• Sonuç bulunamadı

İBN SENUSİ’NİN BARKA’YI SEÇME SEBEBİ

B. Senusilik Hareketinin Teşekkül Süreci

III. İBN SENUSİ’NİN BARKA’YI SEÇME SEBEBİ

Tarihçiler, İbn Senusi’nin Barka’yı merkez olarak seçmesinin sebepleri üzerinde durmuşlardır. Örneğin Fuad Şükri, es-Senusiyye Din ve Devle adlı kitabında şöyle der: “İbn Senusi’nin bu seçimi yapmasının sebepleri çoktur ve çeşitlidir. Bazıları, İbn Senusi’nin o ülkenin özelliği olan tabiatın ve çevrenin hakikatini biliyor olmasına bağlıdır. Bu özellikler, yeni dini ıslah davetini yaymak için uygun bir zemin hazırlamıştır. Bazı sebepler ise, Osmanlı Türklerinin egemenliklerini orada hâkim kılmalarından beri, o bölgenin tarihiyle ilgilidir.” Şükri, bu sebepleri aktararak, Osmanlı sultanının Barka’da sahilleri aşmadığını, ayrıca Barka sakinlerinin cehalet denizine daldıklarını ve merkezinin orta yerde olduğunu belirtmiştir. 129

Nikola Ziyada ise, İbn Senusi’nin Barka’yı seçmesini sağlıklı bir karar olarak görür. İbn Senusi’nin bölgeyi çok iyi tanımasından kaynaklandığını belirtir. Nitekim Barka; siyasi boşluk, ilimden yoksunluk ve Afrika130 bölgelerine çıkış yeri olmasıyla bilinmekteydi. Pritchard ise İbn Senusi’nin Barka’da karar kılmasına yorum yaparak şöyle der: “Öyle görünüyor ki İbn Senusi Kabis’ten dönmek zorunda kaldığında, Barka’yı ilmi için bir alan olarak seçmemiş, aksine bir süre Libya’da kalma mecburiyetinde olmuştur. Çünkü Mağrip yolu Fransızlar tarafından kapanmıştı. Doğu yolu da Kahire ve Mekke güçleri tarafından kapanmıştı.” Ahmed el Decani, kitabında şöyle der: “Bize göre Barka’yı davet merkezi edinme konusunda birçok sebep bir araya gelmiştir. Nitekim İbn Senusi, Hicaz’da davetini yaymaya başlayıp Ebi Kabis Zaviyesini inşa ettikten sonra, Hicaz’ın o dönemde hâkim olan siyasi şartları sebebiyle, hareketin başlayacağı ana merkez olmaya uygun olmadığını görmüştür. Bu şekilde siyasetten uzaklığın iyi yanlarıyla davet için toplumun

129- Bkz. Muhammed Fuad Şukrî, es-Senûsiyye Dîn ve Devlet, s. 35.

130- Bkz. Nikola Ziyâdeh, Barka ed-Devletu'l-’Arabiyyetu es-Sâmine, s. 46. Bkz. Ahmed Sidkî ed- Decânî, el-Harekatu es-Senûsiyye, s. 86.

sadeliğinin iyi yanları bir araya gelmişti. Bunların yanı sıra; Barka merkezi bir yerde bulunuyordu, sahraya geçiş bölgesiydi ve sakinleri yolculuk yapıp buraya intikal edebiliyorlardı. Bu da daveti yaymaya yardımcı bir unsurdu. Ayrıca Jebel Akhdar131, davet için verimli bir toprak oluşturuyordu. Dolayısıyla İbn Senusi, bu sebeplerin tamamının sonucu olarak Barka’yı seçmiştir.

