• Sonuç bulunamadı

Hukuksal işlemin hüküm ve sonuçları gelecekte gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kuşkulu olan bir olaya bağlanmış ise koşula bağlı işlemden söz edilir. Bunu, vade-ye bağlı işlemden ayırt etmek gerekmektedir.

Koşul çeşitli noktalardan hareketle ayrımlara tabi tutulabilmektedir. Bu an-lamda iradeye bağlı olup olmamasına göre iradi, tesadüfi ve karma koşul; koşul olarak kendisine bağlanılan olayın niteliğine göre olumlu koşul ve olumsuz koşul;

işlemin hüküm ve sonuçları üzerindeki etkisine göre erteleyici koşul ve bozucu koşul olmak üzere ayrımlar yapılmaktadır.

İlk olarak koşulun iradeye bağlı olup olmamasına göre iradi, tesadüfi ve karma koşuldan söz edelim. İradî koşul, taraflardan birinin iradesine bağlı olarak be-lirlenen koşulu ifade etmektedir. Örneğin, dönem sonu sınavlarına girerse ya da bağlanmış olan bursu ilk üçe giremezse kesilecekse... Tesadüfi koşul ise, herhangi bir iradeye bağlı olmaksızın dış dünyadaki olayların koşul olarak belirlenmesini anlatmaktadır. Örneğin imar planı değişince ya da Dolar kuru T1.35’ye düşerse gibi... Nihayet karma koşul ile bir tarafın iradesinin ve dış dünyadaki olayların birlikte rol aldığı koşullar kast olunmaktadır. Örneğin evlendiğinde ya da aylık 5000 adet sattığında % 10 ek prim gibi...

Kendisine bağlanılan olayın niteliğine göre yapılan ayrımda olumlu koşul ve olumsuz koşuldan söz edilir. Hukuksal işlemin hüküm ve sonuçları, dış dünyada mevcut olan durumun değişmemesine bağlanmışsa olumsuz koşul belirlenmiş olur. Buna karşılık, hukuksal işlemin hüküm ve sonuç doğurması dış dünyada değişiklik meydana gelmesine bağlanmışsa olumlu koşul ifade edilmektedir.

Koşul, hukuksal işlemin hüküm ve sonuçları üzerindeki etkisine göre ertele-yici koşul ve bozucu koşul olarak farklılaşmaktadır. İşin aslı, erteleertele-yici ve bozucu koşul ayırımı hukuken önemli farklılıkların işaretçisi olup burada biraz daha ay-rıntılı incelenmektedir.

İşlemin hüküm ve sonuç doğurması, gelecekteki kuşkulu bir olaya bağlanmış ise erteleyici koşul söz konusu olur. Örneğin, bisikleti sana sınıfı geçersen bağışla-yacağım denmiş ise erteleyici koşul vardır.

Hukuksal işlemin doğurmaya başladığı hüküm ve sonuçların ortadan kalk-ması, diğer bir deyişle işlemin sona ermesi gelecekteki kuşkulu olaya bağlanmışsa bozucu koşul söz konusu olur. Örneğin, bisiklet bağışlanmış fakat sınıfta kalma hâlinde geri alınacağının söylenmiş olması ya da taksitli satışlarda yedi gün içeri-sinde geri alma hakkının kullanılmış olması hâllerinde bozucu koşul vardır.

Taksitli satışlarda geri alma hakkı ilk kez 6098 tarihli Türk Borçlar Kanunu’nun 255.

maddesinde düzenlenmiştir.

Koşulun Geçerlilik Koşulları

Her işlem koşula bağlanamaz. O yüzden, koşulun etkisini gösterebilmesi için iş-lem koşula bağlanabilir bir işiş-lem olmalıdır. Bu anlamda dönme, fesih, seçim hak-kı gibi yenilik doğuran hakların kullanılması koşula bağlanamaz.

Koşul, hukuka ve ahlâka aykırı olmamalıdır. Bir malı yaşam boyu başkasına devretmeme, devir hâlinde sözleşmenin sona ermesi koşulu hukuka aykırı; belirli bir kişiden başkasıyla evlenme hâlinde bağışlamanın hükümsüz olması koşuluyla

bağış ise ahlâka aykırı koşullara birer örnektir. Koşul hukuka ve ahlâka aykırı ise, o hukuksal işlem tümüyle geçersizdir (TBK 176).

