• Sonuç bulunamadı

TBK 40 vd. hükümlerinde düzenlenen temsil kurumu, kişinin iradesi ile bir baş-kasını temsilci tayin etmesi ile gerçekleşir. Diğer bir ifadeyle, bir kimsenin kendisi adına hukuki işlem yapmak üzere temsil yetkisi vermesidir. Temsil yetkisi verilen kişiye temsilci, temsil yetkisi veren kişiye de temsil olunan denilmektedir. Bu ni-telikteki temsil yetkisi ile gerçekleşen yetkilendirmeyi iradi temsil olarak adlandı-rıyoruz. Ancak bazen temsil yetkisi kanundan kaynaklanır. Tam ehliyetli olmayan kişilerin (tam ehliyetsizler ve sınırlı ehliyetsizler) hukuki işlemlerini gerçekleş-tiren ya da işleme katılan veli veya vasi sıfatını taşıyan kişilerin ehliyetsiz kişiyi temsil yetkisi kanundan kaynaklanmadır. Bu nitelikteki temsile, kanuni temsil;

temsilciye de kanuni temsilci denir. TBK 41’de bu hususta “Başkası adına ve hesa-bına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere...göre belirlenir” hükmü yer almaktadır. Şu hâlde, ka-nuni temsilcinin yetkisi ilgili kanun hükümleri çerçevesinde belirlenecektir. An-cak kanuni düzenleme bulunmayan hâllerde kıyasen Türk Borçlar Kanunu’nun temsile ilişkin hükümleri uygulanabilir.

Aşağıda sadece iradi temsilcinin hukuki işlem yapmasına ilişkin sorunlar ince-lenecektir.

Temsil Yetkisi Verilmesi

Temsil yetkisi verilmesi, temsil olunanın temsilciyi, tek taraflı beyanla yetkilen-dirmesini ifade eder. Temsil yetkisi verilmesi temsilciyi borç altına sokmadığı için temsilcinin yetkilendirilmesi için kabul beyanına ihtiyaç yoktur. Aynı sebeple, temsilcinin yetkilendirilmesi için ayırt etme gücüne sahip olması yeterlidir. Tam ehliyetli olması şart değildir. Bununla beraber, temsil yetkisi veren ile temsilci ara-sında vekâlet, hizmet, eser vb. bir sözleşme ilişkisi de kurulacaksa temsilcinin bu sözleşmeleri yapma ehliyetine sahip olması gerekir. Belirtelim ki, temsil yetkisi, temsilci ile temsil olunan arasındaki hukuki ilişkiden bağımsızdır.

Temsil Yetkisi Verilmesinin Şekli

Tek taraflı hukuki işlem niteliği taşıyan temsil yetkisinin verilmesi kural olarak bir şekle tabi değilse de temsilcinin temsilci sıfatını ispat etmesi için çok defa temsil yetkisini belgeleyen bir yazılı belgeye, uygulamada kullanılan terimle, vekâletnameye ihtiyaç duyulacağı için, uygulamada genellikle temsil yetkisini içe-ren vekâletnameler kullanılmaktadır.

Vekâletnameler âdi yazılı şekilde düzenlenebileceği gibi, resmî şekilde de dü-zenlenebilirler. Noterler tarafından düzenlenen vekâletnameler resen düzenleme tarzında gerçekleştirilebileceği gibi, imza tasdiki yoluna da başvurulabilir. Ancak tapuda işlem yapılması için düzenlenen vekâletnameler noterler tarafından resen düzenlenir, imza tasdiki yoluna başvurulamaz (Noterlik K. m. 89). Bununla beraber,

temsilci tarafından yapılacak işlem şekle tabi ise temsilciye verilen vekâletnamenin de aynı şekilde yapılması gerektiği de savunulmaktadır.

Temsil Yetkisinin Kapsamı

Temsil yetkisinin kapsamı hususunda TBK 41’de “...temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir”

hükmü yer almaktadır. Buna göre, temsil yetkisinin kapsamı yetki beyanının içeri-ğine göre belirlenecektir.

Temsil yetkisi, genel yetki olarak verilmiş olabilir. Dolayısıyla her türlü işlem için genel yetki verilebileceği gibi, belirli bir grup işlem için de genel yetki ve-rilmesi mümkündür. Ancak bazı işlemler açısından genel yetki veve-rilmesi yeterli olmaz, mutlaka vekâletnamede o işleme ilişkin özel yetkinin yer alması gerekir.

