• Sonuç bulunamadı

2. Anlam ArayıĢlarına Farklı Çözüm Yolları

2.2. Nicelik Ahlakı ve Camus‟nün Ġnsan Tiplemeleri

2.2.4. Sanatçı

“ „Sanat ve yalnız sanat,‟ der Nietzsche, „gerçeğin elinden ölmemizi önleyecek bir Ģey varsa, o da sanattır.” (Camus, 2007b: 97).

Sanatçı hem kendisinin hem de eserlerinin yok olmaya mahkûm olduğunu bilir, buna rağmen sanattan vazgeçmez. Sanatsal üretim, saçma sevincin bulunduğu bir üretimdir, çünkü saçma insan, aĢkın olanla bağlarını koparmıĢ ve direkt iliĢki içinde olduğu bu dünyaya bağlanmıĢtır. Sanat da, bu dünyada bir anlam ifade eder, kaynağını bu dünyadan alır. Dolayısıyla bu dünyayı aĢan sanat, saçmadan kaçıĢı ifade eder. Saçma insan nasıl ki, saçmayı onaylamak zorundaysa, sanatta da saçmanın onaylanması gerekir. Sanat eserlerinin insani boyutta olduğunu Camus Ģöyle açıklar: “Gerçek sanat yapıtı her zaman insansal ölçüdedir.” (Camus, 2007b: 101).

Ġnsani boyutu aĢan sanat eseri, gerçek sanat eseri olmaktan çıktığı gibi, saçma bir yaratım olmaktan da çıkar. dolayısıyla „sanatçı‟, bu dünyaya bağlı kalmalı ve bu dünyayı betimlemeye çalıĢmalıdır. Ama bu dünya, sanatçının beklentilerine cevap vermediği için o bu dünyayı kendi özlemlerine göre yeniden kurmak ister (Gündoğan, 1997: 108). Çünkü Camus‟ye göre: “Sanat yapıtı usun somut üzerinde uslamlamaya girişmekten vazgeçmesinden doğar.” (Camus, 2007b: 100).

Durum böyle olunca sanatçı, ancak bu dünyadan hareketle ve bu saçma dünyaya baĢkaldırmakla sanatsal üretimi gerçekleĢtirebilir. Yani, „sanatçı‟ bu dünyadan hareket ettiği için duyu dünyasına evet der ama ona baĢkaldırdığı, onu kendi özlemlerine göre

yeniden kurmak istediği için de ona hayır der. Evet ve hayır kutupları arasındaki gidip gelme, saçma ile baĢkaldırma arasında gidip gelmeyle eĢ anlamlıdır. Sanatçı hem kabul hem reddedendir (Gündoğan, 1997: 108). Camus bu durumu “Uyumsuz yaratıcı yapıtına bağlanmaz. Ondan vazgeçebilir; bazı bazı vazgeçtiği de olur” (Camus, 2007b: 101) Ģeklinde açıklar.

Bu durum nicelik ahlakının doğal bir sonucudur, ancak „Sanatçı‟yı diğer saçma kahramanlardan ayıran özellik ise „yaratım‟ sözcüğünde özetlenebilir:

“Yaratmak, iki kez yaşamaktır.” (Camus, 2007b: 98).

„Sanatçı‟nın tasarladığı dünya, insanın anlam çabasına yanıt bulmaya çalıĢtığı bir dünyadır ve böyle bir dünya da insanın özgürlüğüne kapı aralar. ĠĢte „sanatçının‟ bu çabası, saçmaya karĢı bir baĢkaldırmadır. Bu baĢkaldırı, Camus‟ye göre, en iyi romanda gerçekleĢtirilebilir. Çünkü roman yeni bir evren tasarlamanın ve yaratmanın en iyi örneğidir:

“ „Öyküler‟ anlatmıyor artık yazar, evrenini yaratıyor.” (Camus, 2007b: 103). Sanatçı kendisinden farklı olanın varlığını bilirken, fatih ise, efendi-köle iliĢkisinde olduğu gibi, kendisinden farklı olanı ezmeye çalıĢır, sanatçı sınırlarını bilirken, fatih bilmez.

Sanatçının bir Ģeyler yaratmaya çalıĢması, saçma dünyanın dıĢında baĢka bir dünya kurması demektir. Böyle bir yaratmayı gerçekleĢtirmek için ise insanın özgür olması gerekir ve bundan ötürü de sanatçının ürünü, özgür sanatçının ürünüdür. Bu özgür sanatçı, aynı zamanda baĢkaldıran kiĢidir. Krilov, sırf özgür olduğunu ispatlamak için kendini öldürmek istemektedir. Ama O aynı zamanda Tanrı olmayı da isteyen ve kendini Tanrı‟nın yerine koyan bir kahramandır. Özgür olduğuna, kaderine baĢkaldırdığına göre O, saçma bir kahramandır (Gündoğan, 1997: 109).

