BÖLÜM III: ATÛFÎ’NİN KEŞFÜ’L-MEŞÂRİK ADLI ESERİ’NİN TAHLİLİ 39
3.7. Hadîsleri Şerh Metodu
3.7.4. İtikadî Konulara Yönelik Açıklamalar
3.7.4.2. Nübüvvet Konusunda Açıklamalar
Atûfî, Resûlüllah’ın kral peygamber olmakla, kul peygamber olmak arasında muhayyer bırakıldığı zaman kul peygamber olmayı seçmesini, kulluk makamının yüce bir makam olmasından kaynaklandığını belirterek Hz. Peygamber’in beşer yönüne vurgu yapmaktadır.
Risaletin nübüvvetten, nübüvvetin de velâyetten üstün olduğunu, bazı kişilerin, sûfilerin velâyeti, nübüvvetten üstün gördüğünü zannettiklerini ancak durumun onların zannettikleri gibi olmadığını belirten Atûfî’ye göre sûfiler bu ifadeyi mutlak anlamda kullanmamışlardır. Ancak bazı sûfiler, velâyet makamının nübüvvet makamının içinde olduğunu ve nübüvvetten üstün olduğunu söylemişlerdir. Yoksa Atûfî, velâyetin tek başına bir makam olarak nübüvvetten üstün olduğunu söyleyenlerin kâfir olduğunu savunmaktadır.582
Atûfî, sehiv kelimesini gaflet anlamında değerlendirdiği için, peygamberler hakkında unutmayı caiz görmüş; sehvi caiz görmemiştir.583
3.7.4.2.1. Hz. Peygamber’in Mûcizeleri
Mûcize, peygamber olduğunu ileri süren kimsenin elinde doğruluğunu kanıtlamak için Allah tarafından yaratılan hârikulâde olay şeklinde tanımlanmaktadır. 584
Peygamberlik iddiasında bulunan insanların, muhataplarını inandırmak için bu iddialarını ispatlaması gerektiği konusunda İslâm âlimleri görüş birliği içindedirler.585
581
Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 45a.
582
Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 55a-b.
583Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 200b.
584Bk. Halil İbrahim Bulut, “Mûcize”, İstanbul: DİA, XXX, 350.
585Ayrıntılı bilgi için bk. Mahmut Çınar, “Peygamberi Diğer İnsanlardan Ayıran Üç Özellik: Vahiy, Mucize ve İsmet “, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2011, sayı: 21, s. 106-107.
Atûfî, başta Kur’an mûcizesi olmak üzere Hz. Peygamber’in birçok mûcizesinden bahsetmiştir. Bunlar aklî, hissî ve haberî mûcizeler olmak üzere üç başlık altında tasnif edilecektir.586
3.7.4.2.1.1. Aklî Mûcizeler
Ebû Hüreyre’nin, “Hiçbir peygamber yoktur ki, kendisine insanların inanmakta
oldukları şeylerin benzeri mûcizeler verilmiş olmasın! Bana verilen şey ise, Allah’ın bana vahyetmiş olduğu Kitap’tır. Ben, kıyamet gününde en çok etbâı bulunan Peygamber olacağımıümit ediyorum”587
rivayeti hakkında Atûfî, Hz. Peygamber’in her çağın insanının aklına hitab eden ve kıyamete kadar devam edecek olan Kur’an mûcizesine sahip olduğunu, diğer peygamberlerin ise böyle bir mûcizeye sahip olmadıklarını ifade etmektedir.588
3.7.4.2.1.2. Hissî Mûcizeler
Hissî mûcizeler insanların duyularına hitap eden hârikulâde hadiseler olup, peygamberin yaşadığı zaman ve mekânla sınırlıdır. Atûfî, İslâm âlimlerinin genelinin kabul ettiği gibi, Hz. Peygamber’e aklî mûcizelerin yanında hissî mûcizelerin de verildiği düşüncesindedir. Burada örnek olarak Atûfî’nin konu edindiği isrâ ve taşın konuşması mûcizelerinden bahsedilecektir.
İsrâ Mûcizesi
Atûfî, isrâ ve mi‘racı aynı anlamda kullanmış, mi‘rac’ın keyfiyeti hakkındaki görüşleri üç başlık altında toplamıştır.
Birincisi; uyanık iken ruh ve cesetle birlikte gerçekleşmiştir. Bu cumhurun görüşüdür.
İkincisi; uykuda iken ruhla gerçekleşmiştir. Bu Muâviye’nin (ö. 60/680) görüşüdür. Üçüncüsü; Beytülmakdis’e kadar uyanık iken ve cesetle; Beytülmakdis’den semaya ise ruhla gerçekleşmiştir.
586Mûcizelerin tasnifi hakkındaki görüşler için bk. Adil Bebek, “Kelâm Literatürü Işığında Mucize ve Hz. Muhammed’e Nisbet Edilen Hissi Mucizelerin Değerlendirilmesi”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 2000, sayı: 18, s. 125-127. 587
Buhârî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 1, “İtisâm”, 1; Müslim, “İmân”, 239.
