• Sonuç bulunamadı

1.3. S OYLULAŞTIRMA B ASAMAKLARI VE Ö RNEK İ NCELEMELER

2.1.2 Soylulaştırma Sürecinde Öncüler: Sanatçılar, Hipsterlar

Besime Şen tarafından 2006 yılında tamamlanmış olan doktora tezinde Galata örneği incelenmiş olup Galata’daki soylulaştırma sürecine değinilmektedir. Elde edilen bulgular Zukin’de de bahsedilen soylulaştırma biçimi ve Clay’in modellemesi ile oldukça uyumludur. Burada soylulaştırmanın; soylulaştırmanın ilk aktörleri olan ve marjinal olarak değerlendirilen sanatçılar, eşcinseller, yabancılar, düşük gelirli öğrencilerin alana yerleşmesi ile başladığı belirtilmektedir. Bir sonraki aşamada ise beyaz yakalı orta sınıf alana yerleşmeye başlamış ve alanda yeni işletmeler belirmiştir. Konut piyasasına, yabancı emlakçılar dâhil yeni aktörler girmeye başlamıştır. Alandaki satılık konut sayısındaki sınırlılık, alandaki emlakların fiyatlarının artışında önemli bir rol oynamıştır.

Alanda yaşayan eski mahalleliler ise bir başka çalışmayı incelerken değineceğimiz Cihangir’e dönüşmemek için dernek çatısı altında birleşmektedirler. Fakat bu örgütlenme, yerinden edilmelere karşı bir tavır gerçekleştirememiş istenmeyen bir sonuçla karşı karşıya kalınmıştır. Çalışmada sorunlara ilişkin olarak çözüm daha iktisadi ve yönetimsel araçlar çerçevesinde aranmaktadır (2006: 163-176).

İncelenmesi gereken bir diğer çalışma ise Cihangir’i konu alan Altan İlkuçan’a aittir. Hem erken bir dönemde 2004 yılında tamamlanmış olması hem de soylulaştırmayı tamamıyla olumlayan yaklaşımından dolayı çalışmanın kendine özgü bir yönü bulunmaktadır. İşletme anabilim dalında hazırlanan tez, tüketim ve yaşanılan alan arasında bir bağ kurma amacı gütmektedir. 1990’larda Anadolu’nun farklı yerlerinden gelen orta sınıflara ev sahipliği yaptığı belirtilen Cihangir’de, konut tiplerinin yoğunlukla apartmanlardan oluştuğu ve apartmanların aile soyadları ile isimlendirildiği belirtilmektedir. Alanın Mimar Sinan Üniversitesine yakınlığı bir yandan öğrencilerin bir yandan da sanatçıların alana yönelmesinde etkin rol oynadığının altı çizilmektedir.

(Leman, L-Manyak gibi karikatür dergilerinde mekân olarak kullanılan Cihangir, Tv

programlarına da ev sahipliği yaparken, alana öncü olarak yerleşen öğrenci ve sanatçıları beyaz yakalı orta sınıf takip etmiş ve alandaki ev fiyatları oldukça yükselmiştir).

Çalışmaya göre soylulaştırıcıları alana taşınma konusunda motive eden temel unsurlar, mahallenin; kentin eğlence ve alışveriş merkezlerine, üniversiteye yakınlığı, ulaşımın kolay oluşu, AKM gibi kültürel faaliyetlerin gerçekleştirildiği alanlara, sinema ve tiyatroya yakınlık, fiziksel özellikleri (boğaz manzarası vb.), sosyal çeşitliliğin bulunması ve farklı olan insanların bu farklılıklara olumlu anlamlar yüklenmesidir. Yani sahip oldukları “kültürlerini” yaşamalarını sağlayacak verimli bir alandır.

Cihangirlilik burada yaşayanlar için bir kimliğe dönüşürken bu kimliğin devamlığını sağlamaya çalışan, Cihangir Güzelleştirme Derneği etrafında toplanan Cihangirlilelerin çıkarttığı, Cihangir Postası adlı bir yayın organı bulunmaktadır. Burada yaşayanlar alanı, Cihangir Cumhuriyeti olarak nitelendirmekte ve Yeni Cihangirlilere ev sahipliği yapmaktadır (125-132). İsme eklenen girlilik memleket, köken ve akrabalık, aidiyet gibi bağları kapsayacak bir son ek olarak karşımıza çıkmakta ve bir kotada eritilmeyi çağrıştırmaktadır. Özetle buradaki soylulaştırma sürecinde daha önce Amerika’da hazırlanmış olan çalışmalarda görülen eski ve yeni çatışmaları bulunmamakta ya da bu tartışmalara yer verilmemektedir.