Özel yetkiye ihtiyaç duyan işlemler TBK 504/III’de şöyle belirtilmiştir: “Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bu-lunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz”.

Birden çok temsilci yetkilendirilmiş ise bir ayırım yapmak gerekir. Eğer bir-den çok kişi müteselsil olarak yetkilendirilmiş ise her bir temsilci tek başına işlem yapabilir. Buna karşılık birden çok kişi müştereken yetkilendirilmişse, bu kişiler temsil yetkisini hep birlikte kullanabilirler.

Temsil yetkisinin kapsamı açısından, TBK 41/II, “temsil yetkisi üçüncü kişile-re bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve dekişile-recesi, bu bildirime gökişile-re belirlenir”

hükmünü öngörmektedir. Bu hükme göre, temsil yetkisinin kapsamı açısından üçüncü kişilere açıklanan içeriği esas tutulacaktır.

Temsil Yetkisinin Sona Ermesi

Temsil yetkisinin sona ermesi farklı şekillerde gerçekleşir.

Eğer temsil yetkisi sadece bir işin yapılması için verilmişse, o işin yapılması ile temsil yetkisi de sona erer.

Süreye bağlı olarak verilen temsil yetkisi sürenin dolması ile sona erer. Temsil yetkisinin süreye bağlı olarak verilmediği hâllerde sürenin geçmesi temsil yetkisi-ni sona erdirici bir rol oynamaz.

İster süreye bağlı olarak verilsin, ister süresiz olsun, temsil yetkisi her zaman temsil olunan tarafından geri alınabilir (TBK 42/I). Temsil olunanın temsil yetki-sinin geri alma hakkında feragat etmesi geçersizdir (TBK 42/II). Temsil yetkiyetki-sinin geri alınması, diğer bir ifade ile vekilin azledilmesi, temsil olunanın tek taraflı be-yanıyla gerçekleşir. Bu beyan kural olarak temsilciye yöneltilir ise de temsil yet-kisinin üçüncü kişilere bildirildiği hâllerde temsil yetyet-kisinin kaldırıldığının veya sınırlandığının da üçüncü kişilere bildirilmesi gerekir. Aksi takdirde yetkinin geri alındığını iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez (TBK 42/III).

Temsil yetkisi, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden an-laşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, hukuki işlem yapma yeteneğini (fiil ehliyetini) kaybetmesi (örneğin ayırt etme gücünü yitirmesi veya kısıtlanması) ve iflası hâlinde de kendiliğinden sona erer (TBK 43/I). Bu hüküm, tüzel kişiliğin sona ermesi hâlinde de uygulanacak, dola-yısıyla tüzel kişinin sona ermesi veya fiil ehliyetini kaybetmesi ya da iflas etmesi hâlinde de tüzel kişi tarafından verilen temsil yetkisi sona erecektir (TBK 43/II).

Temsil yetkisinin sona ermesi, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin de daima sona ermesi sonucunu doğurmaz. Dolayısıyla, temsil yetkisi sona ermesi ile taraf-lar arasındaki vekâlet sözleşmesi, eser sözleşmesi veya hizmet sözleşmesi niteli-ğindeki sözleşmenin sona ermemesi mümkündür. TBK 43/son hükmünde belir-tilen husus budur.

Temsil yetkisinin sona ermesi hâlinde aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkar: Hangi şekilde olursa olsun, temsil yetkisi sona erdiği takdirde, temsilci tarafından yapı-lan işlem temsil olunanı bağlamaz (yetkisiz temsil).

Bununla beraber, temsilcinin işlem yaptığı üçüncü kişinin yetkinin sona er-diğini bilmemesi ve bilecek durumda olmaması hâlinde yapılan işlemin hukuki durumu şöyledir: Temsil yetkisinin geri alma sebebiyle sona erdiği hâllerde, eğer temsilcinin elindeki yetki belgesi (vekâletname) geri alınmamışsa, temsilcinin yetkinin sona erdiğini bilmeyen iyi niyetli üçüncü kişilerle yaptığı işlemler temsil olunanı bağlar. Bu sonucu engellemek için yetkinin sona erdiğinin de üçüncü ki-şilere bildirilmesi gerekir (TBK 42/III).

