• Sonuç bulunamadı

Sultan Melikşâh (slt. 1072-1092)

Belgede Mu'izzî'nin şiir dünyası (sayfa 130-152)

HÂDİSELER

2.1. Selçuklu Sultanları

2.1.1. Sultan Melikşâh (slt. 1072-1092)

Selçukluların üçüncü ve en büyük sultanı, Sultan Alp Arslan’ın oğlu olan Sultan Melikşâh, adalet ve cesaretiyle meşhur bir Türk padişahıdır. Dîvânda Büyük Selçuklu Devleti’nin en büyük sultanlarından Melikşâh için toplam 2922 beyit olmak üzere 112 kaside söylenmiştir.

Mu‘izzî’nin, dîvânında Sultan Melikşâh ile ilgili söyledikleri Sultanın adaletine, cömertliğine, dindarlığına, devlet düzenine, düşmanlara karşı ve savaşta muzaffer oluşuna, âlimliğine, başarısına, haşmetine, kılıcına ve bilgisine övgü yönündedir.

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’a Övgü ve Semerḳand Fethi’ni Kutlama” başlıklı şiirinde Sultan Melikşâh’ın adaletine, adaletiyle Müslümanların huzur bulduğuna, âlimliğine, başarısına, fetihte muzaffer oluşuna ve kılıcına övgüde bulunmakta, kudret ve haşmetini tasvir etmektedir:

وت لداع ی و اناد زو لدع و شناد وت مه

کلم دش نیزم مه حتف دش ایهم

یا هتشگ وچمه قرشم برغم هب وت نیزم یو

هتشگ وچمه ناریا ناروت هب وت انهم

یحتف نینچ هک دبای زج هاشداپ لداع یکلم

نینچ هک دریگ زج رایرهش اناد

نیز حتف ون هک یدرک تلم تفرگ توق نیز

کلم ون هک یدرب تلود تفرگ لااب

تسه نیردنا تداعس دییأت کلم و تلود تسه

نیردنا تراشب خیرات نید و ایند

زا نایناخ یهورگ زک طخ دندش نوریب گنج

ناروآ امغی ناشناج دندز امغی

113 hem fetih kolaylaştı.

Ey seninle Doğunun ve Batının süslendiği/güzelleştiği (Sultan)! Ey seninle İran’ın ve Tûrân’ın mübarek olduğu (Sultan)!

Böyle bir fethi âdil padişahtan başka kim gerçekleştirebilir? Böyle bir devleti bilge şâhtan başka kim ele geçirebilir?

Bu yaptığın/gerçekleştirdiğin yeni fetihle millet güçlendi, (oturduğun) bu yeni saltanatta devlet yüceldi.

Bu mutlulukta saltanat ve devlet gücü vardır. Bu zaferde din ve dünya tarihi vardır.

Savaş meydanından kaçan/(Savaş meydanında) saf dışına atılan bir grup Ḫânlı’nın (Karahanlılar) canını, Yağmalı askerler yağmaladılar.

Aslan gibi güçlü yiğitlerin kılıcından düşmanların bedeni ibretlik oldu. Fillerin devasa ayakları altında başları ezildi.

Düşmanın, Sîmurg gibi kalede gizlendi. Sonunda/ama senin yanına serçe gibi ortaya çıktı.

Düşman şahının saltanatını aldın ve orduyu güçlendirdin. Savaşarak hazinesini açtın ve teslim aldın.

Geçen yıl Antakya’dan haçı kaldırdıysan (kaldırdığın gibi), bu yıl da Tûrân’dan zulmü kaldırdın.

331 Mu‘izzî, Dîvân, s. 4-5.

114 Burada (Tûrân’da) adaletin sayesinde müminler güvende oldu. Orada (Antakya’da) kılıcının korkusundan Hristiyanlar korkak oldu.

Putperestler İsâ’nın binitinin ayağını nasıl öptülerse, Ḫânlar hizmette atının ayağını öyle öperler.

