• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.4. Demokrat Parti Dönemi

2.3.2. Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti

2.3.2.1. Silah Ambargosu

1971 yılında alınan haşhaş ekim yasağının 1 Temmuz 1974 tarihinden itibaren kaldırılması ABD’de büyük tepkilere neden olmuştu. Ardından 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’a İkinci Müdahalesi Batı’da tepkilere neden olduğu gibi ABD’de

de Türkiye’ye karşı olumsuz bir havanın esmesine yol açmıştır.240

Türk Hükümetinin verdiği teminatlara rağmen Amerikan Kongresi Türkiye’nin haşhaş ekimini serbest

bırakmasına karşılık, Türkiye’ye silah ambargosunun uygulanmasını

istemektedir.241Amerikan Kongresi, Türkiye’ye verilen silahların amaçları dışında

237Bu ortamda mevcut hükümet, küçük partilerin de desteğiyle kadrolaşma çalışmalarını sürdürürken muhalefeti de Türkiye’deki bütün aşırı sol faaliyetlerin sorumlusu pozisyonuna sokmayı hedeflemiştir. Bülent Ecevit’in dağınık solu bir arada tutma politikaları hükümetin bu hedefine ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Sol partilerin katılım desteğiyle 18 Nisan 1976’da Ankara’da düzenlenen “özgürlük ve barış” mitinginin ardından DİSK’in İstanbul’da organize ettiği 1 Mayıs toplantısıyla söz konusu birliktelik pekişmiştir. Eraslan, a.g.e, s. 622-623.

238Ahmad, a.g.e, s. 433-437.

239Bu nedenle 1977 Martında Amerikan dolarının Türk lirası karşılığı 14.85’ten 17.50’ye çıkarılmıştır. Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 5. Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2002, s. 354.

59

kullanıldığı gerekçesiyle, 5 Şubat 1975 tarihinden itibaren ambargonun uygulanmasına karar vermiştir. Ambargo kararının verilip uygulanmaya başladığı zamanlarda Türkiye’de Sadi Irmak başkanlığında kurulmuş ve güvenoyu alamadığı halde işbaşında bulunan bir hükümet vardır. Bu durum içerde ve dışarıda Türkiye’yi zayıflatmıştır. 1976 başından itibaren, iki ülke arasındaki ilişkiler yumuşama yoluna girecektir. Türkiye’nin Kıbrıs’tan 2000 kişilik bir kuvveti çekeceğini açıklaması, BM gözetiminde toplumlararası görüşmelerin yeniden başlaması ile Türkiye-ABD arasında üsler konusunda girişilen müzakereler de olumlu sonuçlanacaktır. Türk tarafının da acil askeri önlemler alması gerektiği için 1978 yılında Kıbrıs konusunda

taviz verme kararı almasıyla ancak 1978 yılında ambargo kalkacaktır.242

Amerikan Kongresi, ambargo kararıyla Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili politikalarında değişiklik yapmayı ve böylece sorunun çözümünü kolaylaştırmayı hedeflemiştir. Ancak ambargo Amerikalılar’ın ifade ettikleri amaçlarının gerçekleşmesini yani Türkiye’nin Kıbrıs konusunda taviz vermesini sağlamamıştır. Ancak, Türk yöneticiler, ambargo sayesinde savunmalarının ne derece Amerika’ya

bağlı olduğunu görmüşlerdir.243

Bu ambargo, Türkiye’de milli silah sanayinin kurulması yolundaki çalışmaları tetiklemiştir. Nitekim 1978’den itibaren işbaşında olan CHP ağırlıklı hükümet döneminde, “milli savunma konsepti” adı altında yeni düşünceler ortaya çıkacak, yine aynı Hükümet döneminde, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye karşı tehdit

oluşturmadığı düşüncesiyle, bu ülkeyle yakınlaşmaya başlanacaktır.244Ayrıca

ambargonun yaşattığı olumsuz ekonomik tecrübelerden olacak, IV. Beş Yıllık

241Armaoğlu, a.g.e, s. 810.

242ABD Ambargosu, öncelikle Türkiye’nin askeri durumunda önemli sarsıntılar yaratmıştır. Ambargonun uygulanmaya başladığında, Türkiye’ye sevk edilmesi gereken 200 milyon dolarlık askeri malzeme vardır. Bu malzemenin ancak Sadi Irmak Hükümeti’nden sonra göreve başlayan IV. Demirel Hükümeti zamanında Türkiye’deki 20 kadar Amerikan üssünün statüsü öne sürülerek 185 milyon dolarlık kısmının sevkine izin verilecektir. Gönlübol, a.g.e, s.589-592.

