3. TOPLUMSAL YAPININ DEĞĠġĠMĠNDE TOPLUMSAL HAREKETLERĠN
3.3. Sosyal Ağlarda Toplumsal Hareketler
3.3.2. Sosyal Ağlarda OluĢan Toplumsal Hareketler YaklaĢımları EleĢtirisi
“Tekno-iyimser yaklaşımcılar” dan olarak bilinen Castells, Shirky ve Gerbaudo gibi
sosyal ağ teorisyenlerinin yeni toplumsal hareketlerde sosyal ağların rolü konusunda farklı görüĢe sahip olan “Tekno-kötümser yaklaşımcılar” ın baĢında gelen Gladwell, Fenton, Zizek, Morozof ve Bennet gibi karĢıt görüĢlü araĢtırmacılar yeni toplumsal hareketlerin gevĢek yapısının ve birbirine eklemliliğinin internetin ağsı dinamizmiyle örtüĢmediğini savunurlar. Esnek ve merkezi olmayan bir iletiĢim altyapısına sahip olan internetin çevrimiçi iletiĢim kolaylığı ve hızının “alışılagelen toplumsal
hareketlerde olduğu gibi istikrarlı ve uzun ömürlü bir biçimde aktivist ağ şebekelerine kılavuzluk edeceği anlamına gelmeyeceğini” savunan Kavada‘ya göre; “Gene de geçmişte olduğu gibi yüz yüze toplantıların organize edilmesi, iyi tasarlanmış projelerde işbirliği içinde olunması, sabit çevrimiçi alanda tüm çalışmaların kayıt edilerek muhafaza edilmesinin yanı sıra, toplumsal hareketin hedeflerini tamamlayacak farklı yorumların da dahil edilmesi bu ağları uzun ömürlü kılmaya yardımcı olacaktır” (Kavada, 2010: 101).
Castells‘in aksine sosyal ağların toplumsal hareketlerdeki önemine yönelik eleĢtirilere ilk referans kiĢi olarak gösterilen Gladwell, 2010 yılında “The New
Yorker” dergisinde yayınlanan “Small Change: Why the Revolution Will Not Be Tweeted” (Küçük DeğiĢim: Devrim Neden Tweetlenmeyecek) baĢlıklı makalesinde
dünyada geliĢen yeni toplumsal hareketler üzerine yaptığı çalıĢmasında sosyal ağların etkisi ile ilgili Ģüpheci bir tavır sergiler. Gladwell‘in savunduğu görüĢe göre, gerçek sosyal değiĢimler, yüksek riskli aktivizm ile gerçekleĢmektedir. Gladwell bu görüĢüne, 1960‘ların siyahî üniversite öğrencilerinin oturma eylemlerini, 1955-1956 yılları arasında Martin Luther King tarafından organize edilen ve yıl boyunca devam eden otobüs boykot eylemlerini örnek olarak göstermiĢtir. Bu eylemlerin karakteristik özelliğinin, güçlü grup kimliği ve bireyler arası güçlü bağlar olduğunu dile getirmektedir. Gladwell‘e göre, 60‘lı yıllarda gerçekleĢen eylemlerin örgütlenme biçimleri açısından gerçek bir aktivizm örnekleridir oysa sosyal ağlarda durum
136
bunun tersidir. Sosyal ağlar, düĢük riskli aktivizmi ve bireyler arası güçlü olmayan bağları teĢvik etmektedir (Gladwell, 2010: 150-151). Bununla beraber Gladwell, baĢarılı bir sosyal hareketin güçlü bir hiyerarĢi ve düzgün görev dağılımı gerektirdiğini savunur. Sosyal ağlarda, bireyler arası bağın kuvvetli olmadığı ve lidersiz bir ağ oluĢturduğu ve bu ağın devrim yapma kabiliyeti bulunmadığı da görüĢleri arasındadır. Sosyal ağların, merkezi bir liderlik yapısına ve açık yetki sınırlarına sahip olmadığından bu tür bir yapıda gerek amacın belirlenmesi ve gerekse uzlaĢmanın mümkün olmadığını savunan Gladwell, bu düĢüncelerini Ģöyle ifade eder, “(…) Bu sebeple bu tür yapılarda uzlaşmaya varmak ve amacı belirlemek
oldukça zordur. Sosyal ağlar, stratejik bir şekilde düşünemedikleri için kronik olarak çatışma ve hata eğilimindedirler. Herkesin eşit söz sahibi olduğu bir yerde stratejik, taktik ve felsefi yönlendirme yapmanın zorluğu bulunmaktadır” (Gladwell, 2010:
150-151). Bununla beraber, bireyler arasında daha kolay ve hızlı iletiĢimi, daha güçlü iĢbirliği ve koordinasyonu sağlamasına rağmen “ideolojik alt yapının iyi
kurgulanmadığı” sosyal ağlarda gerçekleĢen eylemlerin baĢarılı olamayacağını
savunur (Gladwell, 2010: 43-44).
