• Sonuç bulunamadı

Sendika ve Meslek Örgütleri Üzerine İncelemeler

1.6. Bürokrasiye İlişkin Yaklaşımlar

1.6.5. Robert Michels’in Oligarşinin Demir Kanunu

1.6.5.3. Oligarşinin Demir Kanunu Üzerine İncelemeler

1.6.5.3.2. Sendika ve Meslek Örgütleri Üzerine İncelemeler

Oligarşinin Demir Kanunu ile ilgili yapılan ilk örgüt incelemesi Selznick tarafından yapılmıştır. Selznick 1949 yılında yazdığı “TVA and the Grass Roots: A Study of Politics and Organization (TVA ve Halk Tabanı: Bir Siyaset ve Örgüt Çalışması)” adlı eserinde Michels’in oligarşinin kaçınılmazlığı görüşünü destekleyen bazı sonuçlara varmıştır. Bölgedeki sıradan insanların çıkarlarını korumak üzere kurulan örgütün yönetiminin bir süre sonra zengin beyaz çiftçiler tarafından ele geçirildiğine değinen Selznick, örgütün başlangıçtaki amaçlarından koparıldığını belirtmiştir. Bu açıdan Selznick’in bu tespitinin, Michels’in liderin örgütün hedeflerini kendi çıkarları ile bütünleştirme ve örgütü başlangıçtaki hedeflerinden saptırma eğiliminin oligarşiyi güçlendireceği yönündeki varsayımını desteklediği görülmektedir (Lipset, 1961: 21).

Lipset 1956 yılında yazdığı Union Democracy adlı eserinde sivil toplum örgütlerinde demokrasi ve oligarşiyi etkileyen koşullar üzerine çalışmalar yürütmüştür. ABD’nin en demokratik işçi örgütlerinden biri olan ITU (International Typographical Union – Uluslararası Matbaacılar Birliği) üzerinde incelemeler yapan Lipset, Michels’in Oligarşinin Demir Kanunu’nun bu örgüt açısından geçerli olmadığı sonucuna varmıştır. Lipset, ITU üyelerinin karar alma süreçlerine aktif katılım isteği ile ABD’de çok sayıda seçim ve referandumdan oluşan iki-partili sistem geleneği ile demokratik devlet modelini oligarşiyi engelleyen en temel faktörler olarak açıklamıştır (Latham, 2006: 5; Hands, 1971: 171). Lipset’e göre ITU, üyelerinin aktif katılımı bakımından sosyolojik ve politik olarak çok köklü bir geleneği temsil eden istisnai bir konuma sahiptir (Slattery, 2003: 55). Bu nedenle, Lipset’in elde ettiği sonuç her ne kadar Michels’in görüşlerine karşıtlık teşkil ediyorsa da, o bu incelemenin Oligarşinin Demir Kanunu’nun istisnai bir incelemesi olduğu düşüncesindedir. Lipset’in ITU açısından vardığı sonuç, “kitlelerin yeterliliği/ilgililiği” durumunda, liderlerin sahip oldukları oligarşik eğilimlerin örgüt içinde güçlü bir oligarşik yapı kurulması için tek başına yeterli olmadığının anlaşılması bakımından ilgi çekicidir.

Gifford 1970 yılında Amerika’da PBA (Patrolmen’s Benevolent Association-Devriye Polisleri Yardım Cemiyeti) üzerine yaptığı incelemede Oligarşinin Demir Kanunu’nun PBA

ve diğer belediye işçi birlikleri açısından büyük oranda geçerli olmadığı sonucuna varmıştır. Gifford vardığı sonucu şu nedenlere dayandırmıştır:

- Örgütün içinde belli kısıtlamalar olmasına rağmen üyelerin örgüt yetkililerini (memurları) kendilerinin seçiyor olması,

- 1945-1970 yılları arasında 3 liderin değişmiş olması,

- Delegelerin etkin bir şekilde tartışarak liderin konumunu değiştirebilme imkanına sahip olması,

- Karar alma süreçlerinde gruplar arasında ısrarlı tartışmalar ve anlaşmazlıklar olsa bile liderin onları bu süreçten dışlamaması.

Gifford’a göre PBA’da ne katı bir oligarşinin, ne de saf bir demokrasinin varlığından söz edilebilir (Gifford, 1970: 171).

Handelman, Meksika’nın önde gelen elektrik işçileri birliklerinden olan SME (The Mexican Union of Electrical Workes) ve STERM (The Electrical Workers Of The Republic Of Mexico) üzerinde lider ile üyeler arasındaki ilişkiyi “demokratik yönetim” ve “temsili liderlik” kavramları çerçevesinde karşılaştırmalı olarak incelemiştir (Handelman, 1977: 206). Handelman 21 bin üyeli SME ile 9 bin üyeli STERM üzerinde yaptığı incelemede örgütün üst düzey liderlerde görülen muhafazakarlık eğilimlerinin orta düzey liderler açısından geçerli olduğu sonucuna varmıştır. Özellikle SME liderlerinin STERM liderlerine göre yaş olarak daha genç olması üzerinde duran Handelman, yaş ile örgüt içindeki muhafazakarlık eğilimleri ve radikal tutumlar arasında doğrudan bir ilişki kurmuş, daha yaşlı liderlere sahip olan STERM’de oligarşik eğilimlerin daha fazla olduğunu tespit etmiştir. Yine, SME’de lider değişim oranının daha yüksek olması da bu görüşü desteklemektedir (Handelman, 1977: 217). Schwartz ABD’de SFA (Southern Farmers’ Alliance - Güney Çiftçileri Ortaklığı) üzerinde yaptığı incelemede liderler ve üyeler üzerindeki çatışmayı Michels’in liderin üyelerin çıkarlarını geri plana iterek örgütün hedefleri ile kendi çıkarlarını bütünleştirme eğiliminde olduğu varsayımı üzerinden açıklamaya çalışmıştır. Merkeziyetçi örgüt yapısında liderler ile üyelerin çıkarları arasındaki farklılaşmaları ve karşıtlıkları vurgulayan Schwartz, Oligarşinin Demir Kanunu’nu destekleyen sonuçlara varmıştır (Schwartz vd., 1981: 34).

