• Sonuç bulunamadı

Dîvânda Yer Alan Farsça Şiir Söyleyen Şairler

Belgede Mu'izzî'nin şiir dünyası (sayfa 96-103)

BİRİNCİ BÖLÜM EMÎR MU‘İZZÎ’NİN HAYATI

8. Mu‘izzî’nin Örnek Aldığı ve Andığı Şairler

1.5. Dîvânda Yer Alan Farsça Şiir Söyleyen Şairler

Emîr Mu‘izzî’nin, dîvânda zikrettiği şairler; Şehîd-i Belḫî (öl. 927), Rûdekî (öl. 941), Daḳîḳî (öl. 976-980), Firdevsî (öl. 1022-1026), Ferruḫî (öl. 1038), ‘Unṣurî (öl. 1039-1040), ‘Ascedî- i Mervezî (öl. 1039-1040), Ḳaṭrân- i Tebrîzî (öl. 1089’dan sonra), Mes‘ûd Sa‘d-i Selmân (öl. 1121) ve Zeynebî-i ‘Alevî-i Maḥmûdî (öl. 12. yy.)’dir. Mu‘izzî, bu şairleri, kimi zaman sadece adlarını anarak, kimi zamanda şiirlerinden birer mısra örnek vererek dîvânında zikretmiştir.

1.5.1. Rûdekî

Mu‘izzî, Rûdekî’yi, Sâmânîler’de şiirinin yaygın ve meşhur oluşu hususunda anmıştır ve memdûhu vezir Ṣadreddîn Muḥammed’i, Rûdekî’den bir beyit naklederek övmüştür.

ناور دش رعش نم رد لآ قاحسا وچ

رعش یکدور رد لآ ناماس

194

191 Mu‘izzî, Dîvân, s. 718.

192 Mu‘izzî, Dîvân, s. 686.

193 Mu‘izzî, Dîvân, s. 214.

194 Mu‘izzî, Dîvân, s. 671.

79 Rûdekî’nin şiiri Sâmânoğullarında (Sâmânîlerde) nasıl yaygınsa, benim şiirim İsḥâḳoğullarında öyle yaygın oldu.

یکی

Rûdekî’nin çok güzel bir beyti vardır ki sen, cihanda ona layıksın.

“O (şey), senin sahip olmadığın (sende olmayan) ayıptan/kusurdan başka bir şey değildir. O (şey), senin bilmediğin gaybtan başka bir şey değildir.”

1.5.2. Daḳîḳî

Mu‘izzî, Sultan Sencer’e medhiye söylerken, Daḳîḳî’den iki beyit söylemiştir ve Sultan Sencer’in medhinde her iki beyti de tazmin ettiğini ifade etmiştir. Daḳîḳî’yi andığı beyitlerin birinde Şehîd-i Belḫî’yi de zikretmiştir.

وت

Sen bu memlekete bedava/kolaylıkla sahip olmadın. “Felek, memleketi nasıl bedava verir?” kendi bekçisi yaptığı!”

ود

Daḳîḳî’den iki beyit işittim. Senin övgünde her ikisini de tazmin ettim:

“Üstâd Şehîd, yaşamalısın! O gözü kara şairi, parlak gör.

Şâhım için anlamları doğru ve lâfızları hoş/tatlı, medih söylüyorlardı.

195 Mu‘izzî, Dîvân, s. 698.

196 Mu‘izzî, Dîvân, s. 697.

197 Mu‘izzî, Dîvân, s. 421.

198 Mu‘izzî, Dîvân, s. 591-592.

80 Senin şânında bir öğütle gelmiş, hasûdun şânında nefretle gelmiştir.”

Mu‘izzî, Daḳîḳî’yi zikrettiği bu şiirinde, Şehîd-i Belḫî’nin de adını zikretmektedir.

