• Sonuç bulunamadı

1.3. Örgütsel Sessizlik

1.3.2. Sessizlik Teorileri

Örgütlerde çalıĢanların sessiz kalma kararını vermesini etkileyen durumlar bazı teorilere dayandırılabilmektedir. Literatürde öne çıkan teoriler, “Sessizlik Sarmalı teorisi”, “Beklenti Teorisi”, “Fayda –Maliyet Analizi Teorisi” ve “Kendini Uyarlama Teorisi” olarak çalıĢma kapsamına alınmıĢtır.

1.3.2.1. Sessizlik Sarmalı Teorisi

Noelle-Neumann tarafından (1974, 1985, 1990) geliĢtirilen sessizlik sarmalı teorisi insanların gerçek düĢüncelerini ifade ederken nasıl karar aldıklarını incelemiĢtir. Bu teori, medya ve kiĢilerarası fikirler gibi dıĢ güçlerin kiĢisel görüĢlerin bildirilmesine etkisinin ne olacağını belirlemeye çalıĢmıĢtır (Bowen ve Blackman, 2003, s. 1395). Sessizlik sarmalı teorisi sosyal kontrol olarak kamuoyu anlayıĢına dayanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, kamuoyu anlayıĢı, bireylerin eylemleri ve kararları arasındaki koordinasyonu sağlaması ve toplum içindeki uzlaĢmanın korunabilmesi için olanak sağlayan bir mekanizmadır. Bireylerin yaĢadığı toplumla aynı düĢüncede olamama, onlar tarafından kabul görememe korkusu, diğer bir değiĢle izolasyon korkusu onların topluma karĢı muhalif düĢüncelerini engeller. Bu korku motivleri bireylerin sürekli belirli bir konuda mevcut ve gelecekteki durumlarla ilgili çevrelerini izlemelerine neden olmaktadır (Lee vd., 2014, s. 186)

Sessizlik Sarmalı teorisine göre, çalıĢanlar bir konuda tek baĢlarına fikirlerini ifade etmekten çekinirler. Örgütün çoğunluğunun aynı fikri savunması gerektiğini düĢünürler. Tek baĢlarına fikirlerini ifade ettiklerinde onlara inanılmayacağını ve önemsenmeyeceğini düĢünürler ve kendi fikirlerini ifade etmek istemezler (Carroll, Andrew ve James, 1997, s. 453). ÇalıĢanlar, kendi fikirlerinin hakim olan genel çevreyle uyumlu olduğunu düĢündüklerinde, fikirlerini ifade etmede daha istekli olacaklardır (Lee vd., 2014, s. 186). Bu teori kapsamında, çalıĢanlar fikirlerinden dolayı örgütten dıĢlanacaklarını düĢünürlerse; bir sarmal oluĢur ve sessiz kalma isteği artar. ÇalıĢanlar dıĢlanmaktan korktuktukları için, herkes tarafından kabul edilen düĢüncelere yöneleceklerdir. Bu bağlamda çalıĢanlar yeni düĢünceler üretmek yerine, örgütteki çoğunluğun düĢüncelerine bağımlı bir hal alacaklardır (Bowen and Blackmon, 2003, s. 1396).

Bowen ve Blackmon‟a (2003, s. 1397) göre; çalıĢanlar ifade edecekleri düĢüncelerine iĢ arkadaĢları tarafından destek görmedikçe, sessizlik davranıĢını sürdürmeye devam edeceklerdir. ÇalıĢanlar eğer arkadaĢlarından bir destek görmezler, bunun aksine bir dirençle karĢılaĢırlarsa, büyük bir ihtimalle yalan söyleyecekler veya sessiz kalmayı tercih edeceklerdir.

1.3.2.2. Beklenti Teorisi

Beklenti teorisi Vroom (1964) tarafından geliĢtirilmiĢtir. Bu teorinin ana fikri, „bireyin amaçlarını, çaba ile performans, performans ile aldığı ödül, sonuç olarak da ödüllerle bireyin amaç tatmini arasındaki iliĢkinin kurulmasıdır” (Özkalp ve Kırel, 2011, s. 294). Teoride davranıĢı yönlendiren üç öğe bulunmaktadır. Bunlar amacın çekiciliği, araçsallık ve beklenti kavramlarıdır. Amacın çekiciliği, “bireyin gözünde sonuçların değeri ve bunlar hakkındaki tercihidir”. Araçsallık; “Ģunu yaparsam, Ģunu elde ederim” düĢüncesidir. Beklenti ise, çalıĢanın yaptığı iĢ karĢılığında istediği sonucu ifade etmektedir (Can vd., 2006, s. 108-109).

