• Sonuç bulunamadı

Camus‟ye Yönelik EleĢtiriler

Camus'nün ortaya attığı fikirler düĢünce dünyasında büyük yankı uyandırmıĢ ve tartıĢma konusu olmuĢtur. Yapılan tartıĢmalarda Camus'ye hak verenler olduğu gibi onu eleĢtirenler de olmuĢtur.

Camus‟ye yönelik eleĢtirilerin en yoğun olduğu noktalardan biri „Sisifos Efsanesi‟ni Camus‟nün yorumlayıĢ biçimi olmuĢtur. Kemal Özmen „Sisyphos‟un Düşündürdükleri‟ adlı makalesinde Camus‟yü bu açıdan eleĢtirenlerden biridir. Özmen,

bütün dikkatini kayaya yöneltmesi neticesinde Sisifos‟un dıĢ dünyayla bağının koptuğunu belirtmektedir (Özmen, 1991: 40).

Sisyphos aslında tanrılara karĢı suç iĢlemiĢ kiĢidir, onlarla boy ölçüĢmeye giriĢtiği için de ölüler ülkesinde korkunç bir cezaya çarpılır (Erhat, 1978: 297).

Sisyphos‟un baĢka Ģey düĢünecek kadar boĢ vakti yoktur. Bütün mücadelesi, sadece kayayı tepeye çıkarma iĢi üzerinde yoğunlaĢmıĢtır. Kayayı tepeye çıkarırken de, aĢağı inerken de Sisyphos‟un kafasında saplantı halinde yer eden tek Ģey kayayı yeniden tepeye çıkarmaktır. Tanrılar, Sisyphos‟un, bu iĢin olanaksızlığının bilincine eriĢmesini istemezler; çünkü, Sisyphos, bu bilince ulaĢtığı an „baĢka Ģey‟ düĢünmüĢ olacak, özellikle de tanrıların korkusu olan Ģeyi deneyecek, yani kaçmaya teĢebbüs edecektir (Özmen, 1991: 40).

Sisyphos‟un yaptığı iĢ anlamsız ve yararsızdır, ama bu iĢi sonsuzluğa kadar yapmak zorundadır. Bu korkunç iĢkencenin bir gün biteceğini bile umamaz (Erhat, 1978: 297).

Camus ise, bu noktada Sisyphos‟a „bilinç‟ vermektedir. Eğer, Sisyphos gerçekten „bilinçli‟ olsa, yani kayayı hiçbir zaman tepeye çıkaramayacağının idrak edebilse, artık neden kaya üzerinde bütün dikkatini toplayarak onu yuvarlayıp dursun, tam tersine kaçmanın yollarını araması gerekir. Oysa, o sadece iĢini düĢünür, ne var olmanın saçmalığını, ne de „saçma‟ bir kahraman olduğunun umutsuz trajiğinin bilincini yaĢar. Camus, Özmen‟e göre Sisyphos mitosunu çok büyük oranda aslına uygun aktarmakla birlikte, yorumunda mitosu oldukça zorlamıĢtır; Camus, mitosta kendisini en çok ilgilendiren Ģeyin, kayanın aĢağıya yuvarlanmasından sonra Sisyphos‟un tepeden inme anı olduğunu söylemektedir, Çünkü bu anda, Sisifos‟ta „saçma‟ bilinci doğmuĢtur ve bu andan baĢlayarak da mitos, Camus‟nün kendi mitosuna dönüĢmüĢtür. Sisyphos, Camus‟ye göre, tepeden inerken hem insanlık durumunun çaresizliğini kabul eder hem de yoğun bir biçimde ondan kurtulmanın ve onu aĢmanın bireysel bilincini yaĢar (Özmen, 1991: 40).

