• Sonuç bulunamadı

Miʿrâcü’n-Nebî ʿAleyhi’s-Salâtü ve’s-Selâm

2. TUHFETÜ’L-İSLÂM

2.1.2. Siyer-i Muhammediyye

2.1.2.6. Miʿrâcü’n-Nebî ʿAleyhi’s-Salâtü ve’s-Selâm

Hak Teâlâ diledi ki kendi nûrundan yarattığı en sevgilisi her şeye vâkıf olsun. Bunun için Cebrâil Aleyhisselâm’a “En kıymetlim Resûl’ümü getir ki Hz. İdrîs ve Hz. İsâ gibi uyanık iken görsün yüce âlemdeki arşı, Firdevs’i.” demiştir. Rivayete göre Hz. Muhammed, amcası Ebu Talip’in kızı Ümmü Hanî’nin evinde misafir olduğu bir vakitte Hz. Cebrâil Aleyhisselâm yanına gelir. “Müjdeler olsun Yâ Muhammed, Rabb’in sana öyle bir şey lutfetti ki böyle bir lütuf daha önce kimseye yapılmadı. Müjdeler olsun Rabb’in seni katına davet etmektedir. İstiyor ki vâkıf olasın esrarına; istiyor ki cennetinin, cehennneminin ilmine eresin ve gördüklerini halka tebliğ edesin.” diye Allah Resûlü’ne müjde verir. Bu muştu üzerine Fahr-i Kâinat Efendimiz heyecanla ayağa kalkar. O sırada Cebrâil Aleyhisselâm cennetten Burak adındaki atı getirir ve hemen Hz. Muhammed’in altına çeker. Bir anda Kudüs’e ulaşıp Mescid-i Aksâ’ya adım atarlar. Orada Resûl-i Ekrem’den önce gelmiş geçmiş bütün peygamberler toplanıp saf saf olmuş, kendilerine imamlık yapması için Fahr-i Kâinat Efendimiz’i beklemektedirler.

Varlığın yaratılış sebebi Mescid-i Aksâ’ya teşrif edince bütün peygamberler ona saygı gösterip onu hürmetle karşılayıp kendilerine imamlık etmesi için mihrab yönünü işaret ederler. Ezelden beri bütün enbiyânın imamı Resûl-i Ekrem’e ebede kadar da tüm enbiyânın serveri sensin, deyip güzel sözlerle taltîfta bulunurlar. Sevgi, saygı ve hürmet nidâları eşliğinde Hz. Muhammed mihraba geçer ve bütün peygamberlere imam olur. Bütün enbiyâ Fahr-i Kâinat’ın imamlığında iki rekât namaz kılar. Namazdan sonra Hz. Muhammed, boyun eğer ve niyazda bulunur.

Akabinde kâinatın yaradılış sebebi Hz. Muhammed gökyüzüne bakar. Cebrâil

Aleyhisselâm Cihan Sultanı’nı kanadına bindirir ve Sidre-i Âʿlâ’ya (Sidre-i Müntehâ)194

ulaştırır. Burada Cebrâil Aleyhisselâm’ın görevi sona erer. O anda Refref adında bir binek Hz. Muhammed’in önüne gelir ve ona selam verir. Üzerine binen kâinat güneşini “lâ- mekân” menziline ulaştırır. Hz. Muhammed’i karşılayan semâ ehli onu selamlar ve mi’râcını tebrik ederler. Hz. Muhammed’e “Senden önce kimse böyle bir lutfa layık görülmedi.” diye de hoş sözlerle taltifte bulunurlar. Allah, huzura varan Hz. Muhammed ile harf ve ses olmaksızın konuşur ve kendisine “Ne muradın varsa söyle sana layık olsun.

193 542- 600. beyitler arası. 194

Sidre-i Aʿlâ (Müntehâ) yedinci semanın üzerinde Arş’ın sağ tarafında ve altında muttakiler için vadedilen cennet ırmaklarının fışkırdığı mübarek şecere şeklinde resmedilen yer. “Takva sahiplerine vadedilen cennetin durumu şudur: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve safi süzme baldan ırmaklar vardır. Aynca onlara her türlü meyve ve Rablerinden bir bağışlama vardır…”Kur’ân-ı Kerîm, Muhammed, 47/15.

