• Sonuç bulunamadı

Borçlunun İfa Yardımcılarından Dolayı Sorumluluğu Genel Olarak

Bilindiği gibi borçlu, edim kişiye sıkı sıkıya bağlı nitelikte olmadıkça borcu bizzat ifa ile yükümlü değildir. O yüzden borcun bizzat borçlu tarafından ifasının zorun-lu olmadığı durumlarda borçzorun-lunun yardımcı araç ya da kişilerden yararlanması borca aykırı sayılmaz. Gerçekten sıkı bir işbölümü içerisinde işleyen günümüz toplumsal ilişkiler ağı içerisinde bir kesiti oluşturan borç ilişkilerinde yardımcı aracılığıyla borçların ifası ya da hakların kullanılması, bu işbölümü anlayışının bir görünüm biçimi olup kural olarak yasaklanmış değildir. Örneğin, manifaturacı-lık yapan borçlunun işyerinde çalışanlarca görülen işler, onun için yapılmaktadır.

Müşterinin isteğiyle raftaki kumaşı indirip göstermek ve isteğe uygun uzunlukta bölerek vermek tezgâhtarın işi, ödemeleri kabul etmek, kasiyerin işi olarak belir-lenmiş olabilir. Bu anlamda olmak üzere, yukarıda, borcun, borçlunun ifa yar-dımcıları ya da üçüncü bir kişi tarafından ifa edilebileceği belirtilmişti. Borcun, ifa yardımcısı tarafından ifası, üçüncü kişinin değil borçlunun ifasıdır.

Fakat, bizzat borçlu tarafından ifanın zorunlu olmasına rağmen bir borcun borçludan başkası tarafından ifa edilmiş olması hâlinde borca aykırılık söz konu-su olur. Ne var ki bizzat ifa zorunluluğunun söz konukonu-su olduğu birçok hâlde dahi borçlunun işlerini görür, borçlarını ifa ederken yardımcı araçlardan ya da kişiler-den yararlanması kaçınılmazdır. Örneğin, mesleğinde yetenek ve kişiler-deneyimleriyle tanınan, ödüllü bir mimarla mimari proje anlaşması, mimarın bazı noktalarda başkalarının yardımından yararlanmasını engelleyemez. Keza, kendisinin mes-lekteki özel yetenekleri sebebiyle bir ameliyatı yapması için sözleşme yaptığımız

bir cerrah ameliyatı, hemşire, teknisyen ve gereğinde yardımcı cerrah ve hekimler olmadan yapamaz.

İfa Yardımcısının Eylemlerinden Sorumluluğun Koşulları

Borçlu, sadece borcu bizzat ifa ederken kendi eylemleriyle yol açtığı veya ifa sıra-sında kendisine yüklenebilir diğer sebeplerden kaynaklanan zararlardan sorumlu tutulmaz. O, aynı zamanda ifa sürecine katılımlarını sağladığı yardımcı araç ve kişilerin yol açtığı zararlardan da sorumlu tutulmaktadır (TBK 116/I).

Bunun için 1) Yardımcı kişiye bırakılabilir bir borcun ifası, 2) Borcun ifasına ya da hakkın kullanımına katılımı sağlanmış olan bir yardımcı kişinin varlığı, 3) Yardımcı kişinin borcun ifası sırasında alacaklıya zarar vermiş olması 4) Yardım-cının eyleminin hukuka aykırı olması 5) Borç bizzat borçlu tarafından ifa edilmiş olsaydı dahi, borçlunun ortaya çıkan bu zarardan sorumlu tutulabilir olması ko-şulları aranmaktadır.

İfa yardımcısının eylemlerinden sorumluluk için ilk önce, yardımcı kişiye bı-rakılabilir bir borç olmalıdır. Borcun ifasının yardımcıya bıbı-rakılabilir olmamasına rağmen bırakılmış olması, başlı başına borçlunun borca aykırı davranışıdır. Daha açık bir deyişle, böyle bir davranış, borçlunun TBK 112 uyarınca sorumluluğuna yol açar.

