• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM III: ATÛFÎ’NİN KEŞFÜ’L-MEŞÂRİK ADLI ESERİ’NİN TAHLİLİ 39

3.7. Hadîsleri Şerh Metodu

3.7.4. İtikadî Konulara Yönelik Açıklamalar

3.7.4.4. Sem‘iyyât Konusunda Açıklamalar

Atûfî; kabir, eşrâtü’s-sâa, deccâl gibi sem‘iyyât konularında bazı izahlar yapmaktadır. Bunları aşağıdaki başlıklar altında ele almak mümkündür.

3.7.4.4.1. Kabir Azâbı Hakkında Görüşü

Atûfî, aşağıdaki hadîsleri kabir azabının gerçekleşeceğine delil olarak sunmaktadır.604

“Bunlar o kadın için ağlıyorlar, ama o kabrinde azap görüyor.”605

“Müslüman, kabrinde sorguya çekildiğinde, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet getirir. Bu Yüce Allah’ın “Allah, müminlere dünya ve ahirette sabit bir sözde (tevhid’de) karar ve sebat ihsan eder”606 sözüdür.”607

“Hz. Peygamber, iki mezarın yanına gitmiş ve;“Bunlar azap görüyorlar, ama öyle büyük bir şeyden dolayı azap görmüyorlar” buyurmuş ve şöyle devam etmişti: “Evet, onlardan biri laf taşıyordu, diğeri de küçük abdest esnasında örtünmüyordu.”Sonra Hz. Peygamber, taze bir hurma dalı istedi, onu ikiye böldü ve

bir parçasını mezarın birine, diğerini de ötekine dikti. Sonra da;

“Bunlar kurumadıkça, belki onların azaplarını hafifletir” buyurdu.”608

3.7.4.4.2. Eşrâtü’s- sâa Konusunda Açıklamalar

Kur’an’ı Kerim’de kıyamet saati büyük felaket olarak tanımlanmış,609

birçok ayette dehşet verici kıyamet tasvirleri yapılmış,610

o günde müminlerle kâfirlerin birbirinden

604

Bk. Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 182a.

605Müslim, “Cenâiz”, 27.

606İbrahim, 14/27.

607Buhârî, “Cenâiz”, 87; Müslim, “Cennet”, 73.

608

Buhârî, “Vudû”, 55, 56; Müslim, “Tahâret”, 111.

609Nâzi‘ât, 79/34-35.

ayrılacağı,611suçluların hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe düşeceği,612

kıyamete inanmayanların onun çabuk kopmasını arzulayacakları belirtilirken; 613

kıyametin kopması hususunda şüphe olmadığı,614

ne zaman kopacağını ise Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği,615

ancak bir takım alametleri gelmiş olup, ansızın vuku bulacağı616

ve bir göz kırpması kadar kısa bir zamanda gerçekleşeceğine617 dair bilgiler verilmiştir.

Hadîslerde de kıyametin kopacağı zamanı Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği,618 ancak bazı alametlerinin olacağı haber verilmektedir.619

Bu alametlerden bazıları hakkında Atûfî’nin görüşleri şöyledir.

3.7.4.4.3. Duhân/Duman

Atûfî, Müslim’in rivayet ettiği, “Şüphesiz on alamet meydana gelmedikçe kıyamet

kopmayacaktır. Biri doğuda biri batıda biri de Arap yarımadasında gerçekleşecek olan kara parçalarının yere batma hadisesi, duman, deccâl, dâbbetü’l-arz, Ye’cûc ve Me’cûc, güneşin batıdan doğması, bir de Aden içlerinden çıkacak ve insanları yola koyulmaya mecbur edecek bir ateş.” Onuncusu hakkında râvilerden biri “Meryem oğlu Îsa’nın inişi”, diğeri de “insanları denize sürükleyen bir rüzgârdır”620

şeklindeki kıyamet alametlerinden bahseden bu hadîsi şerh ederken duhân/duman hakkında şunları söylemektedir:

“Resûlüllah’ın beyanına göre, bu duman bütün yeryüzünü kaplayacak, kırk gün kırk gece yeryüzünde kalacak, müminler bu dumanın etkisiyle nezleye kapılır gibi olacak, kâfirler ise bu dumanla adeta sarhoş olacaktır. Hz. Ali bu dumanın semadan geldiğini söylerken, 611 Rûm, 30/14. 612 Rûm, 30/12. 613Şûrâ, 42/18. 614 Kehf, 18/21; Tâ hâ, 20/15.