75

Bir derdin varsa söyle bin derman eyleyeyim.” der. Hz. Peygamber, “Hatâ ve kusurları örten, görmezden gelen, ihsanı bol olan Rabbim, senden isteğim ümmetimi bağışlamandır.” cevabını verir. Alla’ın (celle celaluhu)’nun “Habib” sıfatına mazhar olan Hz. Muhammed’e, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmadığı sürece ümmetinin büyük günahlarının bağışlanacağı ve cennetin onlara nasip edileceğinin müjdesi verilir. Yüce Yaratıcı’ya doyamadan yine onun emri ile oradan ayrılan Hz. Muhammed, Refref ve Cebrâil’in yardımıyla gün doğmadan evine ulaşır.

Hz. Muhammed, gecenin bir anında kısa bir zamana sığdırdığı uzun yolculuğunu tamamlamıştır. Makamların en güzelinden Hakk’ın emri ile ayrılarak orada yaşadıklarını, gördüklerini ümmetine anlatmak için geri dönmüştür. Rivayete göre ertesi gün Kâbe’ye mi’râç hadisesini anlatmaya gitmeden önce Ebû Tâlip’in kızı Ümmü Hânî, onu yalanlamalarından ve ona eziyet etmelerinden korkarak Hz. Peygambere engel olmak istemiştir. Hz. Peygamber ise bu olayı anlatması gerektiğini söyleyerek onun yanından ayrılmıştır.

Kâbe’ye gelip orada bulunan halka gece Allah tarafından gönderilen Cebrâil ile Hakk’ın davetine mazhar olduğunu, Cebrâil’in kanadında hızla Kudüs’e gittiğini, Mescid-i Aksâ’da namaz kıldığını, dua ettiğini, sonra semânın son katında Hakk’ın huzuruna vardığını, kendisine Allah’ın hitap ettiğini, ümmetini Firdevs cenneti ile müjdelediğini ve Allah’ın İslâm’a rahmet sancağını açtığını haber verince müminler çok sevinip Hz. Muhammed’i tasdîk ve tebrik ederler.

Mi’râç hâdisesi sonrasında Kureyşli inkârcılar, Hz. Muhammed’e inanmadıkları gibi onu yalanlamak için semânın sırrını bir kenara bırakıp Kudüs’ü (Mescid-i Aksâ) tarif etmesini ve bir işaret belirtmesini isterler. Bunun üzerine Mescid-i Aksâ’yı eksiksiz tarif eden Hz. Muhammed, buna bir alamet olarak, yolda gördüğü Kudüs’ten Mekke’ye gelmekte olan kervanda bulunan bir devenin bazı özelliklerinden bahseder. Birkaç gün geçtikten sonra Hz. Muhammed’in yolda gördüğü kervan Mekke’ye gelir. Kervan sahiplerine durum izah edilir. Kervan sahipleri Hz. Muhammed’in söylediklerini doğrulayınca küfür ehli hüsrana uğrar. Bu hâdise eserde şu beyitlerle izah edilir:

İtdi küffâr-ı Kureyş ammâ ʿinâd İtmedi anlar bu kula iʿtimâd

Didiler tursun hele sırr-ı semâ Kudsi vasf eyle bize gel ibtidâ

76 Söyle gel sen bizlere andan nişân Kim nişânıla olur daʿvâ ʿayân

Kuds’i taʿrîf eyledi hayrü’l-enâm Söyledi bir bir nişânıñ bi’t-temâm

Didiler anlar işitmişsiñ bunı Var mıdır şâhid bize söyle anı

Geçdi bir kaç gün keşâkeşle zamân Mekke’ye geldi Kudus’den kârbân

Kârbânı yolda görmüşdi nebî Söyledi ahvâlini vakiʿ gibi

Kârbân sâhipleri de ol zamân İtdiler hayret ile hâli beyân

Oldı şâhitlerle sâbit işbu hâl

Geldi ehl-i küfre hüsrân ü melâl (s. 56-57/ 595-603