İkinci olarak borcun ifasına katılımı sağlanmış olan bir yardımcı kişinin varlığı gerekmektedir. Borçlu, borcun ifasını ya da bir hakkın kullanılmasını kendilerine bıraktığı ifa yardımcılarının eylemleriyle sebep olduğu borca aykırılık dolayısıy-la meydana gelen zarardolayısıy-lardan sorumludur. İfa yardımcıdolayısıy-larının, borcun ifasının tamamen ya da kısımlar hâlinde kendilerine bırakılan kişiler olması farksızdır.

Bunların, borçlu ile birlikte yaşayan kişiler ya da yanında çalışan kişiler olması mümkündür.

Alacaklının uğradığı zarar, yardımcı kişi tarafından borcun ifası sırasında verilmiş olmalıdır. Bu anlamda, yardımcı, işi yürüttüğü sırada verdiği zararla borçluyu alacaklıya karşı sorumlu hâle getirmektedir. Alıcıya teslim ederken gaz tüpünü çakmak ateşiyle kontrol etmeye kalkışan dağıtım elemanı yardımcının, gerekli malzemeleri karıştırmadan elde ettiği harcı dökerek yaptığı beton duva-rın çökmesine yol açan inşaat ustası yardımcının, aşırı anestezi vererek hastada ağır beyin hasarına ya da ölüme yol açan anestezi uzmanı yardımcının eylemleri, hep ifa sırasında ve ifanın gerçekleşmesi amacıyla ortaya çıkmaktadır. Patlayan su borusunu onarmak için geldiği alacaklının, hasmı olduğunu görünce gerçek-leştirdiği saldırıyla alacaklıyı yaralayan yardımcı ise başlıbaşına kendi eylemini sergilemektedir. Bu anlamda, o böyle bir durumda ifa sırasında ama ifa amacı taşımayan eylemiyle verdiği zarardan bizzat sorumlu tutulur. Borçlu böyle bir ey-lemden dolayı sorumlu tutulamaz.

Yardımcının kusurlu olması şart değildir. Yardımcının borcun ifası sırasında, borcun ifası amacıyla hareket ederken borca aykırı davranmış olması yeterlidir.

Borç, bizzat borçlu tarafından ifa edilmiş olsaydı dahi, borçlu ortaya çıkan bu zarardan sorumlu tutulabilir olmalıdır.

Alacaklı ile borçlu, borçlunun yardımcı kişinin yol açacağı zararlardan sorum-luluğunu azaltan ya da ortadan kaldıran anlaşma (sorumsuzluk anlaşması) yapa-bilirler (TBK 116/II). Yalnız “Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” (TBK 116/III; krş. eBK 100/III).

Adam çalıştıranın sorumluluğu ile borçlunun ifa yardımcısından dolayı so-rumluluğu birbirinden dikkatle ayırt edilmelidir.

Sorumlu ile zarar gören arasındaki ilişki açısından karşılaştırıldığında, TBK 66’da adam çalıştıranla zarar gören arasında, olay öncesi herhangi bir ilişki bulun-maz. Oysa TBK 116’ya göre sorumluluk, borçlu ile alacaklı arasında zaten mevcut bir ilişkiye dayanır. O hâlde, zarar görenle zarardan sorumlu tutulan arasında her-hangi bir borç ilişkisinin bulunmadığı durumlarda TBK 66’nın; tersi durumlarda ise TBK 116’nın uygulanması gerekmektedir. Ne var ki kimi durumlarda bu ikisi de bir arada bulunabilir.

Sorumlu ile zarara yol açan (fail) arasındaki ilişki açısından bakıldığında her iki durumda da sorumlunun, aslında başkasının davranışıyla yol açtığı zarardan sorumlu tutulduğu görüntüsü vardır. Daha doğru bir deyişle, sorumlu, başkası-nın davranışlarıyla yarattığı sorumluluk olgusundan kendisine tazminat borcu/

yükümlülüğü doğan kimsedir. Her nasıl ifade edilirse edilsin, çoğunlukla bu ikisi arasında bir iş ilişkisi bulunur. Fakat TBK 66 adam çalıştıranla çalışan arasında, borçlu ile ifa yardımcısı arasındakinden daha sıkı, yakın bir ilişkiyi aramaktadır.