Dünyadaki bu hikâye ve kıssayla, hem İskender hem de Dârâ kıssası ortadan kalktı.

Sultan Melikşâh’ı övmek için kaleme aldığı “Sultan Melikşâh’a Ö vgü” başlıklı bir kasidesinde Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ın Doğuya ve Batıya kadar yayılmış adaletinden, düşmana galebe çalan azminden, dini yücelten zekâsından, haşmetinden ve yıldırıma benzeyen kılıcından bahsetmektedir:

هاش

İyi talihli sultan olan cihan şâhı ve (âdil) padişahın adaleti, Doğuya ve Batıya kadar yayılmıştır.

Azmi, düşmanın saltanatını yerle bir eder. Zekâsı, Peygamber dinini daha yukarıya taşır (yüceltir).

Doğuda ve Batıda ondan korkulur. Onun hâkimiyeti, Batıdan Doğuya kadardır.

Kılıcı kılıç değildir, düşmanı fırlatıp atan (alt eden) bir yıldırımdır. Eli el değildir, ruhu besleyen bir mucizedir.

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı başka bir kasidesinde Sultan Melikşâh’ın dini yücelttiğine, pâdişâhlık vasfında yüz pâdişâhın olgunluğuna sahip olduğuna, kendisine yapılan hizmet ve itaatten cihanın şerefli ve haşmetli oluşuna dair beyanlarda bulunmaktadır:

یادخ

115 Dinin, dinin sultanı Melikşâh’ın sayesinde yüceldiğine yüce Allah şahit, felek (bundan) haberdardır.

Sen, pâdişâhlık sıfatında yüz melik olgunluğuna ve yüz şâhın cemâline/güzelliğine sahip bir sultansın.

Sana hizmetten, şâhlara saadet ve şeref vardır. Sana itaatten, cihana haşmet ve makam vardır.

Sultan Melikşâh için söylediği bir diğer kasidesinde ise Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ın adaletini, cömertliğini, ordu yenip düşman öldürdüğünü, kılıcından ve okundan korkulduğunu ve kalemiyle halkın kıvanç duyduğunu ifade etmektedir:

شلدع

Adaleti, büyük küçük herkesin imanının sebebidir (şükür sebebidir). Cömertliği genci yaşlısı herkesin yaşamının delilidir.

Ordu yenen, kılıç vuran ve aslan avlayandır. Düşmanı alt eden, mal veren ve mülk alandır.

Hışmında korku ve affında ümit vardır. Sevginden fayda ve kininden zarar vardır.

Mısır’da kılıcından fitne ve nefret vardır. Rûm’da okundan feryat ve figan vardır.

Adaletinle halka güven kapısı açılmıştır. Birçok şâh senin hizmetine girmiştir (sana hizmet etmek için hazırdırlar).

Kalemin ve parmaklarından dolayı halk kıvanç duymaktadır. Sanki halkın emeli o kalem ve parmaklardadır.

333 Mu‘izzî, Dîvân, s. 79.

334 Mu‘izzî, Dîvân, s. 80-81.

116 Okundan ve yayından düşman inler. Sanki düşmanının eceli, o yay ve oktur.

Sultan Melikşâh’ı övmek için kaleme aldığı kasidelerinde Mu‘izzî, Melikşâh’ın adaletine vurgu yaparak, onun adaletiyle yeryüzünü cennete çevirdiğini, zaferde benzerinin olmadığını, sayısız bilgi ve hünere sahip olduğunu söylemektedir. Ayrıca eskiden putperestlerin olduğu Rûm ve Konstantîn’in şu an hâkimi olduğunu açıklamaktadır:

رواد لدع

،هاشکلم هش یور نیمز هک

ز شلدع همه قافآ تشهب نییآ تسا

نآ هک رد تعاط و شنامرف هش ناروت تسا ناو

هک رد تعیب و شنامیپ هش نینزغ تسا

مور و نیطنطسق نیز

شیپ یکی هدکتب دوب شواچ

هاش نونک رواد نیطنطسق

335تسا

Adaletiyle bütün ülkelerin cennet gibi olduğu âdil hâkim ve yeryüzünün şâhı Melikşâh!

