• Sonuç bulunamadı

BaĢkaldırmanın Evrensel Boyutu: DayanıĢma:

Camus'ye göre baĢkaldırmanın temelinde dayanıĢma düĢüncesi yatmaktadır. Ġnsanların ancak dayanıĢma halinde evrene bir anlam yükleyebileceklerini düĢünen Camus‟nün yazdığı eserler arasında „Veba‟, dayanıĢma arayıĢının yoğun olarak iĢlendiği romanıdır. Eserde vebaya karĢı insanlar nihayetinde birlikte mücadele etmenin gereğini anlamıĢlar ve salgından bu Ģekilde kurtulabilmiĢlerdir:

“...hem bedensel hem de ruhsal açıdan hepsi birlikte acı çekmişti, hepsi güç bir tatil dönemine, umarsız bir sürgüne ve giderilmemiş bir susuzluğa birlikte katlanmışlardı” (Camus, 2007c: 262).

Ancak, insanlığı tehdit eden öğelere karĢı verdikleri mücadele aracılığıyla acılarını dindirmeye çalıĢan kahramanların, birliktelik ve dayanıĢmanın yarattığı hazzı yaĢadıkları görülür. Onlar bu Ģekilde mutlu olmaktadırlar. Camus‟nün kahramanları, dayanıĢmaya eriĢmek için, ayrı olmanın üstesinden gelip, kardeĢliğe nasıl ulaĢabilecekleri problemini çözümlerler. Birliğe ve dayanıĢmaya sadık kalmak, en sıkıntılı zamanlarda baĢkasını yalnız ve yüzüstü bırakmamak gerektiğini fark ederler.

Eserlerinde baĢkaldırının kaynağının ne olduğunu gösterme arzusunda olan Camus‟nün, kaynağı aynı ancak farklı sonuçlara götüren ayırıcı ve birleĢtirici baĢkaldırıdan söz ettiğini, ayırıcı baĢkaldırının, metafizik güçlere karĢı gerçekleĢtirilen, insanlığa yarar sağlamayan, kahramanları ölüme ya da yalnızlığa sürükleyen bireysel bir baĢkaldırı olduğunu belirten Türkyılmaz‟a göre, „Sisifos Söyleni‟nde anlatımını bulan baĢkaldırı, ilk defa anlamsızlığa yanıt olmuĢ ve bu baĢkaldırı aracılığıyla yalnızca insan olmanın hazzına ulaĢılmıĢtır. Bu bağlamda ayırıcı baĢkaldırının dayanıĢmaya ulaĢamadığı ya da dayanıĢmadan kaynaklanmadığı görülmektedir. „Sisifos Söyleni‟nde tanımı yapılan ve dayanıĢmayı sağlamayan baĢkaldırı, „Başkaldıran İnsan‟dakinden daha farklıdır. Camus‟nün düĢüncesi zaman içinde değiĢmiĢ ve baĢkaldırıya hümanist birtakım öğeler girmiĢtir. Bu düĢünce geliĢimi Camus‟yü, dayanıĢmalı baĢkaldırıya geçiĢe yöneltmiĢtir. „Başkaldıran İnsan‟, „Veba‟, „Sıkıyönetim‟ ve „Doğrular‟da insana has değerler adına ve toplum tarafından paylaĢılması gereken dayanıĢmalı baĢkaldırı

ortaya konulur. Ġnsani değerler adına yapılan bu baĢkaldırı hümanist bir nitelik taĢır. Böylece baĢkaldırı açısından olumsuzdan olumluya, bireyselden kolektife doğru giden bir süreç yaĢanır. Ayırıcı baĢkaldırı, bireysel karĢı çıkıĢı ifade ederken, birleĢtirici baĢkaldırı, kolektif dayanıĢmanın portresini çizmektedir. DayanıĢma yaratan baĢkaldırıda insan, diğer insanlarla birlikte hareket etmektedir (Türkyılmaz, 2004: 266– 267).

