• Sonuç bulunamadı

Küresel Sivil Toplumun Tanımlanması

1. SİVİL TOPLUMDAN KÜRESEL SİVİL TOPLUMA

1.6. Küresel Sivil Toplum Nedir?

1.6.4. Küresel Sivil Toplumun Tanımlanması

Tarihsel olarak felsefenin temel tartışma konularından biri olan politika içerisinde toplum-devlet-birey ilişkisi bağlamında anlamlandırılmaya çalışılan sivil toplum, küreselleşme süreciyle birlikte gelen yeni milenyum ile küresel bir boyut kazanmıştır. Sivil toplumun ne olduğu tartışmalarının yapıldığı önceki başlıklarda gösterilmeye çalışıldığı gibi yaklaşımına göre farklı anlamlar yüklenen bir kavram olması, bu çalışma açısından özgün bir sivil toplum kavramsallaştırması yapılması gereğini doğurmuştur.

Sivil toplum kökleri demokrasinin ilk ortaya çıkışı olan polis toplum modeline kadar götürülse de modern bir kavramdır. Modern nitelendirmesinden kasıt sivil toplumun 20. yüzyıl sosyo-ekonomik ve politik gelişmeleri içerisinde ortaya çıkan, kurumsallaşan; kendi kültürünü, kodlarını ve ilişkilerini üreten sosyal bir organa dönüşmesidir. Bu bağlamda sivil toplum çağın kapitalist ekonomi biçiminden ve liberal politikalarından ayrı analiz edilemez. Başka bir deyişle sivil toplum liberal politik geleneğin bir kavramıdır ve liberalizm ile bağı kurulmadan sivil toplum açıklamaları eksik kalacaktır. Her ne kadar sivil toplum politik iktidardan bağımsızlaşma, sosyalin düzenlemesinde özerk bir alan olarak anlaşılsa da bu alanın kapitalist ilişkilerden bağımsız olarak şekilleneceğini düşünmek naif bir bakış açısıdır. Tam da bu nokta, önceki başlıklarda anlatıldığı gibi sivil toplumun hem liberal yaklaşım hem de eleştirel yaklaşım açısından ele alınmasının ve özgürleştirici bir alan olarak değerlendirilen çalışmaların yapılmasının nedenidir. Kapitalist ekonominin kurumlarını kurabildiği, liberal düzenin değerlerinin ve kodlarının toplum içerisinde benimsenmesini sağlayan ve bireylerin rızasının yani hegemonyanın üretildiği alan olarak sivil toplum olgusunu geniş bir çerçevede incelenebilmesini

sağladığı için Gramsci’nin izleği tezin teorik çerçevesinde kullanılmıştır. Sivil toplum ekonomi politiğe göre şekillenen hegemonyanın sürdürülmesini sağlayan ve diyalektik olarak karşı hegemonyanın ortaya çıkmasını sağlayan sosyal alandır. Eğitim, medya, din, gibi hegemonyanın üretildiği alanlara sivil toplum örgütleri aracılığıyla somutlaşan kuruluş ve kurumlar da eklenmelidir. Kapitalist düzen, bir devlet içerisinde varlığını sürdürebilmek ve neden olduğu eşitsizlik ilişkilerini görünmez hale getirmek için sivil toplumu kullanır, araçsallaştırır. Ama aynı zamanda yine Gramsci’nin analizinde gösterdiği gibi sivil toplum bu ekonomi politiğe karşı mücadele edebilecek bir alan da açar. Çünkü diyalektik olarak her tez, anti tezini içerisinde barındırır. Sivil toplum göreceli olarak iktidardan bağımsız bir alan açarak hegemonik düzenin eleştirilmesini sağlayacak ve çelişkilerini ortaya koyacak hareketlerin oluşmasına olanak verir.