Koşul imkânsız da olmamalıdır. Bir kimseye Güneş’e gidip dönmesi koşuluyla bağışlama sözü verilmişse bu koşul imkânsızdır. İmkânsız koşulun hükmü, deği-şiktir. Bozucu koşul imkânsız ise koşul, erteleyici koşul imkânsızsa hukuksal iş-lem kesin hükümsüzdür. Öyleyse, bağışlanan bir hafta su altında tüpsüz yaşamaz-sa bağışlamanın hükümsüz olacağı kararlaştırılmışyaşamaz-sa koşul hükümsüz, bağışlama geçerli olacaktır. Buna karşılık, yaşamının kalanını ayda sürdürmesi koşuluyla bağışlama sözü verilmişse koşulun gerçekleşme ihtimali bulunmadığı için hukuk-sal işlem kesin hükümsüz olacaktır. Bu arada belirtilmelidir ki koşulun anlamsız ve rahatsız edici olması da mümkündür. Koşulun hukuka veya ahlaka aykırı veya imkânsız olması ile anlamsız ve rahatsız edici olması arasında şu fark vardır. Hu-kuka veya ahlaka aykırı koşul, koşula bağlı hukuksal işlemi kesin hükümsüz hâle getirir iken anlamsız veya rahatsız edici koşul söz konusu olduğunda ise işlem geçerlidir.

Koşulun Hükümleri

Erteleyici koşul söz konusuysa işlemin hüküm ve sonuçları, koşulun gerçekleşip gerçekleşmemesine bağlı olarak değişik hâl almaktadır. Koşul gerçekleşene değin, işlemin hüküm ve sonuçları askıdadır. Bu anlamda erteleyici koşul eğer kararlaştı-rılmışsa, bir hukuksal işlemin tamamlayıcı ögesi olup eksikliği hâlinde o işlem ek-sik işlemdir. Bu aşamada, işlem var (sözleşme kurulmuş), fakat taraflar için henüz borç doğmamıştır. O yüzden, taraflar borçlarını yerine getirmeye zorlanamaz;

birbirinden herhangi bir istemde bulunamazlar.

Ne var ki koşula bağlı işlemden dolayı yine de hukuken korunmaya değer bu-lunan bir hakkın doğduğu kabul edilir. Buna beklemece hak (beklenen ya da mun-tazar hak) denir. Beklemece hak, hakkın kazanılması için aranan gerekler (ögeler) henüz doğmamış, böylelikle hak henüz olgunlaşmamış olduğu hâlde, ilgili hukuk öznesine (müstakbel hak sahibine), bu ara durumda (askı hâlinde) da amaçlanan hakkın doğmasını (kazanılmasını) haksız surette önleyecek engellere karşı koruma sağlanması demektir. İlgili hukuk öznesi, bu aşamada da kendisine tanınmış olan bu korunmayı isteme yetkisi sayesinde, koşul gerçekleştiğinde tam (olgun) hakka ka-vuşmasının önüne çıkabilecek engellere karşı koyma olanağına sahip kılınmış olur.

Yeni TBK 171, bu anlamda olmak üzere üç koruma olanağını düzenlemiştir.

TBK 171’de düzenlenen bu koruma olanaklarından birincisi, borçluya borcun gereği gibi ifasını engelleyecek davranışlarda bulunma yasağı getirilmiş olmasıdır.

Böylece geciktirici koşula bağlı borcun borçlusu, askı döneminde kaçınma tarzın-da bir tarzın-davranış yükümlülüğü altına sokulmuştur (TBK 171/I).

İkinci olarak, alacaklıya, koşula bağlı hakkı tehlikeye düştüğünde koruma ön-lemleri alınmasını isteme yetkisi tanınmıştır (TBK 171/II).

Nihayet, koşula bağlı borcu içeren borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişi-leri de etkileyebilecek bir koruma olanağı da öngörülmüştür. Buna göre, borcun konusuna ilişkin olarak yapılan tasarruflar koşulun gerçekleşmesi sonrasında elde edilecek menfaati zedelediği ölçüde hükümsüz kabul edilmektedir (TBK 171/III).

Böylelikle örneğin A ile B arasındaki bir satım sözleşmesinde borçlu B’nin koşula bağlı borcun konusu olan malı üçüncü kişi C’ye satıp devretmiş olduğu hâllerde, bu devir, geciktirici koşulun gerçekleşmesi hâlinde doğması beklenen hüküm ola-rak alacaklıya malın devrini engelleyici niteliktedir. Bu yüzden, A, TBK 171/III’e dayanarak C’den malın kendisine devredilmesini isteme hakkı sahibi

sayılmak-tadır. Bunun sınırı, iyi niyetli üçüncü kişilerin aynî hak kazanımının korunduğu hâllerdir. Bu örnekte A, C’den malın kendisine devrini isteyebilir; fakat, C de malı iyiniyetli üçüncü kişi olan D’ye devretmişse A artık D’den malı isteyemez.