Temsil yetkisinin kendiliğinden sona erdiği hâllerde (ölüm, işlem yeteneğini kaybı, iflas) ise, üçüncü kişiler yetkinin sona erdiğini bilmiyor olsalar dâhi, tem-silci tarafından yapılan işlem geçerli olmaz. Bu hâlde, üçüncü kişilerin iyiniyeti korunmaz, yani yapılan işlem temsil olunanı veya mirasçıları bağlamaz. Bununla beraber, temsil olunan veya halefleri, temsilcinin belgeyi geri vermesi için gere-keni yapmazlarsa, bundan dolayı iyiniyetli üçüncü kişilerin zararını gidermekle yükümlü olurlar (TBK 44/II).

Temsil Yetkisi Eksikliğinin Sonucu: Yetkisiz Temsil

Temsilcinin yaptığı hukuki işlem için yetkisi yoksa, yapılan hukuki işlem yetkisiz temsil esaslarına tabi olur. Buna göre, yapılan hukuki işlem temsil olunanın bağ-lamaz. Hukuki işlemle temsilci de bağlı değildir.

Bununla beraber, temsil olunanın temsilcinin yetkisi bulunmadan yaptığı işle-mi onaması hâlinde temsil yetkisi eksikliği giderilişle-miş olur, işlem, yapıldığı andan itibaren temsil olunanı bağlar (TBK 46/I). Onama beyanı açık veya örtülü olarak açıklanabilir. Hukuki işlemin temsil olunan tarafından onanıp onanmayacağının belli olmadığı dönemde, temsil yoluyla yapılan işlemin askıda hükümsüz ya da noksan olduğu kabul edilmektedir. Bu safhada, yetkisiz temsilcinin kendisiyle iş-lem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işiş-lemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmama-sı durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur (TBK 46/I). Bu du-rumda temsil yoluyla yapılan işlem açısından kesin hükümsüzlük söz konusudur.

Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, iyiniyetli karşı taraf bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararının giderilmesini yetkisiz temsilciden isteyebilir. Yetkisiz temsilcinin sorumluluğu kusura bağlı de-ğildir. Yetkisiz temsilcinin sorumluluktan kurtulabilmesi, karşı tarafın işlemin ya-pıldığı sırada kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat etmesine bağlıdır (TBK 47/I). Kural olarak, tazmin edilecek zarar, sözleşmenin geçerliliğine güvenden kaynaklanan olumsuz (menfi) zarardır. Ancak hakkaniye-tin gerektirdiği hâllerde kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de istenebilir (TBK 47/II).

Temsilcinin Temsil Olunan Adına Hareket Ederek Hukuki İşlemi Yapması

Hukuki işlemin temsil yoluyla yapıldığından söz edilebilmesi için temsilcinin, temsil olunan adına hareket etmesi ve temsilci sıfatını karşı tarafa bildirmesi gere-kir. Eğer temsilci temsil iradesi ile hareket etmemişse diğer ifadeyle, kendi adına ve hesabına hareket ederek hukuki işlemi yapmışsa, temsil söz konusu olmaz.

Temsil olunan adına hareket eden temsilci, temsilci sıfatını karşı tarafa bildir-melidir. Ancak bu takdirde hukuki işlem temsil yoluyla yapılmış olur. TBK 40/I’de bu husus “Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hu-kuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar” hükmü ile ifade edilmiştir.

Temsilci hukuki işlemi yaparken temsilci olduğunu karşı tarafa bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendi üzerinde doğar (TBK 40/II). Bu hâlde doğrudan temsil gerçekleşmiş değildir. Yapılan hukuki işlemden doğan haklar ve borçların temsil olunana devredilmesi gerekir (dolaylı temsil) (TBK 40/III),

Borçlar Kanunu’muz iki hâlde, temsilcinin temsilci olduğunu karşı tarafa bil-dirmemiş olmasına rağmen doğrudan temsilin gerçekleşebileceğini kabul etmiş-tir: Eğer, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkar-ması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapçıkar-ması farksız ise doğrudan temsil gerçekleşir, yapılan işlemin sonuçları doğrudan doğ-ruya temsil olunana ait olur (TBK 40/II).

Sözleşmelerin kesin hükümsüzlüğüne yol açan halleri sıralamak

Borçlar Kanunu’muz ihlal edilen geçerlilik şartı itibarıyla farklı geçersizlik hâlleri öngörmüştür.

