• Sonuç bulunamadı

Soğuk Savaş Sonrası Yeni Dünya Düzeni ve Küreselleşmenin Küresel

1. SİVİL TOPLUMDAN KÜRESEL SİVİL TOPLUMA

1.5. Küresel Sivil Toplum Mümkün Müdür?

1.5.2. Soğuk Savaş Sonrası Yeni Dünya Düzeni ve Küreselleşmenin Küresel

Küreselleşmenin Küresel Sivil Toplumun Oluşmasındaki

Etkisi

Soğuk Savaş’ın bitmesiyle Batı Blokunun liberal demokratik düzeni dünya genelinde başat sistem olmuş komünist rejimlerin yerine gelen yönetimlerin demokratikleşme süreçleri ve tarihin sonu argümanlarıyla tek kutuplu dünya düzeninin

125 Christos Memos, “Crisis of Theory, Subversive Praxis and Dialectical Contradictions: Notes on

Luxemburg and the Anti-capitalist Movement”, Critique: Journal of Socialist Theory,Vol. 40, Iss. 3, 2012,

pp. 405-421, http://dx.doi.org/10.1080/00111619.2012.697763, (01.03.2017).

126 Jackie Smith, Scott Byrd, Ellen Reese, Elizabeth Smythe “Introduction Learning from the World Social

Forums”, Handbook on World Social Forum Activism, Edited by Jackie Smith ... et al, Paradigm Publishers, USA 2012.

127 Gareth Dale, “`Merging Rivulets of Opposition’: Perspectives of the Anti-Capitalist Movement”

Millennium, Vol. 30, No. 2, 2001, pp. 365–379, https://doi.org/10.1177/03058298010300020301,

yerleşme süreci de başlamıştır. “Yeni Dünya Düzeni” olarak adlandırılan bu sistemde yeni olan uluslararası sistemi belirleyen aktörlerin sayıca çoğalmaları ve çeşitlenmeleri ile bunların kullandıkları araçların yaygınlaşması olarak tarif edilmektedir.128 İşte bu

aktörlerden biri olarak sivil toplum örgütleri değerlendirilebilir.

Uluslararası ilişkilerde bir dönemin bitişi küreselleşme tartışmalarını da başlatmıştır. Neyin küreselleştiği sorunsalı fazlalısıyla hacimli bir küreselleşme literatürünü oluşturmuştur. Tez çalışması bağlamında küreselleşme kavramı neoliberal politikalar çerçevesinde kapitalist ekonomik sisteminin dünyaya yayılması boyutu ile kullanılmaktadır. Çalışma açısından küreselleşme, politik ve ekonomik boyutları ile küresel sivil toplum alanının ortaya çıkmasını sağlayan bir dünya düzeni oluşturması bağlamında önemlidir. Bu başlık altında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan üniter devletlerin Yeni Dünya Düzeni ile bütünleşme süreçlerinde sivil toplumun ortaya çıkması ve neoliberalizmin küreselleşmesi ile sivil toplumun küreselleşmesi arasındaki bağ gösterilmeye çalışılacaktır.

Neoliberal ekonomi politiğin hakim olduğu bir dünya düzeninin küreselleşmesinde son adımlar dağılan Sovyetler Birliği ülkelerinin sisteme dahil olmasıyla atılmıştır. İlk olarak bu ülkelerde serbest piyasa ekonomisine geçilmiş ve sonrasında kapitalist ekonominin uygulanabileceği politik yönetimlere geçişler sağlanmıştır.129 Genel olarak demokratikleşme süreci şeklinde adlandırılan bu geçişi,

dağılan ülkelerin her biri ayrı deneyimlerle yaşamıştır.130 Tarihsel olarak Avrupa kıtası

içerisinde olan ülkelerin demokratikleşme süreci Avrupa Birliği’nin etkisi ile Birlik üye

128 Beril Dedeoğlu, “Uluslararası Sistemde Bütünleşme ve Ayrışma”, Cumhuriyet, Demokrasi, Kimlik,

Yayına Hazırlayan: Nuri Bilgin, Bağlam Yayıncılık, İstanbul 1997, s. 89.

