferi sayesinde, Peygamber’in dini, değerli ve dâimidir..

Doğunun şâhı Melik Nâṣireddîn Melikzâde Sencer, Selçukluların kıvancı/gururudur.

Sultanın sayesinde Hz. Âdem’e kadar aslın/özün güzelliği, mahşere kadar da neslin görkemi/azameti vardır.

Mu‘izzî, “Sultan Sencer’e Övgü” başlıklı kasidesinde Sultan Sencer’in İslâm şâhı olduğunu, kılıcı ve adaletiyle Hindistan, Tûrân, ‘Irâkeyn, Ḫorâsân ve Ḥicâz’ı fethettiğini beyan etmekte; cömertliğinden ve lütfundan şâhların ve emîrlerin nasiplendiğini dile getirmektedir:

هاش

150 دنتفای زا مرک وت همه ناهاش ماعنا دنتفای

زا فطل وت همه ناریم زازعا

405

İslâm şâhı Mu‘izzeddîn Sultan Sencer, avcunda cihan şâhlarının duası olan bir sultandır.

Kılıç ve adaletle Hindistan, Tûrân, Irakeyn, Ḫorâsân ve Ḥicâz’ı almış/kazanmış bir padişahtır.

Cömertliğinden, bütün şâhlar nimet elde ettiler. Lütfundan, bütün mîrler izzet buldular.

Mu‘izzî, Sultan Sencer’i övmek için kaleme aldığı bir kasidesinde de Sultan Sencer’in yiğitlik ve cesurlukta nâmını Çin ve Ḫıṭâ’dan Filisṭîn’e kadar yaydığından;

Tûrân, Ġazne ve Irakeyn ülkelerini fethettiğinden, cömertliğinden ve bu hususta öncü olduğundan bahsetmektedir:

زا نیچ و اطخ ات هب نیطسلف هک دیناسر زج

وت هب یدرمناوج و

یدرم ربخ شیوخ

رد روشک ناروت و هب نینزغ و نیقارع نوچ

یتساوخ هزاوآ

حتف و رفظ شیوخ

ره هس یتفرگب و یدرپس هب هس ورسخ رد

دوج و تعاجش یدومنب

رنه شیوخ

زگره ردپ و دج وت نیا راک دندرکن یشیپ

وت نیدب راک ز دج و ردپ

406شیوخ

Yiğitçe ve mertçe, kendi nâmını Çin ve Ḫıṭâ’dan Filistin’e kadar senden başka kim ulaştırmış?

Tûrân, Ġazne ve Irakeyn ülkelerinde sen, fethinin ve zaferinin yankısını (duymak) isteyince,

Her üç ülkeyi de aldın ve üç sultana teslim ettin. Hünerini, cömertlik ve cesurlukta gösterdin.

Baban ve deden bu işi/bu yaptığını asla yapmadılar. Deden ve babandan bu işte öncü sensin.

Mu‘izzî, “Melik Sencer’e Övgü” başlıklı başka bir kasidesinde Acem’in Sultan Sencer’in fetihleriyle dolu olduğunu, Özkend’ten Fereb’e kadar sultanın

Mu‘izzî, “Melik Sencer’e Övgü” başlıklı başka bir kasidesinde Acem’in Sultan Sencer’in fetihleriyle dolu olduğunu, Özkend’ten Fereb’e kadar sultanın

Belgede Mu'izzî'nin şiir dünyası (sayfa 152-174)