1.5.3. Firdevsî

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı kasidesinde, Firdevsî’nin “ilginç hikâyeler ve fetihler hakkında ne ararsan Şehnâme’dedir” beytine dîvânında yer vererek, Firdevsî’nin eserinde anlattıklarının asılsız ve efsane olduğunu beyan etmiştir. Sultan Melikşâh’ın başarı ve fetihlerinin anlatıldığı Mu‘izzî’nin şiirlerinin ise gerçeklerden bahsettiğini söyleyerek, Firdevsî’nin eserini kendi eseriyle mukayese etmiş, Firdevsî ve eseri Şehnâme’yi eleştirmiştir.

تفگ یسودرف هب

همانهش نورد هکنانوچ تساوخ هصق

یاه رپ بیاجع یاهحتف رپ ربع

فصو درک تسا وا هک متسر تشک رد ناردنزام هدنگ

ریپ وداج و وید دیفس و ریش رن

نم بجع د مرا ز یسودرف هک

ات نادنچ غورد زا

اجک دروآ و هدوهیب ارچ تفگ نآ رمس

ام یمه زا هدنز مییوگ وا یمه زا هدرم تفگ نآ

ام رسکی نایع تسا نآ وا رسکی

199ربخ

Firdevsî dedi ki: Acayip kıssalar ve ibretlerle dolu fetihler hakkında ne ararsan Şehnâme’dedir.

Rüstem’in Mâzenderân’da öldürdüğü yaşlı büyük büyücü, beyaz şeytan ve erkek aslanı, Firdevsî vasfetmiştir.

Firdevsî’nin bunca yalanına şaşkınım. Nereden getirdi ve boşu boşuna neden bu efsaneyi söyledi.

Biz canlıdan/gerçekten bahsediyoruz, Firdevsî ise ölüden söz ediyor. Bizimki tamamen hakikat/aşikâr, onunkisi tamamen rivayet.

1.5.4. Ferruḫî

Mu‘izzî, vezir Ebû Bekr-i Şemsuşşeref’i övmek için kaleme aldığı bir kasidesinde Ebû Bekr-i Şemsuşşeref’e, büyüklükte Ġazneli Sultan Maḥmûd’un ordu komutanı Ḳahistânî200 gibi hizmetkârın, şairlik için de Ferruḫî’nin layık olduğunu ifade

199 Mu‘izzî, Dîvân, s. 268.

200 Mu‘izzî, Kulliyât-i Dîvân-i Emîr Mu‘izzî-i Nîşâbûrî, tsh. Muḥammed Rıżâ Ḳanberî, s. 975.

81 hizmetkâr da bana yeter.

یتیب

“Adın, kötü adın olduğu yerde yazılı değildir. İyi adın olduğu yer, defterin başıdır.

Mu‘izzî, vezir Ṣadreddîn Muḥammed’e övgü söylemek için yazdığı kasidesine, Ferruḫî’nin bir kasidesinin matla beytinden bir mısrayı alarak cevap vermiştir:

نیا

Bu şiire Hakîm Ferruḫî’nin cevabı şudur: “Ey gönül! Cihan, sevgiliyi yâd eder diye ne söylersin?

نیا

Bu gazel, şâir Ferruḫî’nin söylediği aynı vezindedir. Ey Türk! Ok kuburunu ve savaş elbiseni bir tarafa at.”

Mu‘izzî, “Mueyyideddîn Ebu’l-Ḳâsım Mu‘înulmulk’e Övgü” başlıklı kasidede, Ferruḫî’nin bir kasidesinin matla beytinden bir mısra almıştır. Mu‘izzî, Ferruḫî’nin

“kimse orduya asla umut bağlamasın” sözüne karşı çıkarak, ben orduya umut bağlıyorum diye cevap vermektedir.

نم

Ben orduya umut bağlıyorum çünkü.

