• Sonuç bulunamadı

Manevi tazminat, bir kimsenin kişilik hakkına (bir kimsenin hayatı, sağlığı, vücut bütünlüğü, ismi, resmî, özel hayatı, sırları, şeref ve haysiyeti vs.) hukuka aykırı tecavüz nedeniyle meydana gelen acı, elem ve ızdırabın giderilmesi amacını taşır.

Kişilik hakkı ihlal edilen kimsenin duymuş olduğu acı, elem ve ızdırap, onun uğ-ramış olduğu manevi zarar olarak kabul edilir. Buna göre, haksız fiile maruz kalan kimse, kişilik hakkı ihlal edildiği takdirde, manevi zararının tazmin edilmesini talep edebilir.

Hukukumuzda manevi tazminat sorumluluğunu düzenleyen çeşitli hükümler bulunmaktadır. Örnek olarak, adın haksız olarak kullanılması (MK 26/II), nişanın bozulması (MK 121), evliliğin butlanı ve boşanma (MK158/II, 174/II), bedensel zarar veya ölüm (TBK 56) hâllerinde manevi tazminat özel olarak düzenlenmiştir.

Bunlardan başka, TBK 58’de manevi tazminat genel olarak da düzenlenmiştir. Özel hükmün kapsamına giren bir hâl söz konusu değilse manevi tazminat taleplerine TBK 58’deki genel düzenleme uygulanacaktır.

Manevi tazminat talep edebilmek için, haksız fiil sorumluluğu için aranan şartlar gerçekleşmiş olmalıdır. Dolayısıyla hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve uy-gun nedensellik bağı unsurlarının mevcut olması aranacaktır. Maddi zarara ilişkin olarak yaptığımız açıklamalar, bu bahis için de geçerlidir; burada yalnızca maddi zarar yerine, manevi zararın (kişilik hakkı ihlali neticesinde acı, elem ve ızdırabın) gerçekleşmiş olması aranacaktır.

Manevi tazminat sorumluluğun doğumu için failin hafif ihmali dahi yeterli-dir; ağır kusurlu olması şart değildir. Hatta kusursuz sorumluluk hâli söz konusu ise failin kusurlu olmasına da gerek yoktur. Günümüzde özellikle kitle iletişim araçları (radyo, televizyon, gazete vs.) ile meydana gelen kişilik ihlallerinde, adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğunu düzenleyen TBK 66 önemli bir uygulama alanına sahip olmaktadır.

Manevi tazminat talebinde ayrıca, zararın ağır olması şartı da aranmaz; yeter ki böyle bir tazminat talebine konu olacak ölçüde manevi zarar gerçekleşmiş olsun.

Manevi tazminat talep hakkı, hukuka aykırı fiille kişilik hakkı zedelenen kimse-ye aittir. Bu kimsenin yakınlarının aynı olay sebebiyle duydukları acı, elem ve üzün-tüden ötürü manevi tazminat talep etmeleri mümkün değildir; zira kişilik hakkı ihlal edilen kimse dışındaki şahısların kişiliğine yapılmış bir saldırı bulunmamak-tadır. Örnek olarak, rüşvet aldığı şeklinde haksız suçlamayla karşılaşan bir kamu görevlisi, kişiliğine yapılan bu saldırı nedeniyle manevi tazminat talep edebilecek-tir ama bu saldırıdan yansıma yoluyla etkilenen (kendilerine yönelik bir saldırı

FSEK 70/III Birinci ve ikinci fıkralardaki hâllerde, tecavüze uğrayan kimse tazminattan başka temin edilen kârın kendisine verilmesini de istiyebilir. Bu hâlde 68’inci madde uyarınca talep edilen bedel indirilir.

MK 26/II Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddi zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevi tazminat ödenmesini isteyebilir.

MK 121 Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

MK158/II Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.

MK 174/II Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

bulunmayan) eşi ve çocukları ise manevi tazminat talep edemeyecektir. Hiç kim-se, en yakını olsa dahi, bir başkasının kişilik hakkının ihlal edilmesi nedeniyle manevi zarara uğradığı gerekçesiyle tazminat talep etme hakkına sahip değildir.

Yansıma zararlarda manevi tazminat talebi sadece ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin ya da ölenin yakınlarına tanınmıştır (TBK 56/II). Ancak bir kimsenin kişilik hakkını ihlal eden saldırı, aynı zamanda başkalarının (özel-likle onun yakınlarının, aile bireylerinin) kişilik hakkına da tecavüz oluşturuyor-sa bu şahıslar da kendi kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat talep edebilirler. Örnek olarak, rüşvet almakla itham edilen kamu görevlisinin şahsında ailesinin de ahlaksız olduğunun ima edilmesi gibi.

Ölmüş bir kimse hakkında yapılan/sarf edilen gerçek dışı ya da küçük düşü-rücü yayınlar/sözler, onun hayatta bulunan yakınlarının kişilik haklarının ihlal edilmesine yol açabilir.