Gladwell gibi sosyal ağlarda, bireyler arası bağın kuvvetli olmadığını ve bu nedenle sosyal ağların düĢük riskli aktivizmi teĢvik ettiği düĢüncesinde olan Morozof da bu tür aktivizmi “miskin aktivizm” diğer bir adıyla “slacktivism” olarak tanımlar. Ġngilizce “slacker” (tembel, uyuĢuk) ve “aktivizm” (eylemcilik) sözcüklerinin birleĢmesinden yaratılan ve internet ve sosyal ağlarda yaygın eylemcilik biçimi olan slacktivism, insanların kendilerini iyi hissetmek, kiĢisel olarak bir Ģeyler yapmıĢ olma tatminlerini sağlamak amacıyla yaptıkları pasif eylemcilik hareketi anlamına gelmektedir (Ġnceoğlu ve Çoban, 2015: 52). Ġnternette ve sosyal ağlarda, imza kampanyalarına katılmak, facebook ya da Twitter gibi sosyal ağlarda profil fotoğraflarını ya da kiĢisel bilgilerini, ilgi alanlarını değiĢtirerek, çeĢitli gruplara ya da sanal etkinliklere destek vermek çeĢitli slacktivism örnekleri arasında yer alır. Diğer yandan, sokak temelinde örgütlenmeler için sosyal ağlarda eylemin haberdar edilmesi, bildiri yayımlanması ya da eylem sonrası süreçler hakkında bilgi paylaĢımı gibi eylemlere aracılık edilmesi slacktivism‘in eylem biçiminde yer almaz. DüĢük risk ve maliyetle yüksek katılımın sağlanabildiği slacktivismi Morozof, bir Facebook grubuna katılmaktan baĢka bir talepte bulunmadan “sıfır siyasal ya da toplumsal
137
yanılsaması olarak tanımlar. Bu nedenle de Morozof “Teknolojinin, yıllarca
otoriteryan yönetim altında ezilen insanlara, cep telefonu mesajları, Facebook, Twitter ve her yıl ortaya çıkan başka yollarla harekete geçerek, kaçınılmaz olarak isyan etme gücünü sağladığı” görüĢünü savunarak “tekno-iyimser” yaklaĢımları
eleĢtirir (Morozof, 2011: xii aktaran, Gerbaudo, 2014: 13). Morozof‘a göre, insanlar Twitter ve Facebook gibi sosyal ağ araçlarını genellikle siyasal örgütlenmeden çok eğlence olsun veya o gün yapılan Ģeyleri paylaĢmak amacıyla kullanırlar. Bunun yanı sıra Morozof, devletin güvenlik bahanesiyle sosyal ağ araçlarını izlemesi durumunu aktivistlerin karĢısında çok önemli bir sorun teĢkil ettiğini de vurgulayarak tekno- iyimser yaklaĢımcıları eleĢtirir. Bu bağlamda, 2009 yılında Ġran‘da meydana gelen eylemler sırasında otoritenin sosyal medyayı kullanarak eylemlere katılan kiĢileri sosyal ağlar üzerindeki bilgilerine ulaĢarak yakalamalarını örnek gösteren Morozof, sosyal ağların otorite tarafından bir istihbarat aracı olarak kullanıldığını savunur (Morozof, 2011: 10-15).
Castells, teknolojinin kullanımının toplumsal bağlam ve politik yapılar içinde Ģekillendiğinin altını çizerek teknolojinin politik ve toplumsal değiĢimlere sebep olduğunu iddia eder (Castells, 2007: 202). Castells‘in, teknoloji ile politik ve toplumsal değiĢimler iliĢkisinin aksini düĢünen Fenton, her ne kadar oluĢan bu hareketlerde birçok yeni ve güçlü örgütlerin yükseliĢiyle insanların bir araya gelip, dünyayı değiĢtirmeye yönelik çabalarında isteğe, harekete geçmek için gerekli motivasyona, enerjiye ve yeteneğe sahip olsalar da, ancak bu toplumsal hareketlerde olmayan Ģeyin, kolayca koordine olma kabiliyeti olduğunu savunur. Bu bağlamda Fenton‘a göre, toplumsal hareketlerin toplumsal dönüĢüm gerçekleĢtirebilmeleri toplumun yeni teknolojileri benimsemeleriyle değil yeni davranıĢlar benimsemeleriyle iliĢkilidir (Fenton, 2008). Diğer yandan, sosyal ağlar ile toplumsal hareketler iliĢkisine olumsuz yaklaĢan Bennet, internetin yeni demokratik kamusal alan formları yaratmaktan çok, var olanları hala desteklemek için kullanıldığını ve internet üzerinden yürütülen etkinliklerin geçmiĢteki eski toplumsal hareketlerde olduğu gibi sokakta yürütülen aktivizme tamamlayıcı etkisi olduğunu savunur (Bennet, 2008). Genel olarak baĢta Gladwell ve Morozof gibi sosyal ağların toplumsal hareketlerdeki önemine Ģüpheci yaklaĢan sosyal medya araĢtırmacıları, katılımcıların tercihi bakımından düĢük maliyet, düĢük risk ve yüksek katılımın mümkün olduğu çevrimiçi sosyal ağlarda gerçekleĢen eylemlerin fiziksel anlamda
138
bireylerin sosyal katılımını azaltarak geleneksel çevrimdıĢı sokak eylemlerinin bu nedenle zamanla yok olacağı düĢüncesini savunurlar (Morozof, 2009 ve Gladwell, 2010).