• Sonuç bulunamadı

1.1. Sermaye Türleri

1.1.3. Kültürel Sermaye

Üretimi harekete geçiren ana bileşenler olarak emek, sermaye ve hammaddenin; üretim sürecini ve aynı koşullara sahip örgütler, toplumlar veya ülkeler arasındaki farkları tam olarak açıklayamaması, üretimi anlayabilmek için bir anlamda “eksik parça”yı bulma merakının insanı arayışlara itmesi bir başka sermaye türünün de üretim sürecini etkileyebileceği düşüncesini tetiklemiştir. Kültürel sermaye çocuğun başta aile ve eğitim sürecinde edinilebileceği varsayılan bir sermaye türüdür. Ailenin sahip olduğu donanımlar, yeterlilikler, dil becerileri vb. çocuğun kültürel sermayesinin oluşmasında önemli role sahip olmasının yanında aynı donanımlara sahip olmayan ailelerin çocukları arasında eşitsizliğin devam etmesine, Bourdieu’nun anlatımıyla eşitsizliğin yeniden üretilmesine neden olmaktadır (Bourdieu, 1986). Birey doğduğu andan itibaren sosyalleşme süreciyle doğuştan getirmediği birtakım kazanımlar edinmeye başlar.

52

İçinde yaşadığı ailenin, çevrenin, toplumun adetleri, gelenek ve görenekleri, ahlaki yapısı, yasaları ve toplumsal yapıların taşıdığı özellikler bireyin kültürel sermayesini oluşturmada önemli yer oynadığından, kültürel sermayenin edinme yoluyla kazanıldığı düşüncesi kabul edilmektedir. Bu konuya odaklanan Bourdieu kültürel sermayeyi; edinilen kültürel sermaye ve miras yoluyla kalan kültürel sermaye olarak ikiye ayırmaktadır (Bourdieu, 1986, 242). Başka bir anlatımla, “edinilen ve aktarılan” kültürel sermaye olarak ayrılan kültürel sermayenin “edinilen” formu eğitim kurumları tarafından, “aktarılan” formu ailenin ve ailenin içinde bulunduğu çevrenin taşıdığı birtakım özellikler sayesinde sağlanmaktadır (Ünal, 2004, 116). Ailelerin sahip oldukları kültürel sermayelerin farklı olması ve sermayenin dönüşebilme özelliği birlikte değerlendirildiğinde, Bourdieu’nun eşitsizliklerle ilgili eleştirisi anlam kazanmaktadır.

Eğitimle edinilen sertifika, diploma vb. ile somutlanan kültürel sermaye ve aile içinden edinilen sermaye olarak ayrılan kültürel sermaye, entelektüel niteliklerin toplamına karşılık gelir (Ekinci, 2010, 10). Sözü edilen sertifika, diploma vb. olarak somutlanan eğitimin resmi kurumlarca onayı ve kabulünün dışında iş sağlayıcılar tarafından da saygı duyulması avantaj sağlamaktadır. Aynı unvana, aynı eğitim süresine ve aynı yeterliliklere sahip olarak farklı eğitim kurumlarınca onaylanan diplomalara sahip olan bireyler arasında iş sağlayıcıların belli kurum mezunlarını öncelikle tercih etmesinin arkasında eğitim kurumların sahip oldukları sosyal sermaye düzeyinin belirleyici olması, kültürel sermaye ile sosyal sermaye arasındaki sarmallığın bir başka göstergesidir.

Bourdieu’nun tanımlamasında kültürel sermaye kişiliğin oluşması ve sosyal yaşamda davranışları biçimlendiren şekilde, tablo ve eserlere sahip olmak gibi kültürel meta olarak nesne durumunda ve okul unvanları, statüler gibi kurumlar tarafından sosyal olarak onaylanmış durumda olmak üzere üç biçimde kendini gösterir (Bourdieu, 1979’dan akt: Ünal, 2004, 116).

Kültürel sermaye öncelikle; somutlaşmış veya “bedenselleşmiş halde” (embodied state), ikinci olarak “nesneleşmiş halde” (objectified state) bulunur. Nesneleşmiş hâle örnek olarak; araçlar, makineler, resimler, kitaplar, sözlükler vb. şeklindeki kültürel ürünler

53

verilebilir. Buna günümüzde zaman geçirilen mekânlar, giyilen markalar, binilen arabalar, kullanılan telefonlar vb. eklenebilir. Son olarak ise; “Kurumsallaşmış halde” (institutionalized state) var olurlar (Aydemir, 2011, 19).

Bourdieu’ya göre toplumsal sınıf düzeni kültürel sermayeyi de şekillendirmekte olup (Ünal, 2004, 116), kültürel sermayenin bir türü olan bedenleşmiş kültürel sermaye artık bireyin kendisiyle birlikte ifade edilen, içselleştirilen sermaye türüdür. Bu sermaye biçimi bireyin bedeninde habitusa dönüşmüştür. Habitus kavramı içinde bireyin zevkleri, alışkanlıkları, jestleri, yaşam pratikleri; yemek yeme biçiminden ayakkabı tercihine kadar birçok şeyi oturtabilmek mümkündür. O halde habitus kavramı bir tür alışkanlıklar ve davranışlar seti olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireyin kurduğu cümle, seçtiği sözcükler, oturduğu semt habitusa dönüşen alışkanlıklarıyla ilgilidir. Eğitim görmek, alt gelir grupları için geçimini sağlamayı amaçlamakta iken; üst gelir grupları için sadece sosyal bir kimlik kazanma işlevini görebilir. Benzer davranış ve algılayış biçimlerindeki farklılıklar yemek yeme, çatal bıçak kullanma, tütün kullanımı, umre programı tercihine kadar bir yığın sosyal olayda görülebilir.