Bu yüzdendir ki TBK 66 bağlamında bu ilişki “tâbiyet ilişkisi” olarak nitelendi-rilmektedir. Oysa TBK 116 ipotezinde bu koşul olmadığı için oradaki “yardımcı kişi” kavramının kapsamı daha geniştir.

Türk Borçlar Kanununda yer alan iki maddenin kurtuluş kanıtı getirme açısın-dan da farklılıkları bulunmaktadır. TBK 66’da adam çalıştıran için özel kurtuluş kanıtı getirme olanağı bulunmaktadır. Buna karşılık, TBK 116 uyarınca ifa yar-dımcısının davranışlarından sorumlulukta, borçluya bu yollu bir kurtuluş olanağı tanınmamıştır.

Sorumluluktan kurtuluş kaydı/anlaşması açısından TBK 116 bağlamında borçlunun ifa yardımcısının yol açtığı zararlardan kurtuluşunu sağlamak için söz-leşmeye kayıt konulması ya da ayrıca anlaşma yapılması olanaklıdır. Oysa TBK 66’da, hükmün koruma alanına giren olayların büyük çoğunluğunda, aralarında herhangi bir borç ilişkisi bulunmayan adam çalıştıran ile zarar görenin böyle bir anlaşma yapmış olması düşünülemez.

Zamanaşımı açısından farklarına gelince, TBK 116’nın uygulandığı borçlunun yardımcı kişinin yol açtığı zararlardan sorumluluğundan doğan talepler sözleşme-sel zamanaşımına tabi olup, süre 10 yıldır (TBK 146). Haksız fiiller için öngörülen zamanaşımına tabi olan TBK 66’nın uygulandığı hâllerde ise süre zararın ve tazmi-nat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her durumda fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıldır (TBK 72).

Nihayet TBK 66’da rücu özel olarak düzenlenmiştir. TBK 116’da ise rücu dü-zenlenmemiştir. Bu yüzden, TBK 116 uygulamasında rücu genel hükümlere ta-bidir.

Sorumluluktan Kurtuluş

Borca aykırılıktan dolayı sorumluluğunun gündeme geldiği hâllerde, borçlunun, kusursuzluğunu kanıtlaması gerekmektedir. Bunun için öncelikli olarak, borçlu-nun gereken özeni gösterdiğini kanıtlaması aranacaktır.

Borçlu, gereken özeni göstermekte yetersiz kalmış, böylelikle kusursuz oldu-ğunu kanıtlayamamış görünse bile, onun borçtan tam ya da kısmen kurtuluşu için başkaca olguları ileri sürme olanağı da bulunmaktadır. Borçlu, ifa engeline illiyet bağını kesen bir sebebin ya da beklenmeyen hâlin (kazanın, umulmayan hâlin) yol açtığını kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir.

İlliyet bağını kesen sebepler; mücbir sebep, üçüncü kişinin ağır kusuru ya da zarar görenin ağır kusurudur. Ayrıca beklenmeyen hâl ile alacaklı ve borçlu ara-sında yapılan sorumsuzluk anlaşmasını da bu grupta saymak gerekir.

Mücbir Sebep

Borçlu bir mücbir sebebin (zorlayıcı nedenin) ifa engelinin meydana gelmesine yol açtığını ortaya koyabilir. Mücbir sebep, kaçınılmaz olarak borçlunun borca aykırı davranışta bulunması sonucunu doğuran öngörülemez ve karşı konulamaz olağanüstü bir olaydır. Bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için, o olayda 1) Yo-ğunluk 2) Dışsallık 3) Kaçınılmazlık 4) Öngörülmezlik 5) Nedensellik noktaları önemli unsurlar (koşullar) dır.

Yoğunluk (Ağırlık)

Olayın, borçlunun yarattığı sebebi arka plana itecek, bu sebebin önüne geçecek yo-ğunluk ve ağırlıkta ortaya çıkması gerekir. Bu olay, ya hukuksal, doğal veya top-lumsal bir olgu olarak ya da bir insan davranışı biçiminde ortaya çıkabilir. Her ne biçimde olursa olsun, bilinen o ki bir olaya mücbir sebep niteliği peşinen, mutlak olarak verilmez. Aksine, hâl ve şartlara göre yapılacak bir değerlendirmenin sonucu olarak, bir olay mücbir sebep niteliğini kazanır.