O, İtaat ve fermanıyla Tûrân şâhıdır; biat ve ahdiyle Ġazne şâhıdır.

Rûm (Bizans) ve Konstantîn bundan önce putperestti. Şu an şâhın çavuşu/komutanı Konstantin’in hâkimidir.

یهاش هک ترصن و شرفظ ار سایق تسین یهاش

هک شناد و شرنه ار رامش

336تسین

Nusretinin ve zaferinin kıyası olmayan ey şâh! Bilgisinin ve hünerinin sonu olmayan ey şâh!

“Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı bir başka kasidesinde Mu‘izzî, Sultan Melikşâh hakkında Allah’ın bahşedişiyle ve Sultanın hançerinin ve kolunun kuvvetiyle sultanlığa sahip olduğunu ifade etmekte; Sultan Melikşâh’ın adaletine, bilgisine ve cömertliğine vurgu yapmaktadır. Ayrıca Sultanın, kazandığı zaferlerle dünyayı fethettiğini, talihiyle dünyanın bütün zorluklarını kolaylaştırdığını; daha önce meliklerin yüz orduyla yaptıklarını, Sultan Melikşâh’ın bir hâcib, bir ferman ve bir nâmeyle yaptığını; kendisine itaat etmeyenlerin cezalandırıldığını; on beş yılda kılıcıyla Doğu, Batı, Çiğil, Ḫotlan, Gence, Ermenistan ve Errân’da yaptıklarının takdire şayan olduğunu; üç yılda da Câber, Antakya ve Harran’da yaptıklarının, devlet ve din için çok önemli olduğunu beyan etmektedir:

نآ دنوادخ هک قافآ هب کی نامرف درک کلُم

قافآ هب نامرف کلَم ناطلس درک

335 Mu‘izzî, Dîvân, s. 90.

336 Mu‘izzî, Dîvân, s. 91.

117

118 O Allah ki ufukları bir fermanla yarattı. Ufukların mülkünü Melik Sultanın emrine verdi.

Bütün âlemi bir fermanıyla, manayla nakşedince, şehinşahlık lakabı ve nâmını ona unvan yaptı.

Sultanlık hükmüne ve şehinşahlık davasına, onun hançeri ile kollarını mucize ve delil yaptı.

Onun himmet evi için hünerden kural yaptı. Onun devlet atı için zaferden meydan yaptı.

Adaletinin gölgesini yeryüzünde peydâ etti. Düşmanının bedenini yer altında gizledi.

Bilgisinden ve cömertliğinden tamamen bir cevher yaptı. O cevheri, cömert avcunda ve temiz kalbinde maden yaptı/işledi.

Bütün şâhların başını fermanının çemberine çekti. Feleğin çemberi onun gönül arzusunca döndü.

Cihan şahı herkese lütufta ve cömertlikte bulundu. Şüphesiz Allah da ona cömertlikte ve lütufta bulundu.

Halkın sultanı olan o şâha övgüler olsun! Bütün İran ülkesi onun fermanına girdi.

Cömertlik güneşi, adalet ve ferasetinin gölgesi, viran olmuş feleği mutlu ve bayındır yaptı.

Zafere niyet edince/zafer kazanınca, dünyayı fethetti. Dünyanın bütün zorluklarını onun devleti kolaylaştırdı.

Bundan önce meliklerin yüz orduyla yaptıklarını, Sultan Melikşâh bir hâcib, bir ferman ve bir nâmeyle yaptı.

Onun itaatinden çıkan yolunu kaybetmiş kimseleri, kılıcının ucu tamamen başsız ve bedensiz yaptı.

Âlemin şâhının bu on beş yılda kılıçla falana ve filana yaptığını unutma!

Herkesin önünde Kirman sultanına yaptığı şey, hem Doğuda hem Batıda dünyaya ibretlik oldu.

Çırak ve sürüsüyle/ordusuyla Çiğil ve Ḫotlân’da yaptığı şey, hem ikbalinden alâmet hem de işlerinden kanıttı.