Bireylerin alt sınıflardan (alt gelir gruplarından) üst sınıflara geçtiklerinde üst sınıfın gerektirdiği davranışlar kendilerine ya eğitim yoluyla verilmekte ya da ait olduğu yeni sosyal grup tarafından özendirilmektedir. Alınan eğitim bireyin bakış açısını, dünyayı algılayışını ve sosyalleşmesini etkilemektedir. Düşünme biçimi somut alandan soyut alana kaymaya başlamaktadır. Bunun dışında sadece ekonomik olarak sınıf atlamak kültürel sınıf atlamayı içermemektedir.

Bedenselleşen kültürel sermayeye sahip birey, taşıdığı kültürel özellikleri bir sanat eserine, kitaba, heykele, kültürel ürün şeklinde adlandırılabilecek bir nesneye dönüştürdüğünde nesneleşmiş kültürel sermaye üretilmektedir. Nesneleşmiş kültürel sermaye kuşkusuz her bireyin elde edebileceği bir sermaye türü değildir. Benzer formal eğitimi almış, benzer ekonomik duruma sahip, benzer kulüplere, gruplara üye kişilerin aynı nesneleşmiş kültürel sermayeye sahip olmaları beklenemez. Nesneleşmiş kültürel sermaye, kültürel ürünleri ortaya çıkarabilecek eğitim, kültürel ortam ve yaratıcılıkla ilgilidir.

54

Kurumsallaşmış kültürel sermaye ise kurumlar tarafından onaylanmış ve ekonomik değere dönüşebilecek, bireyin kültürel sermayesinin ekonomik değerini belirleyebilecek diploma, statüler, akademik unvanları işaret eder. Sahip olunan kurumsallaşmış kültürel sermayenin ekonomik ve sosyal değeri de kurumsal sermaye sağlayıcısının tanınan değeri ile ilgilidir. Birey kurumsallaşan sosyal sermayeye sahip olabilmek için kuşkusuz yoğun çaba göstermektedir. Kurumların sağladığı statülere, unvanlara sahip olanların birbirlerine eşdeğer olduklarını yasal olarak teminat altına alınmaktadır. Ancak yasal olanın dışında, emek pazarında statü ve diplomaların ekonomik değeri teminat altında değildir. Örneğin ülkemizde belli üniversite mezunlarının iş bulabilmeleri, buldukları işlerde doyurucu ücret almaları olanaklı iken; bazı üniversite mezunları eşdeğer diplomaya sahipken yıllarca iş aramakta veya iş bulamamaktadır. Hatta birçok üniversite mezunu kurumsal yapının kendisine sağladığı diploma ve unvan dışında bir işte çalışmaktadır.

Tablo 17: Pierre Bourdieu’da Sermayenin Üç Biçimi

Sermayenin Biçimi

Temel Ayrım Ana Belirleyici Hiyerarşi Derecesi

Gösterge

Ekonomik Mali başarı ya da başarısızlık

Para Güçlü Ekonomik statü Kültürel Tanınmışlık ya da

sıradanlık

Prestij Güçlü Statü ve eğitim Sosyal Üye olma ya da

olmama

Sosyal ilişkiler ve

bağlantılar Zayıf Üyelikler

Kaynak: Anheir vd. 1995, s.876’dan Uğuz, 2010, s. 28.

Bourdieu’nun ardından birçok araştırmacı, bireyin sahip olduğu ve özellikle ailede kültürel sermaye birikimi ile eğitimsel başarı arasındaki ilişkiye dair çalışmalar yapmışlardır (Ekinci, 2010, 10). Ailenin eğitimi, ailenin ait olduğu sosyo-ekonomik çevrenin çocuğun tutum ve davranışlarını etkilediğine dair yapılmış birçok araştırma mevcuttur.

Kültürel sermayesi yetersiz aile ve çevreden yetişen birey öğretilebilir bilginin dışında davranışa dönüşmüş habitusa sahip olmayacağından bireyler arasındaki görünmez eşitsizliğin tezahürü camdan duvarlar en azından o kuşak için var olacaktır.

55

Okul çevresinin sosyo-kültürel özellikleri öğrenci tutumlarını, başarılarını etkilediği gibi, ailelerin de okul-aile ilişkileri ve sosyal bağlarının niteliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle okulların başarı veya başarısızlığını açıklayan en önemli faktörlerden biri, okulun ait olduğu çevrenin taşıdığı özelliklerdir. Dolayısıyla, okulun da ilişkili olduğu grupların ve öğrencilerin kültürel sermayelerinin gelişimine daha fazla katkıda bulunma imkânı elde etmesi mümkün hâle gelecektir (Rice ve Croninger, 2005,74’ den aktaran; Ekinci, 2010, 10).