• Sonuç bulunamadı

2. TOPLUMSAL DEĞĠġĠMĠN DĠNAMĠĞĠ ĠLETĠġĠM TEKNOLOJĠLERĠ,

2.3. Sosyal Ağlarda Ağ Toplumu

2.3.2. Ağ Toplumunun Kültürel, Ekonomik ve Siyasal Yansımaları

2.3.2.3. Sosyo-Politik / Siyasal Yönden Ağ Toplumu

Günümüz toplumunun ―enformasyonel kapitalizm” Ģeklinde bilgiye dayalı bir toplum yapısında olduğunu dile getiren Castells‘e göre, toplum ve üyelerinin siyasi ve ekonomik konumlarının belirlenmesinin de bu noktada bilginin üretilmesine, ulaĢılabilir olmasına ve kullanma yetkisine bağlı olduğunu savunur. Dolayısıyla, bilgi baĢta ekonomi, sosyal iliĢkiler ve siyaset olmak üzere hemen her alanda en temel unsurdur. Bu bağlamda Castells, ağ toplumlarının ―enformasyonalizm

ideolojisine” sahip olduğunu savunarak, devletin ve dolayısıyla da siyasi yönetimin

üstlendiği rol bu enformasyonalizm ideolojinin iĢlemesinde oldukça önemlidir (Castells, 2013: 15-22). Castells, teknolojinin kullanımının toplumsal ve politik yapılar içinde Ģekillendiğinin altını çizen Castells’e göre, ağlar sağlanan iĢbirliğinin yeni biçimleri, toplumsal grupları tepeden aĢağıya emretme mantığından ve liderlere ihtiyaç duymaktan kurtarır. Castells, geçmiĢte toplumundaki elitlerin oluĢum süreci olan kiĢisel ağların, iktidar konumundaki baĢka insanlarla, devlet, okul, ordu ve kiliseler gibi toplumun kurumlarının etrafında “dikey hiyerarşiler” etrafında örgütlenmeyi ve böylelikle toplumsal kurumların komuta ve kontrol sistemleri etrafında merkezîleĢerek doğrudan denetimini sağlandığını savunur. Castells bu düĢüncesini Ģu sözleriyle ifade eder “Dolayısıyla en tepedeki bazı kişisel ağlar,

çıkarlarını ve değerlerini toplumun geri kalanına dayatmak için bu merkezleşmiş, hiyerarşik örgütlenmeleri kullanmışlardır. Onlara karşı koyabilenler de yalnızca benzer türde dikey örgütlenmeler olmuştur: İsyancı orduları ya da devrimci partiler gibi.” (Castells ve Ince, 2006: 26). Castells günümüzde bu durumun değiĢime

uğrayarak, artık enformasyon teknolojisinin iktidarda olduğu ağlar etrafında küresel elektronik iletiĢim ağlarıyla örgütlenmiĢ bir toplum yapısına sahip olduğumuzu savunur. Ağlar, kendi kendini üreten, kendi kedini geliĢtiren ve kendi kendini yöneten bir toplumun ön resmi olup, toplumun bilgi ütopyası doğrultusunda yeniden örgütlenmesine model oluĢturur. Bu örgütlenme modeline göre, Castells‘in ağ toplumu kuramında üretimin gerçekleĢtiği yer, iliĢkiler içindeki bireylerden ağlardaki bilgiye doğru kaymaktadır (Castells, 2007: 202). Castells‘e göre, “Ağın mimarisi,

92

alanında kendilerini güçlü bir biçimde ortaya koymalarına karşın hükümetin kısıtlamalarına ya da ticari sınırlamalara ciddi biçimde ket vurmaktadır” (Castells,

2013: 473). Bu bağlamda, sosyal ağlar sayesinde bilgiyi paylaĢtıkça çoğalan insanlar, kendisi gibi düĢünen diğer insanların farkına vararak, örgütlenerek demokratik hak arayıĢlarını yerine getirebilmektedirler. Ġnternet teknolojileriyle, ulus-devletlerin ulusal kültür savlarına destek olan coğrafi uzamsal oluĢumu ortadan kalkarken; ulus- devlete ait değerlerden çoğunun yerine, daha küçük “elektronik toplulukların” değerleri geçmeye baĢlar. “Sanal cemaat” olarak adlandırılan bu küçük elektronik gruplar, “İnternette kişisel ilişki ağlarını şekillendirmek üzere yeterli sayıda insanın,

yeterli uzunlukta kamusal tartışmayı, yeterli insani hislerle gerçekleştirdiği zaman ağda ortaya çıkan post modern kabileler” olarak tanımlanır (Bauman, 1997).