Gence, Ermenistan ve Errân’da yaptığı şeyler inanılmaz işler ve büyük bir takdirdi.

119 Ca‘ber338, Antakya ve Harran’da yaptıkları, üç yılda devlet ve din için çok şaşırtıcı şeylerdi.

Hâne, saltanat ve ḫâḳânın ordusuyla yaptığı şeyler, zaferin özü ve başarının temeli idi.

Ey yüce talihli şâh, Cenâb-ı Hak sana İran şahlığını ve bütün Tûrân’ın hâkimiyetini verdi.

Kılıcında zafer, nusret ve fethin hasarı yoktur. Senin kılıcının hasarsız yaptığı her şey, hayrettir.

“Ḫorâsân’daki Fitneyi Giderdikten Sonra Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı bir kasidesinde Mu‘izzî, Ḫorâsân’da bir süredir vâr olan karışıklığı Sultan Melikşâh’ın, kılıcıyla giderdiğinden ve halkı emniyete aldığından bahsetmekte; fitneyi Hz. Mûsâ zamanındaki sihirbazların sihrine, Sultanın kılıcını Hz. Mûsâ’nın asasına ve Sultanı da Hz. Mûsâ’ya benzeterek fitneyi yok ettiğini dile getirmektedir:

راگزور هنتف دوب ردنا ناسارخ یتدم غیت

وا دوزفب نما قلخ و نآ هنتف تساوخ

رگ اصع دنکفب یسوم تقو حس ر رحاس نا ات

دندیسرتب و

دنتفگ نیا اصع نوچ اهدژا تسا

هنتف ونکا ن وچمه رحس نارحاس تسا زا سایق هاش

نوچ یسوم و غیت زیت وا نوچمه اصع

339تسا

Bir süre Ḫorâsân’da fitne vardı/fitne günleriydi. Kılıcı, halkın emniyetini arttırdı ve o fitne de ortadan kalktı.

Sihirbazların sihir yaptıkları zamanda Hz. Mûsâ asâsını atınca, korkup dediler ki:

Bu asâ yılan gibidir.

Fitne şu an sihirbazların sihri ile mukayese edilirse, şâh Hz. Mûsâ gibidir ve şâhın keskin kılıcı da Hz. Mûsâ’nın asâsı gibidir.

Sultan Melikşâh’ı övmek için kaleme aldığı kasidelerinde Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ın adaletine ve cömertliğine vurgu yapmakta, fetihlerin Sultan Melikşâh’ın zamanından başladığını söylemektedir. Sultanın sayesinde Bağdat’ın saltanat kapısı olduğunu, babası Sultan Alp Arslan’ın devlette üstün olduğunu, Sultan Melikşâh’ın İslâm şâhı olduğunu, bilgi ve adalet yönüyle de babasından üstün olduğunu açıklamaktadır:

338 Ya kın ındaki “Türk me za rı” ile ünlü Ortaçağ ka lesi. Ku zey Su riye’de Fırat nehrinin orta mecrasının sol sahilinde ve Rakka’n ın 50 km. batısında volkanik bir tepe üze rinde yer alır. Aydın Taneri, “Ca ‘ber Kalesi”, TDVİA, C 6, İstanbul, 1992, s. 525.

339 Mu‘izzî, Dîvân, s. 93.

120 Sultan Melikşâh’ın zamanından başlar.

Bağdat, mülkün kapısı (başkent) ve bahar meclisi oldu. Bahçenin süsü ve tomurcuğu, onun baharındandır.

Babası (Sultan Alp Arslan) devlette diğerlerinden (diğer sultanlardan) üstündü. O (Sultan Melikşâh) da dinde, bilgide ve adalette babasından üstündür.

هاش

İslâm şâhı Melikşâh, azmi, şâhlıkta ve devlette nusretin, fethin ve zaferin kaidesidir.

