• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2. ÖRGÜTSEL SÖYLENTİ

2.2.13. Söylentilerle Baş Etme Stratejileri

Söylentiler, yüksek öneme sahip konularla ilgili belirsizlik ve endişe zamanlarında ortaya çıkar. Daha sonra söylenti, akla yatkınlık veya inanç açısından değerlendirilir; bu süreç bireysel ve grup düzeylerinde gerçekleşir. Olasılık standartlarını karşılayan bir söylenti, iletim safhasında geniş bir şekilde dolaşıma girer. Söylenti ile baş etme stratejileri bu aşamaların hepsinde gereklidir (DiFonzo ve Bordia, 2007: 206). Söylentiler yayıldığında, resmi kaynaklar söylentiyi reddetmek ve doğru bilgiyi düzgün bir şekilde yaymak için acilen önlem almalı ve böylece doğruyu öğrenmeleri için halka yardımcı olmalıdır (Huo ve Ma, 2017: 654). Söylentileri engelleyecek en önemli yöntem; iletişim kanalları yoluyla çalışanlara doğru bilgilerin iletilmesidir. Diğer bir ifade ile yeterli ve doğru enformasyonun gerçekleşmesidir (Yılmaz, 2007: 14).

Söylentiyle baş ederken üç temel etmene dikkat edilmesi gerekir (Fearn-Banks, 2007: 65):

1. Söylentinin nasıl başladığı hakkında genelde bir fikriniz yoktur; sadece saçma bir müşteri, rakip, ya da yapacak daha iyi bir şeyi olmayan birinin konuşması yanlış anlaşılmış olabilir.

2. Söylentinin ne kadar yaygın olduğunu veya ne zamandan beri dolaştığını genelde bilemezsiniz.

3. Söylentileri görmezden gelmenin mi ya da mücadele etmenin mi daha iyi olduğuna dikkatle karar vermelisiniz; söylentiyle mücadele etmek bazen onu görmezden gelmekten daha fazla yayabilir.

Söylentiler ile mücadele sürecinde dört aşamalı bir strateji takip edilebilir; çalışanları bilgilendirin, söylentileri önemseyerek anlamaya çalışın, zamanında müdahale edin ve personel ile söylentinin muhtemel zararları konusunda bilgilendirme toplantıları düzenleyin (Esposito ve Rosnow, 1983: 47).

Rivero, (2013: 52) söylentilerle mücadele edilirken aşağıdaki önerilerde bulunmuştur:  Özellikle örgütsel değişim gerçekleştiğinde, çalışanlarla açık bir diyalog kurulmalıdır.

 Yönetim, örgütün imajına zarar verebilecek söylentilere cevap vermelidir. Yönetimin "havayı temizlemek" için herkese açık bir iletişim kurması önerilir.

 Yönetim, işyerinde söylentilerin daha fazla yayılmasını önlemek için işyerlerindeki söylentilere hızlı bir şekilde müdahale etmelidir.

 İşyeri söylentileri prosedürleri ve kurumun etik eğitim programının içinde veya buna benzer bir söylenti eğitim programı oluşturulmalıdır.

 Örgütsel değişim girişimleri ve en son bilgileri halka ve çalışanlara anlatmak için genel toplantılar düzenleyin.

 Mümkünse, işyerinde yanlış söylentiler yayarak olumsuz bir çalışma ortamı geliştiren insanları tespit edip ve etkisiz hale getirmeye çalışın.

 Yöneticiler, örgüt iklimine zarar veren gizli şeylere dikkat etmelidir. Bunlar, ortaya çıkma potansiyeline sahip gizli söylentilerin bir göstergesi olabilir.

Rosnow, (1991) söylenti kontrolü için üç genel ilke geliştirmiştir. Amacı, asılsız söylentilerin patlak verdiği ve zararlı sonuçların öngörülmesi durumunda daha etkili bir söylenti yönetimi için bir çerçeve sunmaktadır (Akt: Schindler, 2007: 13):

1. Önleme stratejisi: Olumsuz söylentileri ortaya çıkaracak endişe ve belirsizlik yaratan olayları öngörün ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkmadan bu durumu yok edin.

2. Önleme stratejisinin başarısız olması durumunda: Silahın tekrar ve tekrar patlamamasına dikkat edin. Söylentilerin insanların endişeleri ve belirsizlikleri hakkında ortaya çıkardıklarına dikkat etmeniz önemlidir.

3. Tabancanın boşalmasını önleyememe durumunda: Böyle bir patlamanın yapabileceği hasarı en aza indirin. Kaynak belirlenebiliyorsa (ve muhtemelen söylenti asılsız ise), söylentilere karşı yasal işlem yapılmalı ve kötü sonuçlarına dikkat edilmelidir.

