• Sonuç bulunamadı

1.3. S OYLULAŞTIRMA B ASAMAKLARI VE Ö RNEK İ NCELEMELER

1.3.2. Soylulaştırma Çalışmalarında Yeni Bir Akademik Arayış: Kanada

Kanada, soylulaştırma çalışmaları açısından önemli bir yere sahiptir. 1960’larda Toronto’nun rehabilitasyonu ile başlayan soylulaştırma süreci 1970-1980 arası reform çağı ile daha geniş bir alana yayılma fırsatı bulmuştur. Erken dönemde gerçekleşen bu uygulamalar paralel bir dönemde teorik bağlamda da olguyu tartışmaya açmıştır.

Özellikle Damaris Rose’un (1983) Marksist bir perspektiften soylulaştırmanın nasıl incelenmesi gerektiğine dair sunduğu katkı ardından David Ley’in (1986) Kanada’da

gerçekleştirilen soylulaştırma çalışmalarında niceliksel metodolojinin kullanımını ayrıntılı bir biçimde sergilemesi ve günümüzde soylulaştırma denildiğinde akla ilk gelen isimlerden olan Tom Slater’ın literatüre yaptığı eklemeler, Kanada’yı soylulaştırma açısından önemli bir noktaya taşımaktadır.

Soylulaştırma olgusunu Marksist bir perspektiften inceleyen önemli çalışmalardan biri Damaris Rose’a aittir. Rose, 1983 gibi çok erken bir dönemde. Rethinking Gentrification: Beyond The Uneven Development Of Marxist Urban Theory” adlı çalışmayı üretmiştir. Çalışmada Rose’un temel amaçları şu şekilde sıralanabilir; konuyla ilgili daha önce Marksist perspektiften yapılan çalışmaların epistomolojik problemlerine, soylulaştırma konusunda oldukça sınırlı bir zeminde tartışılan, dar çerçeveli ve sınırlı referansı bulunan Marksist çalışmaların temel sorunlarına değinmek ve eleştirmek, mekânsal yapılanmanın, ücretli emek gücü, işgücü sunumu arasındaki ilişkileri keşfetmek ve ampirik çalışmalarla mahalle canlandırılması meselesi etrafında hareket eden, belirli yerlerdeki soylulaştırmanın mevcut formları ve bu bağlamda (kelimenin geniş anlamıyla) ilerici siyasi ve daha çok teorik yönlerini ortaya koymaktır (48). Ampirik çalışmalar bağlamında pozitivist yaklaşımın doğrulanabilir yargıları ve bu yargıların ulaşmaya çalıştığı genellemeler Rose için bilimsel bir soruna işaret etmektedir. Ona göre bu tip çalışmalarda test edilebilir ampirik sonuçlara yönelinmiştir, bu durumun sonucunda da elde edilen bulguların dışında da fenomeni etkileyen unsurların var olabileceği bu nedenle teşhis edilememektedir. Bu tip çalışmalar; soylulaştırmanın tarihsel ve yapısal boyutlarını dışarda bırakıp aynı zaman diliminde, mahalle mahalle edindikleri ampirik verilerin varyasyonu ile ilgilenmektedirler. Marksist soylulaştırma çalışmaları ise ilk olarak doğru yeri bularak başlama konusunda ısrar ederken, teorilerini bir mal olarak soylulaştırılan konutların üretimi üzerine inşa etmektedirler- Düşünür burada doğru yer ile mekânın üretimindeki politik arka plandan bahsetmektedir.- Rose’a göre, Marksist çalışmalar son derece haklı bir biçimde finansal yapılanmalar tarafından yapılan yatırımlar ve çoktan

inşa edilmiş olan bir çevrede, sermaye birikimini kolaylaştıran toplumsal yeniden üretim üzerine çalışmaktadırlar. Smith’te görüldüğü gibi soylulaştırma, arazi rantının artması, daha sonra konumun bölgesel avantajlarından faydalanarak yatırımın artması bununla beraber şehir merkezinde ticaretin artması anlamına gelmektedir. Özetle soylulaştırma yeniden yapılanma ile kâr oranların arttırılması anlamına gelmektedir. Üretken yatırım sermayesi inşa edilmiş çevreyi sabitlerken, genişleyen sermayenin parçalarını koruyacak setler oluşturulmaktadır. Eğer konut stoku onarılmazsa ya da yenisiyle değiştirilmezse sermaye yatırımlarının değeri düşer ve zamanla yatırımcılar ayaklanması ile sonuçlanacaktır. Smith’in “rent gap” teorisinde de görüldüğü üzere soylulaştırma nedeniyle yerleşim yerlerinin terk edilmesi, sermayedarlar için 'daha yüksek ve daha iyi kullanım' için ön koşulu sağlamaktadır. Soylulaştırma görüldüğü üzere Marksist çalışmalar açısından ne doğal bir gelişmedir ne de şehir yaşam döngüsünde bir sapmadır.