Nyden Amerika Birleşik Çelik İşçileri Birliği (USWA) üzerinde Michels’in Oligarşinin Demir Kanunu, Weber’in profesyonel liderlik, Neo-marksistlerin “politik ve ekonomik çevre yapısı iç örgüt yapısını da etkiler” görüşleri üzerinden pluralist bir örgüt analizi gerçekleştirmiştir. Nyden örgüt yaşamını örgütlerini demokratikleştirmeye çalışan sosyal gruplar ile demokratik sesleri kısmaya çalışan güçler arasında bir gerginlik ortamı olarak betimlemiştir. Bu gerginlik içerisinde örgüt içi reformun gerçekleşmesi için sade

üyelerin karar alma süreçlerine sürekli katılmak suretiyle aralarında demokratik reform ağları kurmaları gerektiğini vurgulamıştır (Nyden, 1985: 1179-1203).

Voss ve Sherman Amerika’da SEIU (Service Employees International Union - Hizmet Personelleri Uluslararası Birliği), HERE (Hotel and Restaurant Employees – Otel ve Restauran Personelleri) ve UFCW (United Food and Commercial Workes – Birleşik Yiyecek ve Reklam İşçileri) üzerinde yaptığı Oligarşinin Demir Kanunu incelemesinde “örgütlerde oligarşiyi besleyen bürokratik muhafazakarlık nasıl kırılabilir?” sorusunun cevabını bulmaya çalışmıştır. Michels’in ortaya koyduğu “örgütlerde liderlerin üyelerin çıkarlarını geri plana iterek örgütün hedefleri ile kendi çıkarları ile bütünleştirme eğilimleri” ile “liderlerin elde ettikleri konumu korumak için gösterdikleri muhafazakarlaşma eğilimleri”ni örgütün yenilenmesi ve gelişimi önünde büyük bir engel olarak gören Voss ve Sherman, örgütte radikal dönüşümün gerçekleşmesi için lider değişimine ihtiyaç duyduğunu belirtmişlerdir. Çünkü, mevcut örgütsel yapıda liderin kendi konumunu riske atmamak için gösterdiği direnç örgütün gelişiminin önünü tıkamaktadır. Dahası, Voss ve Sherman oligarşik eğilimlerin temelinde sadece liderlerin değil üyelerin de oligarşiye alışmış olmalarının etkili olduğunu tespit etmiştir. Bu açıdan, örgüt kültüründe değişim ile birlikte bu yerleşik oligarşik inançların bertaraf edilmesi gerekmektedir (Voss ve Sherman, 2000: 341-343).

Türkiye’de yapılan ilk Oligarşinin Demir Kanunu incelemesi 2010 yılında Spiegelaere tarafından işçi sendikaları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu incelemenin amacını “Michels’in Oligarşinin Demir Kanunu ışığında Türkiye’deki işçi elitlerin sosyo-demografik resmini çekmek” olarak belirten Spiegelaere, sendikaların yaşı, üye sayısı, yöneticilerin rotasyonu, yöneticilerin eğitim düzeyleri gibi istatistiki veriler ışığında “örgütsel olgunluk ve profesyonelleşme” ölçütlerini ortaya koymayı hedeflemiştir. Spiegelaere’nin vardığı en kayda değer sonuç, kuruluş yılı en eski ve üye sayısı en fazla olan Türk-İş’in belli bir “örgütsel olgunluğa” ulaşmış olmakla birlikte “yöneticilerin rotasyonu” bakımından “durağan” bir seyir izliyor olmasıdır. Bu durum, Michels’in yöneticilerin görevde kalma süreleri arttıkça oligarşinin de aynı paralelde artacağı varsayımını desteklemektedir. Diğer taraftan, Michels’in lider ve yöneticileri sahip oldukları teknik bilgi ve beceri yönünden (eğitim ve uzmanlaşma) sade üyelerden farklı ve üstün kıldığı yönündeki görüşü Türk-İş yöneticilerinin eğitim seviyesinin düşüklüğü nedeniyle doğrulanamamıştır (Spiegelaere, 2010: 330-336). Ancak, burada Spiegelaere’nin profesyonelleşme ve uzmanlaşmayı sadece yöneticilerin mezun olduğu okulun düzeyi açısından değerlendirmiş olması çalışmanın zayıf yönlerinden birini oluşturmaktadır. Her ne kadar Spiegelaere’nin 1990-2010 arası elde edilen veriler arasında kurduğu ilişkiler Oligarşinin Demir Kanunun temel varsayımlarını tam olarak yansıtmıyor

olsa da, bazı yüzeysel tespitler Türkiye’de işçi sendikalarındaki oligarşik eğilimleri ortaya koyması bakımından dikkate değerdir. Yöntem ve veri bakımından zayıf olan bu çalışma, en azından “malumun ilanı” olması ve sonraki çalışmalara katkı sağlaması bakımından önemlidir.