Dışsallık

Mücbir sebep, aynı zamanda dışsal bir olaydır. Bu, olayın, zarar verenin işletme veya faaliyet alanı dışında beliren bir olay olması gerekliliğine işaret etmektedir.

Diğer bir anlatımla mücbir sebep, sorumlunun, hukuksal sorumluluk alanı dışın-dan kaynaklanan bir olay olmak durumundadır. Bu olay, ya hukuksal, doğal veya toplumsal bir olgu olarak ya da bir insan davranışı biçiminde ortaya çıkabilir. İthal ve ihraç yasakları, sınırların kapatılmış olması, düşman mallarına el konulması hukuksal olaylara; olağan dışı doğa olayları olan deprem, yıldırım düşmesi, şid-detli fırtına ve kasırga veya don doğal (tabii) olaylara; siyasal amaçlı genel grev, savaş, isyan, ihtilal, iç karışıklık toplumsal (sosyal) olaylara örnek verilebilir. Ayrı-ca, haksız fiillerden farklı olarak sözleşmeler hukukunda taraflar da kimi olayları mücbir sebep olarak kararlaştırabilirler. Örneğin, sözleşmenin bir maddesinde şöyle bir cümle yer alabilir: “Otuz gün içerisinde gümrükten malın çekilememesi (ya da inşaat ruhsatının alınamaması) mücbir sebep sayılır.”

Kaçınılmazlık

Kaçınılmazlık, en yalın olarak, karşı konulamaz ve önlenemez olma demektir. Bu anlamda kaçınılmazlık, mücbir sebep sayılan olayın karşı konulamaz ve önlene-mez nitelikte olmasıdır. Bundan dolayı, o olay bu niteliğiyle bir sözleşmeden do-ğan yükümlülüğün ihlali için borçluyu zorlamış olmalıdır. Buna günümüz hukuk anlayışında bulunan ölçü şudur: Kaçınılmazlık, bilim ve tekniğin gelinen düzeyi-ne göre bilidüzeyi-nebilir olan her türlü önleyici tedbir alınmış olmasına karşın, mücbir sebebi meydana getiren olayın ve sonuçlarının önlenememesi hâlidir.

Öngörülmezlik

Mücbir sebep olarak ileri sürülen olayın sonuçlarının -kendisinin değil- önceden görülememiş olması gerekir. Yeter ki bu durum, aynı türden olayların sürekli gö-rüldüğü bir yer ve zamanda gerçekleşmesin!.. Şöyle ki deprem bölgesinde inşaat işi üstlenen borçlu, o bölgede tahmin edilen depreme dayanıklı olarak inşa etmekle

yü-kümlü olduğu yapı, öngörülen şiddette bir depremde yıkılmışsa mücbir sebebe da-yanamayacaktır. Buna karşılık, tahmin edilen depreme dayanıklı olarak inşası devam eden yapı meydana gelen deprem öngörülenden daha yüksek şiddette olduğundan yıkılmışsa borçlu, mücbir sebep savunmasında bulunabilecektir.

Nedensellik Bağı

Bununla bu olayın, ifa engelinin, yani borcun ihlalinin uygun sebebini oluşturdu-ğunun ortaya konması gerekliliği anlatılmak istenir.

Zarar Görenin Ağır Kusuru

Alacaklının borca aykırılık meydana gelmesinde ağır bir kusuru bulunduğunu kanıtlamak da diğer bir yoldur.

Bu, alacaklının illiyet bağını kesen davranışıdır. Bunun için, alacaklının dav-ranışı, niteliği gereği zararlı sonucu doğuran ifa engelini meydana getirmeye elve-rişli olmalıdır. Diğer bir anlatımla alacaklının kusuru borçlunun sorumluluğunu engelleyecek denli öyle ağır, öyle yoğun olarak gelişmelidir ki onun davranışı so-nucun (ifa engelinin) uygun sebebi hâlini almalıdır. Öyle ki sadece bu davranış, sorumluluğu tartışılan borçlunun ifaya engel nitelikteki davranışını geri plana it-meli ve zararlı sonucu doğuran borca aykırılığa tek başına yol açmalıdır.