Marksist çalışmalarda önemli sorunlardan biri soylulaştırıcılara ait konutların üretimindeki ön koşulların belirlenmesi ile sınırlıdır. Soylulaştıran, konut sakinlerinin üretimi ile ilgilenmemektedirler. Toplumsal ve mekânsal olarak emek sürecinin yeniden üretimi yeniden şekillendirilmesi ya da değiştirmenin yolu şehirdeki emek gücün yeniden üretilmesidir. Kısacası Rose, Marksist çalışmaların sürece ve soylulaştırıcılara yönelinmesi gerektiğini vurgulamakta ve ekonomik olanın yanı sıra sosyal olanla da ilgilenilmesi gerektiğini savunmaktadır. Gündelik hayatta mekânın örgütlenme biçimine vurgu yapan Rose, aynı zamanda mekânın örgütlenmesindeki patriarkal ilişkiler ve kadının rolünün de altını çizmektedir. Rose’a göre eğer soylulaştırmayı anlamak istiyorsak ilk önce bakmamız gereken yer soylulaştırıcılar ve mobil mahallelerdir.

Aslında Rose’un, soylulaştırıcıların üretimine yaptığı vurgu iletişim çalışmalarına kapı aralamakla birlikte bu aralıktan tam anlamıyla geçen henüz olmamıştır.

Kanada’da üretilen bir diğer önemli çalışma David Ley’e aittir. Ley (1986) çalışmasına Amerika’da üretilmiş olan çalışmalar hakkında genel bir değerlendirme ile

başlamaktadır. Ley’e göre Avrupa ve Amerika’da hazırlanan çalışmalar arada istisnai örnekleri bulunmakla birlikte tek bir şehirde tek bir mahalleyi kapsayacak biçimde üretilmiştir. Kent merkezine orta sınıfın yeniden yerleşmesi çerçevesinde tartışılan olgu;

kentlerin kırsala doğru yayılması, enerji maliyetleri, kent merkezinde hane halkı ve kent merkezinde kapatılan iş yerleri, bebek doğumlarının konut piyasasına etkisi, ev onarma ile inşa arasındaki maliyet farkı, sosyal ve kültürel farklılıklar, mahallenin karakteristik özellikleri, homojenlik, kültürel sterillik ve benzeri konularla ilgilidirler. Ley’e göre Amerika’da üretilen akademik çalışmalar dört temel başlık altında toplanabilir. Bunlar:

demografik değişim üzerine odaklananlar, konut piyasasındaki dinamikleri inceleyenler, kent estetiğinin değeri üzerine çalışanlar ve ekonomi temelli çalışmalardır. Her ne kadar farklı başlıklara ayrılmış olsa da Ley’e göre bunlar birbirini tamamlayan ve birbirini anlamlı kılan unsurlardır bu nedenle de birlikte değerlendirmeleri gerekmektedir. Ley, çalışmalarla birbirinden bağımsızlaştırılan bu dört temel araştırma başlığını tek bir kotada eritecek bir çalışmaya, yirmi iki farklı alanda, 1971-1981 yılları arasındaki elde ettiği verilerlerle, bu dört temel başlıkla ilişkilendirmekte ve göstergelerin korelasyonlarından yola çıkarak niceliksel bir çalışmaya imza atmaktadır. Çalışmanın sonucunda ekonomik ve kent estetiğine ait tezlerin kent içerisindeki yenilenme ve soylulaştırma çalışmalarının açık ara nedeni olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Kanada’da öne çıkan çalışmalardan bir diğeri Tom Slater’a aittir. Slater (2010) çalışmasına aylık enRoute adlı dergiden aldığı ve “Kanada’nın En Havalı Mahalleleri”

başlıklı makaleye yer vererek başlamaktadır. Ailesinden ayrılan genç bir grafik tasarımcının nerede ve nasıl yaşayabileceğine yer veren makalede genellikle akranlarının yaşadığı bir mahalle aradığı tespitinde bulunulmaktadır. Makalede; gençlerin, boş vakitlerini geçirebilecekleri eğlenceli yerleri arayıp bulduklarını ve en önemlisi onların farklı zevklerini yansıtan, cool ev ve mahalle istedikleri söylenmektedir. Slater’a göre tam bu arayışın sonucunda ortaya soylulaştırma çıkmaktadır. Makalede; 1.Queen Street

West, Toronto, 2.Le Plateau Mont-Royal, Montreal, 3.Vieux-Montreal, Montreal, 4.West-End, Vancouver, 5.Little Italy, Toronto, 6.Old Strathcona, Edmonton, 7.The Exchange District, Winnipeg, 8.Lower Water Street, Halifax, 9.Inglewood, Calgary, 10.Le Vieux-Québec, Quebec City’de Kanada’nın en havalı mahalleleri olarak nitelenmektedir. Bu havalı mahalle arayışı aslında soylulaştırma için alan tespitini de içerisinde barındırmaktadır.

