• Sonuç bulunamadı

Bir borç ilişkisinden doğan münferit bir alacak hakkının borçlunun rızası aran-maksızın üçüncü bir kişiye kazandırılmasına alacağın devri denilmektedir. Diğer anlatımla, alacağın devri, bir borç ilişkisinde borçlu ve alacak değişmeksizin, sade-ce alacaklının değişmesidir.

Sözleşmesel (iradi), yasal ve yargısal olmak üzere üç tür alacağın devri vardır (TBK 194).

Yasal devir örnekleri olarak mirasın mirasçılara kendiliğinden geçişi (MK 599), vekâlette vekilin kendi adına ve fakat müvekkili hesabına kazandığı hakların masraf ve tazminatları ödeyen müvekkile geçişi (TBK 509) anılabilir.

Yargısal devir için de mirasın yargıç kararıyla paylaşımında yargıcın bir ala-cağın bir mirasçıya özgülenmesine karar vermesi (MK 650) ya da vekâlette veki-lin kendi adına ve fakat müvekkili hesabına kazandığı hakların yargıcın kararıyla müvekkile geçişi (TBK 509) ya da Aile Hukukunda evlilik birliğinin korunması amacıyla eşin borçlularına ifayı davacı eşe yapmalarının yargıç tarafından emre-dilmiş olması (MK 198) gibi örneklerden söz edilebilmektedir.

Alacağın sözleşmesel devriyle yasal ya da yargısal devri farklılıklar arz eder.

Alacağın sözleşmesel devrinde, borçlunun rızası aranmazken yasal ya da yargısal devirde alacaklının da rızası aranmaz (TBK 185). Keza, alacağın sözleşmesel dev-rinin geçerliliği şekle bağlanmış iken yasal ya da yargısal devirde herhangi bir şekil gerekmez. Bir yasa kuralının bulunması ya da yargıcın kararı yeterlidir (TBK 185).

Alacağın temliki üç türlüdür.

Bunlar; sözleşmesel (iradi), yasal ve yargısal temliktir.

4

Alacağın devri türlerinden uygulamada en yaygın olarak karşılaşılanı sözleş-mesel devirdir. Bir borç ilişkisinden doğan münferit bir alacak hakkının, -borç-lunun rızası aranmaksızın- alacaklıyla üçüncü kişi arasında akdedilen bir sözleş-meyle o üçüncü kişiye kazandırılmasına alacağın sözleşmesel devri denilmektedir.

Alacağın Sözleşmesel Devrinin Koşulları

Alacağın bu yolla devri için devredilebilir bir alacak, devir sözleşmesi, alacakta tasarruf yetkisi bulunması şarttır.

Alacağın devri için herşeyden önce devredilebilir bir alacağa ihtiyaç vardır.

Kural olarak her türlü alacak -yasaklanmış olmadıkça- devredilebilir. Mevcut ya da müstakbel bir alacak olması arasında fark yoktur. Yeter ki alacağın kaynaklan-dığı borç ilişkisi, böylelikle de borç geçerli olsun.

Mevcut alacak, doğmuş alacak demektir ama bu alacağın muaccel olması şart değildir. Bu anlamda, bir kira sözleşmesinde, geçmiş ayın kira parası alacağı gibi gelecek ayın kira parası da mevcut birer alacak olarak devredilebilir.

Müstakbel alacak ise gelecekte doğacak alacak demektir. Bu, henüz kurulmuş olmayan bir borç ilişkisinin kurulması ile doğabilecek ya da kurulmuş bir borç ilişkisinden henüz doğmamış ama ileride doğabilecek alacağı ifade etmektedir.

İleride kazanacağı ihale sonucu yapılacak sözleşmeden doğacak alacak birinciye, kat karşılığı inşaına başlanan yapı tamamlanınca arsa sahibinden istenebilecek bağımsız bölümlere ilişkin alacak da ikinciye örnek olarak gösterilebilir.

Müstakbel, yani henüz doğmamış bir alacağın devri, bu alacağın doğması ve muaccel olması hâlinde hükümlerini doğurmaya başlayabilir. Diğer bir söyleyişle, alacak doğup muaccel olmadan devralan alacağı isteyemez.

Yalnız bir kişi, mevcut ve müstakbel bütün alacaklarını devredemez. Bu, ki-şilik haklarına aykırıdır. Fakat faktoring gibi istisnalardan söz edilebilmektedir.