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’ın Türkistan Fethini Kutlama” başlıklı kasidelerinde Sultan Melikşâh’ın her biri birbirinden önemli her ayda bir fethinin olduğundan, hitabetiyle minberi süslediğinden, sayısız sancak ve orduya sahip olduğundan, Sultanın heybetinden ve hançerinden düşmanların mahşer korkusu gibi korku duymasından bahsetmektedir. Ayrıca Mu‘izzî, Melikşâh’ın zafer kazanan ve düşman öldüren kılıcıyla devlete altı ülkenin fethini yaşattığını söylemektedir:

خَّرف

O şâha (Sultan Melikşâh) kutlu olsun ki her bir ayında başka bir fetih vardır. Her bir fethi, birbirinden daha güzel ve daha iyidir/değerlidir.

340 Mu‘izzî, Dîvân, s. 93-94.

341 Mu‘izzî, Dîvân, s. 118.

342 Mu‘izzî, Dîvân, s. 95.

121 Padişahlıkta fetihleri, devletin kıvancı/gururudur. Müslümanlıkta hitabeti/vaazı, minberin güzelliğidir/süsüdür.

Melikşâh’ın Arap ülkesinde ve Acem’de fetihlerinin göstergesi/işaretleri, sancak üstüne sancak ve ordu üstüne ordudur.

Bu yıl onun savaşından dolayı Türkistan’a ulaşan şey, mahşer gününe kadar Türkistan’da mahşer korkusudur.

Onun hançerinin aksi Tûrân ülkesine yansıyınca, onun devletine düşman olanlarının boğazında hançer olur.

حتف

Melikşâh’ın devleti sayesinde altı ülkenin fethi hâsıl oldu/gerçekleşti. Gelecek yıl da yedinci ülkenin fetih ümidi vardır.

Kılıcı, düşman solduran ve zafer kazandıran olduğu sürece, her zaman zaferi çok, düşmanı azdır.

Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ın, Bağdat’tan başkentine dönüşünü anlatan şiirlerinde Melikşâh’ın altı ay içinde Bağdat’ta birçok mühim iş yaptığını, virane yerleri bayındır kıldığını; Kûfe ovası, Heyt, Medâyin ve Tikrît’i alarak mamur ettiğini ve adaletiyle dünyayı adaletsizlikten kurtardığını anlatmaktadır:

ز

Devletinin gücüyle eski harabeleri, İrem bahçesi gibi yaptı ve bayındır hale getirdi.

Kûfe ovası, Heyt, Medâyin ve Tikrît’e (sefer düzenledi), (buraları) aldı ve âdil, cesur bir yiğite verdi.

343 Mu‘izzî, Dîvân, s. 96.

344 Mu‘izzî, Dîvân, s. 137.

122 Dünya saltanatını açtı ve kötülerin elini kapadı. Dünyayı adaletiyle adaletsizlikten boşalttı/kurtardı.

Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ın bir başka fethini anlatırken yazdığı “Melikşâh’ın Şam Fethini Kutlama” başlıklı kasidesinde iki yıl önce Belḫ’te, sonraki yıl da Şam’da zafer kazandığından; Doğu ve Batıda fetihlerde bulunduğundan, Rûm ve Arap sultanlarını tahtının karşısında boyun eğdirip onların saltanatını aldığından, İslâmı yaydığından, zalimleri ve zulmü yok ettiğinden bahsetmektedir:

اریپ

Bir yıl Doğuya gitti, başka bir yıl Batıya. Sonunda iki yıl içinde hem Doğunun hem Batının işini (fethini) tamamladı.

Rûm ve Arap aylaklarını, bir seferle kendi tahtı karşısında kul ve köle yaptı.

Eskiden Arap ve Rumların sahip olduğu ülkeleri, şâh aldı ve kendi adına geçirdi/kendi ülkesi yaptı.

Yetmiş yaşındaki kâfiri Müslüman yaptı. Küfrün fesat kapısını (dâru’l-fesat), selamet kapısı (dâru’s-selâm) gibi yaptı.