Sözleşmenin geçersizliği, kurucu unsurları ta-mamlanarak kurulmuş bir sözleşmenin geçerli-lik şartlarını gerçekleştirememesi sebebiyle hü-küm doğurmamasını ifade eder. Sözleşmenin geçersizliği bir üst kavramıdır. Söz konusu ge-çersizlik kesin hükümsüzlük şeklinde ortaya çıkabileceği gibi iptal edilebilirlik şeklinde de görülebilir. Sözleşmenin kesin hükümsüzlüğü-ne yol açan sebepler TBK 27/I’de sıralanmıştır.

Anılan hükme göre, Kanun’un emredici hüküm-lerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür”. Geçersizlik sebe-binin sözleşmenin tümüne değil, sözleşmenin bazı hükümlerine ilişkin olduğu durumlarda TBK 27/II hükmü, kural olarak geçersizlik sebe-binin bulunduğu hükümlerin geçersiz sayılaca-ğını, sözleşmenin diğer kısmının geçerli olacağı esasını kabul etmiştir. Ancak sözleşmenin ge-çersiz olan hükümleri olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılıyorsa sözleşmenin tamamı kesin hükümsüz olacaktır.

Geçersizlik, kurulmuş bir sözleşmede söz ko-nusu olur. Eğer sözleşmenin kurucu unsurları eksikse sözleşme meydana gelmiş olmayacağı için sözleşme açısından “yokluk” yaptırımı söz konusu olur.

Öte yandan, kurucu unsurları tamamlanmış bir sözleşmenin hüküm doğurması bazı tamamlayı-cı unsurların gerçekleşmesine bağlı ise tamam-layıcı unsurun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği-nin belli olmadığı safhada sözleşme noksan veya askıda hükümsüz olarak nitelendirilmektedir.

Sözleşmelerin iptal edilebilirliğine yol açan halleri anlatmak

Sözleşmelerin geçersizliği başlığı altında incele-necek ikinci hal iptal edilebilirliktir. Sözleşmele-rin iptaline yol açan sebepler yanılma, aldatma, korkutma hali ile aşırı yararlanmadır. Söz konu-su durumlarda iptal hakkı kanunda öngörülen hak düşürücü süreler içerisinde kullanılabilir.

Temsili tanımlamak

Hukuki işlemin temsil yoluyla gerçekleştirilmesi, temsilcinin, başkası (temsil olunan) adına ve he-sabına hukuki işlemi yapmasını ifade eder. Tem-sil yoluyla yapılan hukuki işlemin tarafı temTem-sil olunan kişi olur, hukuki işlemin hak ve borçları da temsil olunan kişi üzerinde doğar. Bu tarz temsile, doğrudan temsil denilmektedir. Buna karşılık, temsilcinin hukuki işlemi kendi adına fakat başkası hesabına yapması hâlinde dolaylı olarak temsilin sonuçları ortaya çıkabilmektedir.

Bir hukuki işlemin temsilci aracılığıyla yapıla-bilmesi için aşağıdaki iki koşulun gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan ilki temsilciye temsil yetkisi verilmesi ikincisi ise temsilcinin temsil olunan adına hareket ederek hukuki işlemi yapmasıdır.

Özet

1 3

2

1. Aşağıdakilerden hangisi yazılı geçerlilik şekline

2. Aşağıdakilerden hangisi sözleşmelerin kesin hü-kümsüzlüğüne yol açan sebeplerden biri değildir?

a. Ehliyetsizlik b. Aşırı yararlanma c. Hukuka aykırılık d. Şekle aykırılık e. İmkansızlık

3. Aşağıdakilerden hangisi sözleşmenin iptal edilebi-lirliğine yol açan sebeplerden biri değildir?

a. Aldatma b. Yanılma c. Muvazaa d. Aşırı yararlanma e. Korkutma

4. Aşağıdakilerden hangisi imzanın mutlaka el yazısı ile yapılmasının gerekli olduğu belgelerdendir?

a. Tapu senedi b. Temsil belgesi c. Poliçe

d. Satış sözleşmesi e. Kira Kontratı

5. Aşağıdakilerden hangisi Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen açıklamada yanılma hâllerinden biri de-ğildir?

a. Kişide yanılma

b. Sözleşmenin konusunda yanılma c. Miktarda yanılma

d. Sözleşmenin niteliğinde yanılma e. Sözleşmenin amacında yanılma

6. Aşırı yararlanmaya dayanılarak sözleşmenin iptali-nin istenebileceği en uzun süre aşağıdakilerden hangi-sidir?

7. Yanılmanın etkisiyle sözleşmeye taraf olan kimse-nin yanılma nedeniyle sözleşmekimse-nin iptalini isteyebile-ceği süre aşağıdakilerden hangisidir?