Boston Söylenti Kliniği’nin çalışmaları kapsamında söylentilerle baş etmede kullanılabilecek aşağıdaki öneriler sıralanmıştır (Knapp, 1944: 35,36):

 İletişim medyasına karşı düzenli olarak güven oluşturun,  Yöneticilere karşı maksimum güven geliştirin,

 Olabildiğince çabuk ve olabildiğince fazla haber yayınlayın,  Bilgileri mümkün olduğunca erişilebilir hale getirin,

 Başıboşluk, monotonluk ve kişisel düzensizliği önleyin,

 Kasıtlı olarak söylentinin yayılmasına karşı kampanyalar düzenleyin.

Söylentilerin yayılmasını önlemek için ortaya konulan bazı öneriler şunlardır (Kapferer, 1992: 16,17):

 İlk olarak, halkın, dışarıdan bilgilenme yoluna gitmeyecek şekilde resmi medyalara (basın, radyo, televizyon) tam bir güven duyması gerekir.

 İkinci olarak, halkın yöneticilerine tam olarak inanması ve yönetime güven duyması gerekir. Şu halde, söylentilerin mayası olan güvensizlik ve şüpheden kaçınmak için her şey yapılmalıdır.

 Bir olay gündeme geldiğinde olabildiğince hızla azami bilginin verilmesi önemlidir. Söylentiler halkın kendisine sorduğu ve cevap veremediği sorulardan doğar. Eğer olay açık değilse, bunlar olayı anlama ihtiyacını giderirler.

 Bilgi vermek, bunların doğru algılandığını güvence altına almaz. Şu halde bunların herkes tarafından en iyi şekilde algılanmasını sağlamak uygun düşer. Bunun için bütün bilgisizlik noktalarını yok etmek gerekir.

 Sıkıntı, en ufak söylentiler için bile bir açlık yarattığına göre halkı, işle veya boş zamanların örgütlenmesi yoluyla aylaklıktan uzak tutmak önemlidir.

Yanlış söylentiler ile baş etmek için reddetme, yasal eylem tehditleri, topluluk liderleri ve diğer saygın sözcülerin yardımına yer vermek, söylenti iddialarına aykırı eylemlerde bulunmak ve söylenti içeriğiyle çelişen doğru bilgilerin yayımlanması gibi farklı stratejiler tek başına veya birlikte kullanılabilir (Kimmel, 2004: 178).

Kimmel, (2004: 169) söylentiler ile baş etmek için söylentinin her aşamasında yapılması gerekenleri şöyle açıklamıştır.

 Oluşma aşamasında; gerekli bilgiyi sağlayarak belirsizliği ortadan kaldırın, endişeyi giderin, söylentileri tahmin edin,

 Değerlendirme aşamasında; önemsiz söylentileri görmezden gelin, gerçekleri doğrulayın, iletişim kanallarını açık tutun, doğruları teyit edin, söylentiyi hor görün,

 Aktif mücadelede; yerel tepkileri ayıklayın, söylentiyi tamamen reddedin, dava açmak ile tehdit edin,

 Sönme aşamasında; güveni devam ettirin, söylenti kontrol yöntemlerini değerlendirin, söylentinin yeniden başlamasına karşı ihtiyatlı olun.

DiFonzo ve Bordia, (2007: 210-212) örgütlere zarar verme potansiyeline sahip olumsuz söylentilerle baş etmek için şu stratejilerin kullanılmasını önermektedir:

 Söylentilerin azaltılması için belirsizliğin azaltılması gerekir. Bu amaca, doğru ve zamanında bilgi sağlayarak ve açık iletişim kanallarına sahip olmak suretiyle ulaşılabilir.

 Söylentilere inanmayı azaltmaya yönelik en sık rastlanan diğer bir strateji, tarafsız sözcülerin desteğini alarak güçlendirme önerilerini de dâhil edip söylentiyi çürütme yoluna gitmektir.

 Bir diğer strateji, iç veya dış kaynaklardan gelen söylentileri reddetmek ya da söylentiyi doğrulamaktır. Söylentinin doğrulanması, az kullanılsa da oldukça etkilidir. Bu strateji yalnızca nadir durumlarda uygulanabilir, ancak söylentilerin etkisiz hale getirilmesinde çok etkilidir. Onaylandıktan sonra, söylenti genellikle önemli bilgi olma değerini kaybeder ve yüksek ihtimalle söner.

 Söylenti ile baş edebilmek için, belirsizliğin yapılandırılması ve resmi iletişimlerin geliştirilmesi gerekir. Bu stratejiler ile yaklaşan değişiklikler yönlendirilebilir ve resmi duyuruların yapılacağı zaman çizelgeleri sağlanarak prosedürler belirlenebilir. Bu stratejiler belirsizlik alanını kısıtlar.

 Söylentileri frenlemek için, hızlı hareket edilmelidir. Bir söylenti yayıldıkça, söylenti dinamiklerinde şu iki özellik nedeniyle kontrol edilmesi zorlaşır: Birincisi, bir söylenti dolaşırken daha inandırıcı bir şekle dönüşme eğilimi gösterir ve bu nedenle kontrol edilmesi zorlaşır. İkincisi, insanlar söylentileri ne kadar çok duyarsa o kadar çok inanırlar.