Zalimlerin ve zulmün, belini ve boynunu kırdı; (hem de) yararlarını zarar yapana kadar, nurlarını karartana kadar!

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı kasidelerinde de halk ve devletin Sultan Melikşâh’la mutlu olduğundan, dinin Sultanla yüceldiğinden, kılıcıyla zafer ve fethin gerçekleştiğinden, tabiatında bilgi ve adaletin vâr olduğundan bahsetmektedir.

Ayrıca Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ın kılıcıyla dinde bidatları ve fitneyi yok ettiğini,

345 Mu‘izzî, Dîvân, s. 138.

123 devlette adaletsizliği azalttığını, Rûm’da ve Şam’da Sultanın ordusundan ve hançerinden korku duyulduğunu, şâhların on yılda fethettiği yerleri Sultanın bir savaşla aldığını beyan etmektedir:

یا seninle mamur.

Allah, bütün ufukları/ülkeleri baştanbaşa sana verdi. Doğrusu sana verdiği şey, (yalnız) sana layıktır.

Kılıcından hem zafer hem fetih malum oldu, tabiatından hem bilgi hem adalet vâr oldu.

Kılıcınla, şeriatta/dinde bidat yandı/ortadan kalktı. Fermanınla, devlette adaletsizlik azaldı.

Ordundan Rûm’da zarar vardır. Hançerinden Şam’da feryat vardır.

Doğuda ve Batıda kuvvetin ve fethinle, Keyhusrev’in kuvvetini ve İskender’in fethini kim hatırlar?

Savaşta kılıcının ucu fitne kapısının kilidi, mecliste cömert elin rızkın anahtarıdır.

Şâhların on yıl boyunca fethettiği nice kaleleri, senin bahtın hazırlandı ve bir saatte fethetti.

124 Küfür ve din arasında onun fermanı, güçlü bir settir. İyi ile kötü arasında kılıcı, duvar olsun.

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’ın Semerḳand’tan Dönüşünü Kutlama” başlıklı kasidesinde Sultan Melikşâh’ı, Allah yolundan ve Peygamberin âdetlerinden giden olarak vasfetmekte, Sultanın adaletine övgüde bulunmakta, devlette barışı yaydığını ve kılıcıyla zulmü ortadan kaldırdığını ifade etmektedir:

ا و ۀیاس یادخ هب لوق ربمیپ تسا زک

لدع رب تعیرش وا هیاس دیرتسگ

شم قات لدع وا دش و جاتحم وفع وا ره

سک هک رد ناهج ربخ و مان وا دینش

ج نا حلاص رد نت تلود رارق تفای ات

وا هب غیت داد یولگ متس

348دیرب

O, Allah’ın gölgesi ve peygamberin kavlindedir/sünnetindedir. Adaletiyle, şeriata kol kanat gerdi/himaye etti.

Cihanda onun haberini ve nâmını duyan herkes, adaletine hayran ve affına muhtaç oldu.

O, adalet kılıcıyla zulmün boğazını kesince, devletin bedenine barış canı yerleşti.

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı başka bir kasidesinde Sultan Melikşâh’ın, kölelere ve hizmetkârlara iyi muamele edip ikramlarda bulunduğunu, dünyada viran olan her şeyin Sultanın adaletiyle bayındır hale geldiğini söylemektedir:

ناگدنب رد تمدخ وا نوچ نادنوادخ دنوش

زا سب مارکا و یدنوادخ هک

اب ناشیا دنک

هچره دابآ تسا رب یور نیمز زا لدع وت تسا هچناو

ناریو تسا مه لدع وت نادابآ

349دنک

Onun (Sultan Melikşâh’ın) kölelere yaptığı birçok ikram ve sultanlıktan dolayı, onlar (bendeler) onun (sultanın) hizmetinde şâhlar gibi olur.

Yeryüzünde bayındır olan her şey senin adaletinden dolayıdır. Viran olan her şeyi de adaletin kalkındırır.

Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ı övmek için kaleme aldığı diğer kasidelerinde Sultan Melikşâh için Allah’ın Celâl ve Cemâl sıfatları hususunda bir örnek göstermesinden, savaşta ve iş zamanında askerlerin Sultana itaat etmesinden söz etmektedir. Bunlara

347 Mu‘izzî, Dîvân, s. 143.

348 Mu‘izzî, Dîvân, s. 140.

349 Mu‘izzî, Dîvân, s. 224.

125 ilave olarak Mu‘izzî, devlette ve adalette Sultan Melikşâh’ın eşinin olmadığını, tesirinin hem Arap ülkesinde hem de Acem’de görüldüğünü beyan etmektedir.

زا

Onun celâliyle devlet ebedî kalır ve cemaliyle millet ebedî kalır.

Savaş günü yiğit askerlerin gönlü, sana itaat eder. İş gününde (yönetim zamanı/devlette) de sana hizmette, emrine âmâdedirler.

رد heybetinden savaş günü şâhların yere kapandığını açıklamaktadır:

ره

Onun kılıcı, miğfer olan her yerde miğfer parçalar, zırh olan her yerde zırhı fılatır atar.

Meclis zamanı himmeti dünyayı sevindirir. Yönetim zamanı (savaş günü) heybeti şâhları secde ettirir.

یا

Ey padişah sen sefere çıkınca, o kutlu seferden fetih ve nusret tarihi çıkar.

350 Mu‘izzî, Dîvân, s. 226.

351 Mu‘izzî, Dîvân, s. 227.

352 Mu‘izzî, Dîvân, s. 268.

353 Mu‘izzî, Dîvân, s. 268.

126 Sultan Melikşâh’ı övmek için söylediği kasidelerinde Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ın sayesinde devletin şerefinin arttığını, devletin ve saltanatın Sultanla kıvançlı olduğunu, din ve inancından dolayı Peygamberin ruhunun şâd olduğunu, Acem ve Arap diyarında nâmına hutbe okunduğunu, Sultanla devlet işinin dosdoğru ve şahlık bağının kuvvetli olduğunu anlatmaktadır:

للاج

O, dininden ve itikadından dolayı, Peygamberin canının hoşnut olduğu bir şâhtır.

Arap ve Acem diyarında onun namıyla hutbenin ve minberin güzelliği arttı. (Arap ve Acem diyarında onun adına hutbe okundu ve minberin güzelliği arttı.)

تلود onunla sapasağlamdır.

Bizim şâhımız, Hz. Süleyman ve Hz. Ali’den ona mührün/yüzüğün ve zülfikarın yadigâr kaldığı bir şâhtır.

“Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı bir başka kasidesinde Mu‘izzî, savaş zamanında Sultan Melikşâh’ın yanında yiğit ve cesur savaşçıların iki büklüm kaldığını; Sultanın Bağdat’ta olmasına rağmen, ordusunun Rûm’da, Ḳayṣer’i ve ordusunu hezimete uğrattığını dile getirmektedir:

هدید

127 دوز دهاوخ دوب اهاش ات ز رهب نید قح غیت

یریگ و یرآرب زا رس نمشد

357رامد

Savaş zamanı senin önünde yiğitlerin gözü yaşlanır. Yönetim zamanı senin karşında cesurların sırtı bükülür.

Sen Bağdat’tasın ve Rûm’da senin ordunun saldırısından dolayı, Ḳayṣer çaresizdir ve ordusu hezimete uğramıştır.

Denizden gelen gök gürültüsünü, savaş kösü zannederler. Çölden kalkan tozu, orduların dörtnala hücumu zannederler.

Ey şâh! Hak dini için kılıç tutup düşmanın kafasından beynini çıkarman, çabuk/kolay olacak.

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’ın Seferden Dönmesi” başlıklı şiirinde Sultan Melikşâh’ın fikrinin, dünyayı din ve adaletle donatmasından ve kılıcının da cihanı düşmanlık ve kötülükten arındırmasından bahsetmektedir:

هتسارآ تسا یار وت ملاع هب نید و داد هتخادرپ

تسا غیت وت یتیگ ز روش و

358رش

Senin zekân, âlemi din ve adaletle donatmıştır. Kılıcın, cihanı kin ve şerden arındırmıştır.

