• Sonuç bulunamadı

2. TEVEKKÜL ALGISINA İLİŞKİN BULGULAR ve YORUM

2.5. Allah’a İmanın Gereği Olarak Tevekkül

Katılımcıların tevekkül algılarının temelinde Allah’a iman yatmaktadır. Bu durum görüşmelerde sıklıkla ortaya çıkmıştır (f: 51). Katılımcıların tevekkülü iman ile ilişkilendirdikleri bazı açıklamalar şu şekildedir:

Tevekkülü kabullenememiş, hazmedememiş, oturtamamış, içselleştirmemiş bir insanın imanını gözden geçirmesi lazım (E_12).

İman, iman tevekkülün ikiz kardeşidir. İman olmazsa tevekkül de olmaz (E_14).

…tevekkül sahibi olmak da imanla birlikte olur. İmansız bir insanın tevekkül ediyorum demesi anlamsız olur (E_5).

Tevekkül ediyor olmak, Allah’a dayanmak yani Allah’tan beklemek.

Dolayısıyla aslında tevekkül, Allah’a imanın hayata yansıdığı alanlardan bir tanesi (E_6).

Yani iman zaten bir bütündür. Yani tevekkül de içerisinde olan bir şeydir (E_9).

İman insanı tevekküle sevk ediyordur. İman olmazsa nasıl tevekkül edicen? (K_2)

“Geceyi gündüze bağlayıp katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp katarsın; ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın ve kimi dilersen ona hesapsız rızık verirsin (Al-i İmran, 3/27)”

109

Tevekkül etmek şu ki, benim yaşadıklarımdan çıkardığım şu ki, tevhidden ayrı bir şey değil. Failin Allah olduğunu düşünmek insanın tevekkül etmesi için bir adım atması anlamına gelir. Bu olup biten her şey ile ilgili olarak fail Allah ise siz ikincilsiniz. Yani insanın kendini ikincil kabul etmesi demek. (…) İmanın bir cüzü olduğunu bilmek gerekir (K_22).

Katılımcıların açıklamalarının temelinde tevekkülün Allah’a imanın bir gereği olarak algılandığı görülmüştür. Tevekkül temel kaynaklarda da, güncel kaynaklarda da tevhid ekseninde, itikadi boyutu ön plana alınarak ele alınmaktadır. “ …De ki: Allah bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler (ez-Zümer, 39/38)”, “De ki:

Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler (et-Tevbe, 9/51)”,

“Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan Allah’a tevekkül et (eş-Şuara, 26/217)”

örneklerinde olduğu gibi Kur’an-ı Kerim’de inananların yalnız Allah’a tevekkül etmesi gerektiğine yönelik tevhid ilkesi olarak ayetler bulunmaktadır. Tevekkül imanın sonucu ve tamamlayıcısı olarak ele alınır (Demir, 2013: 164).

Gazali tevhid-tevekkül ilişkisine geniş yer vermiştir (2014: 450-475). Ona göre tevekkül halini veren sadece tevhiddir. Tevekkül ancak Allah’ın rahmetine, hikmetine imanın kuvvetine dayalıdır. Gazali bu durumu şu şekilde izah etmiştir:

“Allah'tan başka fâil olmadığına, O'ndan başka rızık verici bulamadığına, kul hakkında takdir buyurduğu fakirliğin, zenginliğin, ölümün ve hayatın kulun kendi kendine istediğinden daha hayırlı olduğuna dair iman kemâle ermedikçe, tevekkül hali kemâle eremez.

Öyleyse tevekkülün binası daha önce de geçtiği gibi bu şeylere olan imanın kuvveti üzerine kurulmuştur.”

Bediüzzaman Said Nursi (1995: 314) iman ve tevekküle dair bir sıralama belirler. Buna göre iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder. Gören, işiten, bilen, icabet eden, sınırsız güç sahibi, her yerde ve herkesle birlikte olan, hayata müdahil bir Allah inancı tevekkülü gerektirir (Demir, 2013: 168).

Tevekkülün Allah’a imanla eşleştirilmesi üzerine katılımcılara diğer batıl ya da tahrif edilmiş inanışlardaki Allah’a güvenip dayanmanın tevekküldeki fonksiyonu görüp göremeyeceği sorulmuştur. Katılımcıların bazıları inanç psikolojisinin etkisinin

110

olacağını (f: 5), bir kısmı kısıtlı bir etkisinin olacağını (f: 10), bir kısmı ise öyle bir kavrama sahip olmadıklarını (f: 2) söylemiştir.