İlker Kütükoğlu’nun (2006) seçkinleştirme isimlendirmesi adı altında, Cihangir’deki soylulaştırma sürecini mimari üzerinden incelemektedir. Cihangir’in yanı sıra doksan altı sayfalık tezinde Kuzguncuk, Ortaköy, Arnavutköy, Galata, Asmalımescit, Fener, Balat’taki “seçkinleştirmeye” de değinen Kütükoğlu Cihangir’deki üç cadde, ondört sokakta çalışmasını yürütmüştür. Kütükoğlu’nun çalışmasındaki temel problem incelediği alanlara ilişkin tarihi bilgilere ulaşmış olmakla birlikte çalışma alanlarında yaşamış olan etnik kimliklerle soylulaştırma arasında bağ kuramamış ve buradaki farklı kimlikleri romantik bir söylem içerisinde incelemesinde yatmaktadır. Örneğin Ortaköy hakkında;

“Bizans ve Osmanlı İmparatorlukların önemli yerleşim yerlerinden biri olan Ortaköy’ün tarihi antik çağa kadar uzanır. Kanuni döneminde semtte yerleşen Türkler, Ortaköy’ün simgesi haline gelen Ortaköy Camiini inşa etmişlerdir. Ortaköy’ün tarihinden gelen en önemli özelliği farklı kültürlerden Türk, Rum, Ermeni ve Yahudi topluluklarının ve farklı inançların bir arada dostluk içinde yaşamasıdır ve bu özellik günümüze kadar gelmiştir. 17. yy. ortasında dere içinde bir İslam mahallesi, kıyıda ise yalılar vardı. Bu yalıların hiçbiri günümüze kadar gelmemiştir…” (2006: 26)

alıntısına yer verip bir sonraki başlıkta kendi tabiri ile seçkinleştirmeyi 1992’de başlatması bu durum örneklerinden sadece bir tanesidir (Osmanlı’da öncül soylulaştırma olarak nitelendirilebilecek hareketlere bir sonraki alt başlık altında değinilecektir).

“Cihangir’in seçkinleşme süreci içindeki dönüm noktalarından bir tanesi de 1990’ların ortalarında semtte bulunan fuhuş bölgelerinin temizlenmesidir. Sormagir, Pürtelâş ve Ülker Sokaklarında bulunan transseksüel ve travestiler bir gecede polis operasyonlarıyla yerlerinden edilmişlerdir.

Cihangir’de yaşayıp televizyon kanallarında ya da medya da çalışan ve bu durumdan rahatsız olduklarını dile getiren güçlü kimselerin baskıları sonucu yapılan bu çalışma Cihangir’i seçkinleştirirken, bölgedeki travesti ve transseksüellerin kent içerisinde yer değiştirmelerine sebep olmuştur. Seçkinleştirme gerçekleşirken bölgedeki nüfusun söz sahibi olmalarının, süreci olumlu yönde etkilediği söylenebilir” (33).

1990’larda gerçekleştirilen kimliğe dayalı bu temizliği olumla ve trans bireyleri ötekileştirme seçkinleştirmeden yana olunduğunun göstergeleri olarak değerlendirilebilecekken trans bireylerin hipster olarak soylulaştırmadaki öncül rolü atlanmıştır. Örneğin Havyar Sokak’a yerleşen mimarlar ele alınmış onların öncü/pioner rolü yine atlanmıştır (48).

Kısacası bu çalışma yapıların kullanım biçimlerinden geçmiş sahipliklerinden yola çıkarak soylulaştırmayı açıklamaya çalışırken sıkça bahsedilen sanatçıların ve öncülerin rolleri konusunda dar bir çerçeveye hapsolmuştur. –Oysaki trans bireyler soylulaştırmada

“marjinal” olarak değerlendirilen grubun içerisinde yer aldığı için genellikle öncül soylulaştırıcı olarak değerlendirilirler. Bununla ilgili olarak;

Oscar ft Sesamme Street (https://www.youtube.com/watch?v=STH9ZpeFH2o)

Türkiye’de Susam Sokağı olarak yayınlanan ve Amerika’da çöpte yaşayan Oscar’ın (Türkiye’de ise küfede yaşayan Kırpık karakteri) “evine”, basında hakkında gay olup olmadığı ile ilgili sürekli tartışmaların yer aldığı Macklemore’un yerleşmesi birçok kişi tarafından “soylulaştırmanın” resmi olarak değerlendirilmiştir. -

Şule Demirel tarafından 2015 yılında yazılan ve yine Cihangir’i ele alan bir çalışma bulunurken çalışma 14 Ekim 2017’ye kadar erişime kapatılmıştır. Cihangir gibi soylulaştırma konusunda oldukça gözle görülür bir diğer örnekte Beyoğlu’dur. Ülker Sözen tarafından hazırlanan çalışmada -bir diğer çalışmada da görüldüğü gibi- soylulaştırıcıların tüketim alışkanlıklarına odaklanmaktadır ve soylulaştırmayı bir önceki çalışmadaki gibi sosyal çeşitlilik sağlayan bir olgu olarak görülmektedir. Fakat araştırma sorularına bakıldığında soruların demografik özelliklere yoğunlaştığı tüketim sorularının sadece birkaç tane ve kültürel ürünlerin tüketimi ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu çalışmada da soylulaştırıcılarla görüşülmüş ve soylulaştırılan alanın eski sakinleri incelenmemiştir.

