• Sonuç bulunamadı

Mefhar-ı Mevcüdât Efendimiz’in Risâlet-i Nübüvvetleri

2. TUHFETÜ’L-İSLÂM

2.1.2. Siyer-i Muhammediyye

2.1.2.4. Mefhar-ı Mevcüdât Efendimiz’in Risâlet-i Nübüvvetleri

Mekke’nin şirk dolu atmosferinden bunalan, temiz ruhu ve dürüstlüğü ile beşerin en hayırlısı olan Hz. Muhammed kırk yaşına gelmişti. İşte Fahr-i Kâinat’ın kemâle erdiği bu çağda peygamberlik alametleri de görülmeye başladı. Bu alametler ilk önce, doğru çıkan rüyalarla kendini gösterdi. Altı ay boyunca Hz. Muhammed (s.a.v) rüyasında her ne görürse aynısı çıkar oldu. Bu esrarın nuzûlü ile gönlüne ilâhi aşk ateşi düşen Hz. Muhammaed (s.a.v), hayatının bu döneminde bir köşeye çekilip tefekküre dalmayı adet edinmişti. Bunun için de Nûr Dağı’nda bulunan Hira Mağarası’na gider ve orada ibadet ederdi. Bu durum kırk yaşına doğru daha da sıklaşmış hatta orada kalma sûresi aylar sürer olmuştu. Yine Hz. Muhammed secdegâh edindiği Hirâ Mağarası’nda ibadetle meşgul olduğu bir gün de Hz. Cebrâil yanına gelir ve ona Hakk’ın emrini bildirir.

Cebrâil Aleyhisselâm’ın nâzil ettiği ilk vahiy, Alak sûresinin183 ilk beş âyetidir. Hz. Muhammed, Hak katından gelen bu kelâma hayran kalır. Eserde bu hâdiseler şu beyitlerle izah edilir:

Nefy ü isbât itdi ol sâhib-kemâl Vahdet-i Bârîye kıldı intikâl

Çünki gördi vahdetiñ emvâcını Ol zamân giydi nübüvvet tâcını

Düşdi birden göñline ʿaşk-ı ilâh Eyledi kûh-ı Hirâyı secdegâh

Başladı anda ʿibâdet itmege İstemezdi gayrı câya gitmege

Hep bu sûretle ʿibâdet eyledi

Geldi Cibrîl emr-i Hakkı söyledi (s. 49/503-507)

Sûre-i ikrâʾla geldi ibtidâ

Vâlih ü hayrân oldı Mustafâ (s. 50/508)

183 “Ey Muhammed! Yaratan, insanı pıhtılaşmış kandan yaratan Rabbinin adıyla oku! Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir."Kur’ân-ı Kerîm, Alak, 96/ 1-5.

69

Rivayete göre Hz. Muhammed (s.a.v) Hirâ’dan ayrılınca eve gelir, biraz nefeslenip dinlendikten sonra olup biteni Hz. Hatice'ye anlatır. Hatice (r.a.) Hz. Muhammed’i (s.a.v.)

alıp amcaoğlu olan meşhur Nevfel oğlu Varaka'nın184

yanına götürür. Hz. Muhammed (s.a.v) olup biteni bir de ona hikâye eder. Duydukları karşında çok mutlu olan Varaka, “Müjde sana Yâ Muhammed, kutsal kitapların haber verdiği ahir zaman nebisi sensin. Sana görünen melek de Hz. Musa’ya görünen Cibrîl’dir.” der. Akabinde Hz. Muhammed’e bu durumdan korkmamasını ve Nur Dağı’ndaki mağaraya gitmeye devam etmesini tembihler. Bu sebeple sonraki günlerde de Hz. Muhammed, sık sık Hirâ Mağarası’na gider. Fakat günler geçtiği halde Cebrâil Aleyhisselâm görünmez. İslâmi kaynaklar bu dönem için

“fetretü’l-vahy” adlandırmasını kullanmaktadır.185

Hz. Muhammed bu duruma çok üzülür. Ancak bu sırada İsrâfil Aleyhisselâm zuhur eder ve Hz. Muhammed’e bazı şeyler öğretir. Eserde bu hâdise de ayrıntıya girilmeden kısaca şu bir kaç beyitle izah edilmiştir:

Vahy-i Hakkı añladı sonra nebî Bir daha terk itmedi ol cânibi

Hayli müddet emre kıldı intizâr Gelmedi Cibrîl o oldu dil-figâr

Lakin İsrâfîl eylerdi zuhûr

Baʿzı şeyʾ taʿlîm iderdi bî-kusûr (s. 50/509-511)

İslâmi kaynaklarda bu fetret dönemi kırk gün, bir kaç ay ya da üç yıl arası bir süreç olarak zikredilmiştir. Eserde bu husus şu şekilde ifade edilir. Üç yıl sonra Cebrâil Aleyhisselâm tekrar gelir ve artık durmayıp Hakk’ın dînini ilan etmesini söyler.