Camus'nün „Doğrular‟ adlı oyunu, yaĢamı saçma olarak gören ve bunun sonucunda her Ģeye rağmen mutlu olmak için eylemde bulunan insanların hikayesinin anlatıldığı bir oyundur. „Doğrular‟da Camus‟nün kahramanları, ülke insanlarının mutluluğu ve geleceği için kendi hayatlarını feda ederek birleĢtirici baĢkaldırının en belirgin örneklerini sergilerler (Türkyılmaz, 2004: 314). Örneğin Kaliayev, Rus halkının özgürlüğü için kendi hayatını feda eder.

BaĢkaldırmada insan hem kendisini hem de baĢkalarını bularak, baĢkalarıyla dayanıĢmaya girmektedir, çünkü, çekilen acı burada bireysel değil, bütün insanların ortak acısıdır. Veba, bütün insanlar için ortak olarak mücadele edilmesi gereken bir felakettir. Kaliayev bize bu dayanıĢmanın örneğini göstermektedir: “KALİAYEV, şiddetle- Onu tek başına öldürmezsin, ne de bir hiç uğruna. Bizimle el ele verip öldüreceksin ve Rus halkının adına. İşte beni haklı kılan bu” (Camus, 1964b: 23).

Stepan da benzer bir düĢünceyi belirtir. “STEPAN- Yeryüzünde bir tek kişi tutsak olsa özgürlük zindandan başka bir şey değil. Evet özgürdüm, ama hiçbir zaman bu ülkeyi, onun kölelerini düşünmeden edemedim” (Camus, 1964: 14).

Kötülüğe, saçmaya ve felakete karĢı birlikte hareket edilmesi gerektiğini anlayan insanlar biraraya gelmek zorundadırlar. DayanıĢmadan kaçarak ya da tek baĢına hareket ederek, kötülükle mücadele edilmesi mümkün değildir. „Veba‟daki gazeteci Rambert‟in durumu buna güzel bir örnek oluĢturur (Gündoğan, 1997: 119). Elinde fırsat varken, dıĢarıda onu bekleyen kiĢiye kavuĢabilecekken kalıp insanlara yardım etmeyi seçmesinin nedenini Ģöyle açıklar: “...tek başına mutlu olmakta utanılacak bir yan vardır” (Camus, 2007c: 184).

Ġnsan saçmayı tek baĢına keĢfeder, ama baĢkaldırma aĢamasında dayanıĢma ile bu yalnızlığından kurtulur, böylece de bireyselcilikten uzaklaĢılır ve dayanıĢma ile birlikte bir hümanizmin ortaya çıkar. BaĢlangıçta bireyselmiĢ gibi görünen baĢkaldırma, sonunda bireyi aĢar ama insanlık üstü olmayan bir anlama bürünerek, insanlığın dayanıĢmasının bir sembolü haline gelir. Bu Ģekilde bir sonucun ortaya çıkmasına neden olan baĢkaldırmada insan; kendini ve insanlar arasındaki dayanıĢma fikrini bulur. Camus, bu baĢkaldırma eyleminden hem ontolojik hem de ahlaki bir sonuç çıkarmakta ve bir hümanizme ulaĢmaktadır. Bu fikirleri Camus „BaĢkaldıran Ġnsan‟da Ģöyle açıklar:

“Uyumsuz deneyimde, acı çekme bireyseldir. Başkaldırı deviniminden sonra, ortak olduğunun bilincine varır, herkesin serüvenidir artık. Aykırılığı ele alan bir düşüncenin ilk ilerlemesi bu aykırılığı tüm insanlarla paylaştığını ve insan gerçeğinin, tüm olarak, kendi kendisine ve evrene uzaklığı dolayısıyla acı çektiğini anlamaktır. Bir tek insanın çektiği dert ortak salgın olur. Gündelik acımızda başkaldırı, düşünce düzeyinde, „cogito‟nun gördüğü işi görür; ilk kesinliktir. Ama bu kesinlik bireyi yalnızlığından çekip alır. İlk değeri bütün insanlar üzerine kuran bir ortak noktadır. Başkaldırıyorum, öyleyse varız” (Camus, 2007d: 29).