• Sonuç bulunamadı

2. TEVEKKÜL VE İLİŞKİLİ SÜREÇLER

2.3. Kur’an-ı Kerim ve Hadislerde Tevekkül

Tevekkül konusu, Kur’ân-ı Kerîm’in ana konularından birisi olarak ele alınmaktadır (Bkz. Demirci, 2010: 273; Kiraz, 2007: 207). Kur’anda 70 ayette tevekkülle ilgili isim ve fiiller geçmektedir. Tevekkül ayetlerinde tevekkül fiili bazen mü’minlere emir şeklinde, bazen peygamberlerin ve mü’minlerin ahlâkî davranışları, bazense peygamberlerin eğitim metotlarından biri olarak zikredilmiştir (Solmaz, 2006:

8). Kur’an-ı Kerim’de geçtiği yerlere bakıldığında özellikle iman etmeyle beraber kullanıldığı görülür. Kur’an-ı Kerim’de “Müminler Allah’a tevekkül etsinler” cümlesi sekiz yerde, “Tevekkül edenler Allah’a tevekkül etsinler” ifadesi dört yerde, “eğer mü’min iseniz Allah’a tevekkül ediniz” şeklindeki ifadesi iki yerde geçmektedir.

25

Peygamberlerin kavimleriyle olan mücadelelerinde de Allah’a tevekkül ettikleri,

“Allah’a tevekkül ettim/ettik” ifadeleri on beş yerde geçmektedir (Aydın, 2008: 74).

Allah’a inananların O’na tevekkül etmesi gerektiğini vurgulayan âyetler tevekkülün iman ile ilişkisini, mü’minlerin inkârcıların zulümlerine direnirken Allah’a tevekkül etmesini isteyen, bu konuda peygamberlerden örnekler veren âyetler de amelle, tutumla ilişkisini göstermektedir (Çağrıcı, 2012: 1).

“Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan Allah’a tevekkül et ve O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından onun haberdar olması yeter (el-Furkan, 25/58)”,

“Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan Allah’a tevekkül et (eş-Şuara, 26/217)”, “Sen, artık Allah’a tevekkül et; çünkü apaçık olan hak üzerindesin (en-Neml, 27/79)”,

“Allah’a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter (el-Ahzab, 33/3)” ayetlerinde emir kipiyle tevekkül emredilmektedir.

“Ey iman edenler, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani bir topluluk size ellerini uzatmaya yeltenmişti de, (Allah) onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü. Allah’tan korkup sakının. Mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler (el-Maide, 5/11)”, “De ki: Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler (et-Tevbe, 9/51)”, “Allah; O’ndan başka ilah yoktur. Öyleyse mü’minler (yalnızca) Allah’a tevekkül etsinler (et-Teğabün, 64/13)” ayetlerinde inananların Allah’a tevekkül etmeleri emredilmektedir.

“ …De ki: Allah bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler (ez-Zümer, 39/38)” ayetinde ise tevekkülün Allah’a yapılması gerektiği buyrulmaktadır.

Ayetlerde geçen “O’ndan başka ilah yoktur” vurgusu dikkatleri tevhid inancına çekmekte, bununla ilişkilendirilen tevekkül kavramı ise, tevhid inancını pekiştirmektedir. Bu vurgu kişinin bilinçaltında vekil kabul ettiği başka bir varlığın olduğuna işaret olarak ele alınabilir. Bu durum, tevhide aykırıdır ve bu düşünce tevekkül inancının da yanlış anlaşılmasına sebep olacaktır. Bu nedenle, Allah kullarından tek ilah olarak kendisine inanılmasını ve bu inancın pratiğe yansıması olan tevekkülü istemektedir (Solmaz, 2006: 26). Kur'an'ın tanıttığı Allah, Hayy, Kayyum, yarattıklarını görüp gözeten, onların rızıklarını veren, dualarına icabet eden, her şey

26

üzerinde vekil olan, her an eylem halinde olan, her insanın O’na tevekkül etmesi gereken Allah'tır (Akto, 2016: 897).

Kur’an-ı Kerim’de tevekkül ile ilgili olan ayetlerin içeriği incelendiğinde genel olarak aşağıdaki anlamlarda kullanıldığı sonucuna varılabilir (Tokpınar, 2009: 68-69).

Tevekkül Kur’an-ı Kerim’de;

 İnanmayanlara karşı tevhid mücadelesinde Allah’ın peygamberlerden tevekkül etmelerini istemesi; korkmadan vahye uymaları ve tebliğ konusunda kimseden çekinmemeleri, yalnızca Allah’ın yardımı ve desteğiyle başarıya ulaşabileceklerini bilmeleri gerektiği bağlamında,

 Müşriklere karşı Allah’a güvenerek mücadele etme ve dine bağlı kalmaya devam etme anlamında,

 Bir tevhid ilkesi olarak inananların yalnız Allah’a tevekkül etmeleri gerektiği anlamında,

 Allah’a tevekkül edilirse başarıya ulaşılabileceği anlamında kullanılmıştır.