615En‘am, 6/2, A’râf, 7/187; Hicr, 15/37-38; Lokmân, 31/34; Ahzâb, 33/63; Fussilet, 41/47; Zuhruf, 43/85; Nâzi’ât, 79/42-43.

616En‘âm, 6/31; Yûsuf, 12/107; Hicr, 15/37-38; Hac, 22/55.

617

Nahl, 16/77.

618Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 1.

619Buhârî, “Cizye”, 15; Müslim, “Fiten”, 39-41.

620

Abdullah b. Mes‘ûd bunun kuraklık ve kıtlık zamanında Kureyş’in açlıktan her tarafı duman gibi görmelerinden ibaret olduğunu savunmuştur. Bir grup âlim bu görüşü benimsemiştir. İki görüşü uzlaştırmak isteyenler de bunların iki ayrı duman olabileceğini söylemişlerdir.”621

3.7.4.4.4. Deccâl

Deccâl; decl kökünden türemiş, bir şeyi olduğundan farklı göstermek, aldatmak, birinin gönlünü çelmek anlamında “sihr” veya kısa bir zamanda yeryüzünün çeşitli bölgelerini kat ettiği için “seyr” anlamındadır.622

Ahir zamanda ortaya çıkacak olan deccâl, ulûhiyet iddiasında bulunacak ve insanların birçoğunu saptıracaktır.623

Atûfî, “Şüphesiz deccâl çıkacaktır. Onunla beraber bir su, birde ateş bulunacaktır.

İnsanların su diye gördükleri şey yakıcı bir ateştir, ateş diye gördükleri ise soğuk ve tatlı bir sudur. Aranızda buna yetişen kimse ateş diye gördüğüne düşsün, şüphesiz ki o tatlı ve hoştur”624

hadîsini delil göstererek deccâl’in somut bir şahsiyet olduğunu savunmaktadır. Allah onunla kullarını imtihan edeceğinden, bir kişiyi öldürüp diriltmesi, yeryüzüne emredip yağmur yağdırması gibi bir takım harikulade olayları gerçekleştirmeye onu muktedir kılacaktır. Bu olayları gerçekleştirdikten sonra Îsa (a.s) gökten inip deccâl’i öldürecektir. Fukahânın bir kısmı, muhaddisler ve mütekelliminin çoğunluğu bu görüştedir. Cehmiyye, Hariciler ve Mu‘tezile’den bazıları ahir zamanda deccâl’in yapacağı icraatları anlatan rivayetlerin hayal ürünü, tuhaf şeyler olduğu iddiasındadırlar. 625 Deccâl’in yapacağı rivayet edilen bu olağanüstü olaylar gerçek olsaydı, deccâl peygamberle karıştırılırdı, şeklinde de bir delil öne sürmüşlerdir. Atûfî deccâl’in nebîlik değil, ulûhiyet iddiasında bulunacağını savunarak bu gerekçenin mantıklı olmadığını ifade etmektedir.626

3.7.4.4.5. Dâbbetü’l-arz

Atûfî’nin anlattığına göre, Dâbbetü’l-arz hakkında Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır.“(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar

621

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 94a.

622

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 94a.

623

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 35b.

624

Müslim, “Fiten”, 107.

625

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 152a.

