• Sonuç bulunamadı

Şiddet, uygulandığı kişiye göre çeşitli biçimlerde tasnif edilmektedir. Şiddet eyleyenin kendisine, bir başka bireye veya toplu olarak uygulanabilir. Kişi kendisine karşı şiddet uyguladığı durumlarda; kişinin kendine kesici aletlerle zarar vermesi, sağa sola vurarak kendini yaralaması, intihar ederek hayatını sonlandırması vb. davranışlar sık görülmektedir. Kişinin ötekine uyguladığı şiddetten söz edilecek olursa yaygın olarak yakınındakilere, eş, çocuk, arkadaşlarına uyguladığı şiddet türü gözlemlenebilir. Bu tür şiddet olaylarının büyük çoğunluğu saldırgan veya mağdurun evinde, sokağında, mahallesinde, işyerinde, içinde bulunduğu sosyal ortamda gerçekleşmektedir.

Örgütlü şiddet açısından bakıldığında terör olayları, mafyatik ilişkiler, devletlerarası savaştan söz edilebilir. Bunların dışında devletlerin birbirlerine uyguladıkları çeşitli yaptırımlar da şiddet çerçevesinde ele alınabilir. Ülkelerin ekonomik ambargoları,

86

dolaşım hakkının kısıtlanması, vize vb. örnekleri de ekonomik ve sosyal şiddet kapsamında değerlendirmek gerekebilir. Bir başka ülkeye seyahat eden bireylerin gittikleri ülkede karşılanma biçimleri, aranma uygulamaları dahi bu kapsamda değerlendirilebilir. Şiddet her şeyden önce görünür ya da örtük, dolaylı ya da dolaysız, fiziksel ya da duygusal, yasal ya da yasal olmayan, bireysel ya da toplu kötü davranma eylemidir. Bu yüzden her zaman iz bırakır. Kötü davranma eylemi ve bıraktığı iz ölçüsünde şiddet biçimi vardır (Büker ve Kıran, 2010, 23). Benimsediğimiz, bize doğal görünen, zevk veren pek çok olgu, bugün tümüyle yasallaştırılmış, meşrulaştırılmış geçmişteki eylemlerin ürünüdürler. Kültürel bir kurum olarak kitle iletişim araçları, eğitim, hukuk dizgeleri ve diğerleri bu yasallaştırma sürecinin sonunda oluşmuşlardır (Büker ve Kıran, 2010, 29).

Nasıl tasnif edilirse edilsin şiddet; toplumdan topluma yasallık, meşruluk açısından farklılaştığı, şiddeti kullananın ve mağdur olanın kimliğine göre anlamlandırıldığı, şiddetin gerçekleştiği zaman açısından farklı değerlendirmelere tabi tutulacağı unutulmamalıdır. Toplumlar değerlerini korumak amacıyla normlar oluştururlar. Yasal yaptırımlar çerçevesinde kamu adına kullanılacak şiddet uygulamaları konusunda belli birimleri yetkilendirirler. Kendi güvenliğini ve işleyişini sağlamak için şiddetin yasalaştırılması, adalet ve özgürlük adına haklı gösterilmektedir (Trend, 2007, 51). Toplumlar şiddeti yasalaştırırken kendi güvenlik ve huzurlarını öncelikle gözetirler.

1.3.1. Açık Şiddet

Açık şiddet, uygulayanın karşısındakine herhangi bir amaçla zarar vermesi sonucunu doğuran fiziksel eylemdir. Açık şiddette, uygulayan fiziksel güç potansiyelini kullanmakta ve karşısındakinde öncelikle yaralama, öldürme vb. fiziksel zararlara yol açmaktadır. Uygulayanın yol açtığı fiziksel zararların yanında bu eyleme bağlı olarak kişinin ruhsal bütünlüğünde yol açtığı zararlar da açık şiddetin sonuçları arasında sayılabilir. Eylemin ya da oluşun şiddet sayılabilmesi için uygulayanın amacı ve eyleminin gerçekleşmesi kadar eyleme maruz kalanın olayı algılaması da gereklidir. Şiddete maruz kalanın, maruz kaldığı eylemi şiddet olarak algılaması için kendini hak

87

öznesi olarak görmesi gerekir. Hak öznesi olan bireylerin şiddete karşı kendi hakkını savunabileceği unutulmamalıdır.