20. yüzyılın başlarında sivil toplum analizi tek bir devlet sınırları içerindeki yapılsa da 21. yüzyıla yaklaştıkça sivil toplum küresel bir boyut kazanmaya başlamıştır. Çünkü liberal kapitalist düzenin devlet sınırlarını aşıp uluslararası bir boyut kazanmasıyla hegemonyanın da küresel bir boyutta kurulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu anlamda sivil toplum için yukarıda yapılan değerlendirme küresel sivil toplumun temelini oluşturur. Gelişen teknoloji ile kapitalizmin daha fazla kar elde edebileceği neoliberal küresel dünya düzeninin kurulmasının olanakları oluşmuş ve buna bağlı olarak rıza üretme alanı olarak araçsallaştırılan sivil toplum da küresel bir boyut kazanmıştır. Küresel sivil toplum, liberalizmin neoliberalizm, kapitalizmin küresel kapitalizm olduğu küreselleşme ile kavramsallaştırılmaya çalışılan dünya genelindeki ekonomik, politik ve sosyal değişimlerle ortaya çıkan bir olgudur.

Küresel sivil toplum neoliberalizmin küreselleşmesi sürecinde sosyal, ekonomik ve politik alanların oluşturduğu diyalektik ilişkiler bütünüdür. Sosyal ile kast edilen çeşitli toplumsal inisiyatiflerle şekillenen gruplar ve örgütlenmelerdir. Ekonomik boyut ise üretim biçimi ve ilişkileri bütünü olarak küresel kapitalizmdir. Politik alan insan hakları temelli oluşturulmuş uluslararası hukuk sözleşmeleri ve anlaşmaları, bunları temel alarak oluşmuş kurum ve devletlerdir. Tanımda geçen diyalektik süreç ise tez ve antitez süreci

olarak bu üç temel aksla oluşan alanda oraya çıkan ilişkilerin şekillenme biçimidir. Örneğin ekonomik olarak maksimum karını düşünen kapitalizm, kar maksimizasyonu en az maliyetle sağlamak adına emeğin değerini düşürür ve buna eklenebilecek çalışma koşullarında maliyetin azaltılması insan hakları ihlaline yol açmaktadır. Politik alanda demokratik ya da insan haklarının temellerinin sarsılması ise sosyal alanda tepkilere yol açacaktır. Örnekten devamla emeğin hak ettiği değeri elde etmesi ve çalışma koşullarının iyileştirmesi için sosyal faktörler harekete geçmektedir. Çeşitli bireyler, örgütlenmeler bu sürecin iyileştirilmesi için hak arayışlarını sürdürmektedir. Hem makro hem de mikro anlamda küresel sivil toplum denilen alan bu çatışmalı ilişkileri barındıran alandır. Küresel sivil toplumu sadece demokrasi hareketi olarak ya da sadece hegemonyanın inşa edildiği bir alan olarak değerlendirmek fenomeni anlatmakta eksik kalacaktır. Yalnızca ulaşılmak istenilen bir moral değer olarak değerlendirilmesi ise fenomenin gerçekliği görmemezlikten gelmektir.

Sonuçta küresel sivil toplum neoliberal küresel kapitalist hegemonyanın üretildiği alan olup aynı zamanda diyalektik olarak karşı hegemonik hareket ve söylemlerin ortaya çıktığı zemindir. Bu nokta ise tezin çalışma konusu olan küresel sivil toplumun olanakları olarak kavramsallaştırılmaktadır. Küresel sivil toplum kavramı indirgemeci bir bakış açısıyla ele alınabilecek yekpare bir kavram değildir. Kendi içinde çatışkılı bir kavram olup olgusal olarak ortaya çıkardığı hegemonik ve karşı hegemonik söylemin kendine meşru zemin bulduğu alandır. Küresel sivil toplumun olanakları kavramsallaştırılması; küresel sivil toplumun neliği üzerine yapılan teorik tartışmaların devamı olmakla birlikte üçüncü bölümde yer alan veri ile söylem analizi çalışmalarının sonuçlarını anlamdırabilmek için ayrı bir bölümde sorgulanmalıdır. Ancak UAÖ üzerine nicel ve niteliksel araştırmaya geçmeden önce ikinci bölümde UAÖ bir uluslararası hükümet dışı örgüt olarak tanıtılıp tarihi, kurumsal yapısı, özellikleri incelenecektir.

2. ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ YAPISI VE