129 Gareth Dale, Adam Fabry, Neoliberalism in Eastern Europe and the former Soviet Union, The SAGE

Handbook of Neoliberalism, Edited by Damien Cahill, Melinda Cooper, Martijn Konings, David Primrose,

SAGE Publishing, London 2018, s. 234-247.

130 Grzegorz Ekiert, “Democratization Processes in East Central Europe: A Theoretical Reconsideration”.

British Journal of Political Science, Vol. 21, 1991, doi:10.1017/S0007123400006177 (02.02.2018), s. 285-

313; Veronika Sušová-Salminen, “After Neoliberal Transformation. Authoritarian Tendencies in Central

and Eastern Europe”, https://www.transform-network.net/en/publications/issue/after-neoliberal-

ülkesi haline gelen bir süreçte yaşanmışken Asya kıtasındaki ülkeler kendi iç dinamiklerinin etkisi ile farklı rejim ve pratiklerle varlıklarını sürdürmektedir.131

Demokratikleşme kavramı ile anlatılmak istenilen bir ülkede demokrasinin kurum ve mekanizmalarının toplumun ve politik olanın bütün unsurlarına yerleşmesi ve işlemesi sürecidir. Birey-toplum-devlet ilişkilerinin insan hakları temelinde oluşturulmuş hukuk kuralları ile düzenlenmesini sağlayacak ülke içindeki kurumsal yapının ve kültürün oluşturulmasıdır. Demokratikleşme bir süreçtir; zamanla gelişen, değişen dinamik bir yapıda dönüşümü ifade eder. Ayrıca normatif özelliklere sahiptir ancak pratikte işleyişi ülkelerin liberal politik ve ekonomik yapıyı benimsemesine ve uygulamasına göre değişebilmektedir.132

Soğuk Savaş’ın yumuşama sürecine girmesiyle Doğu Avrupa ülkelerindeki demokratikleşme taleplerini dile getiren ulusal düzeyde sosyal hareketlerin ortaya çıktığı gözlenmiştir.133 Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri olarak genel bir kategoride adlandırılan

Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan bu ülkeler, kendi içlerinde farklı tarihsel ve sosyal dinamiklere sahip olsa da Varşova Paktı’nın dağılmasıyla Batı Bloku olarak bilinen Avrupa ülkelerindeki liberal demokratik yönetim biçimlerine geçiş yapmaya başlamışlardır. Bu dönüşümün toplum içindeki sağlayıcısı olan muhaliflerin düzenlediği sosyal hareketler ve oluşturulan komiteler aracılığı ile iktidarlardan bağımsız bir sivil alan ortaya çıkmıştır.134 Sonradan demokratik anayasalar oluşturma sürecinde135 insan hakları

ve sivil örgütlenmelerin önünü açacak yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.

131 Uuriintuya Batsaikhan; Marek Dabrowski, “Central Asia twenty-five years after the breakup of the

USSR”, Russian Journal of Economics, http://bruegel.org/wp-content/uploads/2017/11/Central-asia_25- years-after-the-breakup-of-the-USSR.pdf, (02.02.2018).

132 Demokratikleşmenin ne olduğu ile eşit, anayasal vatandaşlık ve devletin ihtiyari uygulamalarına karşı

vatandaşlarını korumayı içeren kamu politikaları bağlamında demokratikleşme süreci ve mekanizmaları analizi için bkz.: Charles Tilly, “Processes and Mechanisms of Democratization”, Sociological Theory, Vol. 18, No. 1, Mar. 2000, pp. 1-16, www.jstor.org/stable/223279, (03.02.2018).

133 Maud Bracke, Which Socialism, Whose Détente?: West European Communism And The

Czechoslovak Crisis, 1968, Central European University Press, Budapest 2007.

134 Grzegorz Ekiert, Jan Kubik, Rebellious Civil Society: Popular Protest and Democratic Consolidation in

Poland, 1989-1993, University of Michigan Press, USA 2001; Grzegorz Ekiert, The State Against Society: Political Crises And Their Aftermath İn East Central Europe, Princeton University Press, Princeton 1996.