Sekizinci aşamada, Hicaz’a gitmiştir. İbn Senusi, Hicri 1262 yılında Barka’dan ayrılıp Hicaz’a yönelmiştir. Bu gidişi sekiz yıl kadar devam etmiştir. Bu yıllar, büyük bir başarı elde eden davet faaliyetleriyle dolmuştur. İbn Senusi’nin düzenli ve sürekli çalışması, işleri ve hareketlerindeki zekâsı, gücü ve imkânları hayranlık uyandırmıştır. Zaviyeleri kurmaya devam etmiş ve çok sayıda insan davetini kabul etmiştir. Ancak o dönem, bazı âlimler sebebiyle sorunsuz geçmemiştir. Sadık el Mueyyed bu konuda şöyle der: “Merhum İbn Senusi Hicaz’dayken diğer tasavvuf tarikatlarına saldırmamıştır; ancak yine de diğerlerinin eleştirileri ve kınamalarına hedef olmuştur. Buna rağmen Senusilik nüfuzu genişlemiş ve Arabistan çölüne girmiştir. Beni Haris ve Beni Harb gibi birçok kabile bu daveti benimsemiştir. Ayrıca tarikat, hacılar aracılığıyla yayılmıştır. Özellikle Yemen ve Hicaz’da büyük bir hızla yayılmasının sırrı da budur. İbn Senusi’nin gördüğü gözetleme, rekabet ve düşmanlığa rağmen, müritleri günden güne artmaktadır. Bu sebeple ana zaviyeler dışında Ebi Kabis Dağı, Medine, Taif, Hamra, Yanbu ve Cidde’de başka zaviyeler de kurmuştur.132

İbn Senusi, Hicaz’daki ikinci ikameti boyunca, Barka’daki tabileriyle sürekli iletişim içerisindeydi. Mektuplar aracılığıyla onları yönlendiriyor ve talimatlarını bildiriyordu. El-Eşheb, kitabında şöyle der: “Her yıl zaviyeleri

ziyaret edecek, tavsiyelerini ve talimatlarını bildirecek birilerini seçerdi.”133 O dönemde yazılmış olan bazı mektupları, hareketle ilgili küçük büyük her konuyla ilgilendiğini göstermektedir. Örneğin bir ayet tefsirinde anlaşmazlığa düşen ihvandan iki kişiye yazdığı mektupta, bu sapmayla ne kadar ilgilendiğini ve durumu düzeltmeye çalıştığını görüyoruz. Bir başka

131- Ahmed Sidkî ed-Decânî, el-Harekatu es-Senûsiyye, s. 87.

132- Bkz., Ahmed Sidkî ed-Decânî, el-Harekatu es-Senûsiyye, s. 89. Bkz. Sadık el-Mu'ayyed el- Azîm, Siyâhatî fî Sahrâ Afrîkya el-Kubrâ (Turkî), Âlem Matbaası, İstanbul, H1314, s. 75.

133- Bkz., Muhammed et-Tayyib b. İdris el-Aşhab, es-Sennûsî el-Kabîr, Muhammed Al-Tayeb Al- Aşhhab, s. 43.

mektubunda ihvanlardan birisinin evliliğiyle ilgili görüşünü beyan ettiğini görüyoruz. Canka ehline gönderdiği mektupta ise insanları davet etme ve kapleri birleştirme üslubuna tanık oluyoruz. 134

İbn Senusi, bu şekilde Barka’daki ailesinden ayrı kalmış oldu. Eşi iki oğlu Muhammed el Mehdi ve Muhammed el Şerif’i doğurmuştu. Mektuplar aracılığıyla onlarla iletişim halindeydi. İmran bin Bereke ve Muhammed b. İbrahim el Gamari’ye oğullarının yetiştirilmesi ve eğitimleriyle ilgili talimatlarını bildiriyordu. Muhammed el Mehdi beş yaşını doldurduğunda, İbn Senusi onunla ilgilenen ihvana haber yolladı ve “Onu Kuran kursuna alın,

abdest ve namazı öğretin” demitir. Onlar da emrettiği gibi yaparlar.135

İbn Senusi, oğlu gelmeden kısa bir süre önce, ya da tam olarak ikametinin beşinci yılında (h.1267) dördüncü ve son eşi “Beskeriye” ile evlenmiştir. Beskeriye, Seyid Hasan el Beskeri’nin kızıdır. Derne’de annesi ve kız kardeşleriyle yaşıyordu, babası ölmüştü. İbn Senusi, Hasan el Beskeri’nin yeğenine haber yollayarak anne ve kızlarını getirmesini söyledi. Kızların en büyüğü, Hasan el Beskeri’nin yeğeni Abdullah el Beskeri’nin koruması altındaydı. Onu Hicaz’a götürdü ve İbn Senusi ile evlendi. Adı Seyide Fatıma’dır. Bir çocuğu oldu, ancak küçük yaşta vefat etmiştir. Ölünceye kadar 136ondan ayrılmamıştır.

Muhammed el Mehdi dokuz yaşına girdiğinde, babası Medine’den Mekke’ye hac için gitmişti. Onu eşi Beskeriye ile bırakmıştı. O da çocukla çok iyi ilgilenmişti. Hicri 1269 yılında İbn Senusi, Medine’den oğlu Muhammed el Mehdi’yi istedi. Barka’daki ihvandan da oğlu Muhammed el Şerif’i göndermelerini istedi.