İnanç psikolojisinin etkili olabileceğini söyleyen görüşlerden birisi “Karşılar bence. Biz nasıl hissediyorsak onlar da ilah olarak filan öyle hissediyorlar muhtemelen.

O yüzden karşılayabilir diye düşünüyorum onlar açısından (K_23)” şeklindedir.

İnançlarının kısıtlı bir etkisi olacağını düşünen bazı katılımcıların ifadeleri aşağıda aktarılmıştır:

Necip Fazıl “Kuru bir dala da olsa dayan” diyor. Onların batıl da olsa inançları kendilerine mutluluk verebilir. Ama manevi tat, lezzet, genişlik bakımından Müslüman tevekkülü şeklinde olmaz (E_14).

İnsanlar bir şeye inanıyor ama aslında o Allah’ın fıtratından dolayı inanıyorlar ama yanlış üzerinde duruyorlar. Yanlış üzerinde de olsa fayda sağlar, ona fayda sağlar. Psikolojik olarak görürler ama bu ne zamana kadar, nereye kadar faydası sağlar onu bilemiyorum. Ama müminlerden başkasının tevekkülü arizi olabilir, geçici olabilir ama müminlerin tevekkülü kalıcıdır (E_25).

Tevekkül yine bizim tevekkülümüze benzer ama bizimkisi kadar güçlü olur mu ondan emin değilim. Gün gelecek hayat içerisinde o geçici Tanrı’nın, sahte Tanrı’nın gücünün zayıflığını hissedecektir. Allah da bunu çeşitli ayetlerde belirtiyor zaten, onların dayanaklarının zayıf olduğunu. Çünkü bir puta ne kadar güvenebilirsiniz mesela? Tamam, dayandınız, güvendiniz yağmur yağdıracak diye. Yağdırmıyor ya da sizin bir işinizi görmüyor. Bence inançları bizdeki kadar güçlü olmaz. Çünkü biz Allah’a aşkın bir güç olarak sonsuz kudret sahibi bir varlık olarak inanıyoruz. Onlar, karşılarındaki varlığın ya da inandıkları varlığın, neyse artık, böyle olmadığını biliyorlar ya da görecekler (E_6).

Muhakkak eksik kalan nokta oluyor. Çünkü sonsuz olan ve en güçlü olan Allah'tır. Ona hiçbir şey ulaşması mümkün değildir o şekilde. Hangi düşünceye hangi şey olursa olsun, belli bir noktaya götürüyor, ondan sonra bitiyor (K_17).

…biraz karşılamıyor mesela. Hıristiyanlıkta yeryüzündeki eylemlerimize müdahale eden bir Tanrı yok bildiğim kadarıyla (K_22).

Her dinde yaratıcıya yüklenen özellikler farklılaşmaktadır. İslam geleneğinde Allah’a ilişkin hem aşkın hem de içkin vasıflar vardır. Allah bir taraftan kullarına karşı sevgi, şefkat gösteren, dualarına karşılık veren konumdayken; bir taraftan da gücü, hükümranlığı sonsuz, benzersiz olandır. Üç ilahi din üzerinde yapılan araştırmada Tanrı

111

tasavvuruna bağlı olarak, Müslümanların Hristiyan ve Musevilere oranla, bağlanmışlık unsuru daha yüksek olduğu görülmüştür (Akt. Hökelekli, 2010: 119). İslamiyet inancında Allah, her an eylem içerisinde olandır, bu özelliklere sahip yaratıcıya inanılmaktadır. İnanılan, güvenilen varlığın özelliklerinde, sıfatlarındaki farklılıkların;

güvenin sonucunda oluşacak duygu, düşünce ve davranışlara etkisinin olacağı düşünülmektedir.

Şekil 9’da tevekkül etmenin ne olduğu, mütevekkil kişilerin özellikleri ve tevekkülle negatif ilişkili algılanan süreçlere ilişkin temaların bir araya getirilmiş hali yer almaktadır.

112

Şekil 9: Tevekkül Algısı

113

3. TEVEKKÜL YÖNELİMİNİN SEBEPLERİNE İLİŞKİN BULGULAR ve