Bu teoriye göre, çalıĢanların kendi kiĢisel özellikleri ve çevresel koĢulların etkisi, çalıĢanların davranıĢlarını belirler. Yöneticiler tarafından çalıĢanlara yöneltilen olumlu geri bildirimler, çalıĢanların daha fazla gayret göstermesini sağlayacaktır. Yönetici tarafından pozitif geribildirim verilmesi, çalıĢan için bir beklenti durumunu ortaya çıkarır. ÇalıĢanlar iĢe yönelik davranıĢlarının karĢılığında bir beklenti içine girerler. Yönetici tarafından verilen geri bildirimin özelliğine göre davranıĢı sürdürme veya bitirmeye karar verirler. Sessizlik açısından düĢünüldüğünde yöneticilerin, çalıĢanların fikirlerini ve düĢüncelerini

ifade edebilecekleri bir ortam oluĢturmaları onların örgütsel konularda ses çıkarmalarına, aksi bir durum da ise sessizliği tercih etmelerine neden olabilir (Altok, 2009, s. 71).

1.3.2.3. Fayda Maliyet Analizi Teorisi

Andreasen (1998, s. 677) fayda maliyet analizini, tüketiciler açısından değerlendirmiĢ ve “tüketici mevcut bir tatminsizliği ve Ģikâyet etmenin fayda maliyetini ve baĢarı Ģansını az veya çok objektif bir Ģekilde değerlendirir. Bu analize bağlı olarak harekete geçer veya geçmez” Ģeklinde açıklamıĢtır(Ünlüönen,1998, s. 91).

Andreasen (1988, s. 689) “fayda maliyet analizini ekonomik ve psikolojik olarak iki faktör altında incelemiştir. Ekonomik fayda ve maliyetler, tüketiciler mal ve hizmetin değerini harekete geçmek için yeterli görmeyebilir ve problemin herkes tarafından normal algılanmasından dolayı tüketici bu durumu kabul edebilir, tazminat için başvuru maliyeti çok yüksek olabilir. Psikolojik fayda ve maliyetler ise; kaba ve hoş olmayan bir şekilde davranılacağı korkusu, problemden dolayı suçlanma korkusu, problemle ilgili olarak birisiyle “uğraşmayı” sevmemek, şikâyetçi olarak etiketlenme korkusu, gerçeği öğrendikten sonra şikâyeti ile ilgili kendini suçlu hissetmektir”(Ünlüönen, 1998, s.

92-93).

Örgütsel sessizlik boyutu ile düĢünüldüğünde, çalıĢanlar örgütsel konularda fikirlerini ve düĢüncelerini ifade ederken bir fayda-maliyet analizi yaparlar. Fikir ve düĢüncelerini ifade ettiklerinde sağlayacakları faydaları ve maliyetleri karĢılaĢtırarak, konuĢmayı veya sessiz kalmayı tercih ederler. KonuĢmanın olası sonuçları dıĢlanma, karĢıt görüĢler, arkadaĢları arasındaki itibarının azalması, çatıĢma korkusu vb. durumlardır (Premeaux ve Bedeian, 2003, s. 1540).

1.3.2.4. Kendini Uyarlama Teorisi

ÇalıĢanlar, bulundukları çevreye ve iĢ ortamına uyum sağlamak isterler. Bu teoriye göre; çalıĢanlar çevre koĢullarının durumuna göre davranıĢlarını değiĢtirirler (Greenberg ve Baron, 2003, s. 90). Toplum önünde iyi bir imaj oluĢturabilen, toplum içindeki davranıĢlarını değiĢtirme becerisine sahip olan ve çevredeki değiĢimleri algılayıp ona göre hareket edebilen çalıĢanların kendini uyarlama düzeyleri yüksektir. Kendini uyarlama düzeyi düĢük olan çalıĢanlar ise; toplumu önemsemeden kendi düĢüncelerini ve değer yargılarını ifade eden çalıĢanlardır (Premeaux ve Bedeian, 2003, s. 1541).