• Sonuç bulunamadı

1.6. Bürokrasiye İlişkin Yaklaşımlar

1.6.5. Robert Michels’in Oligarşinin Demir Kanunu

1.6.5.3. Oligarşinin Demir Kanunu Üzerine İncelemeler

1.6.5.3.1. Siyasi Partiler Üzerine İncelemeler

Grainger 1958 yılında İngiliz Komünist Partisi üzerine yaptığı parti içi demokrasi incelenmesinde Michels’in Oligarşinin Demir Kanunu’nda ortaya koyduğu görüşlere benzer sonuçlara ulaşmıştır. Grainger, her ne kadar Oligarşinin Demir Kanunu incelemesi yapmamış olsa da, makalesinde Michels’in parti içi demokrasi ve oligarşiye ilişkin görüşlerinden yararlanmıştır. Grainger’in incelemesinin temel çıkış noktası, 1956 yılında İngiliz Komünist Partisi’nde parti içi demokrasinin geçerli olmadığı yönünde üyelerden gelen yoğun eleştirilerdir. Araştırılmaya değer görülen bu eleştirilerin doğru olup olmadığına ilişkin parti içinde raporlar hazırlanmıştır. Bu raporların yanı sıra diğer bazı araştırmacıların görüşlerinden

de yararlanan Grainger İngiliz Komünist Partisi’nde oligarşik yapının varlığını tespit etmiş ve gücün parti içi hiyerarşinin en üstündeki halkada toplanmasını şu gerekçelere dayandırmıştır:

- Parti içinde farklı fikirlerin tartışılmasına önayak olacak olan gruplaşmalara ve hizipleşmelere izin verilmemesi,

- Tartışma ve istişare kanallarına sıradan üyelerin ulaşabilme şansının olmaması,

- Komite seçimlerinde komiteden ayrılacak olan üyelerin kendi yerlerine seçilecek haleflerini belirlemede üyelere göre daha etkili olması,

- Tam zamanlı çalışan lider ve ekibinin parti işlerine ilişkin sürekli fikir alışverişinde bulunabilmeleri nedeniyle süreci kendi kontrolü altında tutma imkanına sahip olması, - Partinin tam zamanlı görevlilerinin (yetkililerinin) liderlik tarafından atanması

(Grainger, 1958: 155-157).

Grainger’in ortaya koyduğu bu gerekçeler göz önünde bulundurulduğunda, onun görüşleri ile Michels’in Oligarşinin Demir Kanunu’nda ortaya koyduğu varsayımların birbiri ile uyumlu olduğu görülmektedir.

Paraguay Febrerista Partisi üzerinde Oligarşinin Demir Kanunu incelemesi yapan Lewis, çalışmasını oligarşi ve çoğulculuk arasındaki karşıtlık üzerinden şekillendirmiştir. Michels’in oligarşi kavramına karşı Eldersveld’in “Siyasal Partiler: Davranışçı Analiz” adlı kitabında oligarşiye karşıt olarak değindiği stratarşi kavramı üzerinde duran Lewis, oligarşiye eleştirel bir bakış açısı geliştirmiştir. Lewis, partide lider değişim oranının kısmen düşük (liderin görevde kalma süresi yüksek) olduğu, parti içinde profesyonelleşme ve profesyonel siyasetçi kavramlarının kabul görmemiş olduğu ve örgütsel yapının amatörce kurgulandığı yönünde tespitlerde bulunmuştur. Bu yönüyle Febrerista Partisi Oligarşinin Demir Kanununun öngördüğü profesyonelleşme ve bürokratikleşme süreçlerinden geçmemiş olsa da, Lewis’in vardığı sonuç partide “oligarşi” ile “çoğulculuk” arasında “oligarşi”nin ağır bastığı yönündedir (Lewis, 1967: 284-295).

Tan, Michels’in Alman Sosyal Demokrat Parti üzerinde yaptığı incelemeden daha kapsamlı şekilde farklı ülkelerde bulunan 23 siyasi partiyi incelemiştir. Uluslararası Karşılaştırmalı Siyasal Partiler (ICPP) Projesi’nin 1950-1962 yılları arasındaki verileri ile Katz ve Mair’in 1960-1989 yılları arasında siyasal partiler üzerine yaptığı çalışmalardan elde ettikleri verileri kullanan Tan, “örgüt büyüklüğü-örgütsel yapının karmaşıklığı”, “örgüt büyüklüğü-üyelerin aktif katılımı” ve “örgütsel yapının karmaşıklığı-merkezileşme” arasındaki karşılıklı ilişkiler üzerinde durmuştur. Tan’ın araştırması, Michels’in belli bir büyüklüğü aşan karmaşık yapılı örgütlerde üyelerin karar alma süreçlerine ve parti toplantılarına aktif katılımının çok düşük seviyelerde olduğu varsayımını (üyelerin ilgisizliği)