Ahmed el Şerif, babasının yolculuğunu şöyle anlatır: “Muhammed el şerif, dokuz yaşında, yanında annesi ve dedesi Seyid Ahmed bin Ferecellah ile birlikte Jebel’den ayrıldı. Akabe’den geçtiler, oradan İskenderiye’ye, sonra Kirdasah’a gittiler. Mısır’da Şeyh Ömer el Zervali’nin evinde birkaç gün kaldıktan sonra, Süveyş’e gittiler. Cidde’ye gitmek üzere denizyolunu seçtiler. Ulaşmadan önce şiddetli bir fırtına onları buldu, gemiyi öyle bir sarstı ki

134- Muhammed et-Tayyib b. İdris el-Aşhab, es-Sennûsî el-Kabîr, s. 150-153.

135- Ahmed eş-Şerîf es-Senûsî, ed-Durru'l-Ferîd el-Vehhâc fî er-Rihle min el-Ceğbûb 'ila et-Tâc, s. 76.

136- Ahmed eş-Şerîf es-Senûsî, ed-Durru'l-Ferîd el-Vehhâc fî er-Rihle min el-Ceğbûb 'ila et-Tâc, s. 81. Bkz., Ahmed Sidkî ed-Decânî, el-Harekatu es-Senûsiyye, s. 93.

boğulacaklarını düşündüler, yelkenler yırtılmıştı. Abcak Allah onları kurtardı ve rüzgar onları Yanbu’a götürdü. Oraya inip dinlenmek için birkaç gün kaldılar. Sonrasında Medine’ye gidip Ravza-i Şeri’fe’yi ziyaret ettiler. Onları hoş karşılayan Paşayla bir araya geldiler. Ona yüz değerinde bir saat verdi. Sonrasında Medine’deki zaviye camiini, kendi imkânlarıyla ustaca ve sağlam bir şekilde inşa ettirmiştir. Allah ecrini versin. Seyid Abdullah el Tevati o günlerde Medine’de bulunmaktaydı. Onlara çok iyi ikramlarda bulundu. Üç buçuk ay orada kaldılar. Sonrasında 1262 yılı Zilkade ayının ortasında Seyid Tevati’nin refakatinda Mekke’ye doğru yola çıktılar. Seyid Abdullah, baş ağrısı ve ateş sebebiyle geride kaldı, kafileye daha sonra ulaşmak üzere yattı. Birden bir rüzgar hissettiler, birkaç adam saldırdı, eşyaları ve binekleri çalmak istediler. Onu öldürüp arkadaşını yaraladılar. Vali, Medine’den Mekke’ye kadar kafileyi korumak üzere asker gönderdi. Seyid Muhammed el Şerif, Mekke’de babasıyla bir araya geldi.”137.

Daha sonra yüce Mevla, Seyid Abdullah el Tevati’yi öldüren ve eşyalarını çalan eşkıyalardan intikam almak istedi. Onların başına felaketler yağdı ve vücutlarında kötü hastalıklar meydana geldi. Bunun üzerine büyün hırsızlar, Senusi kafilesi olduğunu duyduklarında, ziyaretlerine gidiyor ve koyun kesiyorlardı. Onlara kesinlikle eziyet etmiyor, saygı duyuyor ve onlardan dua istiyorlardı.

Dokuzuncu aşamada, İbn Senusi Barka’ya dönmüştür. Fuad Şükri, “es- Senusiyye Din ve Devle” adlı kitabında şöyle der: Hicri 1270 yılında Seyid Senusi el Kebir, Hicaz’dan ayrılmıştır (ancak araştırmacı, “Barka el Arabiya Beyne Ems Ve’l Yevm” adlı kitapta İbn Senusi’nin ayrılma tarihinin Hicri 1269 yılı olduğunu görmüştür). Jebel Akhdar’daki Aziyat’a138

doğru yol almıştır. Bunun üzerine Mekk’den Cidde’ye, oradan Süveyş’e, Kirdasah’a, oradan Menzil İbn İsa’ya, sonra Aziyat’a Hicri 1271 yılı Rebiyülevvel ayının başında ulaşmıştır. Aziyat’a gitmesi üzerinden bir yıl geçmemişti ki Seyid Abdulrahim el Mahcub’tan kontrol için zaviyelere gitmesini istemiştir. Sonrasında Hicaz’a gitmesini, Hicaz’daki durumlar değişmişse oğlu Seyid el

137- Muhammed Fuad Şukrî, es-Senûsiyye Dîn ve Devlet, s. 32-33.