135 Bülent Yücel, “Komünizm Sonrası Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerindeki Anayasacılık Hareketleri”,

Demokratikleşmenin bir görünürlüğü ve sonucu olarak sivil toplumun geliştirilmesi eski Sovyetler Birliği ülkelerinde kendi özgün koşullarında serbest piyasa ekonomisine geçiş Batı Bloku ekonomik sistemine entegre olma süreci ile başlamıştır. Batı Blokuna yakın ülkelerde sivil toplum hareketleri sivil toplumun etkin olduğu AB ülkeleri ile ilişkiler kuruldukça artmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan Avrupa kıtasında olmayan ülkelerde ise yeni rejimlere geçişlerinde sivil toplumun gelişimi ve işlevi tartışmalı olmuştur.

Demokratikleşmenin bir parçası olarak sivil toplum gelişmeye, kendine özerk bir alan oluşturabilmeye çabalamıştır.136 Ülkelere göre değişen özellikler gösteren muhalif

hareket ve örgütlenmeler, kamusal hayatın düzenlenmesine yönelik taleplerin yükseldiği bir sivil toplum alanı ortaya çıkmıştır.137 Demokratikleşme süreciyle Batı Bloku merkezli

örgütlenmelerin küresel çapta hareket ve etkili olabilme olanakları da oluşmuştur; Avrupa ya da Amerika merkezli şubesi olan birçok UHDÖ bu ülkelere yeni şube ya da temsilcilikler açma girişimlerinde bulunmuştur.138 Ülkelerin hukuki düzenlemelerine göre

bu ülkelerde sivil toplum çalışmaları yapmaya başlamışlardır.

Soğuk Savaş sonrası Yeni Dünya Düzeni tartışmalarının küresel sivil toplum oluşmasında etkili olan unsurlardan biri de neoliberalizmin küreselleşmesidir. Öncelikle belirtilmelidir ki neoliberalizm sadece bir üretim tarzı olarak betimlenemez; toplumsal, ekonomik ve politik boyutları olan hegemonik bir projedir; küreselleşme ise neoliberalizmin uluslararasılaşmasıdır.139 Neoliberal politikalar kapitalizmin araçları olan

Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi kurumlarla neoliberal ekonomik ve politik unsurlar dünya devletlerini sistemin içine çekmektedir. Kapitalist ekonomik bir aktör

136 Mary Kaldor, Ivan Vejvoda, “Democratization in Central and East European Countries”, International

Affairs, 1997, https://www.jstor.org/stable/2623550?origin=JSTOR-pdf&seq=1/subjects (03.02.2018), s.

59-82.

137 Michael Bernhard, “Civil Society and Democratic Transition in East Central Europe”, Political Science

Quarterly, 1993, https://www.jstor.org/stable/2152014 (03.03.2018), s. 307-326

138 Örneğin tezin araştırmasına konu olan UAÖ’nün Ukrayna ülke şubesi 1991 yılında kurulmuştur.

Moldova’da ise dernek olarak kurulması için 1995 yılında meclisten onay almıştır.

139 Alfredo Saad; Filho, Deboraj Johnston, “Giriş”, Neoliberalizm Muhalif Bir Seçki, Hazırlayanlar: Alfredo

olarak devletlerin neoliberal düzene entegre olması sağlanırken sivil toplum kuruluşları ile yapılan projeler aracılığıyla sivil toplum örgütleri bu düzenin bir aracı haline dönüşebilmektedir.140 Neoliberalizmin rıza üretme aracı olarak sivil toplum örgütlerinin

kullanılması, sivil toplum örgütlerinin hesapverebilirlik141 ve şeffaflık özelliklerinin

eleştirilmesine neden olmaktadır.

Sonuç olarak Yeni Dünya Düzeni diye adlandırılan neoliberal kapitalizmin küreselleşmesi ile iki kutuplu dünya sistemi yerine farklı ve çoklu aktörlerin etkili olmasıyla ekonomik, sosyal ve kültürel pratiklerin eşzamanlı ve benzer hale gelmesi; ekonomik aktörlerin sivil toplum örgütleriyle kurdukları bağlar; ülkelerin yaşadıkları demokratikleşme süreçleri ile insan hakları alanın görece genişlemesi; sivil hareketler ile örgütlenmelerin ortaya çıkması küresel sivil toplumun oluşmasının göstergeleri olarak değerlendirilmelidir.

1.5.3. Birleşmiş Milletler’in Sosyal, Ekonomik ve İnsan Hakları