626

için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler.” 627

Bazı müfessirlere göre dâbbetü’l-arz San‘a’dan çıkacak büyük bir canlıdır. İbn Zübeyr onu şu şekilde vasıflamaktadır. Bu canlının başı öküz başı, gözü domuz gözü, kulağı fil kulağı, boynuzu geyik (dağ keçisi) boynuzu, göğsü aslan göğsü, rengi kaplan rengi, böğrü kedi böğrü, kuyruğu koç kuyruğu, ayakları deve ayağı gibi olan bu canlının mafsalları arasında on iki zira mesafe bulunmaktadır. Hz. Peygamber’e dâbbetü’l-arz’ın nereden çıkacağı sorulmuş, “mescidlerin en büyüğünden” yani Mescidi Harâmdan cevabını vermiştir.628 Atûfî bu bilgilerle birlikte, konu ile ilgili çok sayıda rivayetin bulunduğunu Bâbertî’den nakletmekle yetinmektedir.629

3.7.4.4.6. Ye’cûc ve Me’cûc

Atûfî, Ye’cûc ve Me’cûc’un ahir zamanda Zülkarneyn’in seddinden çıkıp yeryüzünde fesat çıkaracaklarını, fakat Mekke, Medine ve Beytülmakdis’e giremeyeceklerini bildirmektedir. Bunların Yâfes’in çocukları oldukları söylenmişse de Ye’cûc’ün Türklerden, Me’cûc’ün ise Cîl ve Deylem halkından olduğu da söylenmiştir.630

3.7.4.4.7. Îsa’nın (a.s) Gökten İnişi

Kıyametin kopmasına yakın bir zamanda İsa (a.s) gökten ineceğini, Hz. Peygamber’in dinine (şeriatına) tabi olup onun kıblesine yönelerek namaz kılacağını söyleyen Atûfî, bu durumun Hz. Muhammed’in son peygamber olması ile de çelişmeyeceğini savunmaktadır.631

3.7.4.4.8. Cennet ve Cehennemin Şu Anda Mevcut Olup Olmadığı

Atûfî,“Kim bana bir şey sormak istiyorsa (şimdi) sorsun. Bulunduğum bu yerde

durduğum müddetçe bana her ne sorarsanız haber vereceğim”632hadîsini şerh

627

Neml, 27/82.

628

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 94a-b.

629Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 94a-b; Bâbertî, Süleymaniye ktp. Fatih, nr. 987, vr. 45a.

630

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 94b. Ye’cüc ve Me’cüc ile ilgili rivayet ve yorumlar için bk. İsmail Kanbaz, Bazı Milletler ve Dillerle İlgili Övgü Ya da Yergi İçeren Hadislerin Tahlili, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2006, s. 47-51.

631

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 151b-152a.

ederken, hadîsin sonunda yer alan, “az önce şu duvarın yanında cennet ve cehennem

bana gösterildi”633

rivayetini cennet ve cehennemin şu anda mevcut olduğuna ve Allah’ın dilediği kimseler tarafından görülebileceğine delil olarak göstermektedir. Tıpkı Kureyş, Beytülmakdis’i sorduğu zaman Allah (c.c) tarafından Beytülmakdis’in gösterilerek Hz. Peygamber’in cevap verdiği gibi, babasının durumunu soran kişiye de cevap verebilmesi için Hz. Peygamber’e cennet ve cehennem gösterilmiş, o kişinin babasının cehennemde olduğunu görerek cevap vermiştir.634

3.7.4.4.9. Rü’yetullah

Atûfî, Allah’ın ahirette görülüp görülemeyeceğini hiç konu etmemiş; mi‘rac hadisesini yorumlarken, Hz. Peygamber’in Allah’ı görüp görmediğini ve Allah’ın dünyada görülüp görülemeyeceğinden bahsetmiştir. İsrâ hadisesinde olduğu gibi bu konudaki düşüncelerini de Vecîhuddin el-Erzincanî’den özetle şöyle nakletmiştir: Selef isrâ gecesinde Hz. Peygamber’in Allah’ı görüp görmediği konusunda ihtilaf etmiştir. Ebû Hüreyre ve İbn Mes‘ûd, Hz. Peygamber’in isrâ gecesi Yüce Allah’ı gördüğünü kabul etmemişlerdir.