Hayatın tüm alanlarında yaĢanan dijital dönüĢüm, ağ toplumu bireylerinin de birer dijital kimlik kazanmasına neden olur. Sanal cemaatlerin dıĢında, bu yeni teknolojiden bağımsız düĢünülemeyen, dijital dünyanın bireyler üzerindeki yansıması “dijital vatandaşlık” kavramını ortaya çıkar. Jenkins‘e göre, yeni medya ve bu medyanın çıktıları daha önce hiç olmadığı kadar fazla kullanıcı katılımını sağlaması, katılımcı kültürü özelliği teknolojiden bağımsız düĢünülemeyen, dijital dünyanın bireyler üzerindeki yansıması olan dijital vatandaĢların oluĢumunda önemli etkendir (Jenkins, 2006: 2-5).

Ġnternet demokrasi iliĢkisi üzerinde yapılmıĢ olan çalıĢmalardan bir kısmı, internetin katılımcı kültürü özelliğinden dolayı internet ortamının tıpkı Atina‘nın “Agora demokrasisi” anlayıĢında olduğu gibi tüm vatandaĢların dolaysız katılımına imkân veren demokratik bir ortam olduğunu savunurlar. Bu durumu Kellner Ģöyle açıklar;

―Ġnternetin ve demokrasi iliĢkisini olumsal bir çizgide savunanlar, yeni iletiĢim teknolojilerinin ana akım medya ve politikadan dıĢlanmıĢ grup ve bireylere, olağan politik tartıĢmaların kapsamında yer almayan fikirleri yayma ve genellikle muhalif fikir ve gruplara kapalı tutulan tartıĢma ve diyaloglara katılma olanağı veren araçlar sunduğunu ileri sürmektedir. Bu görüĢe göre internet kamunun eriĢimine açık bilgi ve fikirler kümesini zenginleĢtirecek, böylece daha fazla bilgiyle donanmıĢ bir seçmen kitlesinin üretilmesine yardım ederek, politik tartıĢma alanında genellikle dıĢlanan grup ve bireylerin kamusal Ala na katılım olanaklarını geniĢletmeye katkıda bulunur‖ (Kellner, 2004: 711).

Diğer yandan, askeri geçmiĢine dayanan internet teknolojilerinin, devlet iktidarının ve sermaye güçlerinin egemenliği altında olduğuna dikkat çeken

93

internet dolayımlı demokrasi ya da bir baĢka adıyla “siber-demokrasi” savunucuları karĢıtları, demokrasi idealini gerçekleĢtirmenin yolunun siber- demokrasi ya da bir baĢka teknolojik yenilikle değil tam aksine toplumsal yaĢam alanında mücadelelerle mümkün olacağını iddia etmektedirler. ―Bu

yaklaşım, internet savunucularının, internet dolayımlı demokrasiye gereğinden fazla önem vererek, Atina‟nın „agora demokrasisinin‟, yeniçağın siber- demokrasisiyle, yeniden hayat bulacağı iddiasını „hayali‟ bularak eleştirmektedirler” (Kellner, 2004: 725). Tüm bu farklı iki görüĢe karĢılık

olarak yeni bir uzlaĢmacı yaklaĢım olarak “radikal demokrasi” kavramını geliĢtiren Kellner‘a göre, radikal demokrasi, hem bilgiye hem tartıĢma araçlarına eriĢimi gerektirdiğinden dolayı demokratik katılımın alan ve içeriğinin geliĢmesini de mümkün kılar (Kellner, 2004: 717). Kellner, bu noktada demokrasinin geliĢmesinde iletiĢimin bir merkezden düz çizgisel bir iletiĢim modeliyle mümkün olabildiği geleneksel medyanın aksine internetin viral katılımcı, yayılımcı ve hızlı iletiĢim özelliği ve merkeziyetçi olmayan küresel iletiĢim yapısı radikal demokrasi için gereken demokratik katılımı mümkün kılarak önemli rol oynadığını savunur.