Dostoyevski‟nin Krilov‟u kendini öldürerek insanların özgür olduğunu kanıtlamaya çalıĢmıĢ, Caligula ise bunu baĢkalarını öldürerek ispat etmeye çalıĢmıĢtır. Caligula, gücünü büyük bir özgürlükle en uç sınırına kadar kullanarak ahlaki değerleri

ve doğayı yıkmaya çalıĢmıĢtır. Genç imparator, insanları öldürmediği ya da öldürtmediği zamanlarda kendini yalnız hissetmektedir (Türkyılmaz, 2004: 146).

Camus‟nün, baĢkaldırının sanat eserlerinde somutlaĢtığını düĢünmesiyle, saçma insan tasarımını saçma yaratıcı insan tasarımı ile daraltmıĢ olduğunu, böylece felsefe tarihinde çokça görüldüğü gibi „seçkin insan‟ anlayıĢı olan „herkes değil bazıları‟ ile ya da yaĢamı değiĢtirme ütopyası olan herkes değil yaĢamı eleĢtiren sanatçı ile baĢkaldırmayı kısırlaĢtırdığını iddia eden Delice‟ye göre Camus, sanatçı yaratıcılığına duyduğu hayranlıktan dolayı, felsefi baĢkaldırmayı sanata kurban etmiĢtir (Delice, 2003: 139–140).

Camus bu tiplemelerin saçma kahramanlar olduklarını söylerken saçmaya kesin bir çözüm olmadıklarını da bilmektedir. Ona göre, bu kahramanlar bile saçmanın yitirilmesine neden olacak bir yola girebilirler:

“Fatih ya da oyuncu, yaratıcı ya da Don Juan, yaşama çabalarının anlamsız niteliğinin bilincine varılmadan işlemeyeceğini unutabilirler. Çok çabuk alışır insan. Kişi mutlu yaşamak için para kazanmak ister, sonra bir yaşamın tüm çabası ve en iyi yanı bu paranın kazanılmasında toplanır. Mutluluk unutulmuş, araç da amaç sayılmıştır. Aynı biçimde, fatihin bütün çabası da önceleri daha büyük bir yaşama doğru bir yoldan başka bir şey olmayan hırsa doğru akacaktır. Don Juan da yazgısına boyun eğecek, büyüklüğü ancak başkaldırıyla geçerli olan bu yaşamla yetinecektir. Biri için bilinç, öteki için başkaldırı, her iki durumda da uyumsuz yitirilmiştir.” (Camus, 2007b: 105). Camus‟ye göre saçma, bir son değil, bir hareket noktası olduğu için insana yeni bir alternatif sunar. Ġntiharın bir çözüm olmadığı ve umudun da saçmadan kaçıĢı ifade ettiği bir durumla baĢbaĢa kalan insanın elinde bir tek çözüm kalmaktadır ki, o da baĢkaldırmadır. Ġnsan saçmayı onaylamalı ve onunla yaĢanmanın yolunu öğrenmelidir. Anlamsız bir dünyada, bilinç ile dünya arasındaki iliĢkinin kopmasının farkına varan insan saçma insandır. Ġnsanın geleceğe, Tanrı‟ya ya da soyut gerçeklere bağlanması saçmayı yok etmek, saçmayı ve hayatı ortadan kaldırmak olduğuna ve intihar da onaylanan bir yol olmadığına göre yaĢam ne kadar anlamsızsa o kadar iyi yaĢanmalıdır, sonucu ortaya çıkar. Bu demektir ki, saçmayı yaĢatmak gerekir, çünkü bu dünyada bir anlam bulunacaksa bu, ancak saçmayı yaĢatmakla mümkün olur.

Saçmanın Camus‟ye göre canlı tutulması gerektiğini, çünkü saçmanın insanın kendi gerçeği olduğunu ifade eden Koç‟a göre, gerçeği saçma olan bir varlık demek, anlamsız, sebepsiz bir varlık anlamına gelir ki sebepsiz ve izahsız bir varlık olmak ise insan için kolay benimsenebilen bir durum değildir. Bu durumda insan kendisine bir varlık sebebi aramak durumunda kalır (Koç, 1998: 65).

Saçma din ile, Tanrı ile, umutla ya da saçmaya sırt çevirmekle değil, ancak bilinçli bir baĢkaldırmayla yaĢatılabilir. (Gündoğan, 1997: 110). Zira her baĢkaldırma eyleminin altında hayatın anlamsızlığını fark etmek ve onu yeniden anlamlandırmaya çalıĢmak, „benim için‟ anlamlı hale getirmek çabası vardır (Koç, 1998: 65). Bilinçli bir baĢkaldırma ortadan kalktığında ise, saçma da ortadan kalkmıĢ demektir. Saçma, gerçek olduğuna göre, baĢkaldırma da hayatın realitesi olmak zorundadır. Böylece saçmanın tecrübe edilmesi insana intiharın, umudun ve Tanrı‟nın dıĢında gerçek yolu açar. bu yol Camus'ye göre baĢkaldırmadır. Saçmanın bilince varan, saçmanın dünyasında yaĢayan ve ondan bütün kaçıĢ yollarını reddeden insan davranıĢı, bir baĢkaldırma davranıĢıdır. Saçmanın insana açacağı bir tek kapı vardır, o da baĢkaldırmadır.

BÖLÜM IV:

SAÇMAYI AġMANIN GERÇEK YOLU: BAġKALDIRMA