138-El-Ezayat: Yeşil dağın güney doğusunda bulunan bir Libya şehri, Bkz. et-Tahir Ahmed el-Zavî et-Trabelsi, Mu’cemu el-Buldân el-Libiyye, s. 226.

Mehdi’yi getirmesini, durumlar sakinse orada bırakmasını, hac ibadetini yapmasını ve Jaghbub’a dönmesini söylemiştir. 139

İbn Senusi Aziyat’ta iki yıl kaldıktan sonra, Jaghbub’a gitmeye karar verdi. Beyda Zaviyesi kurulduktan sonra oradan ayrıldığı günden beri o zaviyeyi ziyaret etmediği görülmektedir. Ayrıca Jaghbub’a taşınma sebebi, sahranın içlerine nüfuz etme isteği olmuştur. Tarihçiler (özellikle Batılı tarihçiler), bu taşınma ile devletin ona karşı tutumu arasında ilişki kurmaktadırlar. Örneğin Ziyada, Admez Verin’den şöyle nakleder: “İbn

Senusi’nin Jaghbub’a taşınma sebebi, davetinin başarısıyla ilgili Osmanlı makamlarının razı olmamalarıdır. Bu sebeple daha fazla güvende olabileceği Jaghbub’un içlerine gitmek istemiştir.” 140

Seyid, Jaghbub’a taşınmaya karar verdiğinde, Hicri 1272 yılı Muharrem ayının son günü Aziyat’tan ayrılarak Jaghbub’a yol almıştır. Aziyat ile Jaghbub arası mesafe, Seyid Ahmed Şerif’in Tarih’inde belirttiği üzere, günümüzde bilinen yol üzerinden eşya yüklü develerle sekiz - on gün arasıdır. Seyid Senusi Hicri 1273 yılında Jaghbub’a ulaştığında, Seyid Abdulrahim el Mahbub’a o yıl Hicaz’a dönmesini, iki oğlu Seyid Mehdi es-Senusi ile Muhammed el Şerif es- Senusi’yi Jaghbub’a getirmesini emretti. Bunun üzerine Sidi Abdulrahim Hicaz’a gitti, Zilhicce ayının sonu - 21 Ağustos 1857 tarihinde Seyid Mehdi’yi Mekke’den Cidde’ye götürdü ve Mustafa Kadı el Hadri’nin evinde kaldılar.

Peygamber mevlidinin dokuzuncu gününde Siva’ya ulaştılar. 1857 Miladi yılı Ekim ayı sonlarında orada mevlüde katıldılar. Sonrasında Jaghbub’a doğru yola koyuldular. Yolculuklarının dördüncü günü oraya ulaştılar. Yetmiş beş yılında, teyzesi tarafından akrabası olan dedesi Seyid İmran bin Bereke’nin141 kızıyla evlendirildi.

Onuncu aşamada İbn Senusi’nin Jaghbub’u Senusilik hareketini yönetmek için bir merkez olarak seçmesi, uzak görüşlü olduğunu, sağlıklı düşündüğünü ve doğru hareket ettiğini göstermektedir. Tarihçiler, bu seçiminin sebeplerini şöyle belirtmektedirler: “Jaghbub’u, sahranın farklı kabilelerinin tamamında İslam daveti sancağını yaymak için bir merkez haline getirmek

139- Bkz. Muhammed Fuad Şukrî, es-Senûsiyye Dîn ve Devlet, s. 33. Bkz. Muhammed el-Tayyib b. İdris el-Aşhab, Barka el-’arabiyye 'Ems ve'l-Yevm, s. 170.

140- Bkz. Nikola Ziyâdeh, Barka ed-Devletu'l-’Arabiyyetu es-Sâmine, s. 48. 141- Sunousi din ve devleti, Fouad Shukri, s. 37.

istedi. Jaghbub, merkez olmak için iyi bir seçimdi. Doğu ve Batı arasındaki kabilelerin ortasında merkez olmaya elverişliydi. Onların arasında sürekli bir ihtilaf vardı. Ancak sonrasında Senusilik hareketi, anlaşmazlık yaşayan taraflar arasında etkisini gösterdi ve onları barıştırdı; Batı, Güney ve Doğu taraflarında sahranın farklı yerlerindeki kapılarla ilgilendi. Bu sebeple Jaghbub Zaviyesi önemli bir noktada bulunmaktaydı. Ardından birçok zaviye daha yapıldı. Sahrada güvenlik ve emniyeti sağlamak ve ticaret yollarının güvenliğini garanti altına almak üzere aynı amaca hizmet ediyordu. Nitekim kafile yolları; Cezayir, Trablus, Çad, Barka ve Mısır’ı birbirlerine bağlıyordu.