8. Aşağıdakilerden hangisi kanun gereği doğrudan temsilin söz konusu olduğu durumlardan biridir?

a. Hukuki işlemin temsilci veya temsil olunanla yapılması farksızsa

b. Hukuki işlemin konusunu taşınmazlar oluştu-ruyorsa

c. Hukuki işlemin değeri T2500’nin altında ise d. Hukuki işlemin yapılması temsil olunanın

men-faatine ise

e. Temsilcinin yetkisi kambiyo taahhüdünde bu-lunulmasına ilişkinse

9. Aşağıdakilerden hangisi temsilcinin özel olarak yet-kilendirilmesini gerektiren işlemlerden biri değildir?

a. Kefil olma

b. Konkordato talep etme

c. Karz (tüketim ödüncü) sözleşmesi yapma d. Taşınmazı bağışlama

e. Taşınmazı devretme

10. Aşağıdakilerden hangisi temsilin kendiliğinden sona ermesine yol açan sebeplerden biri değildir?

a. Temsilcinin ölümü

b. Temsilcinin fiil ehliyetini kaybetmesi c. Temsil olunanın ölümü

d. Hukuki işleme taraf olan üçüncü kişinin ölümü e. Temsil olunanın iflası

Kendimizi Sınayalım

Okuma Parçası

http://www.turged.org.tr/Yorumlar/gormeengelli- lerinimzalariileilgiliyasanansureceiliskintkfacikla-masi.html

GÖRME ENGELLİLERİN İMZALARI İLE İLGİLİ YAŞANAN SÜRECE İLİŞKİN TÜRKİYE KÖRLER FEDERASYONU’NUN AÇIKLAMASI

1 Temmuz 2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Mec-lisi tarafından kabul edilen ve 7 Temmuz 2005 tari-hinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Ka-rarnamelerde değişiklik yapan 5378 sayılı Yasanın Yürürlükten Kaldırılan Hükümler başlıklı 50. madde-sinin b bendi “ 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 668 inci maddesinin üçüncü fık-rası,” ve c bendi” 22.4.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 14 üncü maddesinin son fıkrası” ile gör-me engellilerin imzasında tanık arama gör-mecburiyetini kaldırmıştı. Bu değişiklik özürlüler yasasında görme engelliler adına yapılmış en anlamlı değişikliklerin başında gelmekte idi.

Ancak, bu değişiklikten sonra görme engellilerin im-zası tanıksız geçerli olmuştur. Bu uygulamadan dolayı da herhangi bir görme engelli aleyhine adli vaka ya-şanmamıştır. Konunun tüm kesimlerce benimsendiği bir aşamada 2009 yılı 15 Ekiminde TBMM’nde Borçlar Kanununun 15. maddesi görüşülürken MHP Milletve-kili Faruk Bal’ın bir önergesi ile yeniden görme engelli-lerin imzası bir tür vesayet altına alınmıştır.

Yeni Borçlar Kanunu

Bu değişiklik görme engelli tabanında ve örgütlerinde ciddi rahatsızlığa yol açmış; Türkiye Körler Federas-yonu öncülüğünde konunun düzeltilmesine yönelik basın açıklamaları ve mecliste gurubu bulunan siyasal partiler ile görüşmeler yapılarak düzeltilmesi talebi dil-lendirilmiştir.

Yeni Borçlar Kanunu 2009 yılı Kasım ayında 61.

Maddeye kadar görüşülmüş; bu maddeden sonra gö-rüşmelere ara verilmiştir.

2010 yılı sonuna doğru Yeni Borçlar Yasası, Türk Tica-ret Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu üzerinde mecliste gurubu bulunan tüm siyasal partiler her hangi bir engelleme yapmadan söz konusu kanunların mec-listen hızla geçirilmeleri üzerinde anlaşmışlardır.

11 Ocak 2011 günü Mecliste Saat 16.00’da Yeni Borç-lar Kanunu 61. maddeden itibaren görüşülmeye baş-lanmış; 3 saat içerisinde 588 madde görüşülerek yasa kabul edilmiştir.

