• Sonuç bulunamadı

1.1. Sermaye Türleri

1.1.5. Sosyal Sermaye

1.1.5.4. Sosyal Sermayenin Unsurları

Sosyal sermayenin kavramsallaştırılmasından bugüne kadar sosyal sermayeye ait olduğu, sosyal sermayeyi ürettiği var sayılan birçok unsur dile getirilmiştir. Sosyal sermayenin ne’liği konusunda tartışmaların odağında tarifinde yaşanan belirsizliklerde ve ölçümündeki farklılıklara sebep olan etkenlerden biri sosyal sermayenin unsurları konusunda uzlaşılmamasıdır. Bu uzlaşmasızlığın nedeni olarak farklı disiplinlerin, farklı toplum ve örgütlerde sosyal sermayeyi ölçme isteklerinin, çıkacak sonuçların değerlendirilmesindeki farklı amaçlar gütmeleri sayılabilir. Sosyal sermayenin araştırıldığı, ölçümlenmeye çalışıldığı birey, grup, örgüt veya topluma ve bilim alanına göre sosyal sermayenin unsurları belirlenmiş ve belirlenen unsurların ölçümüyle toplam sosyal sermaye kestirilmeye çalışılmıştır. Bazen üç, bazen dört bazen de daha fazla unsurun sosyal sermayeyle ilgili olduğu var sayılarak ölçme eylemi gerçekleştirilmiştir. Alanyazının incelenebildiği kadarıyla en fazla unsurun Narayan ve Cassidy tarafından belirlendiği görülmektedir. Narayan ve Cassidy sosyal sermayenin yedi farklı unsuru üzerinde yoğunlaşmış ve sosyal sermayenin unsurlarını grup nitelikleri, genelleştirilmiş normlar, birliktelik, girişkenlik, komşuluk bağları, gönüllülük ve güven olarak açıklamışlardır (Narayan ve Cassidy, 2001, 67). Bourdieu sosyal ilişki, ulaşılan kaynakların miktarı ve kaynakların kalitesi (Bourdieu, 2008, 1), Coleman sorumluluklar ve beklentiler, bilgi kanalları, güven ve sosyal normlar (Coleman, 1998, 95); Putnam ilişkiler, sosyal ağlar, normlar ve değerler ile güven (Putnam, 2000, 2); Field ilişkileri (Field, 2008, 1) saymaktadır. Bourdieu’dan Coleman’a, Putnam’dan Fukuyama’ya kadar konu ile ilgilenen bilim insanlarının

72

ortaklaştığı unsurlar üç grupta incelenebilecek özelliktedir. Sosyal sermayeyi uğraş edinen bilim insanlarının ortaklaştığı unsurlar normlar, güven ve sosyal ağlardır.

Şekil 2: Sosyal Sermayenin Üzerinde Ortaklaşılan Unsurları

Toplumsal değerlere uyulup uyulmamamasına ilişkin durumunda karşılaşılabilecek ödülller ve yaptırımları belirleyen kurallar olarak nitelendirilebileceğimiz normlar, toplumsal yaşantıda önemli bir yere sahiptir. Normlar bireyin eylem alanını kısıtlarken toplum içinde gerçekleştirebileceği etkinliklerin sınırlarını belirlemekte, toplumun genel kabul gören değerleri çerçevesinde üretilen normları kabul etme bireyin toplumla arasındaki dayanışmayı ve bağları güçlendirmektedir. Toplumda bireylerin nasıl davranacaklarını kestirmek zor olmakla birlikte toplumsal değerlerin baskısıyla belirlenen yazılı veya sözel normlar belirsizliği bir ölçüde ortadan kaldırmakta ve yaygın davranış modellerinin oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Eğitim örgütlerinde normlar merkezi idare tarafından belirlenmekte olup bu normlara uymayanların karşılaşabileceği ödül ve yaptırımlar yönetmelik, tüzük, yasa vb. ile düzenlenmektedir. Merkezi yapının koyduğu normlara uymak örgütteki bireyler arasında güven sağlayıcı bir unsur olmaktan öte bireylerin örgütle ilişkilerinin düzenlenmesinde, örgütün bireylere sınırlarını tanıtmasında etkili olabilir. Örgütte bireyler arasındaki güvenin formal ilişkilerden kaynaklanmayacağı, informal ilişkilerde ortaya çıkabileceği düşünülmektedir.

Güven kavramı ise zaman zaman güvenlik kavramı ile karıştırılmakta, birbirlerinin yerine kullanılmakta olup tanımlanması güç ve karmaşık bir kavramdır. Giddens’e göre, “belirli olaylar veya sonuçlar seti ile ilgili bir şahıs veya sistemin güvenirliliğine ilişkin inanç” olarak tanımlanan güven (Giddens, 1996, 34); Luhmann’a göre, “bir kişinin karşı tarafın adil, ahlaki kurallara uygun ve öngörülebilir biçimde