Bir tüzel kişiliğe yönelik hukuka aykırı saldırıda, organlarını oluşturan gerçek kişilerin duyduğu acı, elem ve ızdırap, tüzel kişinin manevi zararı sayılır ve TBK 58 uyarınca tüzel kişinin manevi tazminat talep edebilmesini sağlar. Tüzel kişiliğe yönelik saldırı, aynı zamanda organlarını oluşturan gerçek kişilerin de manevi zarara uğramasına sebebiyet verebilir.

Ayırt etme gücünden yoksun olanların kişilik haklarının ihlal edildiği hâllerde, bu kimselerin manevi zararından bahsedilip bahsedilemeyeceği tartışmalıdır. Ki-şilik haklarının ihlalinden acı, elem, üzüntü duyamayacak durumda olan kim-selerin manevi tazminat davası açabileceklerini savunmak güçtür; fakat bunlar adına kişilik hakkının ihlalinden doğan diğer davaların açılabilmesi pekâlâ müm-kündür (MK 25). Eğer manevi zarar, kişilik değerlerinde meydana gelen nesnel eksilme olarak kabul edilirse, ayırt etme gücü olmayanların da manevi tazminat talep edebilecekleri ileri sürülebilir.

Manevi tazminat davasını, kişilik hakkına yapılan saldırıdan acı, elem, ızdırap duyan kimse açabilir. Manevi tazminat talebi, kişiliği yakından ilgilendirmekte-dir; bu nedenle manevi tazminat alacağının üçüncü kişiye devredilebilmesi için, sorumlu kişinin tazminat talebini kabul etmiş olması gerekir. Şayet manevi zara-ra uğzara-rayan kimse ölmüşse, mizara-rasçılarının onun adına manevi tazminat talebinde bulunabilmeleri için, tazminat talebi zarar gören kimse tarafından ölmeden önce ileri sürülmüş olmalıdır (dava açmış olmalı ya da başka şekilde tazminat isteğini açığa vurmuş olmalıdır). Zira MK 25/IV’e göre, “Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sü-rülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.”

Manevi Zararın Tazmin Şekli

Manevi zararın nasıl giderileceği hususunda taraflar anlaşırlarsa bu sözleşme hü-kümlerine uyulur. Eğer böyle bir anlaşma olmazsa, manevi zarara uğrayan kimse, tazminat davası açma yoluna başvuracaktır. Davacı manevi tazminat davasında, duymuş olduğu acı, elem ve ızdıraba karşılık olarak bir miktar paranın ödenmesini talep edecektir. Davacı buna ek olarak, başka bir tazmin şeklinin kararlaştırılmasını, örneğin yapılan saldırıyı kınayan bir karar verilmesini ve bunun yayımlanmasını da isteyebilir. Ancak manevi zararın ne şekilde tazmin edileceğine karar verme yetkisi hâkime aittir; hâkim somut olayın özelliklerini ve sorumluluk hukukunun esasları-nı dikkate alarak manevi tazminatın kapsamıesasları-nı ve şeklini takdir edecektir. Zira TBK 58’e göre, “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştıra-bilir veya bu tazminata ekleyekararlaştıra-bilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verekararlaştıra-bilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.”

Hâkim manevi zararı takdir ve tayin ederken, kişilik hakkı saldırıya uğrayan kimsenin duyduğu acı, elem ve ızdırabı, failin kusurunun derecesini ve varsa zarar görenin birlikte kusurunu göz önünde bulunduracaktır. Eski Borçlar Kanunu 49/

II’de yer alan, “Hâkim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sı-fatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır” şeklindeki düzenleme, yeni Borçlar Kanunu’na alınmamıştır. Madde gerek-çesinde, TBK 51/I’de hâkime verilen takdir yetkisi nedeniyle bu hükmün gereksiz olduğu ve bu gereksiz tekrarın herkesin kanun önünde eşit olduğu ilkesine aykırı düştüğü ifade edilmiştir. Dolayısıyla tarafların sıfatı, işgal ettikleri makam ve diğer sosyal ve ekonomik durumları, TBK 58’de belirtilmese de TBK 51/ I’de hâkime tanınan takdir yetkisi çerçevesinde manevi tazminat taleplerinde yine rol oynaya-caktır. Örnek olarak, birbirlerine karşı hakaret etmeyi alışkanlık hâline getiren ki-şiler arasında bu tarz sözlerin kullanılması, somut olayda davacının manevi zarara hiç uğramadığı ya da başka kimselere nazaran daha az acı, elem, ızdırap duyduğu sonucuna varmayı gerektirebilir.

Hâkim manevi zararın gerçekleşmiş olduğu kanaatine varırsa tazminat olarak ödenecek para miktarını takdir edecektir. TBK 58/II’nin verdiği yetki çerçevesinde hâkim, para ödenmesi yerine veya buna ek olarak bir başka tazmin şekline de karar verebilir. Bu bağlamda hâkim, saldırıyı kınama kararı verebilir ve bunun yayımlan-masına da hükmedebilir.

Bedensel Zarar veya Adam Ölmesi Hâlinde Manevi Tazminat Bedensel Zarar Hâlinde Manevi Tazminat

Bedensel zarar hâlinde manevi tazminat talebi, TBK 56/I’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi duru-munda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

Ağır bedensel zarar... hâlinde, zarar görenin ... yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.”