243Amerikalılar Türkiye’nin üsleri NATO dışı amaçlarla kullanımına izin vermemesi ve haşhaş ekimi konusunda ABD’nin isteklerini yerine getirmemesi gibi nedenlerle Türk yöneticilere karşı tepkilidirler. Bunlardan dolayı Kıbrıs çıkarmasından sonra Türkiye’ye ders vermeyi planlamışlardır. Türkiye ise haşhaş ekimine izin vermede kararlı olmasından sonra bu defa ambargo karşısında 1969 ikili anlaşmasını ve diğer anlaşmaları yürürlükten kaldırarak ve üsleri kapatarak ABD’den bağımsız hareket edebileceğini göstermiştir. Ancak kısa vadede tamamen Amerika’ya olan askeri bağımlılıktan kurtulmak mümkün değildir. Uslu, a.g.e, s. 323.

60

Kalkınma Planı’nda(1979-1983) yeni sınaîleşmenin, sanayi girdileri bakımından ulusal olanaklara daha çok dayanacağı vurgulanacaktır. Planda genelde ara ve yatırım malları üretimine yönelineceği belirtilmekte, sağlıklı ve hızlı sınaîleşme ile ulusal savunma gücü arasında verimli bir etkileşim, birbirini destekleyici bağlantı oluşturulacağı, öylelikle, IV. Plan döneminde ulusal savunmanın daha da

güçleneceği ve sınaîleşmeyi hızlandıran bir etki yapacağı245

belirtilecektir.

2.3.2.2. Ekonomik Gelişmeler

İstikrar içinde kalkınma modelinden 1970’lerin ortalarından sonra

uzaklaşılmaya başlandığı246bu yıllarda serbest sermaye ithali ve finans kapitalin

etkilerine açılmanın başladığı söylenebilir.247

1970’lerin başı birinci petrol krizinin patlak verdiği 1973 sonundan 1974 başına kadar geçen yıllarda bütün göstergeler olumludur. 1974 yılına gelindiğinde bu tablo değişmiştir. Petrol fiyatlarının patlamasına, yukarda özetlediğimiz Kıbrıs Barış Harekâtı’nı izleyen ABD silah ambargosu ve Batı Avrupa’nın örtülü ekonomik ambargosu eklenmiştir. Bütün dünya petrol tasarruf etmeye çalışırken, Türkiye ilginç bir şekilde petrole sübvansiyon vererek tüketimi yüksek seviyelere çıkarmıştır. İçerde petrole dayalı enerji üretimi ve yabancı sermayeye dayalı otomobil üretimine

245Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, T.C Başbakanlık DPT, Yay. No: DPT. 164, Ankara, 1979,

s.3.

246Karluk, Cumhuriyet’in İlanından Günümüze Türkiye Ekonomisinde Yapısal Dönüşümler, s. 404

247Fakat bu yıllarda serbest piyasa ekonomisi diye vizyonsuz bir ekonomi politikası izlenmiş, petrol krizini izleyerek mali serbestleşme gündeme gelmiş, enflasyon hızı dönemin sonuna doğru tarihsel rekorlara çıkmış, kayıt-dışı ekonomi çok yüksek seviyelere varmıştır. İktisat politikalarında bu yıllarda devlet müdahalesi ağırlıklı ve birbirini tamamlayan başlıca iki özellik vardır. Bunlardan birincisi, sanayileşmeyi amaçlayan ithal ikamecilik, ikincisi ise iç piyasayı korumak amaçlı dış ticaret kısıtlamalarıdır. Bazı malların ithalinin kısıtlanması yoluyla o malların içerde üretimi teşvik edilmektedir. Başka bir deyişle ithalat yerli üretimle ikame edilecektir. Beş yıllık kalkınma planları, bu çerçevede yatırım kararlarının eşgüdümlü gerçekleşebilmesi yönünde tasarlanmıştır. Planlar kamu sektörü için bağlayıcı, özel sektör için ise yönlendirici niteliktedir. Öte yandan devlet, eskiden olduğu gibi özel sektörü desteklemek amacıyla düşük faizli kredi, vergi muafiyeti, ithalat imtiyazları gibi politikaları da uygulamaya devam etmektedir. KİT’ler, daha büyük kapsamlı yatırım gerektiren ara malları üretip daha ucuz fiyata özel sektöre satmakta, özel sektör ise tüketim mallarını üretmektedir. Kuyaş-Akarçay vd. a.g.e, s. 348.