Ne yazık ki, partiler arası anlaşma gerekçe gösterilerek imza sorunumuza ilişkin düzeltme önergesi verilme-miştir. Bunun üzerine Türkiye Körler Federasyonu ola-rak oluşturmuş olduğumuz bir heyet aracılığı ile acilen gurup temsilcileri ile telefonla ve Meclis koridorlarında koşturarak yüz yüze diplomasiye başlanmış; bu görüş-melerimizde madem anlaşma gereği düzeltme önergesi verilemedi o zaman konuyu Bütçe Plan Komisyonunda görüşülmekte olan kamuoyunda da Torba Yasa diye bi-linen yasanın içerisine bir önerge vererek düzeltin tale-bimiz net bir biçimde iletilmiştir.

Bu görüşmeler 12-13 Ocak 2011 tarihlerinde yoğun bir biçimde sürdürülmüş; görüşmeler sırasında AK Parti İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın da desteği alın-mıştır.

13 Ocak gecesi söz konusu önerge Bütçe Plan Komis-yonunda 220. Madde olarak kabul edilmiştir. Torba Yasa TBMM Genel Kurulunda 25 Ocak 2011 tarihin-de görüşülmeye başlanacaktır. Kanaatimiz odur ki, söz konusu imza ile ilgili önergemiz bir yara almadan Mec-lis Genel Kurulunda kabul edilecektir.

Söz konusu Torba Yasanın 220. maddesi şöyledir.

MADDE 220- 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Borçlar Kanununun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağı-daki şekilde değiştirilmiştir.

“Görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir.”

SONUÇ: Türk Borçlar Kanunu’nun 15. maddesi yuka-rıda sözü edilen torba yasa ile değiştirilmiştir.

Kendimizi Sınyalım Yanıt Anahtarı

1. a Yanıtınız yanlış ise “Şekle Aykırılık” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

2. b Yanıtınız yanlış ise “Kesin Hükümsüzlük Hâlleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

3. c Yanıtınız yanlış ise “Sözleşmelerin İptal Edile-bilirlik Hâlleri” konusunu yeniden gözden ge-çiriniz.

4. c Yanıtınız yanlış ise “Şekle Aykırılık” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.

5. e Yanıtınız yanlış ise “İrade Bozukluğu Hâlleri”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

6. d Yanıtınız yanlış ise “Aşırı Yararlanma” konusu-nu yeniden gözden geçiriniz.

7. c Yanıtınız yanlış ise “İrade Bozukluğu Hâlleri”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

8. a Yanıtınız yanlış ise “Temsilcinin Temsil Olunan Adına Hareket Ederek Hukuki İşlemi Yapması”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

9. c Yanıtınız yanlış ise “Temsil Yetkisi Verilmesi”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

10. d Yanıtınız yanlış ise “Temsil Yetkisi Verilmesi”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde 1

Bir kişinin yaptığı hizmet sözleşmesiyle o işyerinde çalıştığı süre boyunca evlenmeyeceğini veya çocuk yapmayacağını vaad etmesi hâlinde yapılan sözleşme kişilik haklarına aykırıdır.

Sıra Sizde 2

Bir kimsenin aynı işyerinde çalıştığı sevgilisine bir otomobil hediye etmesi fakat söylentilerden çekindiği için yapılan bağışlamayı satış gibi göstermesi. Burada görünürdeki işlem bağış, tarafların gerçek arzularını yansıtan gizli işlem ise satıştır.

Sıra Sizde 3

1. Sözleşme, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile kurulmuştur. Ancak taraflardan birinin beyanı diğerinin korkutmasının etkisi altın-da sağlandığıaltın-dan sözleşme korkutulan tarafça iptal edilebilir bir sözleşmedir.

2. TBK 38/f.2 bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla sözleşme yapıl-ması hâlinde de bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması söz konusu ise teh-didin hukuka aykırı sayılacağını kabul etmektedir.

Olayda da borç senedinin vadesi geldiğinde icraya konulacağının belirtilmesi ve rayiç kira bedeli T2500 olan bir yerin T1000’ye kiralanması korkutmanın yapıldığını düşündürmektedir. Bu nedenle korkut-maya dayanılarak sözleşmenin iptali istenebilir.

Olayda da borç senedinin vadesi geldiğinde icraya konulacağının belirtilmesi ve rayiç kira bedeli T2500 olan bir yerin T1000’ye kiralanması korkutmanın yapıldığını düşündürmektedir. Bu nedenle korkut-maya dayanılarak sözleşmenin iptali istenebilir.