Sosyal ağlar aracılığıyla görme ve düĢünme biçimlerinin giderek daha fazla sistemli birer kod haline dönüĢmesi neticesinde sosyal ağlarda oluĢturulan özgürlük kavramı aslında homojen bir dünya görüĢünün sonucunda ortaya çıkan homojen bir özgürlük kavramıdır. Sosyal ağlarda her ne kadar ifade özgürlüğü olduğu savunulsa da gerçekte bireylere sunulan seçenekler kısıtlıdır. Bu ideolojiye göre kullanıcılara inandırılan politik özgürlük aslında bir yanılsamadır. Poster, bu durumu “süper-

panoptikon” olarak adlandırır. Panoptikon, Jeremy Bentham‘ın 1817‘de Yeni

Delhi‘de yaptığı hapishanenin mimarisinin adıdır. Bu mimariye göre, mahkûmlar sürekli bir gözetim altında ve her an gözleniyor olduklarının hissini verecek biçimde inĢa edilmiĢtir. Böylelikle, her an gözleniyor olduğunun farkında olmak mahkûmlarda disiplin ve uyma davranıĢı oluĢturur. Bu mantıkla yola çıkılarak panaptikon sadece mimari de sınırlı kalmaz bütün toplumsal üretim sürecine yayılma gösterir. Bu bağlamda Poster‘a göre, internet her ne kadar ilk görünüĢte duvarların, pencerelerin, kulelerin, gardiyanların olmadığı bir alan olarak görülse de bu alanda toplumsal denetim tahmin edilemeyecek kadar geniĢtir (Poster, 1990: 398-400). Panoptikon kavramı üzerinden iktidarın kontrolünü Foucault, kamusal alanda yer

94

alan bireyler düĢüncelerini, sosyo-politik alanda özgür ifade ihtiyaçlarını karĢılamak isterlerken görünmeyen, ancak varlığı her an hissedilen bir gözetim olarak ifade eder (Foucault, 2000: 78). Foucault, bu noktada modern toplumun oluĢum sürecinde gözetimin ve denetimin artan rolünü vurgular (Timisi, 2003: 195-204). Bunun yanı sıra Girgin‘e göre, geleneksel medyayı kurdukları tekelleĢmeyle yönlendiren büyük sermaye güçlerinin siyasi iktidarla yakın çıkar iliĢkileri, demokratik katılım aracı olarak kitle iletiĢim araçlarının kontrolüne imkân sağlarken yeni iletiĢim araçlarının baĢında en etkili iletiĢim aracı olan internetin, tekelci geleneksel medyanın hegemonyasını etkilediği gerçeği de yadsınamaz.

Bu nedenledir ki, halkın ortak paylaĢım ağları olarak görünen sosyal ağ platformlarında sürekli olarak gözetimin artması ve özgürlüğün kısıtlanarak mahremiyet sorunu oluĢmakta ve bundan ötürü medya iktidarlarının sosyal medyayı giderek daha fazla ele geçirme çabaları artmaktadır. Bu bağlamda, sosyo-politik açıdan bireylerin sosyal ağlar üzerinden yönetilmesinde ideolojik hâkimiyet önem taĢımaktadır. Siyasal, ekonomik ve askeri güç odaklarının iktidarlarını meĢrulaĢtırmak adına sosyal medyaya ihtiyaç duyulur (Girgin, 2003: 184).

Ġnsanların doğal ve toplumsal ortamlarıyla etkileĢim halinde, nöral ağları, doğadaki ağlar ve sosyal ağlar arasında ağlar kurarak anlam yarattıklarını savunan Castells, tüm bu ağ oluĢturma sürecini iletiĢim eylemiyle gerçekleĢtirdiğini vurgular. Castelles‘in, bilgi alıĢveriĢiyle anlam paylaĢım süreci olarak nitelendirdiği iletiĢim, aynı zamanda genel olarak toplum açısından baĢlıca toplumsal anlam üretim kaynağı,

“toplumsallaşmış iletişim sürecidir”. ToplumsallaĢmıĢ iletiĢimin kamusal alanda

kiĢilerarası iletiĢimin ötesinde var olduğunu savunan Castells‘e göre, iletiĢim ortamının dönüĢümünün doğrudan anlam biçimlerini, dolayısıyla da iktidar iliĢkilerini de etkiler. Bu bağlamda, son yıllarda internet ve kablosuz ağların dijital iletiĢim platformu olarak kullanılması, iletiĢim alanındaki temel değiĢime neden olmuĢ böylelikle iletiĢimin “kitlesel öz iletişim” haline dönüĢtürerek toplumsal aktörlerin toplumsal kurumlar karĢısındaki özerkliğini kurmasını sağlamıĢtır. Castells‘e göre, yatay etkileĢimsel iletiĢime dayalı bu ağlar aynı zamanda iktidar oluĢturmada da belirleyici kaynak olmuĢtur. Castells iktidar ağlarının, insan zihnini ağırlıklı olarak kitlesel iletiĢimi sağlayan multimedya ağları üzerinden etkileyerek iktidarlarını icra ettiklerini ve bu nedenle de iletiĢim ağlarının iktidar oluĢturmada