desteklemektedir. Buna karşın, Michels’in örgütün belli bir üye sayısını (büyüklüğü) aştıktan sonra oluşan karmaşık yapının bürokratikleşme ile birlikte gücün merkezileşmesine neden olduğu varsayımını desteklememektedir. Ancak, Tan merkezileşmenin düzeyinin açıklanabilmesi için örgütsel yapının karmaşıklığının yanı sıra başka faktörlerin de incelenmesi gerektiğini belirtmiştir (Tan, 1998: 191-197).

Schonfeld Fransız Komünist Parti, Sosyalist Parti ve Gaullist Partiler üzerinde “oligarşi ve liderin değişmezliği” üzerine incelemelerde bulunmuştur. Michels’in ortaya koyduğu ve Duverger’in geliştirdiği “oligarşi” kavramından hareketle, PCF (Komünist), PS (Sosyalist) ve UDR-RPR (Gaullist-Muhafazakar) olmak üzere üç partinin 1967-1978 yılları arasındaki örgütsel yapısını inceleyen Schonfeld, bu partilerin karar ve yürütme organlarında görev alan üst düzey parti görevlilerinin görev süreleri üzerinde durmuştur. PCF’de lider ve çevresindekilerin görev sürelerinin diğerlerine göre daha fazla olduğunu tespit eden Schonfeld, oligarşinin yanı sıra belli bir azınlığın değil tek kişinin yönetimi anlamına gelen “monokrasi” kavramı üzerinde durmuş, PCF’nin oligarşik, PS’nin monokratik, UDR-RPR’nin de katı monokratik örgütsel yapısına dikkat çekmiştir (Schonfeld, 1981: 215-240).

Michels’in Oligarşinin Demir Kanunu’nda ortaya koyduğu oligarşinin kaçınılmazlığı ve demokrasinin imkansızlığı görüşü Batı dünyasında yoğun olarak tartışılmış olmakla birlikte, bu görüşün haklılığından hareketle yeni örgütlenme modelleri karşımıza çıkmıştır. Weberyan bürokrasi kuramına da bir tepki niteliği taşıyan bu yeni örgütlenme modelleri arasında en çok ilgiyi 1980’li yıllardan itibaren Alman Yeşiller Partisi çekmiştir. Frankland 1989 yılında Yeşiller Partisi üzerine yaptığı incelemede, her ne kadar yerelde ve ülke genelinde üyelerin aktif katılımı % 10-30 gibi düşük seviyelerde olsa da, “kolektif liderlik”, “liderliğin sıkça değişimi”, “açık karar alma” ve “kadınların yüksek katılımı” gibi nedenlerle güçlü bir oligarşik yapının ve parti içi antidemokratik eğilimlerin etkisinin kısıtlı olacağı sonucuna varmıştır (Frankland, 1989: 404).

Pettitt 2006 yılında 8600 üyesi bulunan Danimarka Sosyalist Halk Partisi üzerinde yaptığı Oligarşinin Demir Kanunu incelemesinde bazı noktalarda Michels’den farklı sonuçlara varmıştır. Üyelerin % 69’unun liderlerinin aldığı kararlara katılmadığı ya da şiddetle katılmadığını verilerle ortaya koyan Pettitt’e göre, bu oran Danimarka Halk Partisi’nde % 11,7, Muhafazakar Halk Partisi’nde % 24,3, Hristiyan Demokrat Parti’de % 27,8, Sosyal Demokrat Parti’de % 34,5’dir. Ortaya çıkan tablo Danimarka Sosyalist Halk Partisi üyelerinin Michels’in iddia ettiği “boşvermişlik hali”nin aksine liderlerinin aldığı kararları sorguladığını, tartışmaya açtığını göstermektedir. Dahası, gerek parti liderlerinin psikolojik eğilimleri, gerekse de parti tüzüğünde yer alan hükümler üyelerin karar alma

süreçlerine aktif katılımını artırıcı bir etki göstermektedir. Pettitt, gözlemlerinin sonucunda siyasi partilerde, her ne kadar Sosyalist Halk Partisi bunu tamamıyla başaramamışsa da, Oligarşinin Demir Kanunu’nun üstesinden gelinebileceğini savunmuştur (Pettitt, 2007: 19- 25).