• Sonuç bulunamadı

Sultan Muḥammed Tapar (slt. 1105-1117)

Belgede Mu'izzî'nin şiir dünyası (sayfa 179-184)

HÂDİSELER

2.1. Selçuklu Sultanları

2.1.4. Sultan Muḥammed Tapar (slt. 1105-1117)

Mu‘izzî’nin zikrettiği bir diğer Selçuklu sultanı da dîvânda birçok beyitte zikredilen Sultan Muḥammed Tapar’dır. Selçuklu sultanları arasında dîvânda, toplamda 64 beyit olmak üzere 5 kasideyle Mu‘izzî tarafından en az övgü söylenen Büyük Selçuklu sultanıdır. Diğer Selçuklu Sultanları gibi Sultan Muḥammed Tapar da Mu‘izzî tarafından dîvânda adaleti, cömertliği, dindarlığı, düşmanlara karşı zafer kazanması, savaştan muzaffer çıkması, kılıcı ve hüneri gibi yönleriyle övülmüştür.

“Sultan Sencer ve Sultan Muḥammed’in Annesi Tâceddîn Hâtun’a Övgü” başlıklı kasidede Mu‘izzî, Sultan Muḥammed Tapar’ın büyüklüğüne, yiğitliğine, adaletine ve bilgisine övgüde bulunmakta; annesinin oğluyla övünç duyduğundan, sancağının ve rikabının altında Behmen ve Dârâ gibi yüzlerce savaşçısının olduğundan bahsetmektedir:

نآ هاش رد یگرزب دص ملاع تسا درفم نیو

ش ها رد یریلد دص ملاع تسا اهنت

دیاش هک رس یزارف ات نادواج یزانب ناز

هاشداپ لداع نیز رایرهش اناد

نآ هاش ریز تیار دراد رازه نمهب نیو

هاش رد تباکر دراد رازه

430اراد

O şâh (Muḥammed Tapar) büyüklükte tek başına yüz cihan kadardır, bu şâh (Sencer) yiğitlikte tek başına yüz âlem kadardır.

(Anneleri), o âdil padişah ve bu bilge şehriyâr ile sonsuza kadar kıvanç duyar.

O şâhın sancağının altında binlerce Behmen, bu şâhın rikabında binlerce Dârâ vardır.

429 Mu‘izzî, Dîvân, s. 579-580.

430 Mu‘izzî, Dîvân, s. 7-8.

162 Aynı başlıklı başka bir kasidede Mu‘izzî, Sultan Muḥammed Tapar’ın Irak’ta, kardeşi Sultan Sencer’in Ḫorâsân’da olmasının, Ḫorâsân ve Irak’ta refah ile emniyeti sağlayacağını açıklamaktadır:

تسه غراف لد ز لاوحا ناسارخ و قارع ات

دمحم رد قارع و رد ناسارخ رجنس

431تسا

Irak’ta Muḥammed (Tapar), Ḫorâsân’da Sencer olduğu sürece, gönül Ḫorâsân ve Irak’ın durumundan rahattır.

“Sultan Muḥammed ve Sultan Sencer’in Annesi Tâceddîn Hâtun’a Övgü” başlıklı kasidelerinde Mu‘izzî, Sultan Muḥammed Tapar’ın kaleler fethedip düşmana galip geldiğini; Sultan Muḥammed Tapar’ın şehriyârlıkta Nûşînrevân’dan daha başarılı, padişahlıkta da Ferîdûn’dan daha büyük olduğunu vurgulamaktadır:

نآ یکی یرواد تسا هعلق یاشگ نیو

رگد یورسخ ودع دنب

432تسا

Biri kale fetheden hâkimdir, diğeri düşman tutsak eden sultan.

نآ یکی رد یرایرهش هِب

ز ناورشون دوب

نیو رگید رد یهاشداپ هِم

ز نودیرفا

433دوب

Biri şehriyârlıkta Nuşinrevân’dan daha iyidir. Diğeri padişahlıkta Ferîdûn’dan daha büyüktür.

Mu‘izzî, Sultan Sencer’in veziri Mu‘îneddîn Muḫtaṣṣılmulk Ebû Naṣr Aḥmed b. Fażl b. Maḥmûd-i Kâşî’nin vezirliğini kutlamak için kaleme aldığı bir şiirinde Muḥammed Tapar’ın devletinin, veziriyle düzen bulduğunu ve bunun neticesinde de Sultan Sencer’in devlette makam elde ettiğini beyan etmektedir:

تلود ناطلس دمحم رگ ز وت بیترت ی تفا کلُم

ناطلس رجنس نونکا زا وت دبای هاج و

434بآ

Sultan Muḥammed’in devleti seninle düzen bulduysa da, Sultan Sencer’in saltanatı şu an seninle makam ve mevki elde eder.

Mu‘izzî, Sultan Sencer’i överken söylediği bir kasidesinde hükümdarlığın önce Tuğrul ve Çağrı Bey’le başladığını, sonra Sultan Alp Arslan’ın, Sultan Alp Arslan’tan sonra Sultan Melikşâh’ın ve ondan sonra da Sultan Berkyâruḳ ve Muḥammed Tapar’ın olduğunu dile getirmektedir:

ادتبا زا لرغط و یرغج رد دمآ راک کلم مان

ناشیا رد یرادناهج هب

ره روشک دیسر

431 Mu‘izzî, Dîvân, s. 101.

432 Mu‘izzî, Dîvân, s. 115.

433 Mu‘izzî, Dîvân, s. 156.

434 Mu‘izzî, Dîvân, s. 69.

163 fethetmekteki şöhreti ülkenin her yerine ulaştı.

Sultan Alp Arslan amcasının tahtına geçtiği zaman, ordusunun nâmı/coşkusu Ḳayṣer sarayına ve hanedanlığına kadar yayıldı.