82 1.5.5. ‘Unṣurî

Mu‘izzî, vezir Niẓâmulmulk’un oğlu Faḫrulmulk için yazdığı bir kasideyi,

‘Unṣurî’den alıntı yaptığı mısrayla aynı vezinde söylediğini ifade etmekte ve

‘Unṣurî’yi de bu mısralarla zikretmektedir:

متفگ

Dedim ki senin bu övgün ‘Unṣurî’nin dediği gibidir: “Nevruz rüzgârı bostanda put yapar.” hareketi/sallanması (saçının dalgalanması), lale bahçesinin tozunu olur.”

Mu‘izzî, bu şiirinde de ‘Unṣurî’den bir beyit nakleder ve ifade ile mana bakımından

‘Unṣurî’nin üslubunun çok yalın olduğuna vurgu yapar:

‘Unṣurî’nin söylediği bir beyit aklıma geldi ki lâfız ve mana bakımından saf inciden daha arıdır.

Ben nazımla onun medhini süsleyemiyorum, onun medhiyle nazmı süslüyorum.

“Ey atıyla feleğe kadar toz çıkarmış! Ey yüce sancağını feleğin tepesine kadar

Küfür ve din arasında kılıcın güçlü bir settir. Senin hakkında, ‘Unṣurî’nin Maḥmûd hakkında söylediğini söylerim:

206 Mu‘izzî, Dîvân, s. 133.

207 Mu‘izzî, Dîvân, s. 172.

208 Mu‘izzî, Dîvân, s. 619.

209 Mu‘izzî, Dîvân, s. 715.

83

“Senin seddin, senin mübarek elindeki kılıcındır. İskender nerede? Yiğitlerin seddini görmesi için söyle/çağır gelsin.”

Mu‘izzî, Belḫ Reisi Seyyid Ebu’l- Ḥasan’ı övmek için kaleme aldığı kasidesinde, bu şiirin ‘Unṣurî’nin ruhunu şâd edeceğini söyleyerek ‘Unṣurî’nin bir mısrasına şiirinde yer verir:

نیز دیصق ه داش ددرگ ناج یداتسا هک :تفگ یا

هتسکش فلز رای زا سب هک وت ناتسد

210ینک

Bu kasideden üstadın ruhu şâd olsun! Demiştir ki: “Ey yârin büklüm büklüm zülfü, senin anlattığından çoktur (daha fazlasıdır).

Bunlardan başka dîvânda, Mu‘izzî’nin kendisini ‘Unṣurî’den üstün gördüğünü ifade ettiği beyitler de vardır:

هچنآ یروس درک ز رارسا مرک اب یرصنع رکذ

نآ یقاب تسا ات یقاب تسا مایا و لایل

نم نیدب تلود هب رعش زا یرصنع رتمک مین وت

یسب ینوزفا زا یروس هب ناسحا و

211لاون

Cömertlik sırları hakkında Sûrî’nin212 ‘Unṣurî’ye (karşı) yaptığı (şey), geceler gündüzler bâki olduğu/devam ettiği müddetçe, onun zikri de bâkidir/devam eder.

Ben bu devlette şiirde ‘Unṣurî’den daha az değilim. İhsan ve cömertlikte sen, Sûrî’den daha üstünsün.

متفگ نینچ هدیصق سک زا نارعاش تفگن اتفگ

هک تفگ یرصنع داتسا نارعاش

متفگ هک نآ هدیصق عیدب تسا و ردان تسا اتفگ

هک نیا هدیصق یسب رتهب تسا زا

213نآ

Dedim ki böyle bir kasideyi şairlerden kimse söylemedi, dedi ki şairlerin üstadının

‘Unṣurî olduğunu kim söyledi?

Dedim ki o kaside bedî ve nadirdir. Dedi ki bu kaside ondan çok daha iyidir.