Hemen belirtelim, bu, alacaklının temerrüde düşmüş olması demek değildir.

Fakat, örneğin, satıcı tarafından teslim edilen fakat henüz montaj için bekletilen makineyi uygun olmayan gerilimde (voltajda) çalıştıran alıcının; satıcının deposun-daki teslimat sırasında satın aldığı parlayıcı ve patlayıcı nitelikteki maddeleri kibrit alevinin ışığıyla kontrol etmeye kalkışarak yol açtığı patlamada malları tahrip olan ve kendisi de ölen alıcının; henüz yeni örülmüş duvara çıkarak yıkılmasına yol açan ve üstelik kendini yaralayan iş sahibinin; satın aldığı fakat henüz terbiye edilmemiş olan ata -uyarılara rağmen- binmiş olan alıcının; bindiği taksi hareket hâlindeyken inmeye kalkışan müşterinin davranışları kendilerine ağır kusur olarak yüklenir.

Alacaklının kusuru, nedensellik bağını kesecek yoğunluğa ulaşmadıkça borca aykırılıktan borçlunun sorumluluğu devam eder. Bununla birlikte, alacaklı da bir-likte (müterafık) kusurlu olduğu için borçlunun sorumluluğu azaltılır veya yerine göre ortadan kalkar (TBK 52).

Üçüncü Kişinin Ağır Kusuru

Nedensellik bağını kesen diğer bir sebep olan üçüncü kişinin ağır kusuru kanıt-lanarak da borca aykırılıktan dolayı sorumluluktan kurtulmak mümkün olabilir.

Bunun için, üçüncü kişinin kusurlu davranışı, ifa engelinin meydana gelmesinde, borçlunun davranışının önüne geçecek yoğunlukta etkili olmalıdır. Üçüncü kişi-nin haksız fiili, örneğin kundaklama eylemi yüzünden çıkan yangın sonucunda satış sözleşmesine konu edimin tam ya da kısmi olarak ifasının imkânsız hâle gelmiş olduğunun kanıtlanması böyledir. Yalnız üçüncü kişinin kusurlu davranı-şının, borçlu ya da alacaklıya yüklenebilecek bir davranış oluşturmaması gerek-mektedir. Yangına karşı sigortalı işyeri, üçüncü kişi tarafından kundaklanmıştır ama alacaklı sigortalının sigortadan ödence sağlamak için üçüncü kişiye bizzat yaktırmış olduğu anlaşılmıştır.

Beklenmeyen Hâl

Beklenmeyen hâl (kaza, umulmayan hâl) de borcun ifası için engel oluşturabilir.

Mücbir sebep ile beklenmeyen hâl karşılaştırıldığında, aralarında öz itibarıyla

far-ka rastlanmaz. Fark, biçimseldir; diğer bir ifadeyle nitelikleri aynı olmakla birlikte, nicelik yönünden ayrılırlar.

Kaçınılmazlık açısından, mücbir sebep olarak nitelendirilen bir olay, beklen-meyen olaya göre daha büyük bir yoğunlukla gelişir ve mutlak anlamda kaçınıl-mazdır. Gerçekten, mücbir sebep, sorumluluğu tartışılan kimse de dahil herkes açısından mutlak ve objektif bir kaçınılmazlığı içerir. Oysa, beklenmeyen hâlde, kaçınılmazlık sadece borçlu yönünden ele alınır.