Koşul gerçekleşirse, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, işlem bu andan itibaren koşulsuz bir işlemmiş gibi hüküm ve sonuçlar doğurur (TBK 170/II). Böylelikle, taraflar için hak ve borçlar koşulun gerçekleşmesiyle birlikte doğmuş olur. Taraf-lar, bunun aksine, işlemin hüküm ve sonuçlarının koşulun gerçekleşmesi anın-dan başka bir ananın-dan, örneğin baştan itibaren doğmasını kararlaştırmış olabilirler.

Askı dönemindeyken borçlu, koşula bağlı borcun konusunu alacaklıya ver-miş idiyse bu dönemde maldan elde edilen yararlar alacaklıya kalır (TBK 172/I).

Hasar konusunda, yararı takip kuralı geçerlidir. Diğer bir deyişle yararı kim top-luyorsa hasara da onun katlanması ilkesi benimsenir. Bu itibarla, askı döneminde kendisine teslim edilmiş mala gelen hasara, koşulun gerçekleşmiş olması hâlinde alıcının katlanması gerekmektedir.

Koşul gerçekleşmiş fakat borçlu borcun konusu üzerinde askı döneminde ta-sarrufta bulunmuş ise, hemen az yukarıda da belirtildiği gibi, TBK 171/III uya-rınca üçüncü kişiden malın kendisine devrini isteyebilir. Fakat alacaklı iyi niyetli üçüncü kişiden malı isteyemez durumdaysa borçludan kusurlu ifa imkânsızlığı hükümleri çerçevesinde zararlarının tazmin edilmesini isteyebilecektir.

Kusurlu ifa imkânsızlığı TBK 112’de düzenlenmiştir. Anılan hüküm uyarınca kusur-lu davranışlarıyla borcun imkânsızlaşmasına yol açan borçkusur-lu, alacaklının müspet (olumlu) zararını tazmin etmek zorundadır.

Eğer koşul gerçekleşmezse işlem baştan itibaren hüküm ve sonuç doğurmak-sızın hukuk dünyasından silinip gider. Bu anlamda, koşulun gerçekleşmemesinin geçmişe etkili sonuç doğurduğu ifade edilmektedir. Bundan dolayıdır ki borçlu tarafından, koşula bağlı olmasına rağmen borcun konusu askı döneminde ala-caklıya verilmiş idiyse, bunun borçluya geri verilmesi gerekmektedir. Ayrıca bu dönemde elde edilmiş yararların da borçluya verilmesi, doğaldır ki hasara da borçlunun katlanması ilkesi gereğidir (TBK 172/II).

Bozucu koşulda da işlemin hüküm ve sonuçları, koşulun gerçekleşip gerçek-leşmemesine bağlı olarak farklılık göstermektedir.

Aslında koşulun gerçekleşmesi hâlinde, işlemin hukuksal yazgısı değişmekte-dir. Koşul gerçekleşene değin burada da -bir askı değilse de- bir ara dönemden söz edilebilir. Bu, koşulun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirlenene kadar sürecek bir dönemdir. Bu dönemde, esasında işlem koşulsuz gibi hüküm ve sonuç doğur-maya başlamış olur. Böylelikle tarafların birbirine karşı hak ve yükümlülükleri vardır. Alacaklı tam hak sahibidir; borçlu tam borçludur. Bu sebeple, aslında ko-şulun gerçekleşmesi, işlemin hukuksal yazgısını değiştirmektedir.

Bozucu koşulun yarattığı tam hak sahipliği ve tam yükümlülük gereği olarak geciktirici koşuldaki gibi hakkın tehlikeye düşürülmesi, esas olarak, söz konusu olmaz. O yüzden, pratikte önleyici koruma gereği doğmaz. Ancak, olsa olsa taraf-lar koşulun gerçekleşmesinin sağlanması ya da engellenmesi tarzında davranışla-ra teşebbüs edebilirler. Bu da önleyici koruma gerektirmez.

Bozucu koşulun gerçekleşmiş olması hâlinde, işlem bu anda hüküm ve sonuç-larını kaybeder (TBK 173/II). Bu, işlemin, ileriye etkili olarak sona ermesi demek-tir. Böylelikle, işlem o ana kadar doğurduğu hüküm ve sonuçlara dokunulmaksı-zın, fakat bundan böyle hiçbir hüküm ve sonuç doğurmamak üzere hükümsüz

Yarar: Satılanın sözleşmenin kuruluşundan sonra, fakat tesliminden önce özel bir çaba sarfedilmeksizin kendiliğinden verdiği ürünler.