Muhaddisler, kelamcılar ve fakihlerin bir kısmı ise, İbn Abbas’a dayanarak mi‘rac gecesi Hz. Peygamber’in Allah’ı gördüğünü savunmuşlardır. Atâ b. Ebû Rebâh (ö. 114/732), Resûlüllah’ın Yüce Allah’ı kalbiyle gördüğünü savunmuş, daha sonra da Allah’ı dünyada görmenin caiz olduğunu iddia etmiş ve bu düşüncesini şu şekilde delillendirmeye çalışmıştır:

Hz. Mûsâ’nın Yüce Allah’a, “Rabbim, kendini bana göster”635

diye dua ettiği haber verilmektedir. Bu imkânsız bir şey olsaydı, bir peygamberin bunun imkânsız olduğunu bilmemesi kabul edilemezdi. Zira Allah hakkında caiz olmayan bir şeye inanmak küfürdür ve bunun bir peygamberden sadır olamayacağı da açıktır.636

633

Buhârî, “Mevâkît”, 11.

634

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 18a-b. Cennet ve Cehennem’in halen mevcut olup olmadığı hakkında görüşler için bk. Tunçbilek, Hasan Hüseyin, “Ebu Bekir Bâkillânî’nin Hayatı ve Bazı Kelâmî Görüşleri”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1998, sayı: 4, s. 1-21.

635A‘râf, 7/143.

636

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 373a; Vecîhüddin el-Erzincânî,

3.7.4.4.10. Şefaat

Yüce Allah Nisâ sûresinde, “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını

bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür”637

buyurduğu için imanı olmayan kişiye şefaatin fayda vermeyeceğini,638

belirten Atûfî, büyük günah işleyenlerin ise hayırlıların şefaati ile bağışlanabileceğini savunmaktadır.639

Atûfî, Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği “Her nebî’nin kabul edilen bir duası vardır ve

her nebî bu duasını dünyada iken yapmıştır. Ben ise duamı, kıyamet için ümmetime şefaat etmek için sakladım. Ümmetimden Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen herkes, inşallah (şefaatime) kavuşacaktır”640

hadîsinin manen mütevatir olduğunu ve şefaati inkâr edenlerin aleyhine bir delil olduğunu savunmaktadır.641

O, bir kısım insanların Hz. Peygamber’in şefaati ile cehennemden çıkacağını haber veren bir hadîsi 642 şerh etmeye dahi ihtiyaç duymamış, “manası açıktır”, demekle yetinmiştir.643

Buhârî, el-Câmi’u’s-sahîh’de imanın tanımı, artıp eksilmesi,644 imanın kapsamı,645 iman-İslam ilişkisi,646 iman-din ilişkisi,647 iman amel ilişkisi,648 kader,649 tevhîd,650

637

Nisâ, 4/116.

638

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 18a.

639

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 145b.

640

Buhârî, “Da‘avât”, “Tevhîd”, 31; Müslim, “İmân”, 338.

641

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 147a.

642Buhârî, “Rikâk”, 51.

643

Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 449b.

644Buhârî, "İmân", 1.

645Buhârî, "İmân", 3.

646Buhârî, "İman”, 19.

647Buhârî, "İman”, 12, 29, 43.

648Buhârî, “İman”, 18, 30, 42. Buhârî’nin iman konusuna yaklaşımı için bk. Emin Âşıkkutlu, “Buhârî Döneminde (III/IX. Asır) Îmanla İlgili Yaklaşımlar ve Sahîh’inin İman Bölümü Çerçevesinde Buhârî’nin Îman Yaklaşımı”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2000, sayı: 19, s. 59-83; Kamil Çakın, Buhârî’nin Mürcie İle İman Konusunda Tartışması, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1992, cilt: XXXII, s. 183-198; Emrullah Yüksel, “Buhârî’de İman Anlayışı”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1991, sayı: 10, s. 1-8.

gibi itikadî konularda ayet, hadîs ve sahâbe sözleri ile görüşlerini açıkça ifade etmesine rağmen Atûfî’nin, Buhârî’nin görüşlerine hiç yer vermemesi dikkat çekmektedir.