2. TUHFETÜ’L-İSLÂM
2.1.2. Siyer-i Muhammediyye
2.1.2.3. Seyyid-i Kâʾinât Efendimiz’in Şâm Seferleri ve Teʾehhül Buyurdukları
Hz. Muhammed on iki yaşında iken amcası Ebû Tâlip ile Şam seferine çıkar. Busrâ önlerine geldiklerinde burada durup dinlenmek isterler. Rivayete göre burada âlim, bütün dîni ilimlere vakıf, Hz. Muhammed’in vasıflarını daha o doğmadan kutsal kitaplardan okumuş oldukça bilgili bir Pîr (Rahip Bahira), yaşamakta ve gece gündüz bekçi olmuş
64
yolları gözetlemektedir. Yine bir gün yolları gözetlerken kervana gölgelik olmuş, onunla birlikte gezinen bir bulut görür. O anda anlar ki bu kutsal kitaplarda okuduğu hâdisedir. Çok mutlu olup hemen kervanın yanına varır. Allah Resûlü’nün halini hatırını sorup ona izzeti ikramda bulunur.
On ikiye basdı çün hayrü’l-beşer İtdiler ʿemmi ile Şâma sefer
Şâma varmazdan mukaddem gitdiler Pîş-i Busrâda tevakkuf itdiler
Var idi ol yerde bir pîr-i şehîr Cümle ahbârı bilür idi o pîr
Yollara nâzırdı ol sâhib-vekâr Didebân olmuş idi leyl ü nehâr
Çünki gördi bir bulut ol dem o er Kârbâna sâyebân olmuş gezer
Anladı ahvâli oldı şâdımân Derʿakab gitdi o câya atdı cân
Sordı hâlin seyyidin ikrâm ile
Çok riʿâyet eyledi iʿzâm ile (s. 48/ 475-481)
Daha sonra bilge Pîr, Ebû Tâlip’e Hz. Mustafa’yı göstererek “Bu çocuk âlemlere rahmet olarak gönderilen, günahkâr ümmetin şefaatçisidir. Tevrat ve İncil’de haber verilen, beşerin en hayırlısı, ahir zamanın şanı yüce nebisidir. Ey Ebû Tâlip! Sözümü dinle Ahmed’i Şam’a götürme, geri dön Mekke’ye. Zirâ, Şam’da onun kim olduğunu anlayacak Yahudi bilgeleri vardır. Ona zarar vermelerinden korkarım.” Pîr’in sözünü dinleyen Ebû Tâlip, hemen Hz. Mustafa’yı da alıp Mekke’ye dönmek için yola koyulur.
Yâ Ebû Tâlib didi ol kâmyâb Mustafâyı gösterüp itdi hitâb
65
Didi budur rahmeten li’l-ʿâlemîn171
Budur elbetde şefîʿü’l-müznibîn
Böyledir Tevrât u İncîl’de haber Evvel ü âhir budur hayrü’l-beşer
Kavlimi diñle benim ey söz eri
Alma Şâm’a Ahmedi dönder geri
Çünki ol yerde bunı anlar Yahûd Korkarım ifsâd ider kavm-i Cehûd
Diñledi pîri Ebu Tâlib hemân
Mustafâyı Mekkeye kıldı revân (s. 48/482-487)
Yirmi yaşına gelen Hz. Muhammed’in cemalinin güzelliğinden ay ve güneş utanırdı. Edep ve hayâ timsali olan kâinatın güneşi asla yalan söylemez, riya etmezdi. Batıla asla itibar etmeyip daima Hakk’ı söylerdi. Hz. Muhammed, kıyamete kadar gelecek insanlara örnek bir şahsiyet, davranışlarından ders alınacak bir rehber olarak gönderildiği için, hayatının her yönünü kapsayan üstün bir ahlâkla donatılmıştı. Bu üstün vasıfları ile Mekke’de nam salan Allah Resûlü’ne herkes kızını vermek istemiştir.
ʿİffet ü ʿismetle buldı şöhreti
Nûra gark itdi cihânı talʿatı (s. 48/489)
Anda hatm olmuş idi hilm ü hayâ Togrı söyler eylemez idi riyâ
Bâtıla meyl itmedi ol bahtiyâr Hak yoluñ eyledi dâʾim ihtiyâr
Hep güzel ahvâl ile almışdı nâm Hâsılı olmuşdı mahbûb-ı enâm
171
66 Ol sebepden Mekkede her kes añâ
İstiyordı duhterin itsün ʿitâ (s. 49/490-493)
Rivayete göre Kureyş, Şam’a göndermek üzere bir ticaret kervanı hazırlığı içindeydi. Bu sırada Mekke’nin ticaretle uğraşan, gerek soy bakımından gerek şeref bakımından bütün Kureyş kadınlarının en üstünü, para bakımından ise en zengini olan Hz. Hatice de bu kervanla mallarını gönderecek emin birini aramaktaydı. Bunun için de dürüstlüğü ve güvenilirliği ile Mekke’de şöhret bulan Hz. Muhammed’e kölesi Meysere’ ile haber yollar. Hz. Hatice; Hz. Muhammed’e, Meysere adındaki kölesi ile birlikte, evvelce kervanını götürenlere verdiği ücretten daha fazlasını vermek şartıyla kervanını Şam’a götürmesini teklif eder. Hz. Muhammed Hz. Hatice’nin teklifini kabul eder.