Sosyal Sermaye

73

davranacağına ilişkin inancı”dır (Luhmann, 1997, 140-141). Tanımlamalardan yola çıkarak güven, “bir durum karşısında bireyin muhatabının norm ve değerlere uygun davranacağına olan inanç ve beklenti”dir, denilebilir. Sosyal sermaye ile güven arasında çok açık ve çok güçlü bir ilişki vardır. Sosyal sermayenin yapılan tüm tanımlarında güvene yer verilmekte, sosyal sermayenin unsurları arasında güven yer almaktadır. Ancak güvenin sosyal sermayenin bir kaynağı mı sonucu mu olduğu konusu tartışılmaktadır. Kaynağı (nedeni) veya sonucu olması sosyal sermaye ile güven arasındaki güçlü ilişkinin ispatı sayılabilir. Sosyal sermayenin üretilebilmesi için bireylerin kendi aralarında, bireylerle grup arasında ilişki, iletişim ve işbirliğinin varlığının sağlanabilmesi için bireylerin birbirlerine veya örgütlerine güven duymalarına gerek bulunmaktadır. Sosyal sermayenin sayılan diğer unsurlarını doğrudan etkileyen güven aynı zamanda katalizör görevindedir. Güven, kendi içinde bazı sınıflandırılma ve sınırlandırılmalara tabi tutulmuş olup, “genel güven”, “kişiliğe dayalı güven”, “sürece dayalı güven olarak tasnif edilmiştir (Uslaner, 1999). Bir başka sınıflamada ise güvenin “stratejik güven”, ahlaki güven”, ve “sosyal sistemlere ve kurumlara güven” olarak ayrıldığı görülmektedir (Demircan ve Ceylan, 2003, 139-150).

Güven, bireyler açısından olduğu kadar gruplar, örgütler ve toplumlar açısından da vazgeçilmezdir. Bireyin kendine güven duyması kendini tanıması ile ilgili olduğu gibi; ait olduğu örgüte ve topluma güven duyması da örgütün veya toplumun birey tarafından tanınması ile ilişkilidir. Toplumun sürekli değişen yapısı bireyi daha önce karşılaşmadığı, bilmediği sosyal olay ve durumlarla karşı karşıya bıraktığında kendini kaos veya belirisizlik içinde hisseden birey çevresinde güvenebileceği başka bireyler arama gereksinimi duyabilmektedir. Karşılaştığı önceden tahmin edilemeyen durumlar, farklı davranış setleri karşısında kalan bireyin yeni durumlar karşısında örgüt içindeki diğer bireylerin göstereceği davranış setlerine dair inanç ve beklentilerini karşıladığında güven ortamı oluşmaktadır. Güvene olumsuz açıdan bakıldığında muhatapların göstereceği davranış setlerinin olumsuz gerçekleşeceğine yönelik inanç ve beklentiler güvensizliği doğurmaktadır. Güven, güvensizliğin yokluğu olduğu gibi güvensizlik de güvenin yokluğudur.

74

Örgüt içinde bireylerin birbirleriyle olumlu ilişkiler geliştirilmesi, işbirliğine gitmeleri, birlikte risk almaları, birbirlerine bağlılıkları örgütü geliştirmede önemlidir. Örgüt üyeleri arasındaki ilişkinin sağlıklı olup olmadığının en belirgin göstergesi birbirlerine duydukları güvenin ilişkilerine gömülmesidir.

Sosyal sermayenin üretilebilmesi için bireyler arasında sağlıklı, kaliteli ilişkinin ve iletişimin kurulması gerekmektedir. Bireylerin diğer bireyler veya gruplarla kurduğu ilişkiler ve kurulan ağlar sosyal sermayenin unsurları arasındadır. Sosyal sermaye sağlıklı, sürekli, kaliteli ilişkilerin yaşandığı ağlar üzerinde akış sağlamakta bir bakıma sosyal ağlar sosyal sermaye için altyapı görevi üstlenmektedir. Sosyal ağların sağlamlığı, sürekliliği, bilgi akışını sağlaması, işbirliğini kolaylaştırması beklenmektedir. Bireyin sahip olduğu veya ulaşabildiği sosyal ağların varlığı ve ağların sayısı, bireyin sahip olabileceği potansiyel sosyal sermayesini kestirmede yardımcı olabilir. Sosyal ağlar canlı ve akış halinde tutulurlarsa ağın ucundakilere yarar sağlayabilir. Kullanılmayan, iletim görevini hyerine getirmeyen atıl durumdaki sosyal ağların işlevlerini yerine getirmeleri olanaksızdır. Herhangi bir okuldan mezun biri ele alınırsa, okuldan mezun olmak sıfatıyla sahip olduğu bir mezunlar ağına bağlı olmakla birlikte zaman içinde diğer mezunlarla ilişki ve iletişim kurmadığı takdirde mezunlar ağı içinde yaratılan fırsatlardan, edinimlerden, bilgi akışından, işbirliği olanaklarından haberdar olamayacağı gibi yararlanmayacaktır. Birey ya da grup sahip olabildiği, ulaşabildiği ağlarda kurulacak sağlıklı ilişkiler ölçüsünde gücünü artırabilecektir.

Sosyal ağlarla kurulan ilişkiler ve iletişimin karşılıklı güven içermesi gerekmektedir. Güven olmadan kurulacak ilişki fayda ve çıkara dayanacağı için sosyal sermayenin konusu değildir. Sosyal ağlar örümcek ağları gibi karmaşık olup iç içe geçmiştir. Teknolojinin gelişmesi yeni iletişim biçimleri üretmekte, üretilen iletişim biçimleri ise toplumu şekilledirmektedir. Modern yaşam, teknolojik gelişmeler, kapitalizmin tüketim politikası sosyal ağların yapısını da değiştirmekte, değişmeye zorlamaktadır. Mesaj ve bilgi grupları, beğeni grupları, bir hashtag etrafında toplananlar, Facebook arkadaşlıkları, evlilik ve eş arama grupları, İnternet üzerinden yapılan alışveriş sayısı ve tutarı vb. toplumun yeni ilişki ve iletişim biçimini, değişen yüzünü göstermekte varabileceği nokta hakkında fikir vermektedir.

75