Açık şiddet; çimdikleme, tükürme, boğma, çıplak elle veya aletle vurma, tokatlama, tekmeleme, taciz etme, tecavüz, itme, düşürme, yaralama, öldürme vb. yollarla gerçekleşebilir. Açık şiddet, bireydeki şiddet potansiyelinin fiziksel eyleme geçmiş halini ifade etmektedir. Kimi toplumlarda, kültürlerde şiddet olarak kabul edilen eylemler başka toplumlarda normal eylemler olarak kabul edilebilmektedir. Bu noktada her olayı kendi kültürel bağlamı içinde ele almak gerekebilir aksi halde tüm toplumları birbirine benzeştirmeye çalışmak ve toplumsal sorunlara ortak çözümler üretmeye kalkmak da bir başka şiddet türünün, sosyal şiddetin gerçekleşmesine neden olabilir.

1.3.2. Örtük/Örtülü Şiddet

Örtük ya da örtülü şiddet, bireyin taşıdığı şiddet potansiyelinin fiziksel eyleme dönüşmeden karşısındakinde yarattığı ruhsal zararları ifade eder. Örtük şiddete maruz kalan birey fiziksel eylemle karşılaşmamıştır ancak eyleyenin taşıdığı potansiyelin farkındadır ve kendini tehdit altında hissedebilir, ruhsal açıdan zarar görebilir. Örtük şiddet; tehdit, sözlü taciz, nüfuz kullanma, hakaret, küfür vb. yoluyla gerçekleşebilir. Burada da eyleme maruz kalanın eyleme ilişkin algısı önemlidir. Eyleme uğrayan yapılan tehditten korkmuyorsa ya da şiddet uygulayanın nüfuzu, taşıdığı şiddet potansiyelinden çekinmiyorsa, kendini savunabilir hissediyorsa örtük şiddet amacına ulaşmamıştır. Kişinin karşısındakini tehdidi, eyleme maruz kalanda herhangi bir anlam içermiyorsa, yapılan tehdidi şiddet olarak değerlendirmek yanlı bir tutum olabilir.

Yasadışı suç örgütlerinin açık şiddetten daha fazla kullandıkları şiddet biçimi örtük şiddettir. Bireyin karşısındaki birey ya da grubun taşıdığını varsaydığı şiddet potansiyelinden çekinmesi uygulayanın amacına ulaşmasını sağlamaktadır. Birey ya tehdidi yapanın sahip olduğu şiddet potansiyelini bilmemekten kaynaklı olarak yapılan tehdidi umursamayabilir, ruhsal açıdan zarar görmeyebilir ya da kendi karşı koyma potansiyeline aşırı güven duymasından ötürü yapılan tehdidi önemsemeyebilir. Tehdit, şiddet uygulayabilme potansiyelini içerdiğinden tehdide maruz kalan açısından şiddet

88

eylemi sayılabilir. Yasa dışı örgütlerin etkinliklerini öncelikle tehdit yoluyla gerçekleştirdikleri, örtülü şiddetten amaçlarına ulaşmadıklarında açık şiddete yöneldikleri bilinmektedir. Bu durumda şiddet içerdiği varsayılan eylemin karşıdaki algılama ve yorumlama biçimi bireyin vereceği tepkiyi biçimlendirmektedir. Örneğin hakarete uğrayan kişi, kendisine yöneltilen hakaret içeren sözleri kavrayamaz, o sözlerin ya da hareketlerin hakaret olduğunun farkına varamaz ise örtük şiddet eylemi tam olarak gerçekleşemez. Burada da eyleme maruz kalanın yine hak öznesi olması gerekir. O halde şiddet açık ya da örtük olarak; eyleyen ile eyleme maruz kalan arasında gerçekleşen ve ortak algıya dayalı döngüsel bir eylemdir. Eyleyenin tek başına gerçekleştirdiği şiddet eylemi kadar, eyleme maruz kalanın da eylemi şiddet olarak algılamasını gerektirir.