Mu‘izzî, “Melikşâh’ın Rûm ve Şam Seferinden Dönüşü” başlıklı kasidesinde Sultan Melikşâh’ın başkentten sefer için ayrıldığını ve başkente fetihle döndüğünü anlatmaktadır. Ayrıca Mu‘izzî, bu sefer esnasında Sultan Melikşâh’ın Fırat ve Dicle’den gemisiz geçtiğini, Şam saltanatını düzene koyup Rûm mallarını üzerine aldığını ifade etmektedir:

یا ز کلملاراد هتفر

یتدم یوس رفس زاب

هتشگ یوس کلملاراد اب

حتف و رفظ

هدرب رد ماش و دلاب مور یب ربهر هاپس هدرک

رب بآ تارف و هلجد یب تشک ی رذگ

یاهکلم ماش ار بیترت هداد کی هب کی یاهلام

مور ار ریرقت هدرک رس هب

359رس

Ey başkentten bir müddet sefere giden (şâh)! Başkente fetih ve zaferle döndü.

Şam’a ve Rûm beldelerine rehbersiz ordu götürdü. Fırat ve Dicle’den gemisiz geçti.

Şam devletlerini bir bir düzene koydu. Rûm mallarını baştan sona üzerine aldı.

357 Mu‘izzî, Dîvân, s. 322.

358 Mu‘izzî, Dîvân, s. 31.

359 Mu‘izzî, Dîvân, s. 358.

128 Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ı övmek için kaleme aldığı bir diğer medhiyesinde ise Sultan Melikşâh sayesinde devletin görkeme kavuştuğunu, Arap milletinin cemâlinin arttığını; Sultanın, adaleti Doğu’da Çin sınırından, Batıda Rûm sınırına kadar her yere yayıp zulmü yok ettiğini ve hidayeti aşılayıp dalaleti ortadan kaldırdığını söylemektedir. Ayrıca Hint puthanelerini, kılıcıyla yerle bir ettiğinden de söz etmektedir:

Öyle bir şâh ki bâki devlet onunla celâl kazandı, öyle bir şâh ki Arap milleti onunla cemalini arttırdı.

Adaletin aletini yaptı ve zulmün afetini yaktı. Hidayetin tohumunu ekti ve dalaletin mumunu söndürdü.

Ey melik! Senin gücünle ve latif (Nisan/bahar) esintiyle yeryüzü baştanbaşa cennet gibi olmuştur.

Mu‘izzî, Sultan Melikşâh’ı övmek için kaleme aldığı bir başka kasidesinde de Sultan Melikşâh’ın, adaleti Doğu’da Çin sınırından, Batıda Rûm sınırına kadar her yere yayıp zulmü ortadan kaldırdığını ve hidayeti aşılayıp dalaleti yok ettiğini söylemektedir. Ayrıca Mu‘izzî, sultanın Hint puthanelerini kılıcıyla yerle bir ettiğini, kâfirlerin evindeki bütün haç ve putları binitlerinin toynaklarıyla yerle bir edeceğini dile getirmektedir:

زا

129 Doğu ve Çin sınırından, Batı ve Rûm sınırına kadar onun adaleti, kötülüğü ve zulmü bertaraf etti.

İslâm’da senin soyun, nâmın ve hitabetin kâfidir. Kıyamete kadar hutbe şerefi, dinar ve dirhem yeter.

Hint puthanesinin yarısını fırlattın attın, diğer yarısını da kılıçla yok ettin.

Kâfirlerin evinde haç ve put olsa da binitlerin, küçük toynaklarıyla hepsini kırıp ezecek.

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı bir kasidesinde Sultan Melikşâh’ın

Mu‘izzî, “Sultan Melikşâh’a Övgü” başlıklı bir kasidesinde Sultan Melikşâh’ın

Belgede Mu'izzî'nin şiir dünyası (sayfa 130-152)