Camus insan yaĢamının saçmalığı içinde insan onurunun yine de, dıĢ etkenlerin anlamsızlığına, koĢulların kaçınılmaz baskısına karĢın zorunlu olan yükü bile bile

taĢımak olduğunu belirtir ve Sisyphos‟un bu korkunç iĢkenceden her Ģeye karĢın bir zevk aldığını, mutlu olduğunu ileri sürer (Erhat, 1978: 297).

Hübscher‟e göre insan, varlığının anlamsızlığının Ģuurunu duyarak, kendi hayatına, hiçbir Tanrıdan ve hiçbir dünya düzeninden almadığı bir anlamı veren varlıktır. Bu, bir kahramanlık ahlakıdır. Sisyphos, saçma bir kahramandır (Hübscher, 1980: 52).

Sisifos‟un yaptığı iĢi bir kısır döngü olarak gören Özmen, uğradığı ceza nedeniyle „saçma‟ bilincinin mutlu keĢfini yaĢayan Sisyphos‟un insanlık durumuna katlanmasının, tam bir iĢkence olan bu cezaya baĢ eğmesinin „kahramanca‟ gösterilmesini, iĢkenceye „stoikçe‟ katlanmasının bütün insanlara bir „erdem‟miĢ gibi sunulmasını, ve bunun evrensel düzeyde genelleĢtirilmesini eleĢtirmektedir (Özmen, 1991: 40–41).

Özmen, Camus‟nün kahramanı Sisifos‟un yaĢadığı bilinç dönüĢümünün hiçbir iĢe yaramayacağını, aslında soyut bir dünya yaratıldığını ve insanın fiziksel durumunda hiçbir Ģey yapmayan bu dönüĢümün ise kayadan kurtulamadığına göre boĢ bir eylem olduğunu belirterek eleĢtirisini sürdürmektedir.

Sisyphos‟ta umut ile umutsuzluk arasında bir denge vardır. Camus, bir yandan ona, hiçbir umuda yer vermeden insanlık durumunun trajik bilincini vermiĢ, bir yandan da bu durumu kabullenerek aĢma umudunu aĢılamıĢtır. Özmen‟e göre ise görünürde değiĢen hiçbir Ģey yoktur. Her iki durumda da, Sisyphos kayadan kurtulamamaktadır. Sisyphos, istediği kadar tanrı düĢüncesini kafasından çıkarıp atsın, istediği kadar tanrılara lanetler yağdırsın, onları yok saysın, kendisini ezen yazgısını yok saysın, kendi değerlerini kayaya kabul ettirsin, cezasına „kahramanca‟ katlansın, mücadelesi yoluyla hayatına bir anlam versin, kısacası var olmanın dayanılmaz yükünü, „saçma‟ bilinciyle var olmanın „mutlu‟ ve dayanılmaz hafifliğine çevirsin, sonunda ve sonuçta sadece düĢüncede kendini aĢmıĢ, „hafiflemiĢ‟ ve „mutlu‟ kılmıĢ olacaktır. Hiçbir zaman fiziksel konumunu, insanlık durumunun somut gerçeğini değiĢtiremeyecek ve yaptığı iĢ, var olanı yok saymanın dıĢında bir Ģey olmayacaktır (Özmen, 1991: 41).

Camus Sisifos‟un kendi yazgısını kendisinin çizdiğini belirtmekteydi. Özmen‟e göre yaĢamaya mahkûm olduğu kapalı uzamdan dıĢarı çıkamadıktan sonra, insanın kendisine ait bir hayatının, yazgısının olması, ona kendisinin yön vermesi, onun mutlak hâkimi olması hiçbir anlam ifade etmez (Özmen, 1991: 41). Camus, Sisyphos‟un mutlu olduğuna inanmak istemektedir, çünkü Sisifos varoluĢ bilincine ulaĢmıĢ, Camus'nün arzu ettiği bilinç dönüĢümünü yaĢamıĢtır. Çünkü, artık, hayatı, yazgısı onun elindedir. Ancak, sürekli taĢ yuvarlayan bu insanın, bu bilinçlenmeden itibaren hayatını nasıl, ne biçimde ve ne amaçla kullanacağı konusunda somut hiçbir Ģey önermez. Görünürde, Camus‟ye göre, büyük bir değiĢiklik olmasına karĢın, pratikte Sisyphos‟un hayatı yine eski hayattır. Hayatının fiziksel koĢulları aynıdır. Varolan tek değiĢim Sisifos'un, eskinden kayayı bilinçsizce yuvarlıyor olması, Ģimdiyse bilinçli yuvarlıyor olmasıdır. Sonuçta, o kayayı hep yuvarlamakta ve bilinci onu sonsuz yükünden kurtaramamaktadır.

SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME

Günümüz insanın yaĢadığı problemleri kendisine konu edinen, varoluĢçu felsefenin en önemli temsilcilerinden biri olan Albert Camus, bir saçma felsefesi oluĢturmuĢtur. Saçma konusuna değinen ilk filozof olmadığı halde, konuyu ele alıĢ biçimindeki sistematiklik ve ulaĢtığı sonuçlar açısından ortaya koyduğu orjinal fikirleri sayesinde felsefe literatürü içindeki yerini almayı baĢarmıĢtır.

Camus‟nün felsefesinde saçma, birçok unsurla birlikte ele alınıp değerlendirilmesi gereken bir kavramdır. Ġnsanın beklentilerine dünyanın hiçbir yanıt vermemesi saçmanın asıl nedenidir. KiĢi varlığına bir anlam vermeye çalıĢır, ancak bu anlamı bulması o kadar kolay olmayacaktır.

Önce kendi hayatını gözden geçiren insanın fark ettiği Ģey, yaĢamının bir makine edasında, rutin bir Ģekilde sürüp gittiğidir. Her gününün bir öncekinin aynısı olduğunu fark eden insanın o andan baĢlayarak yaĢadığı duygu saçma, yani saçma duygusudur. KiĢi sorgulamaya baĢladığı andan itibaren uyanıĢ da baĢlamıĢtır artık. YaĢantılarının, düĢünme alıĢkanlıklarına da yansıdığını anlamaya baĢlayan insan, Ģimdiye kadar zaman kavramını da yanlıĢ algıladığını fark eder. Hep gelecekle ilgili planlar yapan insan, aslında ölüme yürüdüğünü, kaçınması gereken bir Ģeye çeliĢkili bir Ģekilde yaklaĢmaya çalıĢtığını anlar. Tabii bunda tekniğin ve teknolojinin, insanları her Ģeyi tüketmeye zorlamasının da etkisi yadsınamaz.

KiĢinin son olarak fark ettiği Ģey ise tüm çabaların bir gün sona ereceğidir. KiĢi ne yaparsa yapsın sonunda ölüm gelip onu bulacaktır. Dünyayla olan iliĢkilerinin anlamsız olduğu sonucuna varan insan kendine, diğer insanlara ve dünyaya yabancılaĢmakta, her Ģeye karĢı bir kayıtsızlık yaĢamaktadır. Bütün bunlar insanın herĢeyin saçma olduğu sonucuna varmasına neden olur. Burada belirtilmesi gereken bir Ģey vardır ki, o da bilincin bundan sonrası için çok önemli bir yere sahip olduğudur. Bu duyguları herkes hissedebilir, ancak bilincin sürekli açık tutulması her insanın yapabileceği bir Ģey değildir. Nitekim her insan zaman zaman kendine bu soruları

sormakta, ama sonra hayatının geri kalan kısmına hiçbir değiĢiklik olmadan devam etmektedir. Peki çözüm nedir, insan bundan sonra ne yapmalıdır?

Bu durumda bulunan insanın elinde birkaç çözüm yolu vardır. Ya bütün beklentilerinin karĢılanacağını düĢündüğü bir öte dünya tasavvuru yaratacak ve bir Tanrı‟ya sığınacak, ya bu hayatın yaĢanmaya değmediğine karar verip intihar edecek ya da herĢeye rağmen bu hayat yaĢanmalı diyecek ve mücadele edecektir.

