• Sonuç bulunamadı

Senusilik ve Nefis Terbiyesi

İbn Senusi, Kuran-ı Kerim ile Peygamberin hidayetiyle nefsi tezkiye etmeye ve ahlakı terbiye etmeye davet etmiştir. Allah buyurur ki: “Kendilerini

temize çıkaranları görmedin mi? 217

Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez.”

Bunun anlamı şudur: Tezkiye konusu o kadar zordur ki Allah’ın lütfü olmasaydı mümkün olmazdı. Bu da iki şey gerektirir: Tezkiye için çaba sarf etmek ve bunu Allah’tan isteyip ona itimat etmek. Hadiste şöyle denilmektedir:

“Allah’ım nefsime takvasını ver ve onu tezkiye et. Onu en iyi sen tezkiye edersin. Sen

onun velisi ve mevlasısın.”

Nefsi tezkiye örneklerinden birisi de affetmek ve bize kötülük yapanları bağışlamaktır. Nitekim bu emir, hadis yoluyla bize ulaşmıştır. Ebu Bekir’in infak ettiği Mastah bin Asasa, iftira işine karışmıştır. Bunun üzerine Ebu Bekir, ona yaptığı infakı durdurmuştur. Konuyla ilgili nasihat eden bir ayet nazil

215- Bkz., Muhammed b. Ali es-Senûsî., es-Selsebîl el-Mu’în fî et-Terâ'ik el-'Erba’în, seçilmiş koleksiyonda, s. 6. Bkz. Ali Abdullatif Hamîda, el-Muctema’ ve ed-Devlet ve el-İsti’mâr fî Libya, s. 128.

216- Ahmed Sidkî ed-Decânî, el-Harekatu es-Senûsiyye, S. 143. 217- Nisa 4/49

olmuş, Ebu Bekir de eskisi gibi hayrını yapmaya devam etmiştir. Bu ne denli yüksek bir makamdır ve tezkiye kelimesinin anlamı ne kadar yücedir!

Nefsi tezkiye etmenin bir örneği de Şeytanın adımlarını takip etmemektir. Çünkü Şeytan, hayâsızlık ve kötülüğü emreder. O halde tezkiye ise hayâsızlıktan, kötülükten ve şeytanın adımlarından uzak durma anlamına gelir. Şeytanın ilk adımları ise haset ve kibirdir. Nitekim Âdem’e haset etmiş ve ona secde etmekten tekebbür etmiştir. Yine iman edenler arasında hayâsızlığı yaymamayı, bu yolda direkt ya da dolaylı olarak yürümemeyi gerektirmektedir.

Bu konular, tezkiye ile ilgilidir. Tezkiye geniş bir kapıdır. İbn Senusi, insan nefsi, türleri, hastalıkları ve tedavi şekillerinden uzman bir âlim olarak bahsetmiştir. Bu konudaki görüşlerinin bir kısmı şöyledir:218

Âdemoğlunun üç nefsi olduğu görülür: Mutmain nefis, levvame (kınayıcı) nefis ve emmare (kötülükleri emreden) nefis. Kimi birisine, kimi diğerine mağlup olur. Bu tasnife karşı çıkanlar olmasına rağmen İbn Senusi, “el Mesail el Aşr” adlı kitabında şöyle der: “Razı nefis ve razı edilmiş nefis. Zira Allah’u Teâla şöyle buyurur: “Ey Nefs-i Mutmainne, Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak

Rabbine dön.”219

Yine Allah’u Teâla şöyle buyurur: “ Kendini kınayan (pişmanlık duyan)

nefse yemin ederim.”220 ve “Çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı

derecede kötülüğü emreder.”221

1-Nefs–i emmare 2-Nefs-i levvame 3-Nefs-i mutmainne 4-Nefs-i radiyye 5-Nefs-i mardıye 6-Nefs-i mülheme 7-Nefs-i zekiyye Mumsema

Nefsi Emmare, Kınanan nefis budur. Zira doğası gereği her tür kötülüğü emreder. Ancak Allah’ın yardımı, sebat vermesi ve başarı vermesi durumunda bunun dışına çıkılabilir. Nitekim nefsin şerrinden kim kurtulmuşsa, bunu Allah’ın yardımıyla başarmıştır. Yine bu nefsin özellikler arasında cehalet, cimrilik, hırs, kibir, öfke, şirret, şehvet, haset, kötü ahlak, kendisini ilgilendirmeyen konularda konuşmak, alay etmek, nefret etmek, el ve dil ile eziyet etmek vb. vardır.

218- Bkz., Ali Muhammed es-Salâbî, el-Harekatu es-Senûsiyye fî Libya, s. 103. Bkz. Sa’îd Havva, el- Müstehlas fî Tezkiyet el-Enfüs, Dar es-Salâm, 4. Baskı, H1408.

219- Fecir 89/28-27. 220- Kıyamet 75/ 1-2 221- Yusuf 12/53.