Gerçekte faktoringde de zaten bir istisna niteliği bulunmaz. Çünkü faktoringde, alacaklı (müşteri), gelecekteki tüm alacaklarını faktore (faktoring şirketine) dev-retmez, devredemez.

Faktoring hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Arif Kocaman, Factoring İşleminin Hu-kuki Niteliği, Ankara: Banka Ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1992, Vefa Toroslu, Factoring ve ayrıca Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, An-kara: Turhan Kitabevi, 2012 s. 788 vd)

Alacağın devrinin hüküm doğurabilmesi için devre engel bir durumun bulun-maması gerekmektedir. Devre engel durumlara devir yasakları da denilmektedir.

Devir yasakları, yasadan, sözleşmeden ya da alacağın niteliğinden kaynaklanabilir (TBK 183/I).

Yasayla bir alacağın devrinin hükümsüz olduğu kabul edilebilir. Bu gibi du-rumlarda yasal devir (temlik) yasağından söz edilir. Örneğin manevi tazminat istemi (MK 25(IV), zarar gören tarafından ileri sürülmüş olmadıkça -mirasçılara geçmeyeceği gibi- üçüncü kişilere devredilemez. Keza, konut ve çatılı işyeri kira-larında, kiracı, -kiraya verenin yazılı rızası olmadıkça- kiralanan üzerinde sahip olduğu kullanma hakkını devredemez (TBK 322/II; eGKK 12/I). Yine kullanma ödüncünde (ariyette), sözleşmede açıklık yoksa, ödünç (ariyet) alan malı başkası-na kullandıramaz (TBK 380/II).

Sözleşmesel istisnalar (sözleşmesel devir yasağı) da bulunabilir. Alacaklı ve borçlu, olağan hâlde devredilebilir nitelikteki bir alacağın devrini yasaklayan bir

anlaşma yapabilirler. Bu olasılıkta, devri sözleşmeyle yasaklanmış alacak borç ta-nıma içeren senede bağlı alacak (yazılı borç tata-nıma) ise ve iyiniyetli üçüncü kişiye devredilmişse devir yasağı bu iyiniyetli üçüncü kişiye karşı ileri sürülemez (TBK 183/II).

Bir alacağın niteliği de o alacağın devre elverişliliğini ortadan kaldırmış ola-bilir. Söz gelişi bizzat alacaklıya ifası gereken alacaklar temlik edilemez. Örneğin, nafaka alacakları böyledir.

Alacağın devri için devir sözleşmesi yapılmış olmalıdır. Alacağın devri, nite-likçe bir tasarruf sözleşmesidir. Bu açıdan alacağın devri, şekle bağlı, sebepten soyut ve tasarruf işlemi niteliğinde bir sözleşmeye verilen addır. Bu anlamda, iki taraflıdır. Sözleşmenin tarafları, mevcut borç ilişkisindeki alacaklı (devreden) ile devralan (üçüncü kişi yeni alacaklı) dır. Borçlunun devir anlaşmasında taraf sıfatı ya da diğer herhangi bir rolü yoktur. Bu nedenle, devreden ve devralanın karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının varlığı yeterlidir. Bir de borçlunun devre rıza göstermesi aranmaz (TBK 183/I). Belirtelim ki alacak yasal ya da yargısal olarak devredilmiş ise devreden alacaklının da rızası aranmaz (TBK 185)

Sözleşmenin geçerliliği şekle bağlıdır. Alacağın devri sözleşmesi, adi yazılı şe-kilde yapılmadıkça geçerli olmaz (TBK 184/I). Yasal veya yargısal devir için ge-çerlilik şekli aranmayacağı yasanın hükmüdür (TBK 185). Bu gege-çerlilik şekli, bir tasarruf işlemi niteliğindeki alacağın devri sözleşmesi için öngörülmüştür; alacağı devir taahhüdü ise şekle tâbi değildir (TBK 184/II). Devir taahhüdü, ön sözleşme değil, asıl borçlandırıcı işlemdir.

Alacağın devri, aynı zamanda sebepten soyut bir tasarruf işlemidir. Sebepten soyut olma niteliğinin bir sonucu olarak devir işleminde sebep gösterilmesi veya geçerli bir sebebin bulunması gerekmez. Diğer bir deyişle, sebebi hiç ya da geçerli olmasa da alacak, geçerlilik koşulları varsa devir sözleşmesinin yapılmasıyla bir-likte devralana geçer.