Tanrı saçmanın bilincinde olan insan için hiçbir anlamı olmayan bir kavramdır. Zaten eğer bir Tanrı olsaydı, dünyada bu kadar kötülüklerin olmasına izin vermezdi. Dolayısıyla insanın bu anlam talebine Tanrı cevap veremez. Bu dünyadan vazgeçip, baĢka bir dünya hayal etmek, saçmadan kaçmak, pes etmek manasına gelir. Dolayısıyla saçmayı tanıyan bir insan için umuda yer yoktur. Ġntihar da bir kaçıĢtır. Eğer insan kendini öldürürse saçma diye bir Ģey kalmaz, ancak insan da yoktur artık ve yapılan eylemin bir anlamı kalmamaktadır.

Geriye tek bir çözüm kalmaktadır, o da saçmayla yaĢamaktır. Bu dünya belki anlamdan yoksundur, ancak bir anlamı olmaması bizim onu yaĢamayacağımız anlamına gelmez. Peki ama yaĢama yolumuz ne olmalıdır? HerĢeyin anlamsız olması eylemlerin eĢdeğer olduğu anlamına gelir mi? Yani her Ģey mübah mıdır, her Ģeye izin var mıdır? Camus‟ye göre yolun adı baĢkaldırmadır. BaĢkaldırma, varolan tüm saçmalığa rağmen hayatta kalma mücadelesidir. Ġnsan kötülüklerle her ne pahasına olursa olsun savaĢmalıdır. Ancak baĢkaldırma bir değer oluĢturur, yani her Ģeye izin yoktur.

BaĢkaldırma bir hakkın iade edilmesini talep eder. Kurulu olan haksız bir düzene isyan etmektir baĢkaldırı. Nihilizm gibi varolan tüm düzenlere karĢı gelmek demek değildir. Bu yüzden baĢkaldırma kavramı anlamı olmayan bir hayata anlam katabilecek olan tek kavramdır. Devrim demek de değildir, çünkü devrimler insanlara daha iyi bir düzen getirme iddiasıyla ortaya çıktıkları halde insanların sahip oldukları hakları da ellerinden almakla neticelenmiĢlerdir, yani eylemlerine bir sınır koyamamıĢlardır. BaĢkaldırma kavramı ise insanlara özgürlük verir, ancak bu özgürlük her zaman belirli sınırlar içinde yaĢanan bir özgürlüktür. Dolayısıyla baĢkaldırma eylemi, sınırsız bir isteme değildir. Camus‟nün düĢüncelerini benzerlerinden ayıran en önemli farklardan biri de budur.

Camus‟nün ortaya koyduğu fikirler, Ģüphesiz daha uzun süre tartıĢılacaktır. Ancak insanlara Ģartlar ne olursa olsun mücadele etmeyi salık veren, Tanrı‟ya felsefesinde yer vermediği halde, buradan hareketle bir değer anarĢisi yaratmadan görüĢlerini toparlayabilen, sınırlı özgürlük, ölçülülük, dayanıĢma gibi kavramlarla insanlara birlikte yaĢama kültürünü öneren Camus bu anlamda oldukça iyimser bir filozoftur.

KAYNAKÇA

AKARSU, B. (1998). Felsefe Terimleri Sözlüğü. Ġstanbul: Ġnkılap Kitabevi.

AKIġ, Y. (2007). Albert Camus ve Jean Paul Sartre’da “Saçma”nın Karşılaştırılması. YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi, Muğla,.

BAYRAKTAR, L. (2001). Albert Camus ve Yunus Emre’de Absurd Kavramı. Felsefe Dünyası, Sayı: 31, 81-101.