Hatice’nin kölesi Meysere ile birlikte kervanı Şam’a götürmek için yola çıkarlar.172
Gönderüp âdem Hadîce câ-be-câ
ʿArz-ı ragbet eyleyüp itdi ricâ
Mâl virdi Şâm’a gönderdi hemân
Geldi Busrâ’ya yine fahr-i cihân (s. 49/495, 496)
Kervan, Busrâ önlerine geldiklerinde dinlenmek için durur. Rivayete göre o civarda da ahir zamanda gönderilecek nebinin vasıflarını kutsal kitaplardan okumuş, dîni ilimlere vakıf bir rahip bulunmaktadır. Rahip (Nastura), gelen kervanı seyrederken Hz. Muhammed’in, konakladıkları yerdeki bir ağacın altına oturmasına dikkat eder. Bu ağaç
oldukça yaşlı bir zeytin ağacıdır.173
“Rahip, daha önceden de tanışıklığı olduğu Meysere’nin yanına gelir ve ağacın altında oturanın kim olduğunu sorar.”174
Meysere,
Hz. Muhammed için, “Mekkeli Kureyş kabilesinden bir kimsedir.” dedi175. Bunun üzerine
Rahip Meysere’ye,“Şu ana kadar o ağacın altına peygamberden başkası inmedi.”176 der ve
Meysere’ye “Onun gözlerinde kırmızılık var mı?”177
diye sorar. Meysere, “Vardır ve gözlerinden hiç arılmaz.”178
cevabını verince Rahip emin olur ve “O bir peygamberdir.
172 İbn-i Hişam, es-Siret'ün-Nebeviyye I, Neşet Çağatay (Çev.), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1971, s. 116; Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, Çile Yay., İstanbul 1981, s. 45-47.
173 M. Asım Köksal, İslam Tarihi (1. Cilt), Köksal Yay., İstanbul 2005, s. 112.
174 İbn-i Hişam, es-Siret'ün-Nebeviyye I, Neşet Çağatay (Çev.), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1971, s. 116.
175 İbn-i Hişam, es-Siret'ün-Nebeviyye I, Neşet Çağatay (Çev.), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1971, s. 116.
176 İbn-i Hişam, es-Siret'ün-Nebeviyye I, Neşet Çağatay (Çev.), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1971, s. 116.
177 M. Asım Köksal, İslam Tarihi (1. Cilt), Köksal Yay., İstanbul 2005, s. 112. 178
67
Hem de peygamberlerin sonuncusudur.”179 der. Yahudi bilginin sözlerine şaşıran Meysere,
onun söylediklerini de aklında tutar.180
Busrâ pazarında yapılan karlı ticaret sonrasında kervan, Mekke’ye dönmek için yola çıkar. Kızgın güneşin altında ilerleyen kervanda Meysere, Allah Resûlü’ne meleklerin, kanatlarıyla gölgelik yaptığını görünce hayrette kalır. Kervan Mekke’ye varır, Hz. Muhammed getirdiği malları Hz. Hatice’ye teslim eder. Meysere ise Yahudi bilginin Hz. Muhammed için söylediklerini, yolculuk esnasında iki meleğin güneşten korumak maksadıyla kanatllarıyla ona gölge ettiklerini, Hz. Muhammed’in dürüstlüğünü ve ticaret
ahlakına dair üstün vasıflarını bir bir Hz. Hatice'ye anlattır.181
Bu hâdiseye eserde yalnızca bir beyitle değinilmiştir:
ʿAynı hâlât oldı anda rû-nümâ
Mekke’ye döndi yine ol müctebâ (s. 49/497)
Kölesi Meysere’nin anlattıklarından oldukça etkilenen Hz. Hatice, bir gün Hz. Muhammed’e haber yollayarak kendisi ile evlenmek istediğini bildirir. Bunun üzerine Allah Resûlü durumu amcalarına haber eder. Amcası Hamza ve Ebû Tâlip, Esed oğlu Huveylid'in yanına giderek Hz. Hatice'yi isterler.182
Daha sonra da Allah Resûlü ile Hz. Hatice’nin nikâhı kıyılır. Eserde Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Hatice’nin izdivaçları da bir beyit ile izah edilmiştir.
Aldı ol Fahrü’n-nisâyı bâ-nikâh
Nûra gark oldı Hadîce ol sabâh (s. 49/498)
Hz. Muhammed’in çocuklarının çoğu Hz. Hatice’den oldu. Bunlardan biri de kadınların en iffetlisi Fâtıma Hatun’dur. Hz. Muhammed’in soyu Fâtıma Hatun’un dünyaya getirdiği ehli beytin en şereflileri Hasan ve Hüseyin ile devam etmiştir. Tuhfetü’l-İslâm’da Efendimiz’in ehl-i beytine de kısaca şu beyitlerle değinilmiştir:
Andan oldı ekser evlad-ı Resûl Siyyemâ ol Fâtıma hayrü’l-betûl
Andan oldı cümle sâdât-ı güzîn
Bahtına ikbâline sad-âferîn (s. 49/499, 500)
179 M. Asım Köksal, İslam Tarihi (1. Cilt), Köksal Yay., İstanbul 2005, s. 112.
180 İbn-i Hişam, es-Siret'ün-Nebeviyye I, Neşet Çağatay (Çev.), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1971, s. 116.
181 İbn-i Hişam, es-Siret'ün-Nebeviyye I, Neşet Çağatay (Çev.), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1971, s. 116.
182 İbn-i Hişam, es-Siret'ün-Nebeviyye I, Neşet Çağatay (Çev.), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1971, s. 116.
68