1.5.6. ‘Ascedî

Mu‘izzî, “Ḫorâsân’ın Reisi Tâceddîn Munî‘i b. Mes‘ûd’a Övgü” başlıklı bir kasidesinde ‘Ascedî’nin, Tâceddîn Munî‘i’nin babasının meclisinde aç gözlülük/hırs için Çağrı ve Mevdûd zamanını övdüğünü ifade ettiği beyit şudur:

210 Mu‘izzî, Dîvân, s. 722.

211 Mu‘izzî, Dîvân, s. 456.

212 Hindistan’ın kuzeyinde bulunan Surî bölgesi sultanı Şîrşâh (1486-1545).

213 Mu‘izzî, Dîvân, s. 597.

84 هب سلجم تردپ ع یدجس ز رهب عمط حیدم

درب هب مایا یرغج و دودوم

214

‘Ascedî, aç gözlülük için babanın meclisinde, Çağrı ve Mevdûd zamanına övgüde bulundu.

1.5.7. Ḳaṭrân-i Tebrîzî

Mu‘izzî, “Sultan Sencer’in Veziri Niẓâmulmulk Yabgu Bey Muḥammed b.

Suleymân-i Kâşġarî’ye Övgü” başlıklı kasidesinde, Niẓâmulmulk Yabgu Bey Muḥammed’e övgü söylerken Ḳaṭrân-i Tebrîzî’yi kendisinden küçük görmektedir:

وچ رهب نم ز وت زازعا و مارکا تسا ره یزور وت

ار زگره میوگن هچنآ نارطق تفگ نلامم

215ار

Senden benim için her gün yücelik ve cömertlik olduğundan, Ḳaṭrân-i Tebrîzî-nin Memlân’a söylediğini, ben sana asla söylemem.

1.5.8. Mes‘ûd Sa‘d-i Selmân

Mu‘izzî, Mes‘ûd Sa‘d-i Selmân’ı, söze üstün gelmesiyle, bilgisine, zekâsına ve nazmına övgüde bulunarak anmaktadır.

فیرش رطاخ دوعسم دعس ناملس ار رخسم

تسا نخس نوچ یرپ نامیلس ار

ز یداش بدا و لقع وا هب راد ملاس همه

تملاس و دعس تسا دعس ناملس

216ار

Hz. Süleymân’a cinler nasıl itaat ettiyse, Mes‘ûd Sa‘d-i Selmân’ın şerefi de söze itaat ettirmesidir.

Onun bilgi ve akıl mutluluğundan dolayı, Dârüsselâm’da Sa‘d-i Selmân’a her zaman selamet ve talih vardır.

رد سلجم ناگرزب یلاخ دابم زگره هیاریپ

یگرزب دوعسم دعس ناملس

نآ رعاش رونخس زک مظن وا رتوکن سک

رد ناهج یملاک دینشن دعب

217نآرق

Büyüklerin meclisinde, azametin süsü olan Mes‘ûd Sa‘d-i Selmân asla eksik olmasın.

O, cihanda Kurân’dan sonra kimsenin onun nazmından daha güzel bir söz duymadığı meşhur şâirdir.

214 Mu‘izzî, Dîvân, s. 135.

215 Mu‘izzî, Dîvân, s. 13.

216 Mu‘izzî, Dîvân, s. 790.

217 Mu‘izzî, Dîvân, s. 794.

85 Mu‘izzî, bir kıtasında Selçuklu sarayında ne kadar bağış aldığını ve zengin olduğunu, Ġazneli Maḥmûd’un sarayında bulunan Zeynebî, ‘Ascedî, Ferruḫî ve ‘Unṣurî’nin böyle bir zenginlik elde edemediğini söylemektedir:

زگره زا م دومح یزاغ نیا اطع یک دنتفای یبنیز

و یدجسع و

یخرف و یرصنع

218

Ġazneli Maḥmûd’un sarayından böyle bir bağışı, asla ne Zeynebî ne ‘Ascedî ne Ferruḫî ne de ‘Unṣurî elde edebilmiştir.

Belgede Mu'izzî'nin şiir dünyası (sayfa 96-103)