Slater’a göre Kanada’da soylulaştırma, 1960’lardan itibaren Toronto’da rehabilite etme ya da onarma adı altında başlamış ve 1970’lere gelindiğinde kentlerde “reform çağı”na dönüşmüştür. Bu dönüşüm soylulaştırma çalışmaları sayesinde sağlanmıştır. Neo liberal tektonik bir hareket olarak değerlendirdiği, Toronto’nun batısında yer alan Güney Parkdale özelinden hareket ettiği çalışmasında Slater hem soylulaştırma çalışmalarına hem de alanda ortaya çıkan soylulaştırma karşıtı harekete dikkat çekmektedir. Parkdale’in yer aldığı Toronto’da da 1950’ler de gecekondu ve çöküntü bölgelerinin temizlenip orta sınıfın bu alana yerleşmesi için çok katlı binalar inşa edilmiştir. 1980’lere gelindiğinde içinde Ontario Gölü’nün de bulunduğu Parkdale’e, Kanada’nın en büyük bağımlılık ve akıl sağlığı merkezi haline gelmiştir. 1981’de yaklaşık 1200 kişinin yaşadığı düşünülen alanda, 1985’e gelindiğinde sadece 39 tane grup evi bulunmaktadır. Bu da hem hastalar hem de taburcu olanlar için oldukça yetersiz bir sayıdır.5 Buradan taburcu olanlara herhangi bir barınma imkânı sağlanmadığı için taburcu olanlar Günay Parkdale’deki bekâr evlerine yerleşmiştir. Bu durumun sonucunda da söz konusu alan yanlış politikalardan dolayı hastalıkla ve yoksullukla kuşatılmıştır.

1980’nin ortalarından orta sınıfın yavaş yavaş yerleşmeye başlarken 1990’lar da bu hareketlilik hız kazanmıştır. Parkdale’in sahip olduğu tarihi Viktoryan ve Edwardiyan geçmiş, ağaçla kaplı sokakları ve şehir merkezine yakınlığı orta sınıf için alanı daha da

5 Yazar bu verileri Simmons ve Joseph ile Hall’ün kitaplarından almıştır.

çekici hale getirmiş ve emlak piyasasında karlı bir yatırıma dönüşmüştür. Sokak kültürünün yerleşmesi ile birlikte dönüşüm tamamlanmıştır. Alana sanatçılar tarafından da yoğun ilgi gösterilmiş bu da alanın hem kültürel hem de maddi açıdan zenginlemesini sağlamıştır. Günümüzde Sanatçı stüdyoları, ucuz stüdyoları tercih eden 600’den fazla sanatçı yaşamaktadır. Sanatçıların daha iyi koşullarda yaşaması ve çalışmalarını sergilemesi belediye meclisinin gündemindeki önemli maddelerden biri olmuştur ve soylulaştırma bir kamu politikasına dönüşmüştür.

Ayrıca çalışmada Parkdale pilot projesi için üretilen el ilanlarına da yer vermiştir.

İlan klasik bir soylulaştırmanın temel dayanağı olan; koruma, geliştirme, güvenlik, standart, iyileştirme kavramlarını kullanarak meşruluk zeminini sağlamaya çalışmakta ve nasıl gerçekleştirileceği sorusuna cevabı; bekâr ve yasal olmayanı düzenleme, yasallaştırma, sürdürme gibi kavramlar çerçevesinde açıklamaktadır.

(Slater, 2010: 53)

Kanada’da soylulaştırma Amerika ve Avrupa’daki diğer örneklerle oldukça uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmiş ve soylulaştırmadan benzer bir şekilde etkilenmiştir. Güney Parkdale’i önemli kılan ise soylulaştırmanın burada işçi ve etnik kimliklerden öte kapitalist sisteminin emeğini kullanamadığı için dışlama mekânizmalarına hapsettiği sağlığı özellikle de akıl sağlığı yerinde bulunmayanlardır. Burada toplumun merkezinden

çıkarılarak görünmez hale getirilmeye çalışılan post-endüstriyel sistem içerisinde emeğinin kullanılmasına gerek kalmayan işçi değil, sağlık sorunları nedeniyle emek sürecinde yer almayan ve emeği sistem içerisinde kullanılamayan akıl hastalarıdır.