• Sonuç bulunamadı

2. TEVEKKÜL ALGISINA İLİŞKİN BULGULAR ve YORUM

2.4. Azim ve Tevekkül İlişkisi

2.4.2. Sebeplerin Sonuca Etkisi

Katılımcıların büyük çoğunluğu tevekkül konusunda çabalamanın önemini vurgulamalarına rağmen, sonuç noktasında tek etkili faktörün çaba olmadığını, elde edilen sonuç ile azmin her zaman orantılı olmadığını, çaba ile girişilerek tevekkül edilen bir işte “illa ki olacak” diye bir beklentiye girilmemesi gerektiğini vurgulamışlardır (n=30; f: 57). Bu konu ile ilgili bazı katılımcıların ifadeleri aşağıda aktarılmıştır.

Ekonomik anlamdaki kazanımların çalışma ile orantılı olmadığını düşünen bazı katılımcıların buna dair açıklamaları şu şeklidedir: “Maddi anlamda ki çalışmaların şeyle alakası yok ki, herkes çalışarak olmuyor ki. Birçoğuna miras da kalabiliyor veya adam bir yerde bir şey oluyor, atıyorum yer aldı diyelim arsa alıyor, birine imar

106

geliyor, diğerine yeşil alan geliyor. Sadece çalışma ile doğru orantılı bir şey değil.

Çünkü Allah biliyor ya, biz ona güveniyoruz (E_13)”; “…mal dediğin çalışma ile bağlantılı bir şey olduğuna inanmıyorum. Yani ben, hele hele okumakla kesinlikle bağlantılı değil. Bugün üniversitedeki en büyük profesörlere bakıyorsun, onun kazandıkları bakıyorsun; öbür taraftan sanayicinin kazandığına bakıyorsun, alakası yok (E_17).

Hayatta karşılaşılan sonuçları neden-sonuç ilişkisi ile ele almamak gerektiğini ifade eden diğer katılımcıların görüşleri şu şekildedir:

Yoksa bu dünyada etme bulma dünyasıdır diyorlar ya ben ona inanmıyorum, onu söyliyeyim. Bu dünya etme bulma dünyası değildir.

Yani sen bir bayan olarak kayınvalidene çok iyi davrandığın halde gelininden aynı davranışı göremeyebilirsin (E_4).

Yani Allah'ın takdiri bu. Çaba ile değil. Allah dilerse oluyor. Ne kadar tevekkül ehli olursan ol. Ne bileyim ne kadar itaat ehli olursan ol Allah dilemezse ilerleyemezsin. İlla Allah dileyecek (E_20).

…bu emeğimin karşılığı illa bir şey gelecek diye beklenti içine girmekten öte işin tedbirini alarak, bekleyelim bakalım bize ne gelecek diye bekledim (E_21).

Mülakat var girdim mesela, ya da girdiğim mülakatlardan yola çıkalım.

Ben girdiğim bir mülakatta yeterli olduğunu düşündüğüm pozisyona gidiyorum, bakıyorum benimle birlikte giren insanlardan hemen hemen hiçbir farkım yok yeterlilik açısından. Hiçbir farkım yok ama diyorum ki, yine de bir yere not ediyorum, diyorum ki kazanmama ihtimalim de var, kazanamıyorum da…Yani kesin olacak diye düşündüğüm yerde illa kenara not ediyorum, olmama ihtimali de var (E_6).

Rabb’im dilerse olur zaten, Allah dilerse olur. Zaten dilemezse olmaz, yırtılsan da olmaz ki (K_13).

…Şimdi çocuk mesela tıp denemelerinde, çalışmalarında, sınavlarında tıp kazanacak çocuktu. (...) Oradaki yaptığı işlemi çarpacağı yerde

…çok determinist bakıyoruz. Geleceğe yönelik başka sonuç çıkartamıyoruz. Beyazken siyah olan o kadar çok şey var ki. Çok yakından tanıdığımız bir aile var. Depremden sonra İstanbul'a geldiler.