CAMUS, A. (1964a). Yanlışlık. Çev. F. Edgü. Ġstanbul: Ataç Kitapevi

CAMUS, A. (1964b). Doğrular. Çev. F. Edgü, Ġstanbul: Ataç Kitapevi

CAMUS, A., KOESTLER, A. (1986). Ölüm Cezası Üstüne Düşünceler (1. Baskı). Çev. A. Sirmen. Ġstanbul: Alan Yayıncılık

CAMUS, A. (1990). Sıkıyönetim. (2. Basım). Çev. B. Onaran. Ġstanbul: Ara Yayıncılık

CAMUS, A. (1991). Tersi ve Yüzü. (2. Basım). Çev. T. Yücel. Ġstanbul: Can Yayınları

CAMUS, A. (1994a). Yaz. Çev. T. Yücel. Ġstanbul: Can Yayınları

CAMUS, A. (1994b) Ecinniler. (2. Basım). Çev. A. ÇalıĢlar. Ġstanbul: Can Yayınları

CAMUS, A. (1995). Düğün ve Bir Alman Dosta Mektuplar. Çev. T. Yücel, Ġstanbul: Can Yayınları

CAMUS, A. (2002). Defterler. Çev. Ü. M. Altan, Ġstanbul: Ġthaki Yayınları

CAMUS, A. (2005). Mutlu Ölüm. (4. Basım). Çev. R. Dara. Ġstanbul: Can Sanat Yayınları

CAMUS, A. (2007a). Düşüş. (8. Basım). Çev. H. Demirhan, Ġstanbul: Can Sanat Yayınları

CAMUS, A. (2007b). Sisifos Söyleni. (10. Basım). Çev. T. Yücel. Ġstanbul: Can Sanat Yayınları

CAMUS, A. (2007c). Veba. (9. Basım). Çev. N. T. Öztokat. Ġstanbul: Can Sanat Yayınları

CAMUS, A. (2007d). Başkaldıran İnsan. (5. Basım). Çev. T. Yücel, Ġstanbul: Can Sanat Yayınları

CAMUS, A. (2008). Yabancı. (25. Basım). Çev. V. Günyol. Ġstanbul: Can Sanat Yayınları

CEVĠZCĠ, A. (2005). Felsefe Sözlüğü. (6. Baskı). Ġstanbul: Paradigma Yayıncılık

CRUICKSHANK, J. (1965). Albert Camus ve Başkaldırma Edebiyatı. Çev. R. Güran. Ġstanbul: De Yayınevi

DELĠCE, E. (2003). Camus’nün Düşüncesinde Bilincin Üç Görünümü: Absurd, Başkaldırı, Yaratma. Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü AraĢtırma Dergisi. sayı: 16, 105-144.

DEMĠRDÖVEN, Ġ. (1991). Albert Camus’den Öğrenilebilecek Olan: Olmazın Bilgisi. Frankofoni, 57-63.

ERHAT, A. (1978). Mitoloji Sözlüğü. Ġstanbul: Remzi Kitabevi Yayınları

FOULQUĠE, P. (1995). Varoluşçuluk. Çev. Y. ġahan. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları

FOULQUĠE, P. (1998). Varoluşçunun Varoluşu. Çev. Y. ġahan. Ġstanbul: Toplumsal DönüĢüm Yayınları

FROMM, E. (1991). Sahip Olmak ya da Olmak. (3. Basım).Çev. A. Arıtan. Ġstanbul: Arıtan Yayınevi

GIDE, A., Valery P., Malraux, A., Jaspers, K., Scheler, M, Proust, M., Breton, A, q Camus, A., Sartre, J. P. (1966). Yirminci Yüzyıl Üzerine Düşünceler Çağımız. Çev. B. Onaran M. Garan, Tan Matbaası

GÜNDOĞAN, A. (1997). Albert Camus ve Başkaldırma Felsefesi. (2. Basım). Ġstanbul: Birey Yayıncılık

HÜBSCHER, A. (1980). Çağdaş Filozoflar. (2. Basım). Çev. Ġ. Tunalı. Ġstanbul: Tur Yayınları

ĠNAL, T. (1991a). “Yabancı”da Duyuların ve Uyumsuzun Varlığı (Varoluşçu ve Varlıkbilimsel Bir Yaklaşım. Frankofoni, 29-43.