Hasar: Taraflardan herhangi birine yüklenemeyen bir sebeple satım konusu şeyin değerinin azalması veya ortadan kalkması.

hâle gelir. Bunun sonucu olarak, tarafların birbirinden aldıklarını geri vermeleri gerekir. Bu anlamda, örneğin bozucu koşul gerçekleştiğinde daha önce bağışlana-na teslim edilmiş olan mal geri alınır, fakat yarar ve hasara bağlı sonuçlar bağış-lanan üzerinde bırakılır. Bununla birlikte, taraf iradeleri ya da işin niteliği gere-ği, işlemin koşulun gerçekleştiği anda değil, başka bir anda örneğin başlangıçtan itibaren hükümsüz kalması kabul edilebilir (TBK 173/III). Bu anlamda, bozucu koşula geçmişe etkili olma gücü verilebilir.

Bozucu koşulun gerçekleşmemesi hâlinde, zaten baştan beri hüküm ve sonuç doğurmakta olan işlem bu hâlini korur, kalıcı nitelik kazanır; hüküm ve sonuçla-rını doğurmaya devam eder.

Koşulun ortak hükümlerinden de söz edilmelidir. Bunlar, hem geciktirici hem de bozucu koşula bağlı borçlarda, işlemin hukuksal yazgısını etkileyebilecek ortak durum ve davranışlardır.

Taraflardan birinin ölümü, kural olarak, koşula bağlı işlemin hukuksal yazgısını belirleyici bir husus değildir. Diğer bir anlatımla, koşulun gerçekleşmesi sürecin-de taraflardan biri ölmüşse bu durum, mirasçılarının onun yerine geçmesine en-gel değildir (TBK 174). Bu kural, koşul, ölen için iradi koşul niteliğinde olup onun tarafından bizzat yerine getirilmesi gereken bir davranışı ifade etmekte ise geçerli olmaz. Bu, ölenin kişisel özelliklerine bağlı olarak yalnız ondan beklenebilir bir dav-ranış olmasından dolayı böyledir. Örneğin A, B’yi işe almak için uzmanlık eğitimini başarıyla tamamlayarak uzmanlık kazanmasını şart koşmuş ve fakat B, uzmanlık eğitimini tamamlamadan ölmüşse B’nin mirasçıları onun yerine geçerek uzmanlık eğitimini tamamlamayı ve uzmanlık elde ettikten sonra B’ye önerilen işi isteyemez.

Böyle bir koşula bağlanmış işlem, koşulu bizzat gerçekleştirmesi gereken tarafın ölümü nedeniyle artık koşulun gerçekleşmesi imkânsız hâle geldiği için, imkânsız koşula bağlanan hükümler uyarınca muamele görecektir. Bu anlamda erteleyici ko-şulda, işlem hükümsüz; bozucu koşulda ise koşul hükümsüz sayılacaktır.

Dürüstlük kuralına aykırı davranışlarla koşulun gerçekleşmesi sağlanmamalı ya da engellenmemelidir. Eğer dürüstlüğe aykırı olarak koşulun gerçekleşmesi en-gellenmişse koşul gerçekleşmiş sayılır (TBK 175/I). Eğer dürüstlüğe aykırı olarak koşulun gerçekleşmesi sağlanmışsa koşul gerçekleşmemiş sayılır (TBK 175/II).

Koşul (şart) hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Lale Sirmen, Türk Özel Hukuku’nda Şart, Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1992.

Vade (Ecel)

Hukuksal işlemin hüküm ve sonuçları gelecekte gerçekleşmesi kesin olan bir olaya bağlanmış ise vadeye bağlı işlemden söz edilir.

Koşulda olduğu gibi vade de erteleyici ya da bozucu nitelikte olabilir.

İşlemin hüküm ve sonuç doğurmaya başlaması, gelecekte gerçekleşmesi kesin bir olaya bağlanmış ise erteleyici vadeden söz edilir. Şu hâlde, örneğin 1 Ağustos 2012 günü bağışlanan bisiklet 1 Eylül 2012 günü teslim edilecekse veya 1 Ağustos 2012 günü yapılan kira sözleşmesinde kiranın başlangıcı 1 Eylül 2012 günü olarak kararlaştırılmışsa erteleyici vade vardır. Fakat, 1 Eylül 2012’ye kadar ölürse araba senin olsun ibaresinde tarih yer alıyorsa da bu tarihe değin ölümün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmadığı için, bu bir erteleyici koşuldur.