61

geçiş, petrol tüketimini 10,8 milyon tondan 17,7 milyon tona fırlatırken, petrolün enerji tüketimindeki payı % 50 civarına çıkmıştır. Türkiye ekonomisinde görülmedik boyutta bir savurganlık ortaya çıkmış, başlarda pozitif bakiye veren turizm bilançosu bile negatif bakiye vermiştir. Batının stagflasyon içine girdiği bu dönemde uluslararası bankalar düşük faizli kredi vermek için ülkelere teklif götürmeye başlamışlar, henüz IMF-bankalar işbirliği kurulmadığından Türkiye de kısa vadeli borca girmeye başlamıştır. Bu ortamda alınan bütün politika önlemleri içeride büyümeyi teşvik ederken sermaye ve mal ithalini kolaylaştırmıştır. Denetimli

ekonomide serbestleşme girişimleri böylece kendini göstermeye başlamıştır.248

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planının iki genel seçim arası bu dönemde uygulanması planlanmıştır. Üçüncü Plan karma ekonomi düzeni içinde ve yol gösterici planlama yaklaşımıyla, istikrar içinde büyüme modelini öngörmektedir. Ancak bu plan dönemin sonunda işlemez hale gelmiştir. Çünkü ilk kez enflasyonun

çift rakamlı olması süreklilik kazanmıştır.249

Üçüncü Plan döneminde Petrol Krizi yanında Kıbrıs Barış Harekâtı da dış açığın yaklaşık üç katı büyümesine neden olmuştur. Bu eğilimin sonucu dış ticaret açığının GSMH’ya oranı 1975 yılında planlı dönemin en yüksek oranına %8,7’ye

çıkmıştır. Bu Türk ekonomi tarihinde bir ilktir.250

1973 yılında işçi dövizlerindeki girişin % 50 civarında artmasıyla dış ticaret açığı karşılanabilmişti. 1974 yılında işçi dövizleri ilk üç plan döneminin en yüksek seviyesine çıkarak yaklaşık 1,5 milyar dolara çıkmıştır. 1971 yılından itibaren izlenen yanlış kur politikası sonucu TL’sının değeri yüksek tutulmuş ihracat ve turizm gelirlerinin artması mümkün olmamıştır. Bu durum işçi dövizleri girişini de etkilemiş ve son üç yılda azalma göstermiştir. Türkiye 1975 yılının başından itibaren toplam döviz gelirleri azalırken giderleri hızla artan bir ülke durumuna gelmiştir. Bu sonuç ülkeyi yönetenleri her türlü dış kaynağın kolayca girişini sağlayacak bir mevzuat hazırlamaya, dolayısıyla dış borçlanmaya götürmüştür. Bu tür dış borçların

248

Kazgan, a.g.e, s. 102-109.

249Emisyon hacmindeki artış, 1977 yılında %50 düzeyine varmıştır. Ayrıca 1970’li yıllarda ilginç bir şekilde, vadeli mevduat hesaplarına negatif reel faiz verilmiştir. Tokgöz, a.g.e, s. 194.

62

en önemlisi Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesapları olmuştur. 1970’in ikinci yarısından sonra kamu gelir ve giderleri arasındaki açık, borçlanmayla karşılanmaya başlamıştır. 1970’lerin ikinci yarısından sonra ortaya çıkan enerji ve döviz darboğazı

sanayi kesiminde de üretim düşmesine yol açmıştır.251

Ülkenin sanayileşmesine ve mülkiyetin tabana yayılmasına katkıda bulunması ve özellikle yurt dışında çalışan işçilerin tasarruflarını Türkiye’ye aktarmalarını sağlamak amacıyla,1975 yılında Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası kurulmuştur. Banka işçi şirketlerine ve halka açık şirketlere orta ve uzun vadeli kredi vermek ve

danışmanlık yapmakla görevlendirilmiştir.252

2.4. 1977 Seçimleri ve Müdahaleye Giden Yol