Soylulaştırma ile ilgili ulaşılabilinen son tez ise Alaçatı üzerine Eda Uçak (2012) tarafından hazırlanmıştır. Bu çalışmada ise küçük bir sahil kasabasının, turizm merkezine dönüşmesine neden olan soylulaştırma süreci ekonomik ve sosyo-kültürel faktörler göz önünde bulundurularak incelenmiştir. Bu çalışmada görüşmeye katılanlar, soylulaştırıcılar, eski sakinler, yerel yönetim ve emlakçılardan oluşan daha geniş bir

kitleden seçilmiştir. Çalışmada soylulaştırmanın; ekonomik, sosyal ve fiziksel etkilerinin olumlu ve olumsuz etkileri araştırılmış, ekonomik açıdan olumlu etkileri: turizm yatırımları, gelirleri, turist sayısı, emlak piyasasındaki fiyat artışı, yeni iş imkânları olarak sıralanırken; olumsuz etkileri, tarıma dayalı üretimin büyük ölçüde yok olduğu, yerli küçük satıcı ve marketlerin kapandığı, dükkân sahiplerinin kiralarda artış istemesi olarak sıralanmıştır. Sosyal alandaki pozitif etkileri: soylulaştırıcılar ve kasabanın sakinleri arasında kültürel bir alışverişin olması, özellikle gençlerin sosyo-kültürel gelişmelerine katkı sağlaması, mahalle örgütlenmelerinin sosyo-kültürel aktivitelere imza atması ve gönüllü organizasyonlar yapması sayılırken, olumsuz etkileri; dejenerasyon, yer değiştirilmek zorunda bırakılan insanlar, soylulaştırıcıların merkezde sayıların giderek artması, emlak piyasasındaki fiyat artışından olumsuz olarak etkilenmeleri olarak sayılmıştır (183-185). Özetle soylulaştırılmanın olumsuz yönleri bütün uygulamalarda aynıyken, olumlu diye sayılan özellikler aslında olumsuz özelliklerin temel gerekçesidir.

Genel olarak, Türkiye’de üretilen tezlerin birçoğunun, İstanbul’da Beyoğlu, Cihangir, Galata, Sulukule gibi yaşanan dönüşümün soylulaştırma mı değil mi sorularına yer bırakmayacak kadar net olduğu alanlarda, hazırlandığı görülmektedir. Bu nedenle de çalışılacak alanların; soylulaştırmanın ilk modelleme çalışmalarındaki öncü ve öncü profillerine uyan, rantın yüksek olduğu alanlarda, sanatçıların, marjinallerin, öğrencilerin yoğunlukta bulunduğu yerlerden seçildiği iddia edilebilir. Ek olarak çalışmaların üretildiği üniversitelere bakılacak olduğunda, seçilen alanlarla aynı il içerisinde yer aldığı, bu nedenle de-belki de haklı olarak- çalışmayı yürütenlerin kendi bildikleri alanlardan hareket etmek isteği de söylenebilir. Çalışmaların sınırlı sayıda olması ve öncü kabul edilebildikleri için bu daraltılmış alanda yoğunlaşmış çalışmalara yönelmiş olmaları doğal karşılanabilir. Fakat şu noktanın atlanmaması gerekir: 2002 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’nın Keçiören ilçesinde yer alan Subayevleri semtinde oturmayı tercih etmesi, her ne kadar bir politikacının seçmenine

verdiği önemli bir mesaj olsa da aynı zamanda soylulaştırma açısından da önemli bir hamledir. Ya da Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel merkezlerinin Söğütözü’ne taşınması ile gecekondu mahallesi olan Çukurambar’daki gecekonduların yerlerini “ultralüks dairelere ve milletvekili komşulara” bırakması da benzer bir şekilde soylulaştırma örneğidir. Burada soylulaştırma siyasi aktörlerin bizzat kendileri tarafından gerçekleştirmektedir ve daha önce bahsedilen Harlem örneği ile de uyumludur. Bunun gibi farklı aktörler ve farklı gerekçelerle gerçekleştirilen, Türkiye’nin irili ufaklı pek çok şehrinde, farklı örneklerine rastlanabilecek soylulaştırma çalışmaları bulunurken, belirli bir alana sıkışmak aynı şeylerin tekrarına neden olmakta literatürde oluşabilecek zenginliği engellemektedir.

Sonuç olarak erişimine izin verilen tezler incelendiğinde; konuların belli bir alanda sınırlandığı, tartışmanın genellikle soylulaştırıcılar açısından değerlendirildiği, soylulaştırmaya olumlu bir anlam atfetmenin ağırlıkta olduğu çalışmalar üretilmiştir.

Henüz, soylulaştırma yapılan bir alanda yaşayarak ya da soylulaştırılanların merkeze alındığı ve literatürde Türkiye üzerinden yola çıkarak kuramsal bir eklemenin yapılabileceği herhangi bir özgün çalışma üretilmemiştir.