Nefsi Levvame, Seyid Muhammed b. Senusi bu nefisten söz ederek şöyle demiştir: “Kendisini çokça kınayan nefistir. Zira müminin nefsi kınayıcıdır. Kötülük ve günah işlediğinde insanı kınar. Hızla istiğfar etmeye teşvik eder. Mümin için ibadetini tamamlamakta güç ve azim desteği verir. Amellerinde ve sözlerinde hayır ve itaat yoluna sevk eder. Çaba göstermeyi ve şeriata uygun davranmayı isteyen de bu nefistir. Gece ibadete kalkmak, oruç tutmak, sadaka vermek ve diğer hayır işlerini yapmak gibi salih amelleri vardır. Ancak ucub, kibir ve gizli riya da bu nefse girer. Öyle ki bu nefsin sahibi, insanların yapmış olduğu salih amelleri görmelerini ister. Örneğin ihlas ve benzeri hallerini gizlemesi ve Allah için yapmasına rağmen, bunlar için övülmeyi sever. Bu özelliğinden nefret eder ancak kökünden kopartıp riyadan tamamen kurtulamaz. Hareket ettiren ve durduranın Allah olduğunu hissederek buna şahit olur ve ancak bu şekilde ihlası kendinden görmez ve minnet sahibinin Allah olduğunu görür ki ibadetler 222

kapısını kendisi için açan da

Allah’tır. Seyid Muhammed b. Ali es-Senusi, mutmain nefisten de bahsetmiştir.

Nefsi Mutmainne, Farz emirleri bir karış dahi terk etmeyen nefistir. Hz. Muhammed’in ahlakından başka bir şeyden lezzet almaz ve sadece onun sözlerine tabi olarak mutmain olur. Bakanların gözleri, işitenlerin kulakları da mana ilmiyle lezzet alır. Dolayısıyla bazı vakitlerde insanlarla bir araya gelmesi ve Allah’ın bahşetmiş olduğu satır ilimleri değil, sudur ilimlerinden onlara vermesi gerekir. Diğer zamanlarını ise kalan makamlara yükselmek için Allah ile geçirir. Bu zamanlarda zikrini arttırır. Zahir olan nurlar, kemaletler ve kerametlere dönüp bakmaz. Çünkü yakınlık makamına sadece halis kullar girebilirler. Allah’tan gayrı olan her şey ise maksut yolundaki bir engeldir. O fitnedir ve orada durulmaması gerekir. Varılacak son yer rabbindir. Yakınlık makamına ulaşan kişi için kerametler elinin altında olur. Her kim bir keramete ulaşır ve bir şeyi zamanından önce isterse, ondan mahrum kalmakla cezalandırılır ve kendisini ilgilendirmeyen bir şeyle meşgul olur. İnsan, hayatı boyunca imtihanlarla karşılaşmaktadır. Ölünceye kadar belalarda dikkatli

222- Bkz., Muhammed b. Ali es-Senûsî, el-Mesâ'il el-’Aşr (Buğyetu'l-Mekâsid ve Hulâsetu'l- Merâsıd), Matbaat el-Me’âhid, Mısır, Tarihsiz, s131.

olmak gerekir. Ayrıca liderlik, şehvet, şeyhlik ve mürşitlik yapma arzularına karşı da dikkat edilmesi gerekir.

Nefs-i Raziye, Bu da ikinci meşakkatin sahibidir. İkinci meşakkat ise halde beka meydana gelmeden beşerî sıfatları silmektir. Alametleri, özellikle zalimler olmak üzere onlara yönelen kişilere yönelmemek ve huylarının ateşine kapılmamaktır.

Nefsi Mardiyye, bu nefis ise yaratan ile yaratılanların sevgisini bir araya getirmiştir. Ağyardan hiçbirini ağyar olması itibariyle görmez. Çünkü onlar gayb aleminden şahadet alemine dönmüşlerdir. Allah için verdiği sözleri yerine getirir ve her şeyi yerli yerine koyar.

Nefsi Kamile, bu nefsin sahibi, tüm bedeniyle, diliyle, kalbiyle ya da bazı uzuvlarıyla olsun ibadet etmekten sıkılmaz. Bu nefsin sahibi çok istiğfar eder ve çok mütevazıdır. Mutluluğu ve rızası, halkın Hakk’a yönelmesindedir. Hüznü ise bunun zıddındadır. Acıları çoktur. Gücü azdır. Hareketi azdır. Kalbinde hiçbir yaratılan için nefret olmaz. Ancak bunun yanında doğruları emredip yanlışlardan sakındırır ve hiçbir kınayıcının kınaması onu Allah’tan alıkoymaz. Nefreti hak edenlere nefret, sevgiyi hak edenlere sevgi gösterir. Böylece her şeyi yerli yerine koyar. Himmetini ne zaman âleme yönlendirse, Allah’ın onun muradını hâsıl eder. Çünkü onun muradı, Allah’ın muradı üzerinedir.223