95

önemli rolünü vurgular. Bu noktada Castells devlet ve siyasi sistem etrafında kurulmuĢ iktidar ağının iktidarın genel ağ oluĢturma sürecinde temel bir rol oynadığını savunur (Castells, 2012: 21-22). Bu bağlamda, hükümetlerin de kuĢkusuz ağ dünyasında olmaları gerekliliğinden bahseden Castells, hükümetlerin özellikle küresel para ve baĢka hükümetlerle birliğinin var olduğu iktidar ağlarında etkinliklerini sürdürerek hem yerel hem de küresel uzamda varlıklarını göstermelerinin önemli olduğunu savunur. Örneğin AB (Avrupa Birliği) Avrupa ülkeleri hükümetlerinin bir komisyon ağı olarak, birçok ulusal hükümetlerin bağlantı noktası olarak finansal sistem olan AMB (Avrupa Merkez Bankası) nın ağına bağlıdır. Bunun ötesinde güvenlik sistemi olan NATO ağına, Avrupa ülkeleri dıĢında dünyanın geri kalan kısmıyla ekonomik politikalar, yardım ve uluslararası anlaĢmalar için IMF (International Monetary Fund- Uluslararası Para Fonu) ağına ve OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development- Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü) gibi Avrupa ülkelerinin dıĢında kalan diğer ülkelerle politika ve strateji konularını ele alan ağına bağlıdır (Castells ve Ince, 2006: 105).

Ġktidar sahiplerinin kendi değer ve çıkarlarına göre toplumsal kurumlarını inĢa ettiğinden dolayı iktidar iliĢkilerinin toplumu oluĢturduğunu savunan Castells, iktidarın aynı zamanda meĢru olsun olmasın devletin kontrolü altındaki Ģiddet veya zorlama yoluyla veya sembolik manipülasyon mekanizmaları yoluyla insanların zihinlerinde anlamlar yaratmasıyla var olduğunu vurgular. Öte yandan Marxist temele dayanarak Castells, toplumların çeliĢkili ve çatıĢmalı odluklarından dolayı nerede iktidar varsa orada karĢı iktidarın var olduğunu, buradaki karĢı iktidarda toplumsal aktörlerin toplumun kurumlarının arkasındaki varlık olan iktidara karĢı kendi değer ve çıkarlarını temsil etme talebiyle meydan okuduklarını savunur. Dolayısıyla, “insanların hayatlarını düzenleyen devlet ile diğer kurumların fiili

biçimlenişi, iktidar ile karşı iktidar arasındaki sürekli etkileşime dayanır” (Castells,

2012: 20). Castells‘e göre, ağ toplumunun gerek yarattığı sanal gerçekliğe karĢı insanların gittikçe etnik ve dini kimliklerine dönmesi ve gerekse toplumsal ve ekonomik temelli siyasal eĢitsizliğe karĢı direnme isteği yine ağlarda örgütlenen yeni toplumsal hareketlerin doğmasına neden olur. Dolayısıyla, ağlarla küreselleĢen ekonominin, siyasetin ve kültürün karĢısında bireylerin hayatlarına bir anlam kazandırma, özerklik isteği ve bu yöndeki talepleri sosyal ağlarda örgütlenen yeni toplumsal hareketleri ortaya çıkartır (Castells, 2012). Zaman ve mekân anlamında

96

uzamsal farklılıkları ortadan kaldırarak, etkileĢimli, katılımcı bir biçimde bir anda birçok bireyin çevrim içi bir arada bulunmasını sağlayan ağ toplumu bu nitelikleri ile farklı bir örgütlenme ve eylem biçimlerine sahip yeni toplumsal hareketlerin doğmasına neden olur. Özellikle, sosyal ağlar ağ toplumu içerisinde paylaĢım ve etkileĢime en fazla imkân tanıması özelliğiyle, bu yeni toplumsal hareketlerde bir rol oynarlar. Bu bağlamda, Castells‘in bahsettiği sosyal ağlarda görülen yeni toplumsal hareketlerin, toplumsal, kültürel ve siyasal nedenlerinin ve örgütlenme biçimlerinin incelenmesi çalıĢmanın bir sonraki bölümünde ele alınacaktır.

3. TOPLUMSAL YAPININ DEĞĠġĠMĠNDE TOPLUMSAL