Buna karşılık işlemin doğurmaya başladığı hüküm ve sonuçların ortadan kalk-ması gelecekte gerçekleşmesi kesin bir olaya bağlanmışsa bozucu vadeden söz edilmektedir. Örneğin, bağışlananın ölümü hâlinde bağışlama son bulur veya kira

sözleşmesi 1 Ocak 2013 günü sona erer ya da hizmet sözleşmesi işçinin ölümüyle sona erer denmişse bozucu vade söz konusu olacaktır.

Vade hakkında da niteliğine göre koşula ilişkin hükümlerin kıyasen uygulana-cağı kabul edilmektedir. Bu anlamda erteleyici vade için erteleyici koşula, bozucu vade için bozucu koşula ilişkin hükümler kıyasen uygulanır.

Ali’nin bir sene içinde ölmesi hâlinde kendisine ait malvarlığının 1/3’ünü Başak’a bağışlayacağını vaad etmesi hâlinde koşula bağlı bir işlemden mi, yoksa vadeye bağ-lı bir işlemden mi, söz edilir.

Yükleme (Mükellefiyet)

Yükleme, ivazsız (karşılıksız) kazandırmalara konan bir kayıttır. Şu hâlde yük-leme bağışlama ve ölüme bağlı tasarruflara konan bir kayıt niteliğindedir. Buna göre, ‘lokantamı bağışlıyorum, yalnız her Cuma yoksullara bedava yemek ver’ bi-çimindeki bir kayıt yükleme niteliğindedir (TBK 291). İvazlı bir işlemde de buna benzer bir kayıt yer alabilirse de, bu, o hukuksal işlem için sadece bir saik nite-liğinde, böylelikle bir koşul olabileceği gibi, üçüncü kişi lehine sözleşme niteli-ğiyle de ortaya çıkabilir. Örneğin ‘lokantamı her Cuma yoksullara bedava yemek vermen kaydıyla bir milyon Türk Lirası’na devrediyorum’ denmişse üçüncü kişi lehine kayıt vardır.

Yükleme ile muhataba bir edimi (yükü) yerine getirme görevi yüklenmiş olur.

Bu, gelecekte gerçekleşen bir olaya bağlı olarak hüküm doğurması beklenen bir yük değil, sözleşmenin kuruluşuyla birlikte hemen yerine getirilmeye başlanması istenebilecek güncel bir yüktür. Böylece işlem hüküm ve sonuçlarını hemen (ko-şulsuz) doğurmaya başlamış olur.

Getirilen yük sağlanan kazandırmanın karşılığı (ivazı) değildir. Yalnız muha-tap elde ettiği kazandırma ile birtakım ödevleri/yükleri yerine getirmelidir. Bu anlamda A, B’ye tarlasını tarladan elde edilecek ürünün %10’unu köyün muhtaç-larına dağıtmak kaydıyla bağışlamışsa yükleme öngörülmüş olur.

Sözleşmenin hüküm ve sonuç doğurması bu yükün/ödevin yerine getirilme-sine bağlanmamıştır. Yüklemenin yerine getirilmesi istenebilir. Alacak hakkı ya-ratmaz ama (ifayı) talep hakkı verir. Yüklemenin ifasına zorlama davası açılabilir (TBK 291/II).

Yükün yerine getirilmesi, sağlanan kazandırma kapsamında istenebilir. Ka-zandırmanın kapsamını aşan yük, aşırıdır. İndirilmesi ya da tamamen kaldırılma-sı istenebilir (TBK 291/IV).

Yükleme ile koşul arasında ayırım yapmak pek güçtür. Bu amaçla kullanışlı görünen iki ölçüt şöyledir.

Muhataptan belirli bir şey yapması bekleniyor ve bu zorla yerine getirtilebili-yorsa yükleme bulunduğu kabul edilmektedir. Eğer ‘lokantamı bağışlıyorum, yal-nız her Cuma yoksullara bedava yemek ver’ denilmiş, fakat istenen yapılmamışsa muhatap bunu yerine getirmesi için zorlanabilir. Oysa koşul, zorla yerine getirti-lemeyecek bir olaydır.

Karşılıksız kazandırma önce yerine getirilmekte, daha sonra muhatap bir edi-mi yerine getirmeye zorunlu tutulmuş ise yükleme söz konusudur. Öyleyse ‘lo-kantamı bağışlıyorum, yalnız her Cuma yoksullara bedava yemek ver’ denilmişse önce lokanta bağışlanacak, sonra bedava yemek verme yükü yerine getirilecektir.

3