ĠNAL, T., Demirdöven Ġ., YeniĢehirlioğlu, ġ., Yılmaz, N., Kuçuradi, Ġ., Tepe, H., (1991b). Açık Oturum Ölümünün 30. Yılında Albert Camus. Frankofoni, 2-21. ĠNAL, T. (1978). Camus’nün “Düşüş” Anlatısında “Tersi ve Yüzü” Sorunsalı.

Frankofoni, 148-160.

ĠġLER, E. (2001). 20. Yüzyıl Fransız Romanında Usçuluğa Tepkiler. Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 9, 59-64.

JASPERS, K. (2001). Felsefe Nedir. Çev. Ġ. Z. Eyüpoğlu. Ġstanbul: Say Yayınları

KOÇ, E. (1998). J.P. Sartre ve A. Camus Felsefelerinin Saçma (Saçma) Kavramı Açısından Değerlendirilmesi. Felsefe Dünyası, Sayı: 27, 54-67.

KÖSE, A. (1998). Albert Camus’nün Tiyatro Eserlerinde Anlamsızlıktan Başkaldırıya Geçiş, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara

MACINTYRE, A. (2001). Varoluşçuluk. (1. Baskı). Çev. H. Hünler. Ġstanbul: Paradigma Yayınları

MEGILL, A. (1998). Aşırılığın Peygamberleri. Çev. T. Birkan. Ġstanbul: Bilim ve Sanat Yayınları

MOUNIER, E. (1986). Varoluş Felsefelerine Giriş. Çev. S. R. Kırkoğlu. Ġstanbul: Alan Yayıncılık

NIETZSCHE, F. (2004a). Ahlakın Soykütüğü Üstüne. Çev. A. Ġnam. Ġstanbul: Say Yayınları

NIETZSCHE, F. (2004b). İyinin ve Kötünün Ötesinde. (2. Basım). Çev. A. Ġnam. Ġstanbul: Say Yayınları

NIETZSCHE, F. (2005). Böyle Buyurdu Zerdüşt.(1. Basım). Çev. M. Cengiz. Ġstanbul: Roman Yayınları

ÖZMEN, K. (1991). Sisyphos’un Düşündürdükleri, Frankofoni, Ankara, 37-43.

SARTRE, J. P. (1965). Yabancının Açıklaması. (1. Basım). Çev. B. Onaran. Ġstanbul: De Yayınevi

SARTRE, J. P. (1984). Yazınsal Denemeler. (1. Basım). Çev. B. Onaran. Ġstanbul: Payel Yayınları

SARTRE, J. P. (1999). Bulantı. (3. Basım).Çev. E. Alkan. Ġstanbul: Oda Yayınları

SARTRE, J. P. (2005). Varoluşçuluk. (19. Basım). Çev. A. Bezirci. Ġstanbul: Say Yayınları

TANSEL, D. (2007). Varoluşçuluk ve Yeni Kara Film: David LYNCH Örneği YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara

TÜRKYILMAZ, Ü, (2004). Albert Camus’nün Eserlerinde Yalnızlık ve Dayanışma YayımlanmamıĢ Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi. Ankara

WAHL, J. (1999). Varoluşçuluğun Tarihçesi. Çev. B. Onaran. Ġstanbul: Payel Yayınları

YILMAZ, A. (1999). Başkaldırının Büyük İsmi: Caligula. Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edb. Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,247-260.

YILMAZ, A. (2005). Albert Camus’nün “Doğrular” Adlı Oyununda Anlam ve Değer Bakımından Kişi, Eylem ve Özgürlük. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt: 29, No: 1, 111-124.