Ondan (Alp Arslan) sonra, Sultan Melikşâh cihanda padişah oldu. Felekten adalet ve şâhlık fermanı geldi.

Ondan sonra, Berkyâruḳ ve Muḥammed’ten itibaren bir müddet şâhlarşâhının tahtının ucu, Keyvân yıldızına kadar ulaştı.

“Sultan Muḥammed b. Melikşâh’a Övgü” başlıklı kasidesinde Mu‘izzî, Sultan Muḥammed’in şehinşahlıkta cihanın kıvancı ve Acemler’in önemli bir sultanı olduğunu söylemekte; hünerine, dindarlığına ve ferasetli bir vezire sahip olduğuna vurgu yapmaktadır. Padişahlıkta gücü ve gayretiyle din ve dünyanın kuvvetlendiğini, dindarlığı ve adaletiyle devlet sarayının sürekli övüldüğünü, bu sayede saltanatın ve devletin temelinin sağlamlaştığını beyan etmektedir. Ayrıca Mu‘izzî, Sultan Berkyâruḳ’un fermanı ve hâkimiyetiyle putperestlerin hakir, domuz eti yiyenlerin de domuzlara yem olacağını vurgulamaktadır. Bunlardan başka Mu‘izzî, Antakya’da Frenklerin kemiklerinin sultanın ordusundaki atların ayakları altında tuzla buz olacağını, Asi nehrinden Fırat nehrine kadar her toprağın kâfirlerin kanıyla bulanacağını ifade etmektedir ve bu zaferin kıyamet gününe dek devletin görkemi, devletin ve dinin tarihi olacağını belirtmektedir:

ود

164 dosdoğru padişah.

O Muhammed peygamberlikte asrın öncüsüydü/lideriydi. Sultan Muḥammed ise şehinşahlıkta cihanın övüncüdür.

O Muhammed Araplarda kitap sahibi eşsiz peygamberdi. Bu Muḥammed Acem’de eşsiz bir şahtı.

Peygamberin omzunda yol göstericilik/hidayet için peygamberlik mührü vardı.

Sultanın alnında da hünerde saadet mührü vardır.

436 Mu‘izzî, Dîvân, s. 581-582.

165 O Muhammed’in (Hz. Peygamber) dostu hünerli Hz. Ali’ydi. Din şâhı Muḥammed’in veziri de feraset sahibidir.

Bu Muhammed (Sultan Muhammed) dünyada Peygamberin peşinden haleftir. O Muhammed (Hz. Peygamber) ahirette Sultan Muḥammed’e şefaat edendir.

Ey din ve dünyanın yardımcısı! Sen padişah olduğun sürece, senin gücünle din ve dünya bambaşka bir görkeme kavuştu.

Emîru’l-mu’minîn’in, senin gibi paylaştırıcısı olduğu sürece, Emîru’l-mu’minîn’in payı/nasibi zafer ve rahatlık olur.

Mülk ve devlet sarayına, senin dinin ve adaletinle Kirâmül Kâtibin her gün övgüde bulunur/tebrik eder.

Sen cihan üzerine adalet ve siyaset yaydıkça, saltanatın temeli ve devletin yönü sağlam ve bakidir.

Âlem rüyaya dalmış, mahlûkat tatlı uykuda. Böyle adalet ve siyaset çemberine/halkasına övgüler olsun.

Nevruz bulutunun yağmuru ve Nisan (bahar) rüzgârı gibi, senin başarılı tarihin ve cihanı yakan/etkileyen adaletin vardır.

Arslan Sultan deden, Melik Sultan babandır. Cenneti âlâda her ikisinin de ruhu sayende şendir.

Batı denizinin kıyısından Çin Denizi’ne kadar (olan yerler), Allah’ın yardımı ile senin fermanının altında olacak.

O lanetli putperestler, yiğitlerin emri altına girer. O melun domuz eti yiyenler, domuzların yemi olur.

Antakya’da Batılıların/Frenklerin kemikleri, ordunun atlarının ayakları ve nalları altında un olur.

Asi nehrinden Fırat nehrinin kıyılarına kadar her menzilin toprağı, kâfirlerin kanıyla hamur olur/yoğrulur.

Ḥalep çölünde zafer/fetih kösüne öyle vurur ki sesi Âmid (Diyarbakır) ve Mâfârkîn’de (Silvan) duyuldu.

Kıyamet gününe kadar o zafer, devletin görkemi olsun. O etki, mahşere kadar devletin ve dinin tarihi olsun.

Mu‘izzî’nin dîvânında zikredilen ama adları dîvânda diğer Selçuklu Sultanlarına kıyasla daha az yer alan ve kendilerine doğrudan bir övgü söz konusu olmayan diğer Selçuklu sultanları: Selçuk Bey, Çağrı Bey, Tuğrul Bey ve Sultan Alp Arslan’dır.

166 Mu‘izzî, bu sultanların döneminin şairi olmadığı için dîvânında bu sultanlara ait doğrudan doğruya bir medhiye yoktur fakat buna rağmen çeşitli sebeplerle dîvânında birçok beyitte Selçuklu sultanlarına atıfta bulunarak adlarını zikretmiştir. Bu atıflar, çeşitli yönleriyle Selçuk Bey, Çağrı Bey, Tuğrul Bey ve Sultan Alp Arslan’ın da medhiyeleri sayılmaktadır. Birçok beyitte şairimiz Mu‘izzî’nin, çoğu kez bu sultanların adlarını beyitlerde birlikte zikredip ele aldığını söylemek mümkündür.

Beyitlerden örnekler:

Belgede Mu'izzî'nin şiir dünyası (sayfa 179-184)