Tevekkül konusunda en sık başvurulan ayet “Yapılacak işler hakkında onlarla müşavere et ve karar verdiğinde artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever (Al-i İmran, 3/159)”dir. Fahreddin Razi (2002) “Ayet delalet ediyor ki, tevekkül bazı cahillerin dediği gibi, insanın kendini ihmal etmesi değildir. Aksi halde, meşvereti emretmesi, tevekkülü emretmesine zıt olurdu. Bilakis tevekkül, kişinin zahiri sebeplere riayet etmesi, fakat kalbiyle onlara bel bağlamayıp Allah’ın muhafazasına itimat etmesidir” demektedir. Tokpınar (2009: 74) bu ayeti öncesinden başlayarak bir bütün olarak ele almış; buna göre din uğruna mücadele ederken, önce bir araştırma yapılmasının, sonra ne yapılacağına karar verilmesinin, karar verildikten sonra da zafere ulaştıracak olanın yalnızca Allah olduğunun bilinerek, korkmadan işe girişilmesinin emredildiği şeklinde yorumlamıştır. Müfessirlerin bir kısmı bu ayeti yorumlarken, hükmü genellemiş ve tevekkülün dünyevi işleri de kapsadığına dair açıklamalarda bulunmuşlardır.

Müslüman, çalışıp elinden gelen gayreti gösterir; çalışma ve gayretinin sonucunu ise Allah’ın takdir ve iradesine bağlı görür. Müslüman’ın düşüncesinde

27

sonuçlarla sebepler arasında mutlak bağlılık yoktur. Dolayısıyla Müslüman, hiç bir şeyi Allah’ın kesin olarak yaratacağını söylemez, Allah’ı hiçbir şeye mecbur bilmez (Kutub, 1991: 255). Kişinin gayretlerinin araç olmaktan amaç haline gelmesi ise, hem tevhid hem de tevekkül inancını zedelemektedir. Özetle, tevekkül fiili hem akla, hem dinî esaslara, hem de tevhide uygun olup hepsini biraya getirmelidir.

Hz. Peygamber’in tevekkül anlayışını gösteren konu ile ilgili hadis-i şerifler, peygamberimizin bu konuyu nasıl anladığını bizlere göstermekte ve tevekkülün uygulama süreci hakkında bilgi vermektedir. Tokpınar’ın (2009: 75) tespitine göre temel hadis kaynaklarında tevekkül kelimesi garanti etmek ve tevekkül etmek anlamında olmak üzere iki genel anlamda kullanılmaktadır.

Hz. Peygamber’in tevekkülle ilgili en sık başvurulan hadislerinden birisi Hz.

Ömer’den rivayet edilen “Eğer Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı. Onlar sabahleyin aç olarak çıkarlar ve tok olarak dönerler” dir (Tırmizi, “Zühd” 33). Hadiste kuşların sabahleyin aç olarak yuvalarından çıkmalarına vurgu vardır. Kuşlar karınlarını doyurmak için yuvalarından ayrılmakta ve kendi usullerince rızıklarının peşine düşmekte, pasif bir duruş sergilememektedirler. Hadiste dikkat çekilen ana nokta budur. Tokpınar (2009: 106) hadisteki kuşların daha rızık aramaya çıkmadan tevekkül ettiklerini ve gün boyunca da tevekkül inancına sahip olarak hayat sürdürdüklerini vurgulamaktadır.

Bir diğer sık başvurulan hadis de Hz. Peygamber’in, “Devemi bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı?” diye soru soran bir sahabeye, “Önce bağla, sonra tevekkül et” şeklindeki cevabıdır (Tirmizî, “Kıyâme”, 60). Bu hadis çoğunlukla tevekkülden önce gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine dair delil olarak kullanılmaktadır.

Hz. Peygamber’in yaşantısına bakıldığında dualarında (Buhari, “Teheccüt”, 2), evden çıkarken, hastalık halinde, musibetler karşısında tevekkül ettiği görülmektedir (Buhari, “Tevhid”, 7). Hadislerin ortaya koyduğu ortak nokta tevekkülün kişinin gayreti ile birlikte olması gerektiğidir. Tevekkül kişinin kendisi için gerekli olan şeylere ulaşma veya zararlı şeylerden uzaklaşma konusunda gerekli etkinlikleri yaptıktan sonra kalbin Allah’a yönelmesi ve sonucu O’ndan beklemesidir (Solmaz, 2006: 14).

28

Kuran-ı Kerim ve hadislerde tevekkül önerilen ve emredilen bir yönelim olup, mütevekkil kişilerden övgüyle bahsedilmektedir. Tevekkül kavramının geçtiği ayetler ve Hz. Peygamber’den aktarılan tevekkülle ilgili hadisler değerlendirildiğinde, tevekkülün İslam’ın temel kavramlarından birisi olduğu, tevekkülün önerildiği durumların çeşitlilik gösterdiği, farklı duygu ve motivasyonlarla tevekküle yönelim gösterildiği görülmektedir.