588
Atûfî kendisinin de benimsediği cumhurun görüşünün delillerini şu şekilde aktarmaktadır:
İsrâ hadisesi eğer uykuda gerçekleşseydi (هدبعب ىرسأ/kulunu geceleyin götüren) ifadesi kullanılmaz, (هدبع حورب/kulunu ruhu ile) ifadesi kullanılırdı ki bu durumda bu hadise mûcize sayılmaz, müşrikler de olayı normal bir hadise görüp Hz. Peygamber’i yalanlamazlardı.
“سانلل ةنتف لاإ كانيرأ تيلا ايؤرلا انلعج امو / Sana gösterdiğimiz o rüyayı sırf insanları denemek için
yaptık”589
ayetine gelince, bu ayetteki ايؤرلا kelimesini müfessirlerin çoğunluğu, Hz. Peygamber’in mi‘rac gecesinde gördüğü hârikulâde olaylar olarak anlamışlardır. Rüya lafzı, uykuda görmek anlamına gelmez. Araplar rüya kelimesini gözle görmek anlamında da kullanmışlardır.590
Taşın Konuşması Mûcizesi
Atûfî, “Ben henüz peygamber olarak gönderilmemişken, Mekke de bana selâm veren
bir taş biliyorum. O taşı şimdi de tanıyorum”591
hadîsini yorumlarken, taşın Hz. Peygamber’i selamlamasının bir istiare-i temsîliyye olduğunu söyleyenler varsa da cansız varlıkların selamlamasının mecaz değil, hakikat olduğunu ve İsâ’nın (a.s) ölüleri diriltmesinde olduğu gibi Allah’ın (c.c), cansız varlıklarda mûcize olarak hayat ve konuşma özelliği yarattığını savunmaktadır.592
3.7.4.2.1.3. Haberî Mûcizeler
Haberî mûcize, peygamberlerin Allah’tan gelen vahye dayanarak verdikleri gaybî bilgilerdir. Atûfî’nin haberî mûcize olarak kabul ettiği rivayetlerden bazıları şunlardır:
“Nebî (s.a) Müslümanların en iyi savaşanlarından birine baktı ve şöyle dedi: “Kim
cehennemlik bir kişiye bakmak isterse şu kişiye baksın.”Peygamber’in bu sözü
589İsrâ, 17/60.
590
Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 373a; Vecîhüddin Ömer b. Abdülmuhsin el-Erzincânî, Hadâiku’l-ezhâr fî şerhi Meşâriki’l-envâr, Beyazıt Ktp. nr. 1131, vr. 126a.
591Müslim, “Fezâil”, 2.
592
üzerine sahâbeden biri gözünü hiç ayırmadan o adamı takip etti. Adam sonunda yaralanınca hemen ölmek isteyerek kendi kılıcının sivri ucunu iki memesinin arasına koydu. Sonra üzerine dayanıp yüklendi, kılıç iki küreği arasından dışarı çıktı. (Hz. Peygamber onun bu yaptığını duyunca) “Kul insanların gözünde cennet ehlinin
amelini yapar, hâlbuki o muhakkak cehennem ehlindendir. Yine kul insanların gözünde cehennem ehlinin amelini yapar, hâlbuki o cennet ehlindendir. Ameller son hallerine göre değerlendirilir.”593
Atûfî bu hadîsi şerh ederken, Kuzmân adındaki bu kişinin Hayber savaşında kendisini öldürmeden önce Hz. Peygamber’in onun hakkında bu şekilde bilgi vermesini mûcize olarak görmektedir.594
“Şüphesiz Sakîf kabilesinden çok yalancı biriyle çok zalim biri çıkacaktır”595
hadîsinde geçen çok yalancının Muhtâr es-Sekâfî (ö. 67/687) olduğu, hatta peygamberlik iddiasında bulunduğu; çok zalim kişinin ise Haccac b. Yûsuf es-Sekâfî (ö. 95/714) olduğu ve bu olayların meydana gelmesinden önce Hz. Peygamber’in bunlar hakkında bilgi vermesinin mûcize olduğu görüşündedir.596
Dımâd b. Sa‘lebe’nin Müslüman olduğu hâdisede, Resûlüllah’ın, henüz Müslüman olmadan önce Dımâd’la aralarında geçen diyalogda Dımâd’a, “O kime hidayet
verirse, onu kimse sapıklığa düşüremez. Kimi de sapıklığa düşürecek olsa, onu kimse hidayete kavuşturamaz”597
buyurmasını, ta‘riz yoluyla mûcize saymaktadır.598 Atûfî, bunlardan başka Hz. Peygamber’in istikbale yönelik verdiği bilgileri de mûcize olarak kabul etmektedir.599
593Buhârî, “Rikâk”, 33.
594
Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 19a.
595Müslim, “Fezâilü’s-sahâbe”, 229.
596
Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr.143b.
597Müslim, “Cum‘a”, 46.
598
Atûfî, Keşfü’l-Meşârik, Süleymaniye Ktp. Hacı Selim Ağa, nr. 230, vr. 90a.
599Örnek olarak bk. Buhârî, “Rikâk”, 53, “Cenâiz”, 73, “Menâkıb”, 25, “Humus”, 8, “Eymân”, 3, “Megâzî, “17, 27, “Cihâd”, 94, “Fiten”, 22; Müslim, “Fezâil”, 30-31, “İmân”, 247, “Fiten”, 53-54, 77, 82 , “Zühd”,7, “Fezâilü’s-sahâbe”, 213.