Arkasından da “Müddessir sûresinin” ilk beş âyetini tebliğ eder.186

Bu âyetlerde; artık ilâhi tebliğleri insanlara ulaştırma zamanının geldiği belirtilmekte ve Hz. Muhammed’in, bu görevini ifa ederken Yüce Allah’a güvenmesi istenmektedir. Ayrıca âyette maddî ve mânevî kirlerden uzak durması Hz. Muhammed’e verilen talimatlar arasındadır:

Geldi üç yıl soñra Cibrîl- i Emîn Turma it ġayrı didi iʿlâ-yı dîn

184

Nevfel oğlu Varaka ise Hristiyan olup İncil ve Tevrat okur ve gelecekten haber verir; çok yaşlı meşhur bir kâhin, yani herkesçe bilinemeyen şeylerden bahseden biriydi. Bünyamin Erul, “Varaka b. Nevfel”, İA, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 2012, C. 42, s. 517-518.

185 Mustafa Fayda, “Muhammed”, İA, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 2005, C. 30, s. 408-423, 186

70 Ol zamân yâ eyyühâ’l-müddessiri

Vahy idüp hürmet ile gitti geri (s. 50/512, 513)

Allah’ın kendisini vekil kıldığı o andan itibaren çevresindeki insanları İslâm’a davet etmekle memur kılınan Hz. Muhammed, Hak dîni tebliğ görevine ilk olarak en yakını olan eşi Hatice ile başlamıştır. Hz. Hatice, Allah Resûl’ünün peygamberliğine

herkesten önce inanmış ve iman etmiştir.187 Daha sonra Hz. Muhammed, Hz. Hatice’ye

dînin gereklerini Hz. Cebrâil’den öğrendiği şekilde öğretir ve birlikte namaz kılıp, Allah’a dua ederler. Ardından Allah Resûlü’nün yakın dostu Hz. Ebu Bekir, Ali b. Ebû Tâlip ve Zeyd b. Hârise, kızları Zeynep, Rukiyye ve Ümmü Gülsüm Müslüman olur.

Rivayete göre Hz. Ömer, Hz. Muhammed’i öldürmek maksadıyla kılıcını kuşanıp yola çıkar. Yolda karşılaştığı Abdullah oğlu Nuaym'dan kızkardeşi Fâtıma ile kocası Zeyd oğlu Saîd'in de Müslüman olduğunu öğrenir. Bunun doğru olup olmadığını anlamak için kızkardeşinin evine gider. Evde henüz indirilmiş olan “Tâ Hâ” sûresi okunmaktadır. Fakat Hz. Ömer’in geldiğini gören kızkardeşi âyetleri hemen saklar. Bu arada kızkardeşi ve kocasının Müslüman olmasıyla çılgına dönen Hz. Ömer, kızkardeşine vurur. Kardeşinin ağzından burnundan kanlar geldiğini görünce yaptığına pişman olur. Öfkesi dinen Hz. Ömer, okudukları âyetleri görmek ister. Kardeşi âyetleri sakladığı yerden çıkarıp Hz. Ömer’e verir. Âyetleri okudukça kalbi yumuşayan Ömer, bunların beşer sözü değil de Allah kelâmı olduğuna kanaat getirir ve Müslüman olmaya karar verir. Hemen kardeşinin evinden ayrılıp Resûl-i Ekrem’in huzuruna varır. Kelimeyi şahâdet getirerek Müslüman olur.188 Hz. Ömer’in kardeşlerimizin sayısı kaçtır diye sorması üzerine Allah Resûlü’nün ashâbı, kendisiyle beraber kırk kişi olduklarını söylerler. Bunun üzerine "Öyleyse ne duruyoruz? Haydi, çıkıp, Kâbe'ye gidelim, Yüce Yaratıcının adını yüceltelim.” Deyince orada bulunan bütün ashâb yerinden kalkar. En önde Ömer, sonra Ali, sonra Resûl-i Ekrem, sağında Ebu Bekir, solunda Hamza ve arkasında diğer ashâb olduğu hâlde yürüyerek Kâbe'ye giderler.”189

İşte o gün Müslümanlar Kabe’de saf tutup namaz kılarak üç yıl boyunca gizledikleri dinlerini aşikâr ederler. O gönden sonra Cebrâil Aleyhisselâm da sık sık gelip Kur’ân-ı Kerîm’i âyet âyet nazil eder. Eserde bu hâdise şu beyitlerle izah edilir:

Çün ʿÖmer îmânını kıldı ʿayân Kırka vardı ehl-i İslâm ol zamân

187 Mustafa Fayda, “Muhammed”, İA, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 2005, C. 30, s. 408-423. 188 Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, Çile Yay., İstanbul 1981, s. 56-58. 189

71 Ol zamân nâmûs-ı ekber ekseri Sık gelüp söyler idi âyetleri

Âyet âyet indi Kurʾân-ı Kerîm

Zâhir oldı hikmet-i dîn-i ʿazîm (s. 50/515-517)