Bedensel zarara uğrayan bir kimse, yaşamış olduğu acı, elem ve ızdırap nedeniy-le manevi tazminat tanedeniy-lebinde bulunabilir. Manevi tazminat tanedeniy-lebi için, TBK 58 için yapmış olduğumuz açıklamalar burada da geçerlidir. Bu çerçevede, hukuka aykırı fiil, kusur, manevi zarar ve uygun nedensellik bağı aranacaktır; kusursuz sorumlu-luk hâli mevcutsa, tazminat yükümlüsünün kusurlu olmasına gerek yoktur.

Manevi tazminat talebi, bedensel bütünlüğü ihlal edildiği için manevi za-rara uğrayan kimseye aittir. Bu kimsenin yakınları ise, yansıma zarar nedeniy-le manevi tazminat tanedeniy-lebinde bulunamazlar. Ancak kanun koyucu, eski Borçlar Kanunu’ndan farklı olarak, ağır bedensel zararlarda, o kimsenin yakınlarına da manevi tazminat talep etme hakkı tanımıştır (TBK 56/II). Örnek olarak, haksız fiil yüzünden çocuğu sakat kalan anne baba, duydukları manevi zarar için tazmi-nat talebinde bulunabilecektir. Ağır bedensel zararlar dışındaki diğer hâllerde ise, hukuka aykırılık bağı eksik kalacağı için, bedensel zarara uğrayanın yakınları ma-nevi tazminat talep edemezler. Meydana gelen bedensel zararın ağır olup olmadı-ğının tespitinde, zarara uğrayan organların önemi, oluşan iş göremezlik derecesi, ruhsal zararın niteliği ve somut olayın diğer özellikleri göz önünde bulundurulur.

TBK 56/II’de belirtilen “yakınları” kavramı, bir akrabalık bağının bulunmasını zorunlu kılmaz; bedensel bütünlüğü zedelenen kimse ile sevincini ve üzüntüsünü paylaşacak kadar yoğunlukta özel bir ilişki içinde bulunan kimseler, onun yakın-ları sayılır. Yani haksız fiile maruz kalan kimse ile olan geçmiş ilişkisi bakımından, onun uğradığı ağır bedensel zarardan acı, elem, ızdırap duyması normal olarak beklenebilen kişi, yakın sayılır. Örnek olarak anne, baba, kardeş, eş, nişanlı, kader arkadaşı vs. somut olayın özellikleri içinde yakınları kavramına dâhil olabilir.

Hâkim, olayın özelliklerini göz önünde tutarak davacının manevi zarara uğra-yıp uğramadığını takdir edecektir. Bu bağlamda, bedensel zarara uğrayan kimsenin çektiği fiziksel ve ruhsal acı, elem, ızdırap dikkate alınacaktır. Eğer ağır bedensel zarar nedeniyle zarar görenin yakınları manevi tazminat talebinde bulunuyorlarsa, onların duydukları acı, elem ve ızdırap değerlendirmeye esas olacaktır.

Vurgulanmalıdır ki, TBK 58’den farklı olarak, hâkimin manevi tazminat ola-rak para ödenmesi yerine veya buna ek olaola-rak başka bir tazmin biçimine karar verme imkânı TBK 56’da bulunmamaktadır.

Adam Ölmesi Hâlinde Manevi Tazminat

Adam ölmesi hâlinde, ölenin yakınlarına manevi tazminat talep etme hakkı ta-nınmıştır. TBK 56/II’ye göre, “... ölüm hâlinde, ... ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” Daha ön-cede belirtildiği üzere, TBK 56/II, yansıma yoluyla meydana gelen manevi zararın tazmin edilmesini düzenlemektedir.

Bir kimsenin ölümü sebebiyle manevi tazminat talep edebilecek olanlar, onun yakınlarıdır. Yakın kavramından ne anlaşılması gerektiği hakkında yukarıda yapı-lan açıklamalar, burada da aynen geçerlidir.

Manevi tazminat talebinin doğumu için, hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve uy-gun nedensellik bağı şartlarının bulunması burada da aranacaktır; şayet kusursuz sorumluluk hâli söz konusu ise tazminat yükümlüsünün kusurlu olmasına gerek yoktur.

Burada da, hâkimin manevi tazminat olarak para ödenmesi yerine veya buna ek olarak başka bir tazmin biçimine karar verme imkânı yoktur. Hâkim, manevi tazminat olarak ancak bir miktar paranın ödenmesine hükmedebilir.

İşaret etmek gerekir ki, ölüm olayı hemen gerçekleşmemişse, haksız fiile maruz kalan kişinin ölmeden önce sahip olduğu manevi tazminat talebi, onun tarafın-dan hayatta iken ileri sürülmüş olmak şartıyla, MK 25/IV uyarınca mirasçılarına intikal eder. TBK 56/II’de yakınlara tanınan tazminat talebi ise, bundan bağımsız olup, ölen kimsenin yakını sayılan kimselere doğrudan tanınmıştır.

SORUMLULUK SEBEPLERİNİN ÇOKLUĞU