Çok fakirlik zaruret içinde. Şimdi gözümüzün önünde, bir film sahnesi değil, Taksim'de iki tane dükkanı olan patron bir aile bunlar. Ben aynı

107

şahısta da aslında o aynı şeyi görmüşümdür. O iki kız çocuğuyla İstanbul'daki hayat mücadelesini, Allah'a yaslanarak ilerleyişinin nasıl sonuçlandığını çok net gördüm. Bunun gibi çok şey vardır (K_22).

Sebeplerin sonuca etkisinin her zaman doğrusal olmadığını ifade eden bir katılımcı, kendi tecrübesinden hareketle bazen sonucun çabanın gerektirdiğinin de üzerinde olduğunu söylemiştir: …yani gerçekten çalıştık çabaladık, o durumlarda, çabalayıp, gerçekten çabamızın neticesini de aldığımızı da gördük. Şimdi biz normal dünyevi bakış açısıyla baktığımızda üç birimlik çalışmışsak, Rabbim bize beş birimlik bereketi verdi. Orda, hani, bu teorik olarak anlattığımız tevekkülün, fiili yaşantısını gördük (E_6).

57 yaşında, emekli hekim olan kadın katılımcı olayları rasyonel neden-sonuç ilişkisiyle ele almanın bazı sakıncaları olduğunu belirtmiştir: Gözümüzün önünde olan bir şeyi aslında ihtimaller dairesinden çıkarmamak lazım. Çünkü Allah her an bir işte olduğu için son dakika değişebilir. Son zamanlarda bir kaç şey olacak gibi olup olmadı olacak gibi olup olmadı.(…) O kadar determinizme yönlendirir ki insanı bu başkasına şunu söyler “ben yaptım oldu, onu sende yapsaydın, o da yapsaydı”. Acıma duygusunu ortadan kaldırır, merhameti ortadan kaldırır, ibret almayı ortadan kaldırır (K_22).

Sebeplerin sonuca etkisi konusunda ilgili literatürde de benzer görüşler öne sürülmektedir. İnsan her şeyi oluruna terk ederek, hiç bir şeye etkisi olmayacak bir yapıda yaratılmadığı gibi; bu kâinatın mutlak efendisi, bütün tabiatı ve olayları kontrol edecek bir yapıda da yaratılmamıştır (Akto, 2016: 76). Yakup Peygamber’in dikkat çeken yönlerinden birisi olayları doğrudan maddi nedenlere bağlamaması, yüzeysel bir neden-sonuç mantığında düşünmemesi, her şeyin kontrolünde Allah’ın olduğunu bilmesidir.2 Rızık ve çalışma ilişkisi ile ilgili Kur’an-ı Kerim ayetleri3 ve Hz.

2 Hz. Yakup, çocuklarına çeşitli tavsiyelerde bulunduktan sonra, onlardan tevekkül etmelerini ve yalnızca Allah’a dayanmalarını istemektedir: “Ve dedi ki: 'Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiç bir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır.

Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler (Yusuf, 12/67)”

3“Görmüyorlar mı ki, Allah dilediğine rızkı yayıp genişletir ve kısar da. Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır (er-Rum, 30/37)”

108

Muhammed’in uygulamalarında çalışma vurgusu olmakla birlikte, rızkın çalışmayla orantılı olduğuna dair matematiksel bir sonuç yoktur. Türk’e (2008: 72) göre kişi emek verip, tevekkül ederek sonucunu Allah’tan umar. Ne kadar vereceğine ise yaratıcı karar verir. Bu konudaki sonuç insanlar için ibret ve imtihan sebebidir.

Tevekkülde kişi çabalar, gayret gösterir. Olayın sonucuna dair ise Allah’ın iradesine bağlanarak, kontrol ihtiyacını yaratıcı üzerinden sağlama yoluna gider. Bu nedenle tevekkül eden insan elde edilen sonuçlar ile sebepler arasında mutlak bir nedensellik ilişkisi kurmaz. Katılımcıların ifadeleri de bu düşünceleri desteklemektedir.