Dışsallık, yani borçlunun işletme veya faaliyeti dışı bir olay olma mücbir sebe-bin özelliği olmasına karşın, beklenmeyen olayda aranmaz. Yani, mücbir sebep, borçlunun işletme veya faaliyeti dışında gelişerek borcun ifasını engelleyici etkide bulunurken beklenmeyen olay, onun işletme veya faaliyetleri dahilinde beliren bir olay görünümde ortaya çıkabilir. Söz gelişi borçlunun fabrikasında üreterek teslim etmeyi borçlandığı malların üretimi elektrik enerjisi sağlanamadığı için durmuş ve zamanında ifa gerçekleşmemiştir. Kesintiye; deprem, savaş, isyan, ih-tilal, iç karışıklık gibi olağan dışı bir olay sırasında elektriğin sağlandığı termik ya da hidrolik santralin bombalanması yol açmışsa mücbir sebepten söz edilirken fabrikadaki trafonun aşırı yüklenme yüzünden patlaması sebep olmuşsa bu, bek-lenmeyen hâl sayılabilecektir.

Öngörülmezlik yönünden, mücbir sebep, pek az gerçekleşen (olağan dışı) bir olay olması nedeniyle beklenmeyen olaya göre hesaba katılmasında daha fazla güçlük bulunmasını gerektirir.

Mücbir sebep, -kural olarak- tam olarak sorumluluktan kurtaran bir olay ni-teliğinde iken beklenmeyen olay tek başına bu hükmü doğurmaz. Gerçekten de temerrüde düşen borçlu beklenmeyen hâlden (kazadan) doğan zararlardan da so-rumludur. Yalnız “Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa konusu şeye zarar verece-ğini ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.” (TBK 119/II).

Mücbir sebep ve beklenmeyen hâl arasında ne gibi farklılıklar vardır?

Sorumsuzluk Anlaşması

Ayrıca borçlu ile alacaklı arasında var olan bir sorumsuzluk anlaşması da borçlu-nun sorumluluktan kurtuluşu için bir çıkış yolu oluşturabilir.

Sorumsuzluk anlaşması, borçlu ve alacaklı arasında sorumluluk henüz doğ-madan önce yapılan ve borca aykırılık sebebiyle alacaklının uğrayacağı zararı taz-min yükümlülüğünün tamamen ya da kısmen kaldırılmasına yönelik bir anlaş-madır. Bu anlaşma ya başlangıçta ana sözleşmede bir kayıt (şart) veya sonradan ana sözleşmeye ek olarak akdedilmiş olan bir sözleşme olabilir.

Yeni TBK 115/I’e göre “Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” Buna göre, henüz sorumluluk doğmadan önce borçlunun ağır kusurundan sorumluluğunu ortadan kaldıran anlaşmalar kesin hükümsüzdür. Yasanın bu hükmünden, borçlunun bor-ca aykırılık dolayısıyla sorumluluğu doğduktan sonra alabor-caklıyla ağır kusurundan sorumsuzluğu konusunda bir anlaşma yapabileceği anlamı çıkmaktadır. Fakat, böyle bir anlaşmaya sorumsuzluk anlaşması olarak ad ve nitelik verilmesi yerine, bunun bir ibra sözleşmesi olduğunu düşünmek daha isabetli olacaktır.

Yasanın bu hükmüyle, borçlunun hafif kusurundan dolayı sorumsuzluk anlaş-ması yapılabileceği öngörülmektedir. Yalnız, yine yasaya göre iki hâlde hafif kusur dahil her durumda sorumsuzluk anlaşması yapılması yasaklanmıştır.

3

• “Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” (TBK 115/II)

• “Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa borçlunun ha-fif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma ke-sin olarak hükümsüzdür.” (TBK 115/III).

Sorumsuzluk anlaşmasının -buradaki ya da geçersizliğe yol açan genel sebep-lerle- kesin hükümsüz olduğu hâllerde, borca aykırı davranmış borçlu kusursuz-luğunu kanıtlayamadıkça sorumluluktan kurtulamaz.

Ayrıca borçlunun ifa yardımcılarının borca aykırılığa yol açan eylemlerinden dola-yı alacaklının uğrayacağı zararlardan sorumsuzluk anlaşması yapılması da mümkün-dür. Gerçekten alacaklı ile borçlu, borçlunun yardımcı kişinin yol açacağı zararlardan sorumluluğunu azaltmak ya da tamamen ortadan kaldırmak üzere önceden sorum-suzluk anlaşması yapabilirler (TBK 116/II). Yalnız “Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürü-tülebiliyorsa borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” (TBK 116/III; krş. eBK 100/III).