Alacağın devri sözleşmesi bir tasarruf işlemidir. Bu yüzden her tasarruf işlemin-de olduğu gibi alacağın işlemin-devrinişlemin-de işlemin-de işlemin-devreişlemin-denin tasarruf yetkisinin varlığı zorun-ludur. Kural olarak her alacaklı alacağı üzerinde tasarruf yetkisine sahiptir. Fakat bu kuralın da istisnası yok değildir. Gerçekten kimi durumlarda alacaklı alacağı üzerinde tasarruf yetkisinden yoksundur. Örneğin iflasta iflas masasına dahil olan malların üzerinde iflas etmiş olan alacaklının tasarruf yetkisi bulunmaz.

Alacağın Devrinin Hükümleri

Devredenle borçlu arasındaki ilişkiye bakılacak olursa; yineleyelim ki alacağın devri, borçlunun rızasını, herhangi bir diğer tarzda katılımını ya da hatta bilgi-lendirilmesini gerektirmez. Yalnız kendisine devir hakkında bildirimde bulunul-mamış, böylelikle devirden haberdar olmayan borçlu iyi niyetli kabul edilir. Bu durumda borçlunun borcunu devreden eski alacaklıya -çoklu (zincirleme) devir-lerde, önceki devredenlere- ifa ederek borcundan kurtulmasının önüne geçebil-mek için alacaklıya bildirimde bulunulması gerekgeçebil-mektedir (TBK 186). Kendisine devir bildirilmiş olmasına rağmen borcu eski alacaklısına ifa etmiş olan borçlu, bu ifayla borcundan kurtulmaz. Diğer bir deyişle bu ifa, gereği gibi ifa sayılmaz. O, bir kez de alacağı devralan yeni alacaklıya ifada bulunmak zorunda kalır.

Alacağı devreden ile devralan arasında devir sözleşmesinin tamamlanmasıyla alacak devredenin malvarlığından devralanın malvarlığına geçer.

Alacağa bağlı fer’i haklar da bununla birlikte devralana geçer (TBK 189).

Devreden, alacakla ilgili tüm bilgileri, alacağı kanıtlayan belgeleri ve diğer is-pat araçlarını da devralana vermelidir (TBK 190).

Devir için bir karşılık (ivaz) belirlenmişse devreden, devralana karşı alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücünü garanti etmiş sayılır (TBK 191/I; krş. eBK 169). Fakat, devir karşılıksız yapılmış ise devreden ne borcun varlığından ne de borçlunun ödeme gücünden dolayı sorumluluk altına girer. Benzeri çözüm yasal devirler için de geçerli sayılmaktadır (TBK 191/II; krş. eBK 169/III, 171/II). Bu ikisi arasındaki fark, ivazsız ya da yasal devirde, devredenin borçlunun ödeme gücünü de açıkça garanti etmedikçe onun aczinden sorumlu olmayacağının dü-zenlenmiş olmasıdır.

Borçlu ile alacağı devralan arasındaki ilişkide ise borçlu, alacakla ilgili itiraz ve def’ileri ileri sürebilir.

Buna göre o, ehliyetsizlik nedeniyle ya da şeklen temlik edenle aralarındaki ilişkinin geçersiz olduğunu; bu arada borcun ifa, ibra, takas yoluyla sona erdiril-diğini ya da zamanaşımına uğradığını veya karşı alacağın ifa edilmeerdiril-diğini (öde-mezlik defi) ileri sürebilir.

Fakat iki hâlde alacağı devralan korunur:

Yazılı borç tanımaya (ikrarına) dayanan alacağı devralan iyiniyetli üçüncü ki-şiye karşı, alacağın muvazaalı olduğu ileri sürülemez. Aynı şekilde, boş kâğıda atılan (beyaza) imzanın üzerinin alacaklı tarafından hakkın kötüye kullanılması oluşturur biçimde doldurulması suretiyle hazırlanan senetle birlikte devredilen alacağın geçersiz olduğu, alacağı devralan iyiniyetli kimseye karşı ileri sürülemez.

Ayrıca, takasta “alacakların karşılıklılığı” koşuluna bir istisna olarak devirden haberdar olmayan borçlu, alacağı devralana karşı temlik tarihinde muaccel olmuş (ya da temlik olunan alacak da daha sonra muaccel olacaksa o tarihte ya da ondan önce muaccel olacak) bir karşı alacağı için takas beyanında bulunabilir.

Borcun Üstlenilmesi (Borcun Nakli)