Libya’daki Bedeviler, bir kabileyle diğeri arasında ya da Osmanlı Devleti’yle çıkan anlaşmazlık sebebiyle zaman zaman Libya iç bölgelerini terk etmek zorunda kalıyorlardı. Uzaklaşanların kaderi ise kötü oluyordu. Bu sebeple İbn Senusi, bu duruma basiretiyle bakmış, bu zaviyeleri uzak noktalara kurmuştur. Amacı, ülkenin iç bölgelerinden uzaklaşanların oralara sığınmaları, güvenlik ve selamet142

bulmalarıdır.

İstanbul ve Kahire âlimlerinin İbn Senusi’nin davetiyle ilgili düşüncelerine karşı düşmanlıkları artmıştı. Bu sebeple İbn Senusi, sahil bölgesinden uzaklaşıp sahranın içlerine, Osmanlı güçlerinden uzaklara gitmeyi uygun gördü. İbn Senusi, Haçlıların sahilleri işgal etmelerinin yakın olduğunu öngörmüştü, bu sebeple güneye doğru uzaklaşmayı ve sahrada143

ikamet etmeyi seçti.

Jaghbub o dönemlerde tuzlu bir vahaydı, ahlaksızlar ve hırsızlar oraya sığınırlardı. Orada meydana gelen yağma olayları sebebiyle kafileler oradan geçmeye cesaret edemezdi. Ancak İbn Senusi kalmak için orayı seçtiğinde, büyük zaviyesini oraya inşa etti. Orası güven dolu, ibadet merkezi, nurların doğuşu ve hidayet sancağı haline geldi. Oraya ağaçlar ekti, bahçeler düzenledi, yerin altından su çıkardı, inşaatları genişletti. Tarikat müritlerini mezun etmek için okul kurdu, eğitim vermek üzere değerli âlimleri144

görevlendirir.

Hicri 1275 yılı Şaban ayının ortası - Miladi 1859 yılının Mart ayında Oğlu Seyid Muhammed el Şerif geldiğinde, İbn Senusi, hastalığının ağrılarını

142- Bkz. Muhammed et-Tayyib b. İdris el-Aşhab, es-Sennûsî el-Kabîr, s. 101-102. Bkz. Ali Muhammed es-Salâbî, el-Harekatu es-Senûsiyye fî Libya, s. 60.

143- Bkz. Şekîb Arslan, Hâzır el-Hazır el-İslâmî, (Çeviren: Adil Nuveyhed), Daru et-Tibaa, 2/142. 144- Muhammed Fuad Şukrî, es-Senûsiyye Dîn ve Devlet, s. 36.

hissetmeye başlamıştı. Hastalığı giderek arttı. Ramazan ayının sonuna kadar hastalığı devam etti. Bin iki yüz Seytim Altı yılının Muharrem ayı ortalarına kadar sürdü, bundan sonra hastalıkları arttı, bazen uykuya dalıyor, bazen uyanıyordu. Sonunda Mevlası onu davet etti, o da Çarşamba günü gün doğumu sonrasu Safer ayının dokuzuncu günü Hicri 1277 yılında (7 Eylül 1859 Miladi) davete icabet etti. Vefatı sonrasında Seyid İmran bin Bereke bir hutbe hazırlayarak minbere çıkar ve öğle namazı sonrası Perşembe günü hutbesini okur. Seyid Muhammed b. Ali es-Senusi, şu an145 bulunduğu mübarek yerde Cuma günü öğleden sonra defnedilir.

Araştırmacıya göre İbn Senusi’nin vefatında Senusilik ekolünün durumu bu şekildedir. Erkânını nihai olarak sabitlemişti. Nüfuzu yayılmış, daveti ayakta tutmak, yol göstermek ve o yapının direklerini sağlamlaştırmak için çok uzun bir yol kat etmişti. Manevi sultanın yanında çok büyük bir değere sahipti. Özellikle Barka’da fiili zamansal liderlik örneklerinin pek çoğuna sahipti.